Mutezile'nin Eş’ariyle örtüşmesi

Nitekim Mutezile mezhebinin mensupları da, kendileriyle Allah ile kaim fiilleri olumsuzlama hususunda örtüşen Eş’arîlere ve benzeri Allah’ın sıfatlarını ve kaderi ispat eden gruplara yüklenerek, bu anlayışlarını bir veri olarak ele alıp onların Allah’ın kelâmının mahlûk olmadığına ilişkin olarak kendilerinin aleyhine kullandıkları kanıtlarıyla çelişen çıkarsamalarda bulunmaya zorlamışlardır.

Eş’arîlerin, kelâm ve benzeri olgular, bir mahalde yaratıldığı zaman bunların hükümleri yaratıldıkları mahale dönük olur, şeklindeki açıklamalarını aleyhlerine kullanarak, “kader” meselesinde onları deyim yerindeyse köşeye sıkıştırmışlardır.

Sonunda Eş’arîler, kulun işlediği çirkin fiilin kendisinin Allah’ın fiili olduğunu, kulun fiili olmadığını söylemek durumunda kalmışlardır. Sonra da içine düştükleri açmazdan kurtulmak için hiçbir gerçekliği olmayan kesb teorisini ortaya atmışlardır. Çünkü kudretin güç yetirilen şeyle (makdur) ilişkisi bağlamında kesb ile fiil arasında ne gibi bir farkın olduğunu anlamak mümkün değildir. Bu yüzden insanlar bunu söyleyenlerle alay etmişler ve:

Üç şeyin hakikatle ilgisi yoktur:

Nazzamın sıçraması.

Ebu Haşim’in ahvali.

Eş’arî’nin kesbi...

Yine Mutezililer Eş’arileri, kudretin güç yetirilen şey üzerindeki etkisini sıradan bir yakınlık (iktiran) olarak açıklamak durumuna sokmuşlar. Bu tür bir yakınlık (İktiran) ise, her lazım ve melzum, her güç yetirilen (makdur) ve güç (kudret) arasında bulunur.

Dolayısıyla bunlardan birini diğeri üzerinde müessir görmek tersine göre daha öncelikli değildir.

Yine malul ile ondan ayrı olan illeti arasında da bu tür bir yakınlık (iktiran) vardır. Oysa Eş’arîye göre kulun kudreti mahallini aşamaz. Nitekim Kadı Ebu Bekir bir şey, Ebu İshak Esferayini bir şey ve Ebu’l Meali el- Cuveyni de başka bir şey söylemek zorunda kalmıştır. Çünkü bu sözün bir çelişkiden ibaret olduğunu görmüşlerdi. Bu konu yerinde uzun uzadıya ele alınmıştır. Biz burada sadece dikkat çekmek istedik.