İmam Ahmed'in cevabı

Bab:

Cehmiye, peygamberimizden (s.a.v.) rivayet edilen:

“Kur’an açık renkli bir genç sûretinde gelir. Kendisini okuyan kişiye gelir ve der ki:

Beni tanıdın mı? Kişi der ki:

Kimsin sen? Der ki:

Ben, gündüzleri uğrunda susuz kaldığın, geceleri sabahlara kadar uyanık kaldığın Kur’an’ım. Peygamberimiz (s.a.v.) devamla şöyle buyurdu:

Bunun üzerine kişi onunla Allah’a gider ve der ki: Ya rabbi!..” (İbni Mace, Edeb, 52; Darimi, Fedailul Kur’an, 15; Ahmed, 5/352) hadisi dayanak alarak Kur’an’ın mahlûk olduğunu savunmuştur.

Biz de onların bu iddialarına şöyle cevap veriyoruz:

“Kul huvellahu ehad” suresini okuyana şu, şu vardır....” (Tirmizi, Sevabul Kur’an, 10-11; Ahmed, 5/141, Nesai, İftitah, 39-67)hadisindeki anlamda Kur’an gelmez.

Siz “Kul huvellah...” suresini okuyana bu surenin gelmediğini görmüyor musunuz?

Bilakis, onu okumanın sevabı gelir. Çünkü biz Kur’an’ı okuyoruz ve o gelmez, diyoruz, bir halden başka bir hale değişim geçirmez.

Burada İmam Ahmed, gelenin sevap olduğunu açıklıyor. Sevap da mahlûk olarak amelin kapsamına girer. Böyleyken, halden hale geçip değişen amellerin akıbetleri mahlûk olmaz mı?

“Kul huvellah”ın, yani Kur’an’ın sevabı böyle ise, başka şeylerin sevabı için bu durum çok daha açık bir şekilde geçerlidir. Kulların fiillerinin daha önceden takdir edilmesi