Uzayda, Dehşetin Gözü olarak bilinen bölge, galaksinin kenarında, Dünya'nın kuzeybatısında yer alır. Açıkça görülebilen bu bölge, on bin ışık yılından fazla bir alanı kaplayan, yıldızlardan oluşmuş devasa ve hiç kırpmayan bir göz şeklinde dönen bir girdap olarak görünür. Dehşetin Gözü, ark ile gerçekuzayın çakıştığı bilinen en büyük bölgedir. Galaksi boyunca dağılmış başka benzer bölgeler de vardır, ancak bunlar çok daha küçük ve önemsizdir. Dehşetin Gözü’nün merkezinde, balon yüzeyindeki bir delinme gibi, uzay dokusunun yırtıldığı bir nokta bulunur. Kaos'un ham enerjisi bu delikten taşar ve maddi evrenle karışır. Bu etkileşim nedeniyle, Dehşetin Gözü zaman ya da uzay yasalarına bütünüyle tabi değildir. Bu bölgenin sınırları, yaşanabilir normal uzayın etkili biçimde sona erdiği bir çizgiyi işaret eder.
Dehşetin Gözü’nün içinde yıldızlar ve gezegenler vardır, fakat bunlar galaksinin geri kalanını dolduran tanıdık yıldız sistemleri ve gezegenlere benzemez. Her bir dünya, benzersiz bir kâbus-altgerçekliğin kendi içine kapalı bir yansımasıdır; ne astrofiziğin ne de doğanın mantığına göre şekillenmiş cehennemi birer vizyondur. Bu yerler ark enerjisiyle dolup taşmıştır ve Kaos Güçlerinin insanlık dışı algılarına dayalı bir kozmolojiyle varlıklarını sürdürürler. Bu nedenle tabak gibi düz olan dünyalar, ışık ve ısı sağlayan ateş toplarının çevresini sardığı gezegenler, basamak basamak yükselen devasa düğün pastalarına benzeyen katmanlı dünyalar vardır. Dehşetin Gözü içinde bu gerçekliklerden tam olarak kaç tane bulunduğunu kimse söyleyemez. Sayıları binlerle, hatta on binlerle ifade ediliyor olabilir. Aslında hem sayıları hem de biçimleri büyük olasılıkla sabit değil, sürekli değişkendir ve öngörülemezdir.
Dehşetin Gözü, kaotik enerjiyle öylesine doymuştur ki, Kaos iblisleri için normal uzaya göre çok daha az düşmanca bir ortamdır. Bu, iblislerin bu bölgede tamamen özgürce yaşayıp hareket edebildiği anlamına gelmez; ancak çağrılmaları çok daha kolaydır ve güçleri, galaksinin başka bir yerinde olduklarından çok daha büyüktür. Dehşetin Gözü’nün merkezi, çevresine kıyasla Kaos enerjisiyle daha yoğun şekilde yüklü olduğu için iblisler için daha elverişlidir. Göz’ün merkezine en yakın konumda bulunan bu dünyalara İblis Dünyaları adı verilir.
İblis Dünyalarında Kaos mutlak zafer kazanmıştır! Bir iblis, arktan İblis Dünyalarından birine hiçbir engelle karşılaşmadan geçebilir. Kaos Güçleri bu dünyaları, maddi galaksideki Kaos'un vilayetleri olarak görür; maddeötesi imparatorluklarının maddesel kolonileri olarak. Dört Büyük Güç, bu dünyaların sahipliği için sürekli rekabet içindedir. İblis orduları ve onlara hizmet eden yaşayan müttefikleri, bu dünyaların hangi Kaos Gücü'ne ait olacağını belirlemek için devasa ve kanlı savaşlar verir. Bu savaşlar çoğu zaman yüzlerce yıl sürer; öyle ki, tüm bir dünya, karşıt kuvvetlerin çarpıştığı dev bir arenaya dönüşür. Elbette Kaos Güçleri bu savaşlara şahsen katılmazlar; olayları sadece izleyen seyircilerdir. Onların generalleri, bir zamanlar yaşayan varlıklar olduklarından hem maddi evreni hem de Kaos Âlemi’ ni anlayabilen Büyük İblisler ve gözdeleri İblis Prensleridir. Bir İblis Prensi bir dünyayı fethettiğinde, ona minnettar olan Koruyucu Gücü, bu dünyayı istediği gibi yönetmesi için ona armağan eder.
