Graham McNeill, Jervis Johnson ve Andy Chambers
Kapitullarının İmparatorluk'un kuruluşuyla birlikte yaratılmasından bu yana, Kara Meleklerin uzay komandoları düşmanları tarafından korkuyla anılmış, korudukları halklar tarafından ise hayranlıkla izlenmiştir. Savaşta inatçı ve amansız, görevlerinin peşinde gözü kara ve yılmaz olan Kara Melekler, İmparator’un en sadık hizmetkârları arasında sayılır. Ancak bu her zaman böyle olmamıştır. On bin yıldır, Kara Melekler karanlık ve uğursuz bir sırrı içinde taşımaktadır—öylesine korkunç ve utanç verici bir eylemdir ki, kapitulun en çok değer verdiği her şeyi tehdit eder; ve belki de sonunda onları ebedi lanete sürükleyecektir.
İlk kurulan kapitulların gerçek kökenleri, İmparatorluk’un doğuşuyla ve kutsal İmparator’un hâlâ insanlar arasında yürüdüğü efsanevi çağlarla ayrılmaz biçimde bağlantılıdır. O uzak zamanlarda neler yaşandığına dair gerçekler artık kaybolmuştur; yalnızca uzay komandosu katipleri tarafından korunan kapitul tarihinin kadim anlatılarında ve belki de sadece Kutsal Terra’daki Library Sanctus’un sonsuz mahzenlerinde muhafaza edilmektedir. Fakat on binyıllık tarihsel ağırlığın altında, gerçek nadirdir ve varsayım olağandır. O hâlde şu birkaç gerçek biline:
Kara Melekler, insan ırkını uzaylıların ve karanlık tanrıların boyunduruğundan kurtarmak için yürütülen Büyük Sefer’de savaşmak üzere İmparator tarafından yaratılan ilk Uzay Komandosu Lejyonu olma onuruna sahiptir. Zaferleri efsanevi boyutlara ulaşmıştır ve kapitül tarihleriyle ilgili fısıltı hâlindeki söylentilere rağmen, pek çok kişi tarafından tüm uzay komandosu kapitüllerinin en büyüğü sayılırlar. İlk Kuruluş Kapitulların her birinin karakteri, kendi primarklarının, yani İlkinin kişiliğiyle derinlemesine şekillenmiştir; bu, Kara Melekler için de geçerlidir.
Uzay komandosu katipleri, İmparator’un ilk primarkları nasıl yarattığına dair hikâyelere sahiptir. Bu anlatılarda, kutsanmış ilahiliğiyle durdurulamaz olan İmparator’un savaşla paramparça olmuş Terra’daki kabileleri yeniden birleştirdiği ve onları aydınlığa taşıdığı anlatılır. Tüm galaksiye yayılmış insanlığı tekrar birleştirme zamanının geldiğini biliyordu. Ancak, böylesi büyük bir görevin tek başına başarılamayacağının da farkındaydı—zira onun kadar kudretli biri bile her yerde aynı anda olamazdı. Bu yüzden, kendisi için primarkları, yani ilkleri yaratmaya başladı. Onlar onun kanından gelen oğullardı, ama basit kopyalar değillerdi. Her biri insanlara önderlik edecek şekilde tasarlanmıştı; hem fiziksel hem de ruhsal anlamda güç ve bilgelikle yoğrulmuş birer savaşçı ve kahramandılar. Bu İmparator soyları, insanlığı karanlık güçlerden çekip çıkararak altın bir çağa taşıyacaktı.
