KADER HAKKINDA BİR SUAL VE CEVABI

Soru:

Ehl-i Kitap bilginlerinden birinin kaderle ilgili sorusu:

Ey din alimleri! Dininizin bir zımmisi

Şaşkına döndü; en açık kanıtla yol gösterin ona.

Söylediğiniz gibi Rabbim küfrüme hükmetmişse,

ve benim küfrümden de razı değilse, nasıl çıkarım işin içinden.

Beni çağırıyor; ama kapıyı yüzüme kapatıyor. Var mı

girmemin bir yolu! Açıklayın meselemi.

Önce sapıklığıma hükmediyor, sonra da ‘kadere razı ol’ diyor

Razı olmam beni bedbaht kılan şeye.

Eğer takdir edilene, ey kavim, razı olursam

Rabbim, benim uğursuz musibetlerimden razı olmaz.

Efendimin razı olmadığı bir şeye rıza gösterebilir miyim?

Şaşırdım; bu şaşkınlıktan nasıl kurtulacağımı gösterin.

Rabbim irade olarak benden küfür dilemişse

Şimdi ben iradesine tabi olmakla asi mi oluyorum?!

O’nun hükmüne muhalefet etme serbestisine sahip miyim?

Allah için, beni hapseden bağımı çözün...

Cevap:

Şeyhul İslâm eş-Şeyh, el-İmam Allame Ahmed b. Teymiye irticalen ona şu cevabı verdi:

Alemlerin Rabbı olan Allah’a hamd olsun.

Senin sorun, a adam, bir inatçının sorusudur.

Arşın Rabbine, bütün varlıkların yaratıcısına hasım kesilen.

Bu soruyla mele-i a’la’da karşı çıkıldı

Önceden, felaketin aslı İblis sormuştu.

Her şeye egemen Allah’a hasım kesilen,

Döner başaşağı diplerin dibi bir çukura.

Ahiret günü Allah hasımlarını çağırır

Ateşe, kaderci güruhunun topunu...

İster olumsuzlayın, ister karşı çıkmak için çırpının

Onunla Allah’a. Ya da onunla şeriatı etkisiz kılmaya çabalayın.

Her gruptan insanların sapıklıklarının temeli

bir illetten hareketle ilahın fiili hakkında tartışmaktır.

Çünkü bu fiilin bir hikmetinin olduğunu anlamazlar.

Böylece bir tür cahiliye üzere yollarına devam ederler.

Çünkü bütün varlıkların fiilini gerektiren

Mahlukatın rabbinin, varlıkların yaratıcısının dilemesidir.

Mahlukatın ilahının zatı vaciptir ve dahi

vacip ve kadim sıfatları vardır.

Dilemesi bilgisiyle beraberdir ve kudret

zatının ayrılmazlarıdır, hükmü hükmeden Allah’ın.

Var ettiklerinden dilediğini varetmesinin

gerisinde bir hikmet ve türlü rahmetler vardır.

Dilemeyle olur, dediğimizde olmayız

O’nun dosdoğru ayetlerini inkâr edenlerden.

Doğrusu şudur: Hüküm ancak Allah’ındır

Yaratma ve şeriatın içerdiği emir O’nundur.

Her durumda övgüyü hakkeden hükümdardır.

Ortağı olup mülkünü eksiltmeksizin mülk O’nundur.

Mevlamız ilah ne dilerse, o, kesinlikle

olur; dilemediğinin olmasının da bir yolu yoktur.

Kudretinde eksilme olmaz ve hükmü de

her şeyi kapsar, bir meselede hükmünün

sınırlandırılması olmaz.

Bununla demek istiyorum ki, bütün hadiseler

O’nun kudretiyle oldular ve sırf dilemesiyle.

Malikimiz Allah dilemiş olduğu her şeyde

hamdı hakkeder, bir hamd ki, her türlü övgünün üstünde.

Çünkü mahlûkat içine sirayet etmiş O’nun rahmeti

Her hikmet sahibi aklın ötesinde vardır bir hikmeti

Görünce akılları şaşkına çevirir nice olaylar

O’nun üstün hikmetindendir ve hepsi de olağanüstüdür.

İnanıyoruz ki Allah, kudretiyle azizdir

Yaratmasıyla ve iradesinin hükmünü uygulamasıyla...

