Cehmiye'nin görüşü, selefin cevabı

Cehmiye mezhebinin mensupları insanlara şu soruyu sorarlardı:

Kur’an Allah mıdır, Allah’tan başkası mıdır? Onların maksatlarını anlamayanlar:

Kur’an Allah’tan başkasıdır,diye cevap verirlerdi. Bu cevabı aldıktan sonra şöyle derlerdi:

Allah’tan başkası olan her şey mahlûktur...

Selef ulemasından, Allah’tan başka her şey mahlûktur, Kur’an hariç, diyenlerin, bu sözü söylemelerinin nedeni, Cehmiye mezhebinin maksadını anlamayanların, Kur’an mahlûktur, demelerini önlemektir. Çünkü Cehmiye’nin maksadını anlamayanlar, Kur’an’ın mahlûkluğunun, Allah’tan başka her şeyin mahlûk oluşunun kapsamına girdiğini sanıyorlardı. Bu yüzden selef uleması, Kur’an’ın mahlûkluğu, Allah’tan başka her şeyin mahlûk olması şeklindeki genel yargının kapsamına girmez, demişler ve, Kur’an hariç, kaydığını düşmüşler. Çünkü “gayr” ve “siva” kelimelerinin anlamlarında ortaklık vardır. Şöyle ki:

Bir şeyin sıfatı, bazen “gayr” ve “siva” (başkası) lafızının kapsamına girer, bazen girmez. Bu soruya muhatap olanlar, Kur’an’ın “başkası” ifadesinin kavramına girdiğini düşündükleri için, selef uleması, Kur’an’ı istisna etme gereğini duymuşlardır.

Kulların fiillerine gelince, hiç kimse bunları, mahlûkat kavramının genelliğinin dışında tutmamıştır. Sadece, Allah kulların fiillerini yaratmaz, diyen Mutezile ve benzeri Kaderiyeci grupları bunu iddia etmişlerdir.

Fakat bu Kaderiyeciler şunu da söylüyorlar:

Kulların fiillerin muhdes (sonradan olma)dır. Daha önce yok iken olmuşlardır. Sadece şu hululcular böyle bir iddiada bulunmuşlardır. İlk kuşaktan hiç kimseden, ne ehl-i sünnetten, ne de ehl-i bid’at’tan, kulların hayır veya şer nitelikli fiilleri kadimdir, dediğini duymadım. Sadece Mısır’da son zamanlarda ortaya çıkan bazı kimseler böyle iddialarda bulunmuşlardır. Son dönemlerde acem diyarında ortaya çıkan bazı kimselerin de bu kanaatte olduklarını duydum. Şamdaki bazı şeyhlerin bu konuda herhangi bir görüş belirtmediklerini ve şöyle dediklerini gördüm:

Bunlar takdir edilmişlerdir, diyoruz. Mahlukturlar veya mahlûk değildirler, demiyoruz. Bazı insanlar da iman gibi hayır nitelikli fiilleri istisna etmişlerdir. Selef ulemasının imanla ilgili görüşlerini başka yerlerde açıklamıştık.

Kulların fiillerinin kadim olduğunu söyleyenlerin, sadece hayır nitelikli fiillerinin kadim olduğunu söyleyenlerin ve de bu konuda görüş belirtmeyip tarafsız, nötr davrananların görüşleri fasittir, batıldır. Önde gelen imamlardan hiçbiri bu görüşlerden birini dile getirmemiştir. Ne dediğini bilen aklı başında hiç kimse böyle şeyler söylemez. Bu gibi görüşleri savunanların bu hataya düşmelerinin nedeni ise, Kur’an lafızları, tilavet ve tilavet edilen ifadeler ve de iman meselesi gibi hususlarla ilgili zanlarıdır. Daha önce, ilim çevrelerinin Kur’anla ilgili görüşlerini açıkladık. Selef ulemasının üzerinde bulunduğu hak ve orta yolu gözler önüne serdik. İmamların akla ve nakle dayalı görüşlerini sunduk. Yine olumlayıcı ve olumsuzlayıcı iki aşırı ucun bu konuyla ilgili sapık düşüncelerini de aktardık.

Nihayet, kulların bazı fiillerinin kadim olduğunu söyleyenler, kulun içindeki ruhun da kadim olduğunu söylediler ve buna dayalı olarak, güneş ve ay’dan kaynaklanan nurun da kadim oldu

ğun savundular. Bunun gibi daha birçok fikir ileri sürdüler ki, biz bunların tümünün yanlış olduğunu, selef ulemasının ve imamların görüşlerine aykırı olduğunu, başka yerlerde uzun uzadıya açıklamıştık.

Bunlar, yaratıcının bazı sıfatlarının mahlûka hulul ettiğini söylemekle hululcularla ortak bir noktada buluşuyorlar. Bunlardan çok daha kötü durumda olan Cehmiyeciler ise, daha da ileri giderek, yaratıcının kendisinin bütün mahlûkata hulul ettiğini veya O

’nun mahlûkatın varlığının aynısı olduğunu söylediler. Nitekim Cehmiyeci hululcuların şeyhleri, sıfat alanında hululcu olanlarla zaman zaman buluşurdu.

Nitekim bu ve benzeri bid’atlar ve şeriata aykırı görüşler yüzünden ümmetin başı belalardan kurtulmamıştır. Hulul düşüncesini reddedenler