Kendisini Müslüman Zannedenler

 

Günümüze gelmeden önce bu tür olayların Rasulullah (s.a.s.) vefatından sonra farz olan zekatı vermeyerek kafir olan mürtedler , yaptıkları işe kılıf olarak Kur’an-ı Kerim’den delil getirmeye kalkıştılar. “ Onların mallarından onları temizleyecek ve onarlın (sevaplarını) artırıp yüceltmek için sadaka al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için bir sekinettir.” (Tevbe 103)

“ Allah (c.c.) bize ancak duası bizim için sekinet olan şahsa zekat vermemizi emrediyor.duası sekinet olan zat ise yalnız Rasulullah ‘dır.O da vefat ettiğine göre artık zekat üzerimize farz değildir” demişlerdi. Zekatı vermemek için bu ayeti delil gösteren mürtedler her şeyden önce imanın ne demek olduğunu anlamış değillerdi.Onlar nefislerin ve malların temizlenmesinin ancak zekatın verilmesiyle mümkün olabileceğini ve fakirlere zekat vermenin , maldaki Allah’ın hakkını vermek olduğunu anlamış değillerdi. Onlar , imanın; Allah’ın sistemini tam olarak hayata uygulamak manasına geldiğini kavrayamamışlardı.Onlar Muhammed (s.a.s.)’e verilen zekatı , tıpkı kabile reislerine verilen bir vergi gibi görüyorlardı.

Onlar zekatı vermemenin , imanı bozup , kişiyi İslam milletinden çıkaracağını ,namazla zekatın arasını açmak olduğunu ve Allah’ın bir emrini inkar etmek anlamına geleceğini anlamamışlardı. Zekat vermenin ise Allah’a ibadetin bir parçası olduğunu kavrayamamışlardı.

Bunu gören cennetle müjdelenmiş Ebu Bekir (r.a.) , sadece zekata karşı çıkan bu kimselere İslam’ın bütün hükümlerini reddeten hükmünü vererek mürtedlere savaş açarak onları katletmiştir.

Bu sapıkça tevile benzer bir olayda Hz. Ömer (r.a.) zamanında da olmuştu. Kudame b. Abdullah ve beraberindekiler delilleri şöyle idi :

“İnananlara ve yararlı iş işleyenlere ; sakınırlar, inanırlar, yararlı işler işlerler sonra haramdan sakınıp iyilik yaparlarsa yadiklerinden dolayı bir sorumluluk yoktur.Allah iyi davrananları sever “ (Maide 93)

Halbuki bu ayet, içki haram kılınmadan önce içki içmiş ve bu hal üzere ölmüş sahabeler hakkında inerek onlar için bir günah olmadğını bildirmişti.

Kudame b. Abdullah ve beraberindekilerin bu ayeti delil alarak içki içtikleri haberi Ömer b. Hattab’a ulaşınca Ömer ve diğre sahabeler , onlar hakkında şöyle hüküm verdiler :

“İçkinin haramlığını kabul ederlerse celdedilir (sopa vurulur), bu ayeti tevil edip içkinin helal olduğunu iddia ederlerse mürted olarak öldürülürler “(taberi)

Gelelim zamanımıza ; aynı zekat vermeyenlerin ve içkiyi helalleştirenlerin yaptığı gibi Allah (c.c.)nun ayetlerini saptıran ve tahrif eden kimseler vardır. Bunlar şöyle yapmaktadırlar:

İslam şeraitini uygulamadan kaldırıp insan ürünü şeraitlerle insanlara hükmeden tağutlar , saltanatlarını sürdürmek ve insanların kendilerini tekfir etmelerini önlemek için , İslam alimi olarak öne çıkardıkları bel’am ları kullanmaktadırlar. Onlar , televizyon uleması olarak her sıkıştıklarında bu prof. ettiketli kendi yetiştirdikleri bel’amlar vasıtasıyla şu sapık düşünceleri yaymaya çalışmaktadırlar:

La ilahe illallah diyen bir kimse , namaz kılarsa ve İslam’ı açık bir şekilde reddetmezse , İslam kanunlarıyla hükmetmediği taktirde ya zalim ya da fasık olur. Fakat kafir olmaz. Çünkü Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır: “Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar zalimlerdir” (Maide 45)

“Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar fasıklardır” (Maide 47)

Hakim ancak açık bir şekilde:” Ben İslam dininden vazgeçiyorum “ derse kafir olur. Fakat İslam şeraitini bir kenara atıp Fransa ve İsviçre gibi küfür devletlerinden alınan beşer ürünü kanunları tatbik ederse , “ ben müslümanım “ dediği müddetçe kafir olmaz.

Şüphesiz tağutlar bu sapık tevilleriyle ancak la ilahe illallah ‘ın gerçek manasını bilmeyen zavallı ve cahil kimseleri kandırabilirler. Çünkü islamı bilen bir mümin , öncelikle tağutu ; yani İslam’ın dışındaki bütün kanunları , sistemleri , hayat nizamlarını reddetmedikçe ve bunları pratik hayatta uygulamadıkça , ister fert ister hakim olsun o kimsenin ne kadar İslam iddiasında bulunsa da Müslüman olmayacağını bilir.

Müfessirler maide suresi 44, 45, ve 47 ayetini bu üç ayeti birleştirerek açıklarken şöyle derler. Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler kafir , zalim aynı zamanda fasık kimselerdir. Çünkü üç özellikte kafirlerin sıfatlarıdır.Allah c.c. pek çok ayette : “ ….onlar cehennemlik zalimlerdir , ….cehennemlik fasıkların ta kendileridir ,,,, cehennemlik kafir olanlar işte bunlardır .” gibi nitelendirmelerde bulunmuştur.

Allah (c.c.)’nun hakkında kesin hüküm verdiği ; katilin öldürülmesi, hırsızın elinin kesilmesi,zina edenin sopa veya recm edilmesi , faizin ve içkinin yasak olması , kadınların tesettüre riayet etmesi gibi konularda hükme uymayıp tam tersine ; katili öldürmeyip hapsetme , faizi , zinayı, içki içmeyi serbest bırakması ve kadına istediği gibi giyinme özgürlüğü tanıma , hırsızlık yapanı hapsetme gibi başka hükümler veren , kendini aynı firavun gibi görerek ben buranın rabbiyim diyerek ilahlığa soyunup Allah yerine koymuş olur.Böyle kimseler , ne kadar Müslüman olduklarını iddia etseler de amelleri iddialarını yalanlamaktadır. Bu konuyu bu şekilde anlamayn kişi , İslam’ın temel meselelerinden olan , hükmün yalnız Allah’a ait olduğu ve hayatta yalnız Allah’ın koyduğu şeriatın uygulanması gerektiği meselelerini anlamamış demektir. Temel meseleyi anlamamış kişinin de Müslümanlık iddiası boş ve geçersizdir.

İslam’dan Çıktıkları Halde

Kendilerini Müslüman Zannedenler: