İnsanlar şeriat ve kader konusunda dört gruba ayrılırlar

İnsanlar, şeriat ve kader karşısında takındıkları tavırları itibariyle dört gruba ayrılırlar.

Bu grupların içinde en kötü olanı, kaderi kendisi için bir bahane gibi görüp başkaları için görmeyen kimselerdir. Bu insanlar günah ve kusurları söz konusu olduğunda kadere yaslanırlar, ama başlarına gelen musibetler karşısında kadere sığınıp sabır göstermezler.

Nitekim bir alim bunlardan birine şöyle demiştir:

"Sen, ibadet hususunda Kaderiyeci, günah hususunda da Cebriyecisin. Hangi mezhep o anki durumuna uygunsa ona uyarsın..."

Bunların karşısında grupların en iyisi ise, musibetlere sabredenler ve kusurlarından dolayı bağışlanma dileyen kimselerdir.

Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Sen sabret. Çünkü Allah’ın vadi haktır. Günahının bağışlanmasını iste.” (Gafir, 55)

“Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır. Allah bunu elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız diye açıklamaktadır.” (Hadid, 22-23)

“Allah’ın izni olmaksızın hiçbir musibet isabet etmez. Kim Allah’a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya götürür.” (Teğabun, 11)

Selef ulemasından biri bu ayetle ilgili olarak şöyle demiştir:

Burada, başına bir musibet geldiğinde, bunun Allah’tan olduğunu bilen, bu yüzden musibete razı olup teslimiyet gösteren kimse kast edilmiştir.

“Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler.” (Al-i İmran, 135)

Yüce Allah, Adem’in (a.s.) malûm kusuru işledikten sonra şöyle dediğini bize aktarmaktadır:

“Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” (Araf, 23)

İblis’inse şöyle dediğini aktarıyor:

“Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara günahları süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım.” (Hicr, 39)

Buna göre, kim işlediği günahtan tevbe ederse babası Adem’e benzer. Kim de günahta ısrar eder, kaderi işlediği günahın gerekçesi ve bahanesi gibi algılarsa İblise benzemiş olur. Buhari ve Müslim’de Adem (a.s.) ile Musanın (a.s.) tartışmasına ilişkin bir rivayet yer alır. Bu rivayette belirtildiğine göre Musa (a.s.) Adem’e şöyle der:

“Sen ki insanlığın babası Ademsin. Allah seni kendi elleriyle yarattı. İçine kendi ruhundan üfledi. Sana her şeyin adını öğretti. Niçin bizim de kendinin de cennetten çıkarılmasına neden oldun? Adem ona şu cevabı verir:

Sen, Allah’ın seçip peygamber kıldığı ve konuştuğu Musa’sın. Senin için Tevrat’ı kendi elleriyle yazdı. Sence benim yaratılmamdan kaç zaman önce benim hakkımda “Adem Rabbine asi olup yolunu şaşırdı.” (Taha, 121) hükmü yazılmıştı? Musa: Şu kadar zaman önce, dedi. Böylece Adem Musa’yı tartışmada mağlup etmiş oldu.”

Bu, Buhari ve Müslim’de yer alıp Ebu Hureyre’den nakledilen bir hadistir. (Buhari, Kader, 11, Müslim, Kader, 13-15)

Daha iyi bir rivayet zinciriyle Hz. Ömerden (r.a) de rivayet edilmiştir. (Tirmizi, Kader, 2134)