Said Nursi bile siyaset yapmıştır. Bizde yapıyoruz

Bediuzzaman ve Siyaset hakkında

Bir İslam alimi olarak günümüze en yakın yaşayanlardan birisi olması, günümüz Türkiye sindeki hakim cereyanlara vakıf olması bakımından ve de özellikle eski bir siyasetçi olması bakımından Bediuzzamana bu hususta hassaten kulak vermek durumundayız.

 

Bakınız yine son devrin meşhur alimlerinden Mısırlı Şeyh Muhammed Gazzali ne diyor: “Şu anda İslami hizmetlerle meşgul olan bazı müslümanlar,kamil fertler yetiştirmeyi akıllarına pek getirmiyorlar. Yani ibadet olarak mükemmel;şahsiyeti mükemmel ve manen hastalıklardan uzak; ailevi yapı bakımından sağlam.Yaşayış bakımından İslamın bir numunesi;bir vazifede,bir dükkanda,bir fabrikada,bir iş dairesinde çalışırken yönetiminde başarılı,işinde usta, ürettiği mallar kaliteli olan gerçek numune insanlar yetiştirme gayretinde değiller.Halbuki nebiler ümmetlerini bu minval üzere yetiştirmiştir.Böylesine mükemmel insanlardan meydana gelen toplum bir mücadeleye girişse veya kendilerine dıştan bir müdahele söz konusu olsa,hiç şüphesiz.Allah ın yardımı yanlarında olacaktır.”

 

Hayatını böyle mükemmel bir kadro yetiştirmeye vakfeden Bediuzzaman lakabıyla meşhur Said Nursi hazretleri mevzumuz olan siyasetle ilgili ne diyor: “Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-ı İslamdır...Bu ittihadun meşrebi muhabbettir.”

“ Ey kardeşlerim,kırkbeş sene evvel eski saidin dersinden anlaşılıyor ki,o said siyasetle içtimaiyyat-ı islamiye ile ziyade alakalıdır.Fakat sakın zannetmeyiniz ki, o ,dini siyasete alet yoluna gitmiş.

Haşa,belki o bütün kuvvetiyle siyaseti dine alet ediyormuş.Ve derdi ki:

Dinin bir hakikatını bin siyaste tercih ederim.Evet,o zamanda kırk elli sene evvel hissetmiş ki bazı münafık zındıkların siyaseti dinsizliğe alet etmeğe teşebbüs ve niyetlerine mukabil, o da tüm kuvvetiyle siyaseti dinsizliğe alet yapmalarına mukabil,o da tüm kuvvetiyle siyaseti islamın hakikatlerine bir alet yapmağa çalışmış.

Fakat o zamanda yirmi sene sonra gördü ki: O gizli münafık zındıkların batılılaşmak bahanesiyle,siyaseti dinsizliğe alet yapmalarına mukabil bir kısım dindar ehl-i siyaset,dini siyaset-i islamiyeye alet etmeye çalışmışlardı. İslamiyet güneşi yerdeki ışıklara alet ve tabi olamaz.Ve alet yapmak islamın kıymetini tenzil etmektir, büyük bir cinayettir.

Hatta eski Said o çeşit siyaset tarafgirliğinden gördü ki: Bir salih alim kendi siyasi fikrine ortak bir münafığı hararetle sena etti. (övdü)Ve siyasetine muhalif bir hocayı tenkit ve tefsik etti.(eleştirmek ve günahkar ilan etmek) Eski said ona dedi ki: “Bir şeytan fikrine yardım etse rahmet okutacaksın.Senin fikrine muhalif bir melek olsa lanet edeceksin.

“Bunun için Eski said “Euzubillahi mineşşeytani vessiyaseti” dedi ve otuzbeş seneden beri siyaseti terk etti.

Bu satırlara yorum yapmayacağız inşallah kelimeler gayet açık ve net işte yine siyaseti Üstad şöyle manalandırır:

“Bütün bütün manevi kuvveti kırıp ve teselliyi mahveden ve metaneti kıran dalalet ve sefahata ve yalancı politika ve siyaset...” 1922 yılında Evkaf-ı İslamiye matbaasında basılan “Sünuhat” Risalesinde ise üstad şöyle der:

“Evet,İstanbul siyaseti İspanyol hastalığı gibi bir hastalıktır.Fikri hezeyanlaştırır. Avrupa üflüyor biz burada oynuyoruz.O telkin eder,biz kendimizden zannederek telkinin eserini icra ederiz .Menba’ madem Avrupadadır o halde gelen ya olumlu ya da olumsuzdur....

Bütün harekatı,bizzat hariç hesabına geçer.Çünkü iradesi hükümsüzdür.Hulus-i niyeti fayda vermez.”Boşa giden emeklere yazıklanarak söze devam edelim.Edelim ki körleştirilen insan hakkın estiği yönleri belleyebilsin.

Kastamonu Lahikası 57.sayfada üstad şöyle der:Bu zamanda öyle fevkalade cereyanlar var ki,her şeyi kendi hesabına aldığı için hakiki beklenilen ve bir asır sonra gelecek olan o zat dahi bu zamanda gelse, harekatını o cereyanlara kaptırmamak için siyaset alemindeki vaziyetten feragat edecek.Hedefini değiştirecek diye tahmin ediyorum.

Yine mektubatta 65.sayfada kendisine yöneltilen: “Niçin siyasetten çekildiniz?” sorusuna cevaben şöyle der:

“Dokuz on sene evvelki eski Said,bir miktar siyasete girdi.Belki siyaset vasıtasıyla dine ve ilme hizmet edceğim diye beyhude yoruldu.

Ve gördü ki;o yal meşkuk(şüpheli) ve müşkilatlı ve bana nisbetle fuzuliyane, hem en lüzumlu hizmete mani ve hatalı bir yoldur.

Çoğu yalancılık ve bilmeyerek ecnebi parmağına alet olmak ihtimali de var.”Siyasilerin manevi resmini de Üstad şöylece çizer: “Siyasete girenlerden hiçbir kimse istiklal ve ihlasını muhafaza edemez.Herhalde bir cereyan onun hareketin kendi hesabına alacak,dünyevi maksadına alet edecek ve hizmetin kudsiyetini bozacak.”(Şualar:Shf/325)

Yine Üstad Lemaların 96.sayfasında şu tavsiyelerde bulunur: “Sakın cereyanlara kapılmayınız, siyasete girmeyiniz, asayişe dokunmayınız.”Üstadın bu konuda sözleri bol...

Bizler bu kadarla yetineceğiz ve siyasi takılan yediden yetmişe tüm ümmete şöyle diyeceğiz. “bozulmuş kimlikleri eskileştirelim ve yeni bir fikri dünya,yeni bir bakışla eski saidler yenilerine tebdil etsin ve şöyle desin:“Euzubillahi mineşşeytani vessiyaseti”