Günahlar musibetin sebebidir

Yedinci Fark:

Başa gelen musibetler olarak kişinin işlediği kötülüklerin nefsinden kaynaklanan günahından başka bir sebebi yoktur. Hayır olarak meydana gelen şeylerse, sebeplerine hasredilemez. Çünkü hayırlar Allah’ın lütfünün tezahürleridir, kişinin ameliyle gerçekleşebildikleri gibi, başka bir şeyle de gerçekleşebilirler. Kişinin bu hayırları elde etmek için işlediği amelleri de Allah’ın bahşettiği nimetlerinin kapsamına girer. Allah, işlediği ameli oranında karşılık vermez; bilakis katlayarak verir.

O halde sadece Allah’a güvenip dayanmalı, sadece O’na dönülmelidir. O, mutlak, genel ve eksiksiz şükrü hakkeder. O’ndan başkası ise, Allah’ın, kendisinin aracılığıyla gerçekleştirdiği hayır oranında teşekkürü hakkeder. Anne ve babaya teşekkür etmek gibi. Çünkü insanlara teşekkür etmeyen Allah’a şükretmez. Ama bu, bir kimseye, Allah’a karşı masiyet işleyerek teşekkür etmeyi veya günah yoluyla itaat etmeyi gerektirmez. Çünkü nimeti veren Allah’tır.

“Nimet olarak size ulaşan ne varsa, Allah’tandır.” (Nahl, 53)

“O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini, kendi katından size boyun eğdirmiştir.” (Casiye, 13)

Allah’ın ibadet ve şükre, günah ve küfre karşılık olarak verdiği cezaya hiç kimse güç yetiremez.

Bu yüzden yaratıcıya isyan hususunda yaratılana itaat etmek caiz değildir.

Ulu Alah şöyle buyuruyor:

“Biz insana anne ve babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Eğer hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle mücadele ederlerse, onlara itaat etme.” (Ankebut, 8)

Bir diğer ayette şöyle buyuruluyor:

“Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin.” (Lokman, 15)

Şunu demek istiyoruz:

Bütün nimetlerin Allah’tan olduğu bilinince, kişinin tek güvencesi ve dayanağı Allah olur, sadece O’na umut bağlar. Allah’ın, başkasının asla haketmediği şükrü hakettiğini bilince...

Şerrin sebebi sırf nefisle sınırlı olduğu için, nereden geldiği bilinir. Dolayısıyla bu bilince varan kişi istiğfar eder, Allah’tan yardım ister ve bu güne kadar işlemediği iyi ameller aracılığıyla Allah’a sığınır.

Nitekim selef ulemasından biri şöyle demiştir:

“Kul, Rabbinden başkasına umut bağlamamalı ve günahından başka bir şeyden korkmamalıdır.”

Bu söz, Allah günah olmadan da azap eder, diyen ve günah işlemeseler de Allah’ın kendilerine azap edeceğinden endişe eden Cehmiye grubunun düşüncesine aykırıdır.

“Sana isabet eden bir iyilik Allah’tandır ve başına gelen bir kötülük de nefsindendir.” (Nisa, 79) ayetinin içeriği tasdik edilirse, Cehmiye’nin bu söyleminin yanlış olduğu anlaşılır. Hiç kimse, bu genel hükmün dışında bırakılmamıştır. Bu da hitabın özel oluşunun bir yararıdır ki, özele indirgenmiş genel bir hüküm olduğu sanılmasın.