Bir İblis Prensi, kanla kazandığı dünyasının hakimiyetini eline aldığında, büyük güçlerini kullanarak onu kendi arzularına göre şekillendirir. Bu yüzden her dünya farklıdır ve hepsi kendi içinde etkileyici birer manzaradır. İmparatorluk’un en güçlü psişikleri, Dehşetin Gözü'ndeki dünyaların onlara görüler ya da rüyalar aracılığıyla ifşa edildiğini bildirmiştir. Bir dünyada, beyaz bir gökyüzünde kara bir güneş yükselir ve içinden çıkan dumanlı iplikler, karmaşık siyah bir şehrin üzerine dökülür—buranın, bir zamanlar Demir Savaşçılar Lejyonu'nun uzay komandosu primarkı olan İblis Prensi Perturabo'nun anavatanı olduğu söylenir. Bir diğer dünyada, kaynayan kan gölleri vardır ve bu göllerden ateş küreleri göğe yükselip ışıklarını gökkubbenin dört bir yanına saçar—bu dünyanın hükümdarı, galaksinin kayıp dünyalarından birinde bir zamanlar Nurgle’a hizmet eden ölümlü bir Şampiyon olan İblis Prensi Bubonicus’tur. Bu tür yerlerin görülerine maruz kalan psişik hassasiyeti yüksek bireyler, tüm galaksi boyunca büyük rahatsızlıklar yaşar.
Galaksinin geri kalanındaki yaşayan varlıklar için Dehşetin Gözü’ne girme ihtimali bile dehşet vericidir. İmparatorluk'un kılavuzları, rotada küçük bir sapmayla bile bu bölgeye girme riskini almamak için, binlerce ışık yılı çevresindeki uzaydan uzak dururlar. Kılavuzların çoğu, Dehşetin Gözü yakınlarında Kaos’la yaşanmış tehlikeli karşılaşmalara dair kişisel anılara sahiptir. Pek çoğu, zaman kazanmak amacıyla Göz’e fazla yaklaşarak sonsuza dek ortadan kaybolan diğer kılavuzları hatırlar. Eldar hünerdiyarlarında , bir zamanlar yaşayan dünyalara açılan ark kapıları olan, fakat şimdi Dehşetin Gözü tarafından yutulmuş geçitler bulunur. Bu geçitler şimdi çelikten bin kat güçlü tayfkemikle mühürlenmiş ve öyle kudretli afsunlarla lanetlenmiştir ki, sadece onlara bakmak bile bir ölümlünün aklını yitirmesine yeterlidir.
Dehşetin Gözü içerisinde Kaos Güçleri öylesine büyük bir etkiye sahiptir ki, sıradan ölümlü yaşamlarını sadece bir arzularıyla söndürebilirler. Psişik enerjileri sıradan insanlardan çok daha büyük olan psişikler bile, Kaos'un iradesine uzun süre direnemez. Sonunda, Dehşetin Gözü’nde kalan tüm ölümlüler ya Kaos'un kölesi ya da onun şampiyonları olur.
Dehşetin Gözü, sayısız milyonlarca canlı yaratığa ev sahipliği yapar. Bunların birçoğu insandır ya da bir zamanlar insan olup Kaos tarafından artık tanınamayacak hale gelene dek bozulmuşlardır. Göz’ün içindeki her dünyada bir ölümlü nüfus bulunur; onların şampiyonları ve savaş çeteleri, galaksideki Kaos’un ölümlü ordularını oluşturur. İblis Dünyalarının bile içinde yaşayan ölümlüler vardır ve onlar kaos efendilerine tanrılarıymışçasına taparlar.