Ancak Ay’daki laboratuvarlarında bu çalışmalar tamamlanmadan önce, bir felaketin yaşandığı bilinmektedir. Henüz doğmamış olan primarklar kaybolmuş ve yıldızlar arasında dağılmışlardır. Bu dağılma hakkında birçok efsane ve söylenti vardır. Kimileri, Karanlık Tanrılar ın İmparator’un planlarını önceden gördüğünü ve düşmanlarını yok etmek istediğini, ama yalnızca onları dağıtmayı başarabildiklerini söyler. Diğerleri, primarkların İmparator’un yapay dünyalarından uzakta yaşamayı öğrenmeleri için bizzat onun tarafından galaksiye savrulduğunu savunur. Bir başka anlatı da, primarkların henüz doğmamışken dahi kendi yollarını seçtiklerini ve bilgi arayışında İmparator’un bakımından ayrıldıklarını iddia eder.
Gerçeği yalnızca İmparator’un kendisinin bildiği varsayılır. Bildiğimiz şu ki, bu olaydan sonra İmparator, kayıp primarkların gen dizilimlerini temel alarak insan denekleri genetik olarak geliştirmeye ve dönüştürmeye başladı. İşte bu yolla ilk uzay komandosu lejyonları yaratıldı ve bu lejyonlar, İmparator’un galaksi çapındaki yeniden fetih seferine katıldı. Kara Meleklerin katipleri, kendi primarkları olan ve sonradan Lion El’Jonson olarak tanınan figürün, onların kayıp ana gezegeninde — güzel ama lanetlenmiş Kaliban dünyasında — nasıl bulunduğuna dair eski efsaneleri hatırlamaktadır. Kaos’un yozlaşması Kaliban’ı lanetlemiş ve onu galaksinin en ölümcül dünyalarından biri hâline getirmişti. Aslında, bebek primarkın inişinden sonraki dakikalar içinde ölmesi gerekirdi. Nasıl hayatta kaldığı hâlâ bir sırdır; zira Jonson, Kaliban’daki ilk yıllarından hiç söz etmemiştir.
Kaliban’ın halkı, gururlu ve savaşçı bir topluluk olarak betimlenir; kılıçla yaşayıp kılıçla ölmeye alışkındırlar. Kaliban’ın yüzeyi, Kaos tarafından bozulmuş her türlü dehşet verici yaratığın yaşadığı sık ormanlarla kaplıydı. Bu yaratıkların vahşiliği, halkı ormanlardan açılmış devasa açıklıklara inşa ettikleri kasvetli taş kalelerde yaşamaya zorladı. Bu kalelerden, Kaliban’ın savaşçı seçkin tabakası hüküm sürmekteydi.
“Luther Destanı” adlı anlatı, sadece "Tarikat" adıyla bilinen bir grubun şövalyelerinden oluşan bir topluluğun primark çocuğu ormanın derinliklerinde bulduğunu söyler. Liderleri, Luther adında genç bir adamdı; çocuğu Tarikat’ın kale manastırına götürdü ve ona Kaliban dilinde “Ormanın Oğlu Aslan” anlamına gelen “Lion El’Jonson” adını verdi. Jonson, insanlığın geleneklerine ve Kaliban’ın kültürüne olağanüstü bir hızla uyum sağladı. Zamanla, Jonson ve Luther kardeş gibi oldular; her biri diğerinin beceri ve yeteneklerini tamamlıyordu. Zaferlerinin ve kahramanlıklarının hikâyeleri Kaliban boyunca yayıldı ve her yıl Tarikat’a katılmak isteyen gençlerin sayısı arttı.
İmparatorluk alimleri, Jonson’un Kaliban ormanlarında gizlenen Kaos lekesine karşı bir gezegen çapında sefer düzenlediğine inanır. Tüm manastırların Büyük Üstatları Jonson ve Tarikat’a katıldı ve on yıl içinde Kaliban, bir zamanlar onu esir alan karanlık güçlerden tamamen arındırıldı. Kaos’un tiranlığından kurtulan gezegen benzeri görülmemiş bir şekilde gelişmeye başladı. Bu zaferin onuruna, Jonson hem Tarikat’ın Yüce Büyük Üstadı hem de Kaliban’ın hükümdarı ilan edildi. Ancak fısıltılar hâlinde anlatılanlara göre, dışarıdan Jonson’un başarısıyla gururlanıyor görünse de, Luther’in yüreğinde o gün filizlenen kıskançlık tohumları vardı—ve bu kıskançlık bir gün ikisinin birlikte inşa ettiği her şeyi neredeyse yok edecek kadar büyüyecekti.
