Rızıkta sebebin gerekliliği

Bazılarının:

Allah sebep aracılığıyla yaptığı gibi, sebepsiz de yapar. O halde bizim için sebeplere sarılmak neden zorunlu olsun? şeklindeki sözlerine gelince;

Bunun cevabı şöyledir:

Mesele söylendiği gibi değildir. Bilakis, Allah’ın yarattığı ve takdir ettiği her şey, sebeplere dayalı olarak yaratılmış, takdir edilmişlerdir. Fakat bazı sebepler vardır ki, bunlar kulun gücünün yapabilirlik kapasitesinin dışındadır. Bazıları ise, kulun gücünün yapabilirliği dahilindedir. Bazı sebepler kul tarafından yapılırken, bazısı onun tarafından yerine getirilmez.

Bazı sebepler vardır ki, bunlar, alışılan, çokça karşılaşılan şeylerdir. Bazısı da az bulunur cinstendir. Örneğin bazı seneler yağmur yağmaz ve ekinler Allah’ın gönderdiği bir rüzgarla yeşerirler. Nitekim peygamberimizin (s.a.v.) duasıyla yemek artmıştır. Bu, salih bir insanın duasıyla da olabilir. Bu da sebepler arasında yer alır. Hiç kuşkusuz rızık kulların eliyle ulaşabilir. Bazı insanların rızkını cinler, melekler veya kuşlar ve hayvanlar getirir. Bunlar az rastlanan rızık sebepleridir. Ancak rızıklarını temin etmekten aciz olanların çoğunluğu Adem oğullarının eliyle rızıklanırlar. Ya sadaka, ya hediye ya da adak gibi bir yolla bunu temin ederler. Çünkü Allah, bu gibi kimselerin rızıklarını onların eliyle kolaylaştırmıştır.

Sahih bir hadiste peygamberimizin (s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet edilir:

“Ey Adem oğlu! Eğer ihtiyacından fazlasını infak edersen, bu senin için daha hayırlıdır. Şayet ihtiyacından fazlasını infak etmez elinde tutarsan, bu senin için kötü olur. İhtiyacı kadar olan malı elinde tutan kimse, bundan dolayı kınanmaz. Yukarıdaki (veren) el aşağıdaki (alan) elden üstündür.” (Müslim, Zekat, 97; Tirmizi, Zuhd, 32; Ahmed, 5/262)

Bir diğer sahih hadiste ise şöyle buyurulmuştur:

“Allah’ın eli en yukarıdadır. Veren el ondan sonra gelir. İsteyenin eli ise en aşağıdadır.” (Ahmed, 1/446, Hakim, 1/408)

Bazı insanların iddiasına göre, peygamberin (s.a.v.) kast ettiği yukarıdaki el, isteyen kimsenin verilen malı, sadakayı alan elidir. Çünkü sadaka gerçek yerini buluştur. Bu ise peygamberimizin (s.a.v.) şu açıklamasına aykırı bir çıkarsamadır: Allah’ın eli en yukarıdadır. Veren el ondan sonra gelir. İsteyenin eli ise en aşağıdadır..

Allah rızıkları mutlak olarak garanti etmiştir, diyenlere gelince....

Buna karşılık olarak şöyle denir:

Bunun böyle olması, sebeplerin gerektirdikleri şey ile ilgili olarak gerekli olmalarını engellemez. Çünkü Allah'ın garanti ettiği rızıkların içinde çocukların, hayvanların ve eşlerin de rızkı vardır. Bu yüzden kişi, çocuklarına, sahip olduğu hayvanlara ve eşine infakta bulunmak zorundadır. Bu hususta müslümanlar arasında görüş birliği vardır. Kendi nefsine harcamada bulunması ise çok daha gereklidir.

Bazıları şöyle demişlerdir:

Nerede olduğu bilinmeyen bir şey nasıl istenir?

Bunun cevabı şudur:

Kişi, kendisine emredilen sebebi yerine getirir ve gücünün dışında olan hususlarda ise Allah’a tevekkül eder. Tıpkı toprağı süren ve tohumu eken kimsenin, bunları yaptıktan sonra yağmurun yağması, ekinin yeşermesi ve zararlı unsurların bertaraf edilmesi hususunda Allah’a tevekkül etmesi gibi. Aynı şekilde tüccar da mal getirmek ve bir yerden bir yere nakletmek hususunda bütün çabasını sarf eder; ancak insanların kalbine bu malı talep etme duygusun koyma, kar edeceği bir fiyatı verme gibi hususlar kulun gücü dahilinde değildir. Kişi gücünün yettiği şeyleri yaparsa, Allah, aciz kaldığı şeylerden dolayı onu cezalandırmaz. İstek belli bir şeye yönelik olmaz. Bilakis, rızkın kendisine yetmesini sağlayan şeylerle ilgili olur. Tıpkı, herhangi bir belirlemede bulunmadan, Allah’tan yeterli derecede rızık isteyerek dua eden kimse gibi.