Dehşetin Gözü, İmparatorluk'tan kaçmak zorunda kalan Kaos taraftarı insanlara bir sığınak sunar. Engizisyon, İmparatorluk dünyalarındaki Kaos Tarikatçılarını kökünden kazımak için asla durmaz ve gelişen tarikatları yok etmek uğruna tüm gezegenleri yok ettiği olmuştur. Ancak Engizisyon’un dikkatine rağmen, birçok dünya gizli Kaos Tarikatlarını içinde barındırır. Hatta kimi zaman İmparatorluk yetkilileri bile bu tarikatların cazibesine kapılarak ırklarını ve İmparator’u ihanetle yüzüstü bırakırlar. Engizisyon’dan kaçacak cesareti ve imkânı olan tarikatçılar çoğunlukla yollarını Dehşetin Gözü’ne ve kendilerini kucaklayan kaos efendilerine çevirir. Bu hainler, İmparatorluk’un savunmaları hakkında büyük bilgiye sahip oldukları için çok işe yarar hizmetkârlardır.
Dehşetin Gözü’ne sığınan ölümlüler Kaos’un çok güçlü şampiyonları haline gelebilir; birçoğu kendilerini tamamen Kaos’a adamıştır ve iblisliğe giden yolda epey ilerlemiş olabilirler. Özellikle Horus’un İmparator’a karşı aldığı yenilginin ardından pek çok ölümlü bu şekilde sığınmıştır. Hayatta kalan Hain Komandolar, primarkları tarafından Dehşetin Gözü’ne götürülmüştür. Onlara İmparatorluk Muhafızlarından isyancılar, Donanma’dan kaçanlar ve Horus’un takipçileri arasında yer alan birçok mankurt da katılmıştır. Dehşetin Gözü’nün doğası öyledir ki, o uzak zamanlarda oraya sığınan bazı bireyler hâlâ hayattadır—Kaos Koruyucuları tarafından kendilerine sunulan uzun ömür sayesinde. Bu onların sadakatlerine verilen bir ödül müdür, yoksa başarısızlıklarının bir cezalandırması mı, söylemek imkânsızdır.
Dehşetin Gözü’ndeki bir dünyanın ölümlü nüfusu, Kaos’a iki açıdan önemle hizmet eder. Ölümlüler, özellikle Dehşetin Gözü’nün dışına çıkıp maddi evrende dolaşan ordular için Kaos’un insan gücünü sağlar. Ayrıca Kaos Güçlerine taparak, psişik enerjilerini efendilerine sunulan toplam enerji havuzuna katarlar.
İblis Dünyalarında yaşam demek savaş demektir; Kaos adına savaş, Kaos Güçlerini eğlendirmek veya onlara hizmet etmek için verilen savaş. Ölümlü Şampiyonlar, savaş çeteleri, ölümlü ve iblis orduları—hepsi, sonsuz bir çatışma şöleni içinde birlikte savaşırlar. Kaos Güçleri, en gözde savaşçılarının kendilerine duyduğu tapınmadan büyük haz alır, onurlarına dökülen kanı ise zevkle yudumlar. Çatışmaların şiddeti azaldığında, bir Kaos Gücü rakiplerinden birini davet eder; onun dünyalarından birine bir istila ordusu göndermesini ister—sırf savaş oyununun keyfini birlikte çıkarabilmek için. Bu tür turnuvaların sınırları ve şartları önceden belirlenir: katılacak birliklerin sayısı, iblisler ve şampiyonlar gibi unsurlar karara bağlanır. Bahis ise çoğu zaman gezegenin mülkiyetidir! Kaos Güçleri bu tür müsabakalara bayılır ve iki ölümlü şampiyon arasında gerçekleşecek tek bir düellonun sonucuna tüm bir dünyayı bile yatırmaktan çekinmezler.
Her ne kadar Dehşetin Gözü, neredeyse sonsuz bir savaş hali içinde kaynasa da her ölümlü yaratık savaş için görevlendirilmiş değildir. Sonuçta Kaos, yalnızca en iyi savaşçıları ister! Yalnızca köle çukurlarından, dua sürülerinden ve kara fabrikalardan dövüşerek özgürlüğüne kavuşacak cesareti gösterenler Kaos adına savaşmaya layık görülür. Geri kalanlar ise hizmetlerini çalışarak ve ibadet ederek sunar. Köleler, Kaos’un acımasız tarzıyla ödüllendirilir: Kırbaçlanmayı sevmeyi öğrenirler ve kendilerini feda etmenin uç noktalarına yaklaştıkça çılgınca bir haz duymaya başlarlar; efendilerini memnun etmek için komşularıyla yarış haline girerler.