Jonson ve Luther, ormandaki Kaos yaratıklarıyla savaşırken, İmparator da Uzay Komandosu Lejyonları ile birlikte galaksiyi fethediyordu. İmparator Kaliban’a ulaştığında, onunla Jonson arasında derhâl bir bağ kurulduğu ve kayıp primarklarından biriyle yeniden bir araya geldiği söylenir. Skaros Apokrifalarına göre, Jonson’a onun suretinde yaratılmış olan Kara Melekler Uzay Komandosu Lejyonu’nun komutası verildi ve Kaliban, Kara Meleklerın resmi ana gezegeni olarak ilan edildi. Tarikat’ın savaşçıları bu yeni lejyona katılmak için sıraya girdi ve zamanla Tarikat’ın tamamı uzay komandosu oldu. İlk güçlendirilip dönüştürülen kişinin Luther olduğu ve lejyonun komutasında Jonson’dan sonra ikinci sıraya yerleştiği düşünülür. Ancak İmparator, Büyük Sefer’e devam etmek üzere Kaliban’dan ayrıldığında, yanında Jonson’u ve Kara Melekler Lejyonu’nun büyük kısmını götürdü. Luther ve lejyonun geriye kalan kısmı, ana dünyalarını korumak ve Kaos’un dönüşüne karşı nöbet tutmak üzere geride bırakıldı. Bu bilgiler İmparatorluk arşivlerinde bulunabilir, ancak Kara Meleklerin erken tarihinin geri kalanı ve işledikleri korkunç ihanet sıkı şekilde gizlenmiştir. Bu gerçeği yalnızca Kara Meleklerin iç çemberleri ve belki de Engizisyon’un en üst düzey üyeleri bilmektedir: Luther’in sonraki ihanetini ve Lejyon’un parçalanışını…
Galaksi çapında anlatılan en ünlü rekabet hikayelerinden biri, Kara Melekler ile Uzay Kurtları arasındaki rekabettir ve bu hikâye Büyük Sefer günlerine kadar uzanır. Uzay Komandoları Lejyonları İmparatorluk’un sınırlarını genişletirken, her primark İmparator’un gözünde üstünlük kazanmaya çalıştı, Leman Russ ise Uzay Kurtlarının primarkı olarak bu konuda en hırslı olanlardan biriydi. Sadece Horus ve Lion El’Jonson, Russ’tan daha çok zafer kazanmışlardı ve bu, Russ için sürekli bir rahatsızlık kaynağıydı. Dulan gezegeninde, Uzay Kurtları ve Kara Melekler birlikte savaşırken, olaylar doruğa ulaştı. Tiran Durath, İmparator’a kişisel olarak hakaret etmiş, binlerce İmparatorluk rahibini efendisi şeytana kurban etmişti. Hem Russ hem de Jonson bu sapkını öldürme onurunu istiyordu. Uzay Kurtlarının inatçı primarkı, Durath’ın Russ’u İmparator’un kucağında oturan köpeği ve evcil Grox’una yem yapacağını ilan edince öfkeden deliye döndü.
Russ, Durath’ın kafasını kesmeye yemin etti ve Kara Meleklerden Uzay Kurtlarını hemen Tiran’ın Kızıl Kalesi’ne saldırıya götürmesine izin vermelerini istedi. Jonson ise günlerce kalenin zayıf noktalarını keşfetmiş, saldırıyı titizlikle planlamıştı ve bir barbarın onun planlarını bozmasına izin vermeyecekti. Russ’un talebini reddetti ve saldırıya başladı. Kaleye kayda değer az zayiatla saldırdılar. Duvarın dibindeki kıyasıya çatışmada öfkeden uluyan Russ, Jonson’un kalenin yükseklerinde Durath’ı öldürüşünü izlemekten başka yapacak bir şey bulamadı. Savaştan sonra Russ kalenin salonlarına girdi ve Jonson’a bir yumruk attı, ancak ikisi de birbirlerinin ustalığını aşamadı.