Bunların tümünü ilahımız için olumlarız

Bunların tümünün ötesinde bir hikmet olduğunu söyleriz.

Bu öyle bir makamdır ki, ilk kuşaklardan nicesi aciz kaldılar.

Olumsuzladılar ve şaşkınlığa geri döndüler.

Bunun içerdiği gerçeği görmek gizliliklerinin

açılmasına bağlıdır.

Gerçeklikteki gerçeğin ta kendisini gerçekleştirmeye bağlıdır.

Bu denize dalanların en nihai hedefi budur.

Bu kasideyi dizmeyi amaçlayanın aşması gereken zorluktur.

Bir muhakkikin açıklamasına ihtiyacı vardır.

Kerem sahibi mevlamızın sıfatlarını...

Güzel isimlerini, dininin hükümlerini

Mahlukat içindeki fiillerini.

Allah’a hamdolsun, bunların tümü açıklanmıştır

O’nun mahlûkata ilham etmesi de en büyük nimetidir.

Bu hususta gereken söylenmiş ve kitabında yazmıştır.

Hasta nefislere şifa olacak şeylerin beyanı...

Senin “niçin diledi?” demen, şunun sorusuna benzer;

Niçin ezelde oldu? diyenin.

Bu, aklın batıl saydığı bir sorudur

Şeriatın tümünde de haram kabul edilmiştir.

Evrende birçok varlık özel kılınmıştır ki, bu da gösterir

akıl sahiplerine, bunların bir iradeyle olduklarını

Birbiri ardınca sadır oluşları

bir an için şaşkınlığa yol versek dahi

Her müsebbebin bağlanmasında kuşku olmaz

öncesindeki gerektirci bir sebebe.

Bilakis, sebeplerin özelliği, gördüğün gibi sebep olmalarıdır.

Salt iradeden kaynaklanan bir hükümden sadır olmalarıdır.

İlah niçin diledi? demen, o dur ki,

halkın aklını çukurun dibine düşürür.

Çünkü mecusiler, bir yaratana inanırlar

İyiliği... Bir de kötülüğün rabbine...

Sırrın illetine ilişkin soruları, düşürdü

Önceki kuşaklarını ikileme (iki tanrıya inanma) kuşkusuna.

İlk mülhid felsefeciler de

bir illete ilişkin kadim fiile inanırlar.

Yokluğundan sonra varlık için bir illet aradılar

bulamayınca da sapıklığı tercih ettiler.

Her ümmetteki şerrin başlangıcı

nebevi bir dine sahip kimselerin

Bu meselelere dalmalarıdır. Ki sonunda şirke düştüler

Ancak açıklamaların dersleri bir dönem sonra geldiler.

Sana bir çelişki olarak yeter, şu sorduğun

mazeretin bütün fıtratça reddedilir olması.

Sen ki incitenlerin tümünü ayıplarsın

seni ve her türlü kötülükle suçlarsın.

Seni dost edinene en berrak dostluğunu sunarsın

Her gruptan sana düşman olana da kin beslersin.

Oysa onların her söz ve fiildeki durumları

Senin durumuna benzer; en geçerli kanıtı ileri sürmekte yani

Diyelim ki bütün kâfirleri kınamaktan vazgeçtin,

her türlü kanıtın dışına çıkan sapık azgını.

Bu bütün zalimleri görmemezlikten gelmeni gerektirir

İnsanların canlarına, mallarına ve namuslarına gözkoyan.

Bir gün olsun, bir kan dökücüye kızamazsın

İhtiyaç sahibi birinin malını çalan hırsıza

Korunması gereken bir ırza dil uzatana

fuhuş yoluyla bir namusa tecavüz edene

İnsanların yolunu kesene

Yeryüzünün her tarafında bozgunculuk çıkarana

Yalan ve iftira yoluyla yalancı şahitlik edene

Namuslu kadınlara zina suçlamasında bulunana.

Tasarlayarak ekini ve nesli helâk edene

Rüşvetle insanlara hükmeden hakime...

Ayrıca hiçbir bozguncu aleyhinde konuşmaman gerekir

Hiçbir suçluyu da cezalandıramazsın.

O zaman planlayarak yalancıların yolunu açman gerekir

Rablerine karşı yalan uydurup iftira atanların

Kendilerine gelenleri saptırmaya niyetlenmiş olsalar da

İnsan türünü ifsad edip riyasete kurulmak için.

