Emrolunan şey üzerine ibadet

Altıncı görüş: -Ebu’l Ferec bu görüşlerden sadece dört tanesini zikretmiştir- Bu, müslümanların çoğunluğunun görüşüdür. Şöyle ki:

Allah insanları ve cinleri kendisine ibadet etmeleri için yaratmıştır. Bundan maksat da kendilerine emredilen şeyleri yerine getirmeleridir. Bu yüzden ilk kuşak müslümanlar gibi son kuşak müslümanları da, söz konusu ayeti, işaret ettiğimiz bu anlamda kanıt olarak ele almışlar, vaazlarında, hatıralarında ve hikayelerinde bu anlamıyla yorumlamışlar.

Nitekim İbrahim b. Ethem hikayesinde şu ifade yer alır:

“Ne bunun için yaratıldım, ne de bu bana emredildi.”

Bir Yahudiyle ilgili rivayette şöyle deniyor:

“Ey Ademoğlu! Seni bana ibadet etmen için yarattım, başka şeylerle oynayıp oyalanma. Rızkını ben üstlendim, sen yorulma. Beni ara, bulursun. Beni bulduğunda, her şeyi bulursun. Eğer beni yitirirsen, her şeyi yitirmiş olursun. Ben sana her şeyden daha sevimliyim.”

Bu görüş Emirul Mü’minin Ali b. Ebu Talip’ten ve selef kuşağına mensup başka zatlardan rivayet edilmiştir.

Örneğin Ali b. Ebu Talib’in söz konusu ayetle ilgili olarak şöyle dediği rivayet edilir:

Ancak bana ibadet etmelerini emretmem ve onları bana ibadet etmeye çağırmam için yarattım...

Bazı alimler demişlerdir ki:

Aşağıdaki ayetler de Hz. Ali’nin (r.a) bu çıkarsamasını desteklemektedir:

“Onlara ancak, dini yalnız O’na has kılarak Allah’a kulluk etmeleri (...) emrolunmuştu.” (Beyyine, 5)

“Onlara ancak tek ilaha kulluk etmeleri emrolundu.” (Tevbe, 31)

Bu görüş, Zeccac’ın ve başkalarının da tercih ettiği bir görüştür. Ayrıca sağlam bir rivayet zinciriyle Mücahid’den de rivayet edildiği bilinmektedir.

İbn-i Ebu Hatem şöyle der:

“Ebu Said el-Eşecc aktardı ki, Ebu Usame, Şibl’den şöyle rivayet etti:

Bana Ebu Necih, Mücahid’in şöyle dediğini bildirdi:

“Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”

Yani, onlara bazı şeyleri emredeyim ve bazı şeylerden nehyedeyim diye... Aynı şekilde Rebi b. Enes’in de şöyle dediği belirtilmiştir:

“Cinleri ve insanları ancak ibadet için yarattım...”

Aşağıdaki ayetler de buna kanıt oluşturmaktadır:

“İnsan, kendisinin başı boş bırakılacağını mı sanır!” (Kıyamet, 36)

Kendisine bazı şeylerin emredilmeyeceğini ve bazı şeylerin nehyedilmeyeceğini mi sanır!

“De ki: Yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?” (Furkan, 77)

Yani, ibadetiniz olmasa...

“Eğer siz iman eder ve şükrederseniz, Allah size neden azap etsin!” (Nisa, 147)

“Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size ayetlerimi anlatan ve bu günle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi? (...) Halkı habersizken...” (En’am, 130-131)

“Ey Adem oğulları! Size şeytana tapmayın, çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır, demedim mi? Ve bana kulluk ediniz, doğru yol budur, demedim mi?” (Yasin, 60-61)

Bunları izleyen ayetler de bu çerçevede değerlendirilebilirler. Nitekim cinler Kur’an’ı dinlediklerinde şöyle demişlerdir:

“Ey kavmimiz! Doğrusu biz Musa’dan sonra indirilen, kendisinden öncekini doğrulayan, hakka ve doğru yola ileten bir kitap dinledik. Ey kavmimiz! Allah’ın davetçisine uyun. O’na iman edin.” (Ahkaf, 30-31)

Ayrıca bunu izleyen ayetler de aynı hususa örneklik oluşturmaktadır. Yine cinler şöyle demişlerdir:

“İçimizde, teslimiyet gösterenler de var, hak yoldan sapanlar da var. Teslimiyet gösteren kimseler, doğru yolu arayanlardır.” (Cin, 14 ve sonrasındaki ayetler...)

Kur’an’da birçok yerde:

“Ey insanlar! Rabbinize ibadet edin.” (Bakara, 21)

“Ey insanlar! Rabbinizden sakının.” (Nisa, 1) gibi ayetlere rastlamak mümkündür.

Bundan da anlaşılıyor ki, yüce Allah yaratılış amaçları kıldığı ve uğruna elçilerini insanlara ve cinlere gönderdiği ibadeti onlara emretmektedir.

Hz. Muhammed (s.a.v.) de hem insanlara, hem de cinlere gönderilmiş bir elçidir. Kur’an’ı cinlere de okumuştur. Rivayet edilir ki:

Peygamber efendimiz (s.a.v.) cinlere Rahman suresini okumuş ve:

“O halde Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?” (Rahman, 13) ayetini tekrarladıkça cinler:

“Senin nimetlerinden ey rabbimiz! Hiçbir şeyi yalanlamayız. Sana hamd olsun.” demişlerdir. (Tirmizi, 55; Suresi 1)

Dolayısıyla Zariyat suresinin ilgili ayetinde kesin olarak kastedilen anlam budur. Müslümanların büyük çoğunluğu da ayeti bu şekilde anlamışlar ve ayetin bu anlama ilişkin bir kanıt olduğunu söyleyerek, Allah’ın insanları ve cinleri kendisine ibadet etmeleri için yarattığını, Allah’ın hakkını zayi etmeleri için yaratmadığını belirtmişlerdir.

Buhari ve Müslim’de Muaz b. Cebel’den şöyle rivayet edilir:

Resulullah (s.a.v.) bana dedi ki:

“Ey Muaz! Allah’ın kulları üzerindeki hakkı nedir bilir misin? Allah ve Resulü daha iyi bilir, dedim. Buyurdu ki: Allah’ın kulları üzerindeki hakkı; O’na ibadet etmeleri ve hiçbir şeyi O’na ortak koşmamalarıdır. Kullar bunu yaptıkları zaman, onların Allah üzerindeki hakkı nedir, bilir misin? Allah ve Resulü daha iyi bilir, dedim. Buyurdu ki: Kulların Allah üzerindeki hakkı, onlara azap etmemesidir.” (Buhari, Cihad, 46; Müslim, İman, 48-49)

El-Müsnedde İbn-i Ömer’in peygamberimizden (s.a.v.) şöyle rivayet ettiği belirtiliyor:

“Kıyametin kopmasına az bir zaman kala kılıçla gönderildim ki, tek ve ortaksız Allah’a kulluk edilsin. Benim rızkım mızrağımın gölgesine koyulmuştur. Benim emrime karşı gelenler içinse alçalma ve küçülme öngörülmüştür. Kim bir topluma benzerse, o da onlardandır.” (Ahmed, 2/50-92)