Nasıl ki sanayi köleleri silah ve zırh üretmek için çabalıyorsa, aynı şekilde devasa dua sürüleri de efendilerine tapınmakla görevlendirilir. Örneğin Bubonicus’un İblis Dünyasında, ekvator boyunca bir insan zinciri yer alır; zincir, gezegeni çevreleyerek Nurgle’ı överek şarkılar söyler ve dans eder. Dansçılar zamanla Nugle Çürüğü ’ne yakalanır ve yavaşça Vebataşıyanlara dönüşür. Vebataşıyanlar efendilerinin safına katılır, yerlerine ise yeni ölümlüler geçer—böylece zincir asla kopmaz. Bu teatral kurgu, Nurgle’ı öylesine memnun eder ki, Bubonicus bu ibadetin asla sona ermemesi için emir vermiştir.
Bu durum, Kaos Güçlerinin hoşlandığı tapınmanın devasa ölçeğine tipik bir örnektir. Diğer örnekler arasında, milyonlarca insanın aynı mantrayı söylediği ve tüm dünyanın onların sesiyle titreştiği bir sürekli ibadet şehri haline gelmiş gezegenler vardır. Bir başka dünya ise tüm enerjisini devasa şehir büyüklüğünde çanlar inşa etmeye ve çalmaya adamıştır; bu çanların gürleyen yankıları tüm gezegeni sarsarken, binlerce köle onları sallamak için durmaksızın çalışır. Söylentiye göre Nurgle’a ait bir dünya vardır ki, tüm nüfusu yalnızca hastalık ve salgınların muhasebesini tutmakla görevlendirilmiştir—galaksideki her bir hastalık vakasını kayıt altına alırlar.
Dehşetin Gözü, galaksideki Kaos’un odak noktasıdır. Sayısız dünyası, Kaos ordularının ve akıncılarının galaksinin geri kalanına saldırdığı üslerdir. İmparatorluk, Kaos’un kuvvetlerinin birleşerek devasa bir fetih ordusu oluşturmasından ve insan uzayına akarak gezegenleri ele geçirip yok etmesinden büyük korku duyar. Neyse ki bu hiçbir zaman gerçekleşmemiştir; zira Kaos dünyaları birleşmiş bir imparatorluk oluşturmazlar, aksine sayısız bağımsız diyardan oluşurlar ve her biri rakip Kaos Güçleri ya da İblis Prensleri tarafından yönetilir. Farklı İblis Prensleri ve diğer iblis yöneticileri, her ne kadar aynı yüce efendiye hizmet etseler de birbirlerini düşman olarak görürler.
Ancak rakip Kaos kuvvetleri işbirliği yapmaya karar verdiklerinde, bu durum İmparatorluk, cüce anavatanları, orklar, eldar ve galaksideki tüm akıllı yaşam biçimleri için ciddi bir tehdit oluşturur. Neyse ki iblis yöneticileri arasındaki ittifaklar kırılgandır ve çoğu zaman daha hedeflerine varmadan dağılır. Zaman zaman bir veya iki gezegen ele geçirdiklerinde ise, ganimet paylaşımı yüzünden çıkan kavgalar kuvvetlerini hızla tüketir ve dehşet saltanatları sona erer. Bu bölünmüşlük özellikle birden fazla Kaos Gücü’nün kuvvetleri ortak bir hedefte yer aldığında bariz hale gelir.
Kaos akıncılarının tek bir güçlü liderin komutası altında toplandığı durumlar dışında, gerçekten tehlikeli olmaları nadirdir. Neyse ki İmparatorluk için, böyle bir liderin ortaya çıkması son derece nadir görülür. Genellikle her yeni saldırı dalgası hızla tükenir ve insan kuvvetleri düşmanlarının bölünmüşlüğünden faydalanarak ilk kayıplarını telafi edebilir.
İmparatorluk için en yaygın tehdit, küçük çaplı akıncı, istila ve uzay korsanı gruplarından oluşan ve Kaos İnkârcıları (münkirleri) olarak bilinen kuvvetlerden gelir.
