İKİNCİ LEM'A

İKİNCİ LEM’A 22

Hatime

Cenâb-ı Hak, hadsiz kudret ve nihayetsiz rahmetini göstermek için, insanda hadsiz bir acz, nihayetsiz bir fakr derc eylemiştir. Hem hadsiz nukuş-u esmasını göstermek için, insanı öyle bir surette halketmiş ki, hadsiz cihetlerle elemler aldığı gibi, hadsiz cihetlerle de lezzetler alabilir bir makine hükmünde yaratmış. Ve o makine-i insaniyede yüzer âlet var. Her birinin elemi ayrı, lezzeti ayrı, vazifesi ayrı, mükâfatı ayrıdır. Adeta insan-ı ekber olan âlemde tecelli eden bütün esma-i ilâhiye, bir âlem-i asgar olan insanda dahi o esmanın umumiyetle cilveleri var. Bunda sıhhat ve afiyet ve lezaiz gibi nafi emirler nasıl şükrü dedirtir, o makineyi çok cihetlerle vazifelerine sevk eder, insan da bir şükür fabrikası gibi olur. Öyle de, musibetlerle, hastalıklarla, âlâm ile, sair müheyyic ve muharrik arızalar ile, o makinenin diğer çarklarını harekete getirir, tehyic eder. mahiyet-i insaniyede münderic olan acz ve za'f ve fakr mâdenini işlettiriyor. Bir lisan ile değil, belki her bir âzânın lisanıyla bir iltica, bir istimdat vaziyeti verir. Güya insan o ârızalar ile, ayrı ayrı binler kalemi tazammun eden müteharrik bir kalem olur. Sahife-i hayatında veyahut levh-i misâlîde mukadderat-ı hayatını yazar, esma-i ilâhiyeye bir ilânname yapar ve bir kaside-i manzume-i sübhaniye hükmüne geçip, vazife-i fıtratını ifa eder.

İKİNCİ LEM’A

22

Hatime

Cenâb-ı Hak, hadsiz kudret ve nihayetsiz rahmetini göstermek için, insanda hadsiz bir acz, nihayetsiz bir fakr derc eylemiştir. Hem hadsiz nukuş-u esmasını göstermek için, insanı öyle bir surette halketmiş ki, hadsiz cihetlerle elemler aldığı gibi, hadsiz cihetlerle de lezzetler alabilir bir makine hükmünde yaratmış. Ve o makine-i insaniyede yüzer âlet var. Her birinin elemi ayrı, lezzeti ayrı, vazifesi ayrı, mükâfatı ayrıdır. Adeta insan-ı ekber olan âlemde tecelli eden bütün esma-i ilâhiye, bir âlem-i asgar olan insanda dahi o esmanın umumiyetle cilveleri var. Bunda sıhhat ve afiyet ve lezaiz gibi nafi emirler nasıl şükrü dedirtir, o makineyi çok cihetlerle vazifelerine sevk eder, insan da bir şükür fabrikası gibi olur. Öyle de, musibetlerle, hastalıklarla, âlâm ile, sair müheyyic ve muharrik arızalar ile, o makinenin diğer çarklarını harekete getirir, tehyic eder. mahiyet-i insaniyede münderic olan acz ve za'f ve fakr mâdenini işlettiriyor. Bir lisan ile değil, belki her bir âzânın lisanıyla bir iltica, bir istimdat vaziyeti verir. Güya insan o ârızalar ile, ayrı ayrı binler kalemitazammun eden müteharrik bir kalem olur. Sahife-i hayatında veyahut levh-i misâlîde mukadderat-ı hayatını yazar, esma-i ilâhiyeye bir ilânname yapar ve bir kaside-i manzume-i sübhaniye hükmüne geçip, vazife-i fıtratını ifa eder.