Öyleyse, azdığında mel’un firavunu savunman lazım

İlâhî gazabın intikamıyla suda boğulan

Rabbine ortak koşan her kâfiri

Ya da peygamberliği inkâr eden azgını

Ad, Semud ve Salih kavmi gibi

Nuh kavmi ve Eyke halkı gibi

Musa’ya düşman kesil ve gelen diğer

Peygamberlere, ki şeriatı ihya etmek için geldiler

Sapan insanlıkla mücadele ettikleri için

En ağır cezaya nail olan günahkâr insanlarla.

Yoksa bütün mahlûkat, her telafuz edilen sözde,

göz açıp kapamada ve kıl kıpırdanışında

El tutuşunda ya da adım atışta

Her harekette ve hatta her duruşta

İlahın takdirinin hükmü altındadır ve hikmetinin

Tıpkı O’na karşı bir hüccet ileri sürdüğün şu anda olduğun gibi.

Diyelim ki her failden kınamayı kaldırdın

Kötü iş yapan sırf bu kıyası bozmak için.

Kaldırmak mümkün müdür kınamayı, bütün

İnsanlardan, işlenen her çirkinlikte?

Öteden beri uygulanan cezaları terkedebilir misin?

Halk arasında adalet uygulamasını?

Bir nefsi veya malı tazmin etmeyebilir misin?

Saldırgana misliyle ceza vermeyebilir misin?

İnsanların aklında veya doğasında var mı?

Kötü söze eğilim? Aksi çaremiz mi var?

Seni çürüten en büyük delil, Ademoğullarının bedeninin

çocuğuyla, delisiyle ve bütün hayvanların

Hiçbir ön telkin olmaksızın acı duymasıdır

ve Allah’ın dilediğinde en büyük hikmet vardır.

Bunda Allah’ın hikmeti olduğuna göre, ne

sanılır, fiili yaratıp sonra ceza vermenin gerisinde?

Nasıl olmasın ki? Doğan çocuğun acı görmesi de budur

Bir fiilden. Kulun doğası gereği yaptığı fiilden?

Zehir içenin, bu hareketinin ölmesini gerektirmesi gibi.

Her şey varlığın rabbinin takdiriyledir.

Senin küfrün de ey falan! İçtiğin bir zehir gibidir.

Ateşle azap görmek de, bir yudum tasa gibidir.

Şu dünyada suç işleyenin, görmedin mi

Cezalandırıldığını; ya bir hükümle ya da bir şeriatla?

Suç işleyen, yaratıcının takdirini mazeret gösteremez

Aynı şekilde ahirette de. Farklı bir durum olmayacaktır.

Rabbin günahı yaratmayı takdir etmesi, gerektirir

Tevbe edilmezse, günahın cezalandırılmasını.

Tevbe cinsinden olan şeyler ortadan kaldırır

Kulların kötü fillerinin sonuçlarını.

Günahları silen bir hayır gibi. Bir davet gibi

ki suçlunun kabul ettiği. Bazen de bir şefaat.

Kötülük taraftarının bana takdir edildi, demesi,

Kurdun, bu benim tabiatımdır, demesine benzer.

Kurt için bir fiil takdir edilmiş olması, intikamı gerektirir.

Allah’ın her eşyanın gerisinde bir illet takdir etmesi gibi.

Kınanmışın özrü ona fayda verir mi

bu tabiata sahibim diye? Yoksa bu bir sürçme mi denir?

Yoksa yerilip azap mı verilir? Sıkı bir azap o kimseye

doğasında iğrenç kötülük olan kimseye?

Sana verilmesini umuyorsan şayet seni

Büyük ilahın ateşinden kurtaracak olanı

İşte mahlûkatın yaratıcısı! O’na yalvar

Seni hakikat tarafına iletmesini iste.

Nefsin dizginlerini hakka teslim et! Dinle!

Dosdoğru düşünceden yüz çevirme.

Açığa çıkan bir gerçeği asla terketme.

En doğru şeriata davet edene de isyan etme.

Bırak, mesnetsiz geleneklerle bezenmiş dini, uyma ona.

Gazaba uğramış ümmetin yolundan dön.