Sonunda ikili ayrıldı ve Russ olanlara gülmeye başladı. Jonson ise sessizdi. Russ’un ilk yumruğunu haince gördü ve Russ gülünce onu bayılttı. Artık şerefin yerini bulduğunu düşünüyordu. Baygın halde olan Russ askerleri tarafından kaleden çıkarıldı ve bilincini kazandığında Kara Melekler çoktan Alisore seferine gitmişti. Russ onuruna konan lekeyi intikamla temizleyeceğine yemin etti ve bugüne dek Uzay Kurtları ile Kara Melekler karşılaştığında, aralarından biri bu eski primark düellosunu yeniden oynar, onur böylece yerine gelsin diye.
Büyük Sefer sürdü ve dünya üstüne dünya Kara Meleklerin eline geçti. Jonson’un zaferlerinin ve şöhretinin haberi galaksinin dört bir yanına yayıldı. Kaliban’da, Luther’in yüreğindeki kıskançlık ve haset kıvılcımları, kardeşinin cesareti ve savaş mahareti hakkında anlatılan her hikâyeyle alevlenerek kudurmuş bir yangına dönüştü. Unutulmuş bir gezegenin muhafızı rolü, Luther’in zihninde onuruna vurulmuş bir leke hâlini aldı ve bir zamanlar soylu bir şövalye olan Luther, kini ve acılığı içinde kayboldu.
Horus Hıyaneti patlak verdiğinde ve birçok uzay komandosu lejyonu İmparator’a sırt çevirdiğinde, Jonson galaksinin uzak bir köşesinde Uzay Kurtlarının primarkı Leman Russ ile birlikte savaşıyordu. İki primark Horus’un ihanetini öğrendiklerinde, aralarındaki çekişmeyi bir kenara bıraktılar, lejyonlarını topladılar ve Dünya’ya doğru uzun bir yolculuğa çıktılar. Fakat yolculuk uzun ve zorluklarla doluydu; vardıklarında Dünya’daki savaş sona ermiş, hainler mağlup edilmişti. Zaferin bedeli ağırdı. İmparatorluk harap durumdaydı ve İmparator’un aldığı yaralar onu Altın Taht adlı hayat koruyucu düzeneğe bağlanmak zorunda bırakmıştı. Jonson, Horus’un ihanetine karşı İmparator’u koruyamamış olmanın kederiyle sarsıldı ve yıllar sonra ilk kez Kaliban’a bu derin hüzün içinde döndü.
Fakat Kara Melekler filosu uzun ve çetin bir yolculuğun sonunda ana gezegenlerinin yörüngesine girdiğinde, gezegenin yüzeyinden gelen amansız bir ateş salvosu, birçok gemiyi alevler içinde atmosfere düşen yıldızlara çevirdi. Filo şaşkınlık içinde gezegenden uzaklaştı ve Jonson saldırının nedenini anlamaya çalıştı. Kara Melekler, korkunç bir ihanet hikâyesini keşfedecekti. Bu hikâye, on bin yıl boyunca Kara Meleklerin korkunç sırrı olarak kaldı ve bu sırrı gizli tutmak için hemen her yola başvurdular.
Luther, yıllar boyunca Kaliban’daki savaşçıları yozlaştırmış, kendi kıskançlık ve kırgınlığını gözetimine bırakılmış Kara Meleklere yansıtmıştı. Etkileyici hitabetiyle onların zihnine, şanlarının çalındığına ve yalnızca bekçilikle baş başa bırakıldıklarına dair yakıcı bir nefret tohumlamıştı. Horus ve diğer hainler gibi, Luther de Kaos’un sinsice cazibesine kapılmıştı. Gururu ve kibri, Kara Tanrıların onu kendilerine bağlamak için ihtiyaç duyduğu tek şeydi.
Primarkın düşüncelerini yalnızca tahmin edebiliriz; fakat Jonson, galaksiyi baştan başa geçerek sayısız gezegeni Kaos’un pisliğinden arındırmıştı ve sonunda kendi yurdunun bu karanlık güçlere yenik düştüğünü gördü. Gerçeği öğrendiğinde öfkesi dehşet vericiydi. Gemilerini ihanete uğratanları yok etmek için harekete geçirdi ve gezegenin yüzeyini acımasızca bombalamaya başladı — savunma sistemlerini hiçe sayarak. Ormanlar yandı, yer sarsıldı; savaşın şiddetiyle gemiler ve savunma kuleleri, güneşin gücüyle birbirine çarpıştı. Savunmalar yavaş yavaş kırıldı ve sonunda Jonson işgali emretti. Kaliban’a bizzat saldırıya öncülük etti; kalbi, intikam hırsıyla tutuşuyordu.
Düşmüş Kara Melekler savaşçıları, Tarikat’a ait devasa manastır-kaleye sığınmıştı ve Jonson, Luther’in onu orada beklediğini bilerek, kendi evine karşı savaşçılarını yönlendirdi. Primark, eski kardeşiyle yüzleşti ve onun artık kurtarılamayacağını anladı. Karanlık güçler, bir zamanlar onurlu bir adam olan Luther’i yok etmişti. Jonson bir halk arasında yaşayan tanrıydı ama Kaos güçleri Luther’i, neredeyse her bakımdan onun eşiti olacak şekilde yüceltmişti. Bu iki savaşçı, daha önce eşi görülmemiş ve bir daha da görülmeyecek bir düelloya tutuştu. Eski Tarikat yurdu, bu destansı savaşta yerle bir oldu; Kara Melekler filosu gezegeni bombalamaya devam ederek tüm manastır kalıntılarını dümdüz etti. Kaliban’ın yüzeyi sürekli bombardıman altında çatlamaya, yükselip alçalmaya başladı; Kara Melekler, kendi dünyalarında yarattıkları yıkımı göremeyecek kadar öfkeye kapılmıştı.
Bu olaylardan fazlasını yalnızca Kara Meleklerin Ustaları bilir — ve kimseyle paylaşmazlar. Ancak kadim Codicium Astartes Mortis ya da diğer adıyla Ölüm Melekleri Kitabı, Luther ile Jonson arasındaki dövüşü şöyle anlatır: “[İkisi] doğaüstü bir güçle dövüştüler, amaçları dışında her şeyde eşittiler... sonunda Luther sendeledi, boynu kardeşinin [haklı kılıcına] açıkta kaldı. Luther yere düşerken Jonson kılıcını havaya kaldırdı ama [öfkesine rağmen] öldürücü darbeyi indiremeyecek kadar tereddüt etti. Luther’de böyle bir duraksama olmadı; Jonson tereddüt ederken korkunç bir büyü saldırısıyla primarkı ölümcül şekilde yaraladı... Luther, [Aslan’ın] üzerinde yükseldi; primarkın ayağa kalkmak için acı içinde kıvrandığını izlerken yüzü buruştu ve o anda gözlerindeki perde kalktı — ihanetinin dehşetini tümüyle fark etti. Yalnızca dostunu, lejyonunu ve İmparator’u değil, içindeki asaleti de inkâr etmişti. Silahını yere attı ve Jonson’un yanına yığıldı; aklı, yaptığı şeyin büyüklüğüyle paramparça olmuştu.”
Kaliban’ın çevresinde arık çalkalandı; zira karanlık güçler, bir kez daha engellendiklerini anlamıştı. Anlatılanlar doğruysa, kudurgan öfkeleri Kaliban çevresindeki uzayın dokusunu yırtmış ve bu yarıktan, gezegeni yutan şiddetli bir arık fırtınası patlamıştır.
