Kulun istemesi hidayete sebep olur

Bu iki temel öncül iyice bellendikten sonra şunu diyoruz:

Bir kula Allah’tan hidayet dilemesi ve Allah’a itaat hususunda O’ndan yardım talep etmesi ilham edilmişse, Allah O’na yardım eder ve O’nu doğru yola iletir. Bu, onun dünya ve ahirette mutluluğa kavuşmasının bir nedeni olur.

Ama kul yardımsız ve yüzüstü bırakılırsa, Allah’a ibadet etmez, O’ndan yardım istemez ve O’na tevekkül etmez. Böylece kendi halleri değiştirme becerisi ve gücüyle başbaşa bırakılır. Neticede Şeytan onun işlerini ele alır, onu dost edinir, yolunu tıkar. Bu yüzden dünya ve ahirette mutsuz olması kaçınılmaz olur.

Varlık aleminde olup biten her şey Allah’ın ezeli ön tasarımı ve planlamasıyla (kaza ve kaderiyle) olur. Hiç kimse ve hiçbir şey takdir edilen kaderin dışına çıkamaz. Levhi mahfuzda kendisi için belirlenen sınırın dışına taşamaz. Ayrıca hiç kimsenin Allah’a karşı ileri sürebileceği bir bahanesi, bir gerekçesi, bir kanıtı da yoktur. Tam tersine:

“Kesin delil, ancak Allah’ındır. Allah dileseydi elbette hepinizi doğru yola iletirdi.” (En’am, 149)

Allah’ın verdiği her nimet O’nun lütfunun ve tattırdığı her azap da adaletinin göstergesidir.