Haktan sapanın ardısıra gitmeyin

Halkın uyduğu dini, adalet terazisiyle ölçün.

O zaman hidayete götüren ibadetler belirir

Hanif dini getirenin müjdelediği

İbrahim’in milleti ki, imamımızdır

Mahlukatın en hayırlısı Resulullah’ın dini.

Rahman kabul etmez, ondan başka dini, ki,

Soylu Resuller getirmişlerdir.

O toplayıcı ve sonuncu Resul geldi

Genel risaletinde bütün hayırları toplayan

Kulların Rabbinden haber verdi, kimin

Yarın ahirette en kötü hüsrana uğrayacağını

Bunlar kulların şaşkın birine sunacakları kanıtlardır.

Hidayeti ise Rabbin fiilinin kapsamına girer.

Hidayetten yoksunluk öte dünyada fayda vermez, ona

ki dün ondan çevirmişti. Bilakis kanıta gerek olmadan

ceza görür.

Rabbinin takdirini kanıt olarak ileri sürenin bu kanıtı

sadece azabını arttırır. Tıpkı hastalığı kanıt saymak gibi.

Fakat kazaya rıza göstermemize, gelince, sadece

bize musibetlere rıza göstermemiz emredilmiştir.

Sakatlık, hastalık, yenilgi ve gurbet gibi

Suçsuz yere çekilen acılar gibi.

Bize çirkin görünen fillere gelince

iradeden dolayı, azabı gerektiren bir şeye rıza olmaz.

İlim sahibi bir grup demiş ki: Rıza olmaz

Büyük günahların, masiyetlerin işlenmesine.

Bir başka grup demiş ki: Allah’ın kazasına razı oluruz

Ama, en çirkin haslet olarak takdir edilene razı olmayız.

Bir grup demiş ki: Razı oluruz izafe edilene

Rabbe; ama bizde olanı öfkeyle karşılarız.

Nitekim yaratma Rabbindir ve bu

yaratılandır ki, hedefe yönelik fiil gibi değildir.

Şu halde, Allah’ın yarattığı olması açısından razı oluruz

Ama hata işlemesi açısından ona öfke duyarız.

Kul, günahı terk etmekle mükelleftir

Çünkü mevla emretmiştir, O’nun dilemesiyle olsa da.

Mahlukatın ilahının sözü haktır

ki kullar cehenneme ve cennete girerler.

Bu dünyada böyle oldukları gibi

Hatta hayvanlar da acılar ve nimetler açısından böyledir.

O’nun yüksek hikmeti gerektirmiştir, gereken

farkları, bilgisiyle ve rahmetiyle sonra pekiştirmiştir.

Sevkeder azab görecekleri, bir sebepten ötürü

ki takdir etmiştir, izzetiyle azaba doğru.

Nimet görecekleri de nimetlerine doğru

Umut ve korku arasında işledikleri doğru amelleriyle

Mahlukatın ilahı emretmiş ve açıklamıştır

nimet görecekleri mutluluğa sevkedeni

Mutluluk ehli olan izler

emirlerini ve kolaylıkla işler

Bedbahtlık ehli olan nail olmaz

Emir ve yasağa uymaya, bedbahtlık takdir edildiği için

Kulun, kendisi için takdir edilenin dışına çıkması olmaz.

Ama iyilik ve kötülükten birini seçmekle serbesttir.

Mecbur ve iradesiz değildir

Bilakis, iradenin yaratılmasıyla dileyendir.

Eşyanın en şaşırtıcısı dilemenin yaratılmasıdır

Kullar onunla hidayeti veya dalaleti seçerler.

Hikmetin terkini mi seçti? demen

Dilemenin terkini mi seçti? demen gibidir.

Sapıklık fiilinin seçilmemesini seçti

Eğer bu terki çiğnediysen, tevbeyle kurtulursun

Bu mümkündür; ama bağlıdır

Dileme sahibi Allah’ın dilemesine.

Dikkat et! Anla! Sana verdiğim cevabın

İçerdiği anlamları, eğer doğal bir anlayışa sahipsen!

Bir temele işaret ettim ki, hidayeti gösterir

Mahlukatın Rabbi Allah en mükemmel methi hakkeder.

Ulular ulusu mahlûkatın ilahı esenlik versin

Mahlukatın hayırlısı, seçilmiş Mustafa’ya.