HARAM YOLLA KAZANMA

Soru:

Bir adam, yol kesse, hırsızlık yapsa veya haram yese, bu yediği ve çalıp çırptığı şeyler, onun Allah tarafından garanti edilen rızkı mıdır, değil midir?

Bize fetva ver, Allah sana ecir versin.

Cevap:

Allah’a hamdolsun.

Bu, Allah’ın ona mübah kıldığı rızık değildir. Allah bunu sevmez ve bundan razı da olmaz. Bu nitelikteki bir maldan infak edilmesini de emretmemiştir.

“Kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.” (Bakara, 3)

“Size rızık olarak verdiklerimizden infak edin.” (Münafikun, 10) ayetlerinin kapsamına haram yollardan elde edilen mallar girmezler. Bilakis, haram yollardan elde ettiği bir şeyi infak eden kimseyi yüce Allah kınamıştır. Böyle bir kimse, dinine göre, dünya ve ahirette azabı hakkeder.

Nitekim yüce Allah bir ayette şöyle buyurmuştur:

“Mallarınızı aranızda haksız yollardan yemeyin.” (Bakara, 188)

Soruda belirtilen durum, malın haksız ve batıl yollardan yenilmesi kapsamına girer.

Ancak bu,Allah'ın önceden bildiği ve takdir ettiği rızıktır.

Nitekim sahih bir hadiste İbni Mes’ud peygamber efendimizden (s.a.v.)şöyle rivayet eder:

“Sizden birinizin yaratılışı şöyle gerçekleşir: Anasının karnında kırk gün nütfe halinde kalır. Sonra bunun gibi kırk kan pıhtısı halinde kalır. Sonra kırk gün bir çiğnem et halinde kalır. Sonra onun yanına iki melek gönderilir ve bunlara şu dört söz emredilir ve denilir ki: Rızkını, ecelini, amelini, mutsuz veya mutlu olacağını yaz.” (Buhari, Kader, 1; Müslim, Kader, 1)

Allah, kulun hayır ve şer olarak işleyeceği şeyleri bildiği gibi, hayırdan dolayı sevap, şerden dolayı da ceza verecektir. Aynı şekilde helâl ve haram olarak kişinin edindiği rızıkları da yazmıştır. Bunun yanında haram yollardan elde ettiği rızıklardan dolayı kulu cezalandıracaktır.

Aynı şekilde varlık aleminde olan her şey Allah’ın dilemesi ve kudretiyle olur. Tıpkı diğer ameller de Allah’ın iradesi ve kudretiyle olduğu gibi. Fakat hiç kimse kaderi işlediği kötülüklerin mazereti olarak gösteremez. Bilakis kadere inanılır ve hiç kimse Allah’a karşı kaderi mazeret ve yaptıklarının doğruluğunun kanıtı olarak gösteremez. Bilakis, Allah’ın kullara karşı üstün kanıtı vardır. İşlediği günahları meşru göstermek için kaderi kanıt olarak ileri süren kimsenin kanıtı geçersiz ve çürüktür. Kaderi mazeret olarak ileri süren kimsenin mazereti kabul edilmeyecektir. Tıpkı aşağıdaki ayetlerde işaret edilen kimseler gibi:

“Allah dileseydi ne biz ortak koşardık ne de atalarımız.” (En’am, 148)

“Rahman dileseydi biz onlara tapmazdık.” (Zuhruf, 20)

“Kişinin: Allah’a karşı aşırı gitmemden dolayı bana yazıklar olsun! Gerçekten ben alay edenlerdendim! Veya: Allah bana hidayet verseydi, elbette sakınanlardan olurdum, diyeceği gün...” (Zümer, 56-57)

Allah’ın kulları için garanti ettiği rızka gelince...

Allah, kendisinden korkup sakınanlar için bir çıkış yolu göstermeyi ve beklemedikleri yerden onları rızıklandırmayı garanti etmiştir. Muttaki olmayanlara gelince, ona da durumuna uygun olanı vermeyi garanti etmiştir. Dünyada yaşayacağı kadar rızık vermek, sonra ahirette onu azaba çarptırmak gibi.

Nitekim bir ayette Hz. İbrahim’in (a.s.) şu sözüne yer verilmiştir:

“Halkından Allah’a ve ahiret gününe inananları çeşitli meyvelerle besle.” Yüce Allah, İbrahim peygamberin bu dileğine şu karşılığı veriyor: “Kim inkâr ederse onu az bir süre faydalandırır, sonra onu cehennem azabına sürüklerim. Ne kötü varılacak yerdir orası!” (Bakara, 126)

Allah rızkı, kendisine itaat etmek için bu rızıktan yararlanan kimseler için mübah kılmıştır. Kendisine isyan edip günah işlemek için ondan yararlanan kimselere ise mübah kılmamıştır. Bilakis, günah işlemede, kendilerine verilen rızıklardan yararlanan kimseler için, rızık vermeyi garanti etmiş olsa bile, bu haram kullanımdan dolayı sonra onları azaplandırır.

Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Kim inkâr ederse onu az bir süre faydalandırır, sonra onu cehennem azabına sürüklerim. Ne kötü varılacak yerdir orası!” (Bakara, 126)

“İhramlı iken avlanmayı helâl saymamak üzere size okunacaklar dışında kalan hayvanlar, sizin için helâl kılındı.” (Maide, 1)

Buna göre, hayvanlar, ihramlı iken avlanmak kendisine yasak olan kimselere helâl kılınmıştır.

Yüce Allah bir ayette şöyle buyuruyor:

“İman eden ve iyi işler yapanlara, hakkıyla sakınıp iman ettikleri ve iyi işler yaptıkları, sonra yine hakkıyla sakınıp iman ettikleri, sonra da hakkıyla sakınıp yaptıklarını, ellerinden geldiğince güzel yaptıkları takdirde tattıklarından dolayı günah yoktur. Allah iyi ve güzel yapanları sever.” (Maide, 93)

Her canlı kendisi için takdir edilen rızkı yer. Kendisine mübah olmayan şeyi almasından dolayı da cezalandırılır. Bu ister tür olarak haram kılınmış bir şey olsun, ister, günah işleme hususunda yararlanıldığı için haramlık niteliğini kazanan bir şey olsun. Bu yüzden kâfirlerin malları gasp edilmiş sayılmazlar, bilakis mü’minlere mübahtırlar. Bu mallar mü’minlere döndüğünde ganimet olarak isimlendirilir. Çünkü malları, ancak Allah’a itaat edenler hakkeder, O’na isyan edenler değil. Mü’minler, hakkettikleri için kâfirlerin mallarını alırlar. Kâfirlerse, bu malları harcamakla hadlerini aşmış oluyorlar, haksızlık etmiş oluyorlar. Tıpkı yapıp ettiklerinde haddi aşıp haksızlık ettikleri gibi. Dolayısıyla bu mallar mü’minlere geri döndüğünde kendilerine ganimet olarak dönmüş, yerini bulmuş oluyor. Tıpkı yüce Allah’ın bir malı hakkeden kimseye vermesi gibi.