Kaderiyecilere göre insanın iradesi

Kaderiyeciler bunu kabul ederler. Ayrıca Allah’ın insanı irade sahibi olarak yarattığını da kabul ederler. Fakat onun güç ve kabul anlamında irade sahibi olduğunu söylerler. Yani, şunu ve şunu isteme kabiliyetine sahiptir. Şu muayyen şeyi ve şu muayyen şeyi istemesine gelince, onlara göre bu olgu Allah tarafından yaratılmaz. Böylece gerçeği yanlışla karıştırırlar.

Oysa Allah, bunların tümünün yaratıcısıdır. Nefse günahını da takvasını da ilham eden O’dur.

Resulullah (s.a.v.) şöyle derdi:

“Allah’ım nefsime takvasını -günahlardan sakınma duygusunu- ver.” (Müslim, Zikir, 73; Nesai, İsti’aze, 13-65; Ahmed, 4/374-6/209)

Allah, İbrahim’i (a.s.) ve onun soyunu, kendisinin emriyle insanları Allah’a çağıran imamlar, önderler kılmıştır. Firavun soyunu da ateşe çağıran önderler kılmıştır. Ancak bu da iki açıdan gelip Allah’a dayanır.

Birincisi, amaçsal illeti,

İkincisi, sebebi açısından.

Amaçsal illete gelince; Allah, bunu bir hikmete dayalı olarak yaratmışsa, bir hikmete dayalı olmak açısından hayırdır, izafî olarak şer olsa da. Tekil bir şeye izafe edildiği zaman, bazı kişiler Cehm b. Safvan

’ın anlayışı doğrultusunda bir takım vehimlere kapılırlar. Yani, Allah, hiç kimsenin hayrına olmayan, ne bir hikmete dayanan ne de rahmeti yansıtan salt şerri yaratır, derler. Kitap, sünnet ve akıl ise bu anlayışı reddeder, boşa çıkarır. Nitekim:

“Muhammed ve ümmeti kan döküyorlar ve yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar” denildiği zaman, bu, onlara yönelik bir yergiyi ve eleştiriyi ifade eder. Bu yüzden yanlıştır, batıldır. Ama:

“Allah’ın sözü en yüce olsun diye cihad ediyorlar, buna karşı çıkanları da öldürüyorlar” denildiği zaman, bu, onlara yönelik bir övgü olur ve ayrıca doğrudur da.