Kelam ilminin derinliklerine dalan ehl-i İslâm'ın görüşü

     Selam yurdunun girişinde her şeyi bilen Allah, size selam versin.

Her şeyin üzerinde kaim olan Allah, ehl-i sünnet ve’l-cemaat inancı noktasında zihinlerce kapalı kabul edilen hususları açıklama çabanızda size yardım etsin.

Allah selefin ruhlarını aydınlatsın ve onlardan sonra onların yolundan gidenlerin sayısını türlü lütuflarıyla çoğaltsın.

İmdi... Kulların ihtiyari fiilleri, Allah’ın ve kulun yaratmasıyla meydana gelmektedir. Öyleyse kulun kesbinin (kazancının) hakikatı nedir?

Bundan sonra kul, fiilin varlığı üzerinde müessir midir? Değil midir?

Eğer müessir ise, bu demektir ki, kul, fiilin yaratılması hususunda yaratıcının ortağıdır. Böyle bir durumda kula “kasip” değil, ortak yaratıcı denir. -Ehl-i sünnet ise, böyle bir sözü söylemekten beridir- Eğer kul, fiilin varlığı üzerinde müessir değilse, bu demektir ki, fiil bütünüyle yüce Allah aracılığıyla gerçekleşmiştir. Kulun bunda hiçbir dahli olmamıştır. Bu takdirde de şeriatın onca hükümlerinin dürülüp bir kenara atılması demek olan cebir olgusunun geçerliliği söz konusu olur. Parlak ve göz kamaştırıcı kanıtlarla desteklenmiş ehl-i sünnet düşüncesi ise, böylesine çirkin bir sözü söylemekten, böylesine çarpık bir inancı dile getirmekten kaçar. Böyle bir durumda, kula itaat ve isyan, küfür ve iman nispet edilemez ki, gazabı ve hoşnutluğu hakketsin.

Ey dosdoğru yol üzerinde en sağlam ilim yöntemini izleyen yol gösterici rehberler! İzlenecek yol nedir? Ki orta yolun her iki tarafı da yergiyi gerektirici niteliktedir.

Akılları bu bağdan kurtaracak, kalplerin bu elden ayaktan düşürücü hastalıktan şifa bulmasını sağlayacak bir açıklama getirin. Kemal sıfatlarına sahip Allah sizi Ruhu’l-kudüsle desteklesin.

Şeyh, imam, Rabbani alim, kalbine ilâhî nur bahşedilmiş, türlü faziletleri kişiliğinde toplamış, müslümanların müftüsü Takiyuddin Ahmed b. Abdulhalim b. Abdusselam b. Ebu’l Kasım b. Muhammed b. Teymiyenin -Allah rahmet etsin- cevabı:

Cevabın özeti:

Kesb, faile yarar veya zarar olarak geri dönen fiile denir.

Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Herkesin kazandığı kendine, yaptığı da kendinedir.” (Bakara, 286)

Burada yüce Allah, kişinin kazandığının kendi lehine veya aleyhine olacağını açıklıyor. İnsanlar arasında şöyle ifadeler çokça kullanılır:

Falan adam mal veya övgü yahut şeref kazandı...

Nitekim kişi bunlardan yararlanır da. Kullar, işledikleri amellerle kemale erer ve onlarla ıslah olurlar. Çünkü yaratılışın başlangıcı itibariyle noksan yaratılırlar. Bu yüzden bir sebebin ispatı sahih olur. Ve çünkü insanların kemal ve ıslahları fiileri aracılığıyla gerçekleşir. Ama yüce Allah’ın fiili ve yapması kemalinden ve celalinden kaynaklanır. Şu halde Allah’ın fiilleri isim ve sıfatlarından türemiştir. Nitekim yüce Allah bir kutsi hadiste şöyle buyurmuştur:

“Ben rahmanım. Rahmeti yarattım. Ona ismimden türemiş bir isim verdim.” (Ebu Davud, Zekat, 45; Tirmizi, Birr, 9)

Kulun isim ve sıfatları fiillerinden kaynaklanırlar. Söz gelimi kul için alim ve kamil isimleri, onda ilim ve kemalin meydana gelmesinden sonra ortaya çıkarlar.