Günümüzün ve birçok kişinin dediğine göre Kara Meleklerin en büyük Kapitul Üstadı olan Azrael, vahşi baş avcısı kabilelerin yaşadığı Kimmecria adlı vahşi dünyadan seçildi. Vahşi doğası kapitul tarafından terbiye edildi ve kısa sürede soylu ve onurlu bir savaşçı olduğunu kanıtladı. Alçakgönüllü bir komando olarak Truan IX temizliğinde birçok zafer kazandı ve Faze V’deki teknolojik direnişin bastırılmasında Güç Komutanı olarak görev aldı; bu başarısı kapitul ustalarından büyük övgü topladı. Bu zaferlerin ardından Azrael kısa sürede Ölüm Kanadı’na kabul edildi ve 3. Bölük’ün komutanı oldu. Bu muharip bölüğün yüzbaşısı olarak sayısız seferde savaştı ve meslektaşlarının saygısını kazandı; 917.M41 yılında Ölüm Kanadı Üstadı oldu.
Kara Meleklerin Büyük Üstadı, halefini İç Çember’den gizlice seçer ve kapitulun Büyük Üstadı 10.939.M41 yılında vefat ettiğinde Azrael’in onun yerine geçmesi kaçınılmazdı. Azrael’e Aslan Kaskı ve Sırlar Kılıcı takdim edildi; bu semboller Kara Melekler için son derece önemlidir ve Büyük Üstat makamının simgeleridir. Bu ikonlarla birlikte “Gerçeğin Bekçisi” onur unvanını aldı. Azrael kapitulu savaşta yönetmeye devam ediyor ve soylu tavrı ile lekesiz onuru herkese örnek olmaya devam ediyor.
Serbest bırakılmış arık enerjisinden oluşan dönen bir girdap Kaliban’ı süpürdü. Gezegenin her yanını kavuran öfkeli depremler yüzeyi sarstı ve gezegen yarılmaya başladı. Kara Melekler filosunun amansız bombardımanı zaten gezegeni zayıflatmıştı; şimdi ise korkunç bir biçimde parçalandı ve yok oldu. Ölüm sancıları içinde kopan enkaz, arık girdabına emildi. Kaliban’dan geriye yalnızca Tarikat’a ait manastır-kalenin harabeleri kaldı.
Kara Melekler, bu harabenin boş olduğunu iddia eder; fakat Codicium Astartes Mortis şöyle der: “Kara Melekler, bu ölü kayanın yüzeyine indiğinde Luther’i cenin pozisyonunda kıvrılmış hâlde buldular; tekrar tekrar aynı cümleyi mırıldanıyordu. Sürekli olarak, Karanlıktaki Bekçilerin primarkı aldığını ve bir gün onu geri getirip Luther’i günahlarından affedeceklerini söyledi. Uzay komandoları kayanın üzerinde primarkı aradılar ama hiçbir iz bulamadılar. Lion El’Jonson kaybolmuştu.”
Kaliban’ın düşüşünün ardından kapitulun kıdemli üyeleri gizli bir mecliste toplandı ve kardeşlerinin ihanetinin sonsuza dek sır olarak kalmasına karar verdiler. Kimse, kapitulu bölen bu ayrılığı ya da bazı Kara Melekler uzay komandolarının Kaos’a döndüğünü öğrenmemeliydi. Bu korkunç sır ortaya çıkarsa, kapitul yok olurdu ve onurlarındaki lekeyi temizleme umudu sonsuza dek yitirilirdi.
