Doğru bildiğini söyle ve doğru bildiğini yaşamaya çalış .
28 Aralık 2017
Şu günlerde yeni dünya düzeni kurulmaya çalışılırken gözden kaçırmamamız gereken bir şey var. Bir zamanlar Rusya ve ABD nasıl bir paylaşım içinde olmuşlarsa, benzer paylaşımlar şimdi de yapılıyor gibi. Paranın ve enerjinin olduğu ülkelerde, din veya mezhep ayrımı olmaksızın bu iki ülkenin operasyonları görülmektedir. Gürcistan-Osetya krizi ile başlayan itişme, Kırım-Ukrayna, Suriye-Lazkiye gibi denklemlerle ilerlemektedir. Gözle görülür bir paylaşım yokmuş gibi dursa da, arka planda yeni bir paylaşım varmış gibi sistem ilerliyor. Sudan'da yapılan operasyon, anlaşmazlık nedeni ile ülkenin ikiye ayrılmasına neden oldu. şimdi herkes bir ucundan tutmuş oldu. Kudüs meselesinde de durum aynı, ABD yes derken, Rusya no demektedir. Geçmişten farklı bir şekilde sözde kavgasız, gürültüsüz bir paylaşım ile düzen ilerliyor. Şimdi eskisinden farklı bir durum var, katalizör görevi gören Türkiye, dün ABD saflarında olmuştu. Şimdi ise Rusya saflarında yer almış gibi görünüyor.
Yeni dünyanın olmazsa olmazı üç şey var ; para , akıl ve güç . Bunlara sahip olan düzene de büyük ölçüde sahip olacaktır. En azından en güçlü ortak olacaktır. Şimdi büyük kavga bu güç sahiplerinin nerede olacağı ve nasıl bir ortaklık içinde olacaklarıdır. Rusya yıkılıp yeni düzen kurulmaya çalışılırken, Türkiye'de NATO içinde etkisiz bir konuma getirilmeye çalışılmıştı. Son zamanlarda yaşadıklarımız da bizi tamamen dışlamak içindir. Ancak Erdoğan ve onu destekleyen bu millet, eskiden olduğu gibi yine tuzaklara dur dedi ve oyuna müdahale etti. Kurulacak düzenin akıl ve güç dengesini doldurmaya talip oldu. Bildiğiniz üzere bizde pek para olmadı hala da yok. Ama tarihimize baktığımız zaman bizdeki akıl ve güç her zaman ön planda olmuştur. Şimdi yaşanan kavga da burada olmaktadır. Akıl tarafını saymazsak, bizdeki gücü, yani askeri sistemi ele geçirerek bu yeni düzen için kullanacaklardı. Herkes kendince bir operasyon yaptı, kimi para ile 17-25 Aralık'ı, teröristi olan terör ile, kimi taşeron ile geziyi, kimi istihbarat ile MİT'i, kimisi de asker ile darbeyi denedi. Ancak Erdoğan hepsine karşı koymayı ve buna yeltenenleri etkisiz kılmayı başardı.
Kudüs olayında gördük ki, tüm dinlerin ortak noktası olan bir yer tek taraflı paylaşılmak istenirken, Erdoğan, Türkiye yani bu millet tek başına buna karşı çıktı ve alınan kararı etkisiz kıldı. BM nezdinde hayır oyu vermek dışında diğer dinlerin ve ülkelerin temsilcileri veya devlet adamları etkili bir eylem gösteremediler. Bu güce karşı çekindikleri belliydi. Ya da bu güç ile Türkiye çarpışsın, belki Türkiye kaybeder diye beklediler. Ancak İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanlığını iyi kullanan Türkiye, Arablar üzerinde yapılan operasyonun halklar nezdinde ters tepmesi ile, yine Mısır'da sisinin bilinen tutumu ile, büyük bir güç gösterisi ile operasyona kalkanları devre dışı bıraktı. Her zaman söylediğimiz gibi, yeni dünya düzeni kuracaksanız, bunu DEAŞ ile, PKK ile, para operasyonları ile, prens kaldırmak ile, ülke bölmek ile, büyükelçi öldürmek ile, darbe yapmak ile, reina bombalamak ile değil, mazlumlara yar olarak, yetimlerin başını okşayarak, susuzlara kuyu açarak, hastalara çare olarak, yeryüzünü imar ederek, sessizlerin sesi olarak ve inananların cesareti olarak bu yeni düzeni kurabilirsiniz. Allah'ın izni ile tüm bunlarda yine bu necip millette toplanacaktır inşAllah .
