Rabbin kudreti hakkında üç görüş

Bismillahirrahmanirrahim

Bir ve ortaksız olan Allah’a hamdolsun. Salat ve selam kendisinden sonra peygamber gelmeyecek olan Hz. Muhammed’in üzerine olsun.

Şeyhü’l İslâm Ahmed b. Teymiye (Allah ruhunu kutsasın) buyurdu:

Müslümanlar ve diğer dinlerin mensupları, Allah’ın gücünün her şeye yettiği hususunda görüş birliği içindedirler. Nitekim Kur’an-ı Kerîm, birçok yerde bu hususu dile getirmiştir. Ben de değişik yerlerde, yüce Rabbin kudretini (her şeye güç yetirmesini) inkâr edenlere cevap niteliğinde uzun açıklamalarda bulundum. Bu bağlamda “el-Erbain” üzerine yaptığımız değerlendirmeler kapsamında, “el-Muhassal”da ve “el-İsbehaniye” şerhinde görüşlerimizi dile getirdik. İmam Fahreddin er-Razi ve başkalarının, “Allah’ın her şeye kadir ve serbest iradeye sahip oluşu meselesi” üzerine yaptıkları değerlendirmelere ilişkin görüşlerimizi ifade ettik. Bu hususta eksik bırakılan birçok noktayı gözler önüne serdik. Ancak, söz konusu hususları uzun uzadıya anlatmanın yeri burası değildir.

Burada üzerinde durmayı amaçladığımız husus, peygamberleri tasdik eden grupların değerlendirmeleri hakkında görüşlerimizi açıklamaktır. Diyoruz ki:

Burada üzerinde durulması gereken birkaç mesele vardır:

Rabbin kudreti hakkında üç görüş

Birinci mesele:

Yüce Allah, her şeye kadir olduğunu haber vermiştir. İnsanlar bu mesele bağlamında üç gruba ayrılmışlardır:

Bir grup,“herşey” geneldir, bunun kapsamına iki zıddın bir arada bulunması gibi bizzat imkânsız olan şeyler de girer. Bunlar “güç yetirilenler” kategorisine de girerler. Bu görüşü aralarında İbn-i Hazm’ın da bulunduğu bir grup ileri sürmüştür.

Bir diğer grubun görüşü de şöyledir: Bu ifade (Allah’ın her şeye kadir oluşu), özelliği olan bir genellemedir. Özelliği de, bizzat imkânsız olanın dışarıda tutulmasıdır.Çünkü bizzat imkânsız olan, bir şey olsa da“güç yetirilenler”kapsam

ına girmez. Bu görüşü İbn-i Atiye ve başkaları dile getirmişlerdir.Her iki görüş de yanlıştır.

Doğrusu, tartışmacı gözlemcilerin genelinin savunduğu şu üçüncü görüştür. Buna göre, zatından dolayı imkânsız olan bir şey, kesinlikle“şey” değildir. Bu görüşü savunanlar “Madum = yok” kavramı hakkında farklı görüşler savunmakla birlikte, onlara göre, zatından dolayı imkânsız olanın objeler dünyasında gerçekleşmesi imkânsızdır. Zihin, onun objeler dünyasında sabit oluşunu tasavvur edemez. Ama iki zıddın zihinde bir araya gelmesi mümkündür. Sonra da iki zıddın objeler dünyasında bir araya gelmesinin imkânsız olduğuna hükmedilir. Çünkü, nesneler arasında gerçekleşmesi ve zihinde tasavvur edilmesi, ancak temsili olarak mümkündür. Zihinsel bir egzersiz olarak şöyle demek gibi:

“Hareket etme ve durma, bir şeyde aynı anda olabilir. Acaba, hareket etme ve durmanın aynı anda bir yerde bulunması gibi, objeler dünyasında siyah ve beyaz da bir yerde aynı anda bulunabilirler mi?”

Sonra şöyle denir:

Hayır! Bu imkânsızdır. Böylece, önce mümkün olanın benzerinin bir arada oluşu takdir edilir, ardından bunun imkânsızlığına hükmedilir. Siyah ve beyaz renklerin bir yerde aynı anda bulunmalarına gelince; bu, imkânsız olduğu gibi, düşünülemez de. O halde bu, ne objeler dünyasında, ne de zihinde bir “şey” değildir. Dolayısıyla:

“O her şeye kadirdir.” (Hadid, 2) ayetinin kapsamına girmez.