Mutlak imanın ameli gerektirdiği konusunda Kur'an'dan deliller

Mutlak olarak imanın, birtakım amelleri gerektirdiği konusunda Kur'anî deliller de Yüce Allah'ın şu buyruklarıdır:

"Bizim ayetlerimize o kimseler iman eder ki, kendilerine bunlarla öğüt verildiğinde secdeye kapanırlar, Rablerini hamd ile tesbih ederler ve onlar büyüklük taslamazlar." (Sedce, 15)

Görüldüğü gibi burada, böyle olmayanlardan iman nefyedilmektedir. Kendisine Kur'an-ı Kerîm ile öğüt verildiği takdirde Yüce Allah'ın birisine has kılmış olduğu secdeyi yerine getirmeyen kimse mü'minlerden olamaz. Beş vakit namazdaki secdeler ise, müslümanların ittifakıyla farzdır. Tilâvet secdesinde ise anlaşmazlık vardır. Tilâvet secdesini farz kabul edenlerin, bu ayet-i kerîmeyi delil gösterdikleri olur. Fakat bu meseleyi burada ayrıntılı olarak ele almamız mümkün değildir. Bu ayet-i kerîme, Yüce Allah'ın şu buyruğuna benzemektedir:

"Mü'minler ancak Allah'a ve Rasûlüne iman eden, sonra da şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad eden kimselerdir." (Hucurât, 15)

Yine Yüce Allah'ın şu buyruğu da buna benzemektedir:

"Mü'minler ancak Allah anıldığı zaman kalpleri titreyenlerdir..." (Enfâl, 2)

Yüce Allah'ın şu buyruğu da böyledir:

"Mü'minler ancak o kimselerdir ki, onlar Allah'a ve Rasûlüne iman ederler. Aynı zamanda onlar herhangi bir iş için onunla bir arada iseler ondan izin almadıkça gitmezler..." (Nûr, 62)

Yüce Allah'ın şu buyrukları da böyledir:

"Allah seni affetmiştir. Şu (mazeretlerinde) doğru söyleyenler sana belli oluncaya ve sen yalancıları bilinceye kadar niçin onlara izin verdin? Allah'a ve âhiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmemek için senden izin istemezler. Allah takva sahiplerini hakkıyla bilendir. Ancak Allah'a ve âhiret gününe iman etmeyen, kalbleri şüpheye düşüp de kendileri o şüpheleri içerisinde bocalayıp duran kimseler senden izin isterler." (Tevbe, 43-45)

Bu ayet-i kerîme Yüce Allah'ın şu buyruğunu andırmaktadır:

"Allah'a ve âhiret gününe inanan hiçbir topluluğun Allah ve Rasulüyle sınır mücadelesi yapanlara... sevgi beslediklerini göremezsin." (Mücadele, 22)

Şu buyruk da böyledir:

"Eğer Allah'a, peygamberine ve ona indirilene iman etselerdi, onları veli edinmezlerdi. " (Mâide, 85)

Burada Yüce Allah imanın birtakım gereklerinin ve aynı şekilde imana aykırı olan birtakım şeylerin bulunduğunu açıklamaktadır. Bu buyruklar imanın gereği olan şeylerin sabit olmasını, ona zıd olan şeylerin de olmamasını gerektirmektedir.

İmana zıd olan şeylerin bir kısım ise Allah ve Rasulü ile sınır mücadelesi yaparak, onların hükümlerine karşı çıkanları sevmektedir.

Yine cihadı terketmek konusunda Allah'ın Rasûlünden izin istemek de zıd şeyler arasındadır.

Daha sonra Yüce Allah bu konuda Rasûlünden izin istemenin, ancak Allah'a iman etmeyen kimseler tarafından yapılacağını açıkça bildirmektedir.

Yüce Allah'ın:

"Allah takva sahiplerini çok iyi bilendir" (Tevbe, 43) buyruğu takva sahiplerinin mü'minler olduklarının da delilidir.

Rasûlullah (s.a.v)'ın şu buyrukları da bu türdendir:

"Zina yapan, zina ettiği zaman mü'min olarak zina etmez. (Buhârî, Mezâlim, 30, Eşribe, 1, Hudûd, 1; Müslim, İman 100),

"Komşusu eziyetinden emin olmayan kimse iman etmiş olmaz." (Buhârî, Edeb, 29; Müslim, İman 73),

"Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız." (Müslim, İman, 93; Ebû Dâvûd, Edeb, 131),

"Hiç biriniz beni çocuğundan, babasından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe, iman etmiş olmaz." (Buhârî, İman, 8; Müslim, İman, 69 - 70, Nesâî, İman 19),

"Kişi hayırdan kendisi için sevdiği şeyi kardeşi için de sevmedikçe iman etmiş olmaz." (Buhârî, İman, 7; Müslim, İman, 71 - 72),

"Bizi aldatan bizden değildir, bize karşı silah kuşanan da bizden değildir." (Müslim, İman, 164 )