Amerika ile Türkiye arasında iki büyük kırılma yaşanmıştı. Birincisi Kıbrıs çıkarmasıdır. Türkiye'nin itirazlara rağmen adaya asker çıkarması ve oradaki soydaşları koruma altına alması Amerika'yı pek kızdırmıştı. Ambargo kartını kullanarak Türkiye'yi durdurmayı seçmişti. Başarılı olduğu söylenebilir. Mesela iş makinaları ve silah ambargoları en önemlilerindendir. Tam olarak doğru olamayabilir ama, mesela Çukurova çalışanları o zamanı hatırlarsa, ambargonun etkilerini hatırlayabilirler. Sonrasında yaşananlar büyük ekonomik krizler ve ardından gelen seksen darbesidir. Azıcık başını kaldıran Türkiye, tokadı yiyerek zamanda geriye gitmiştir. Artık toparlanması ne şekilde olmuştur hepimizin malumudur. İkinci olay ise, yakın zaman olması ve etkisinin büyük olması sebebi ile daha da önemlidir. Türk askerine geçirilen çuval olayıdır. Biraz vatan ve millet sevgisi olan her Türk vatandaşı bilir ki, bunun bir bedeli olmadan Abd ile Türkiye arasında gerçek bir dostluk kurulamayacağıdır. Bu çuval olayı ile bize verilen mesaj ortadadır; sizin değeriniz ve bu bölgede yeriniz yoktur.
Askeriye içinde darbe girişimleri son zamanlarda pek sık rastlanır olmuştur. Son on beş yılda bir çok girişimin yaşandığı ortadadır. Amerika ben yaptım oldu kafasında olduğu için, kendine kimse baş kaldırmadığı için, emir erleri her söylediğini yaptığı için, Türkiye üzerindeki işgal denemeleri ve siyaseti ele geçirme operasyonları boşta kalmıştır. Ak Parti iktidarının e-muhtıra girişimine verdiği cevap hiç kimse tarafından beklenmeyen bir karşılıktır. 367 Krizi çıkararak öne geçtiğini sanan taraf, Erdoğan'ın millete başvurması nedeni ile sukutu hayale uğramıştır. Demokrasi tarihimizde pek rastlanmayacak bir durum olmuştur ve Ak Parti milletin büyük bir desteği ile siyaseti kazan taraf olarak tescillemiştir. Hemen peşine gelen one minute hadisesi de bütün gizli odakların harekete geçirilmesini sağlamıştır. 15 Temmuz darbe girişiminin neticesi ile Abd sıfırı tüketmiştir. Artık Türkiye üzerinde operasyonel bir gücü kalmamıştır. İçimizdeki İrlandalılar müstesna.
Zamanın değişimi ve yeni dünya düzeninin kurulumu esnasında en etkili aktör olarak Türkiye'nin güçlü olması için, kendi içinde bir arınma yaşaması kaçınılmazdı. Yüzyılın başından beri yaşananlar bunlardır. Kötülerin, kapitalistlerin, firavunların ve yeryüzünde bozgunculuk yapanların karşısında durması için, ezilen halkların, mazlum coğrafyaların, yetimlerin sahipsiz kalmaması için, nizamı alemin yeniden tesisi için bu millete yeniden iş düşmüştür.