Bu tehlikeli bilgiyi korumak için kapitulun en kıdemli subaylarından oluşan bir İç Çember kuruldu ve her bir adam, tarif edilemez bağlayıcılığa sahip yeminler etti. Luther’in hainleri —Düşmüş Kara Melekler— felaket sırasında arığa gömüldü; Kara Tanrıların öfkesi onları uzayın ve zamanın dört bir yanına savurdu. Her bir Düşmüş Melek yakalanıp tövbe ettirilene dek Aslan’ın Gerçek Evlatlarına huzur yoktu. Düşmüşlerden biri bile hayatta kalıp tövbesiz kaldığı sürece, Kapitul Affedilmemişler olarak kalacaktı — geçmişin günahları için ebediyen kefaret ödemeye mahkûm edilmiş şekilde.
Luther ile Jonson arasındaki destansı savaşın ardından, Kaliban’dan geriye sadece Tarikat’ın kale-manastırının kalıntılarının üzerinde yükseldiği kaya kaldı. Yatağı derinlemesine delerek ve kalenin kalıntılarını yeniden inşa ederek, Kara Melekler ölü asteroidi yeni yuvalarına dönüştürdüler; Yüksek Gotik dilinde Melekler Kulesi olarak adlandırılan bu yer, yaygın şekilde Kaya olarak anılır. Sayısız tünel, salon ve odalar inşa edildi ve zamanla Kaya’ya yıldızlar arası hareket imkânı sağlayan arık motorları da yapıldı. Bu yüzden Kaya uzun süre tek bir yerde kalmaz ve Kara Meleklerin asker adayları farklı dünyalardan gelir. Her aday etraflıca incelenir ve Kara Meleklere katıldığı andan itibaren geçmiş hayatı önemsizdir. Onun için önemli olan tek şey artık kapituldur.
Melekler Kulesi’nin derinliklerinde pek çok karanlık sır saklıdır. Yüzyıllardır açılmamış zindanlar ve katyum kapılarla mühürlenmiş, kutsal işaretlerle bağlanmış gizli mağaralar, eski arkeoteknoloji hazinelerini gizler. Bu odalardan yalnızca Kara Meleklerin en kıdemli üyeleri, Ustalar ve İç Çember haberdardır ve onların korkunç sırlarını açabilirler.
Horus Hıyaneti sonrası uzay komandoları lejyonlarının parçalanmasıyla Kara Melekler, Roboute Guilliman’ın Codex Astartes'ine uygun olarak kapitullere ayrıldı. Ölüm Kanadı ve Kuzgun Kanadı hariç, Kara Melekler standart uzay komandosu muharebe doktrinini uygular ve aşırı zorluklara karşı dirençleri efsanevidir. Diğer uzay komandolarının geri çekileceği durumlarda bile, Kara Melekler düşmanlarına yer vermemek için sonuna kadar savaşır. Bu, düşmanın karşısında bazen taktiksel olarak geri çekilmeleri faydalı olsa bile hareket etmeyi reddetmelerinde de görülür.
Kara Melekler ayrıca insan dışı varlıklara karşı çok tahammülsüzdür ve uzaylı ırkların bulunduğu ordularla birlikte savaşmayı reddederler. Dışarıdakilere karşı şüpheci ve soğuk davranırlar, bazen mantıksız derecede mesafeli ve inatçı görünürler. Hatta bazı durumlarda, bir İmparatorluk Tahkikçisi veya Misyoneri ile karşılaşınca hiçbir açıklama yapmadan savaş alanından aniden çekildikleri olmuştur.
Dışarıdan bakıldığında, Kara Meleklerin örgütlenmesi diğer Codex kapitulları gibi görünür: her biri yüz kişiden oluşan on bölük. Ancak komuta kademesinin üst seviyelerinde Kara Melekler diğer kapitullardan oldukça farklıdır. Her kapitulun, ana uzay komandoları grubundan ayrı duran bazı kıdemli subayları ve uzman askerleri vardır. Kara Meleklerde bu kişiler İç Çember olarak bilinir. Yıllarca savaşarak ve kapitula sadakatlerini defalarca kanıtlayarak İç Çember’e yükselmeye hak kazananlar sadece onlardır. Kara Meleklerin utanç yükünü taşıyan ve kimlerin bu sırlara layık olduğuna karar veren yalnızca bu karanlık kişilerden oluşur. Her Kara Melek bölüğü, Ölüm Kanadı’ndan geçmiş ve İç Çembere kabul edilmiş bir Usta tarafından yönetilir.
