Cumhura göre madum bir (şey) değildir

İkinci mesele:

Ulemanın çoğunluğuna (cumhur) göre, madum (yok), bir “şey” değildir. Bizce bu yaklaşım doğrudur.

“Şey” in, mevcut olan, var olan demek olduğu ifade edilir. Buna dayalı olarak denilir ki:

Bu durumda yüce Allah’ın varolmayan şeylere kadir olmaması gerekir. Bunun anlamı, Allah, yaratmadığı bir şeye kadir değildir, demektir. Bazı bid’atçı gruplar bu görüşü savunmuşlardır. Diyorlar ki:

Allah, ancak irade ettiği şeye kadirdir,irade etmediğine değil.Bu yorum,en-Nazzam’

ın öğrencisinden aktarılmıştır.Eş’ari gibi müsebbite ekolünün tartışmacıları,yine onunla aynı görüşü paylaşan, mezhep imamlarının takipçilerinden Ahmed,Kadı Ebu Ya’la ve İbn-i Zağuni gibi“şey,varolana denir”diyenler,şunu savunuyorlar:

Allah, varolana kadirdir. Buna dayalı olarak onlara:

Bunlar,ayetin ispat etmediğini ispat ediyorlar.Çünkü ayet,Allah’

ın mevcut olana kadir olduğunu söylüyor,bunlar ise,Allah varolana da yok olana da (mevcuda da maduma da) kadirdir,diyorlar,şeklinde karşılık verilir.

Doğrusu “şey”, objeler dünyasında var olan ve zihinlerde tasavvur edilene denir. Dolayısıyla yüce Allah neyi takdir etmiş ve ileride olacağını biliyorsa o, takdir, bilgi ve kitap kapsamında şeydir, henüz objeler dünyasında “şey” olmasa da:

“O’nun emri, bir şeyi dilediği zaman, ona ‘ol’ demekten ibarettir. O da hemen oluverir.” (Yasin, 82) ayeti bu hususa işaret etmektedir. Bu ayette geçen “şey” lafzı hem objeler dünyasında var olanı, hem de zihnin varlığını tasavvur ettiğini kapsar. Şu halde yüce Allah, her şeye; var olana, zihnin varolduğunu tasavvur ettiğine, var olacağını tasavvur ettiğine kadirdir. Bundan hiçbir şey istisna edilemez ve buna eklemede de bulunulamaz.

Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Bilakis, biz onların parmak uçlarını toplamaya kadiriz.” “De ki: O, üstünüzden veya ayaklarınızın altından üzerinize bir azap göndermeye kadirdir.” (En’am, 65)

Buhari ve Müslim’de şu rivayet yer alır:

Bu ayet indiği zaman Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

“Allah’ım, senin vechine sığınırım.” Ama “Birbirinize düşürmeye gücü yeter” (En’am, 65) ayeti inince şöyle buyurdu:

“Bu, ilk ikisinden daha ehvendir.” (Buhari, 6. Sure 2; Tirmizi, 6. Sure 2; Ahmed b. Hanbel, 3/309)

Bundan da anlaşılıyor ki, yüce Allah, ilk ikisini yapmamış olsa da onlara kadirdir.

Yine yüce Allah bir ayette şöyle buyurmuştur:

“Gökten uygun bir ölçüde yağmur indirip onu arzda durdurduk. Bizim onu gidermeye de elbette gücümüz yeter.” (Mü’minun, 18)

Müfessirler bu ayetle ilgili olarak şu yorumu yapmışlar:

Biz bu suyu giderip yok etmeye, bunun sonucunda susuzluktan ölmenize, sürülerinizin helâk olmasına, yerlerinizin harap olmasına kadiriz. Bilindiği gibi yüce Allah, bu suyu giderip yok etmemiştir. İşte aşağıdaki ayette de aynı gerçeğe işaret edilir:

“Ya içtiğiniz suya ne dersiniz?” “Allah’ın verdiği rızka karşı şükrü, onu yalanlamakla mı yerine getiriyorsunuz?” (Vakıa, 68-82) Bu ayet, Allah’ın yapmadığına da kadir olduğunu gösteriyor. Çünkü, dilerse suyu acı yapabileceğini bildiriyor ki, böyle yapmamıştır. Aşağıdaki ayetleri de buna örnek gösterebiliriz:

“Eğer dileseydik her nefse hidayetini verirdik.” (Secde, 13)

“Eğer Rabbin dileseydi yeryüzündeki herkes iman ederdi.” (Yunus, 99)

“Eğer Allah dileseydi savaşmazlardı.” (Bakara, 253)

Bu ayetlerden de anlaşılacağı gibi, yüce Allah birçok yerde, dilemesi durumunda, yapmadığı şeylere kadir olduğunu dile getirmiştir. Çünkü Allah bunları yapmağa kadir olmasaydı, onları yapmayı dilemesi durumunda da yapamazdı.