El-Muntakim (intikam alan) ismi

“el-Muntakim” (intikam alan) ismine gelince, bu, peygamberimizden (s.a.v.) kesin olarak rivayet edilen esmai hüsna ile ilgili hadiste yer alan bir isim değildir. Sadece Kur’an’da bir ifadeyle kayıtlı olarak yer alır. Şu ayetlerde olduğu gibi:

“Muhakkak ki biz, günahkârlardan intikam alırız.” (Secde, 22)

“Çünkü Allah mutlak üstündür, kimsenin yaptığını yanında bırakmaz.” (İbrahim, 47)

İçinde “muntakim” isminin de yer aldığı Esmai Hüsna’nın sayıldığı hadise gelince, bu hadiste isimler şu şekilde sıralanıyor:

“el-Berr, et-Tevvab, el-Muntakim, el-Afuv, er-Rauf..”

Hadis alimlerine göre, bu, peygamberimizin (s.a.v.) sözü değildir. Bunu Velid b. Müslim, Said b. Abdulaziz’den veya üstadlarından birinden aktarmıştır. Bu yüzden meşhur hadis derlemecileri içinde sadece Tirmizi rivayet etmiştir. (Tirmizi, Dua, 41)

O da Velid b. Müslim kanalıyla, siyakıyla rivayet ederken, ondan başkaları ise, isimlerde ve isimlerin tertibinde bir takım farklılıklar olmak üzere rivayet etmiştir. Bu da peygamberimizin (s.a.v.) sözü olmadığının en açık kanıtıdır. Bu hadisi Ebu Hureyre’den, sonra A’rec’den, ayrıca Ebu Zennad’dan rivayet edenler isimleri teker teker saymazlar, sadece peygamberimizin (s.a.v.) şöyle dediğini rivayet ederler:

“Allah’ın doksan dokuz (yüzden bir eksik) adı vardır. Kim bunları sayarsa cennete girer.” (Buhari, Daavat, 69, Müslim, Zikir, 5,6, İbni Mace, Dua, 10)

Buhari ve Müslim gibi sahih hadis derlemecileri bu şekilde rivayet etmişlerdir.Allah’ın güzel isimlerinin sayısı ise başka kanallardan rivayet edilmiştir.Bunu da Muhammed b. Sirin Ebu Hureyre’den rivayet etmiştir. İbni Mace’nin de rivayet ettiği bu hadisin rivayet zinciri zayıftır,hadis alimleri,bunun Resulullah’ın (s.a.v.) sözü olmadığını bilirler.Esmai Hüsna’nın sayısı ile ilgili olarak peygamberimizden (s.a.v.) sadece bu iki hadis rivayet edilmiştir.Her ikisi de Ebu Hureyre kanalıyla aktarılmıştır ve bu mevzu ilgili eserlerde ayrıntılı olarak açıklanmıştır.

Bu açıklamaları yapmamızın amacı, bu mesele ile ilgili olarak yarar sağlayan temelleri bilmektir. Çünkü Adem oğullarının içleri, bu mesele ile ilgili olarak çeşitli kuşkular tarafından kemirilmektedir.

Kul, başlangıçta, genel olarak yüce Allah’ın yarattığında büyük bir hikmet olduğunu bilirse, bu ona yeter. Sonra ilmi ve imanı arttıkça Allah’ın akılları hayran bırakan hikmetinin ve rahmetinin tezahürlerini gözlemler. Allah’ın kitabında haber verdiği gerçekleri somut gözlemlere dayalı olarak tasdik eder:

“İnsanlara ufuklarda ve kendi nefislerinde ayetlerimizi göstereceğiz ki onun gerçek olduğu onlara iyice belli olsun.” (Fussilet, 53)

Nitekim peygamberimiz (s.a.v.) sahih bir hadiste şöyle buyuruyor:

“Andolsun, Allah kullarına, bir annenin evladına beslediği merhametten çok daha fazla merhamet besler.” (Buhari, Edeb, 18; Müslim, Tevbe, 22)

Buhari ve Müslim’de yer alan bir hadiste de şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah rahmeti yarattığı gün yüz tane rahmet olarak yarattı. İşte canlıların birbirlerine karşı duydukları merhamet duygusu bu rahmet iledir. Öyle ki bir hayvanın ayağını yavrusuna basmamak için kaldırması da bu rahmet ile gerçekleşir. Doksan dokuz tanesini de yanında tuttu. Kıyamet günü olunca o bir rahmeti bu doksan dokuz rahmetle birleştirir ve bununla kullarına merhamet eder.” (Buhari, Rikak,19; Müslim, Tevbe, 18-21; Tirmizi, Daavat, 99; İbni Mace, Zühd, 35; Darimi, Rikak, 69; Ahmed, 2/433, 514, 3/55, 56, 5, 439)