İbni Akıl'in itirazı

İbni Akil, sözlerinin arasında Mutezile’nin görüşlerine çokça yer verirdi. Bir gün adamın birinin:

Allahım! Senin yüzüne bakmanın lezzetini senden diliyorum, diye dua ettiğini duyar ve adama şöyle der:

Be adam! Diyelim ki, O’nun bir yüzü var, bakalım sen bu yüze bakmaktan lezzet alacak mısın?”

Adamın duasında geçen ifade peygamberimizden (s.a.v.) rivayet edilmiştir. Nesai ve başkaları Ammar kanalıyla peygamberimizin (s.a.v.) şöyle dua ettiğini rivayet etmişlerdir:

“Allahım! Gaybı bilmenle, yaratmaya kadir olmanla, hayat benim için hayırlı olduğu sürece beni yaşat. Ölüm benim için hayırlı olunca da canımı al. Allahım! Gizlide ve görünürde senden korkmayı diliyorum. Öfke ve hoşnutluk anlarında hak sözü söylemeyi nasıp etmeni diliyorum. Yoksullukta ve zenginlikte iktisatlı olmayı diliyorum. Tükenmez bir nimet istiyorum. Sonu gelmez bir göz aydınlığı istiyorum. Kazadan sonra rızanı istiyorum. Ölümden sonra esenlik bir hayat diliyorum. Senin kerim yüzüne bakmanın lezzetini diliyorum. Sana kavuşmanın özlemini, iştiyakını istiyorum. Zarar veren bir darlık, saptırıcı bir fitne istemiyorum. Allahım! Bizi iman süsüyle süsle ve bizi hidayete erenlerin rehberi yap.” (Nesai, es-Sehv, 62; Ahmed, 4-264)

Aynı lafız başka türlü peygamberimizden (s.a.v.) rivayet edilmiştir-Rivayet edenin Zeyd b. Sabit olduğunu sanıyorum- Aynı anlamda sahih bir hadis te Süheyb kanalıyla peygamberimizden (s.a.v.) rivayet edilmiştir:

“Cennet ehli cennete girdiğinde biri şöyle seslenir:

‘Allah katında size verilen bir söz var. Allah bu sözünü yerine getirmek istiyor. Derler ki:

nedir o? Yüzlerimiz ağarmadı mı? Tartılarımız ağır gelmedi mi? Cennete girmedik mi? Bizi ateşten kurtarmadı mı? Derken perde açılır ve Allah’a bakarlar. Onlara bahşedilen hiçbir nimet Allah’a bakmak kadar onlara lezzet vermez. İşte fazladan ödül budur.” Yani aşağıdaki ayette işaret edilen fazladan öğüt:

“Güzel davrananlara daha güzel karşılık, bir de fazlası vardır.” (Yunus, 26) (Müslim, İman, 297-298)

Burada yüce Allah, kullarına bahşettiği nimetler içinde, onlara, Allah’a nazar etmekten daha sevimli gelen bir şey olmadığını bildiriyor. Allah’a nazar etmek, onlar için her şeyden daha sevimli olduğuna göre, Allah’ın kendisi de bütün varlıklar içinde onlara en sevimli gelen şeydir. Aksi taktirde O’na nazar etmek, her şeyden daha sevimli gelen bir şey olamazdı. Çünkü görmeyi sevme, görülene yönelik sevgiden sonra gelir. Kendisi sevilmeyen ve buğzedilmeyen bir şeyi görmek de bir insan için bütün nimet türlerinden daha sevimli olmaz.