Kara Meleklerin diğer codex kapitullarından farkı ilk iki bölüktür. 1. Bölük, Ölüm Kanadı olarak bilinir ve sadece kemik beyazı Terminator zırhı giyen gazilerden oluşur. Başlangıçta zırh siyah renkteydi ancak tek bir Terminator mangası, ev dünyalarını gençalan istilasından kurtardıktan sonra, cesaretlerini onurlandırmak için zırhlarının beyaz olması sonsuza dek kabul edildi. 2. Bölük ise Kuzgun Kanadı’dır ve üyeleri yüksek hızlı saldırı ustalarıdır. Her savaşçı motosiklet ya da kara hız aracı sürer ve on kişilik mangalar yerine beş araçlık filolara ayrılırlar. Kara Meleklerin koyu yeşil renklerinin aksine, Kuzgun Kanadı’nın zırhı gece siyahıdır. Diğer bölükler ise katı Codex çizgilerine göre örgütlenmiştir; 3., 4. ve 5. Bölükler Muharip Bölükleri, 6., 7., 8. ve 9. Rezerv Bölükleri, 10. ise İzci Bölüğüdür.
Kara Melekler kapitulu, İnsanlığın İmparatoru’na övgüde bulunur ancak, kilisenin hoşuna gitmese de, onu tanrı olarak görmezler. İlk Kuruluş kapitulları gibi, Kara Melekler primarklarını İmparator kadar yüceltir; İmparator’u İmparatorluk’un kurucusu ve yaratıcıları olarak saygıyla anarlar. Kara Melekler için İmparator bir insandır, tanrı değil.
Kapitulun itici gücü, Kaliban’ı yok eden girdaba sürüklenen Düşmüş Kara Meleklerin avlanmasıdır. Düşmüş meleklerin her biri yakalanıp sorgulanmadan Kara Meleklerin utancı İmparator nezdinde giderilemez. Düşmüşler zaman ve mekânda dağılmıştır, bu yüzden Kara Meleklerin on bin yıllık arayışı devam etmektedir. Bu onları harekete geçirir ve düşmüşlerden birini yakalama şansı sunan en ufak söylentiyi bile takip ederler. Yakalanan biri Kaya’ya getirilir ve en karanlık zindana atılır; korkunç Sorgu Rahipleri onu geçmiş günahları için tövbe etmeye zorlar. Tövbeye razı olursa ölümü hızlı ve nispeten acısızdır; çoğu zaman reddeder ve Rahip onu tövbe ettirmek için her türlü yönteme başvurur. Çoğu zaman bu Düşmüş’ün ölümüne yol açar ama bu, onun adını Kurtuluş Kitabı'na eklemek için küçük bir bedeldir.
İlk Uzay Komandoları Lejyonu olarak Kara Meleklerin gentohumu en saf ve en az bozulmuş tohumlardan biridir. Horus Hıyaneti sonrası lejyonların parçalanmasıyla Kara Meleklerden üç halef kapitul doğdu: Kefaret Melekleri , Kurtuluş Melekleri ve İntikam Melekleri . Bu üçü kolektif olarak Affedilmeyenler olarak anılır ve hepsi ana kapitulun Düşmüşleri avlama görevini sürdürür. Kara Melekler genetik tohumunda bilinen herhangi bir sapma yoktur; bu yüzden Terra’nın Yüce Lordları’nın yeni kapitullar kurarken onu kullanmaya isteksiz olması şaşırtıcıdır. Başka Kara Melekler halef kapitulları olabilir ama isimleri ve kuruluş tarihleri kayıtlı değildir.
“Tövbe et! Çünkü yarın öleceksin!”