Tipik bir Kaos İnkarcıları gücü, bir veya daha fazla Kaos Şampiyonu etrafında şekillenir ve bu çekirdeği onların savaş çeteleri destekler. Çoğu durumda, bir Kaos Münkiri gücündeki tüm unsurlar tek bir dünyadan gelir; birlikler yalnızca ölümlü Şampiyonlardan ve takipçilerinden değil, aynı zamanda Kaotik Hâmilerinin diğer hizmetkârlarından da oluşur. Kaos İnkarcıları, kendi dünyalarında savaşa ve ölüme alışmıştır ve galaksiyi devasa bir savaş meydanı olarak görürler. Varlıklarının doğal devamı, yeni savaşlar bulmak, taze dünyalar fethetmek ve yeni halkları efendileri adına köleleştirmektir.
Kaos İnkarcıları sık sık Kaos’un diğer güçleri tarafından da desteklenir. Bu destekçiler arasında, Horus Hıyaneti sırasında Kaos’a dönen ve hâlâ Dehşetin Gözü’nde varlığını sürdüren Hain Uzay Komandosu kapitulleri de yer alır. Bu Hain Komandolar, Hâmilerinin egemenliği altındaki çeşitli dünyalarda dolaşır, savaş çetelerine katılır, bazen Şampiyon olur ve hatta İblis Prensliğine kadar yükselirler. En etkin Hain Komando kapitullerinden biri, Demir Savaşçılar’dır. Bu kapitul, Kaos’un Bölünmemiş Görkemi’ne adanmıştır ve İblis Prensi Perturabo’nun dünyasında konuşlanmıştır. Belirli bir Kaos Gücü’ne sadakatleri olmadığından, hangi Kaos Gücü’ne hizmet ediyor olursa olsun, Kaos İnkarcılarıyla sık sık ittifak kurarlar.
Kaos İnkarcıları hedefledikleri dünyalara indiğinde, o dünyanın kendi nüfusundan müttefikler veya orklar ya da korsanlar gibi yağmacı kuvvetler onlara katılabilir. Bu müttefikler, savaş ganimetlerinden pay almak karşılığında Kaos İnkarcılarıyla birlikte savaşmaya gönüllüdür.
Dehşetin Gözü’nden çıkıp hedeflerine doğru ilerleyen Kaos İnkarcılarına, başka Kaos sempatizanları ve her türden yağmacı katılır. İnkarcı liderleri, Kaos Tarikatçıları ve hain insanlar ile olan bağlantılarını kullanarak saldırılarını olabildiğince etkili biçimde yönlendirirler—bir anda ortaya çıkarak savunmasız bir uzay konvoyuna ya da korumasız bir gezegene saldırırlar. Ayrıca Kaos İnkârcıları, insan dünyalarındaki Kaos Tarikatçılarının ayaklanmalarına da destek verir; nihai hedefleri, İmparatorluk yönetimini devirmek ve tarikatçıları iktidara getirmektir. Bu tarikatçılardan bazıları, Kaos İnkârcılarına katıldıktan sonra Dehşetin Gözü’ne götürülür ve efendilerinin hizmetine girer.
Orklar, insan korsanlar, yağmacılar ve diğer nihilist gruplar da ganimet uğruna İnkarcı kuvvetlerine katılırlar—hangi taraf için savaştıkları umurunda değildir, Kaos için insanlara veya başka türlere karşı savaşmaktan memnuniyet duyarlar. Bu yolla, galaksinin birçok kanunsuz ve tatminsiz unsuru Kaos’un hizmetine çekilir. Ancak bazıları hata yapar ve Dehşetin Gözü’ne geri döner—orada onları sonsuz savaş ve lanet döngüsü beklemektedir.
Dehşetin Gözü hem gerçek uzayda hem de arkta var olduğundan, bu bölgeye hem maddi evrende seyreden hem de ark içinde yolculuk eden uzay gemileriyle ulaşmak mümkündür. Bir gemi Dehşetin Gözü’ne girerek bu iki alternatif evren arasında geçiş yapabilir. Kaos İnkarcıları, Horus Hıyaneti sırasında Terra’ya saldırmak üzere topladığı donanmanın kalıntılarının yanı sıra, ele geçirilmiş gemiler de dahil olmak üzere birçok farklı türde uzay aracına sahiptir.
Ark içerisindeki karmaşık ve doğrusal olmayan zaman akışı nedeniyle, binlerce yaşındaki bazı gemiler hâlâ hizmettedir; çoğu, fırlatıldıkları gündeki kadar parlak ve kudretlidir. Diğerleri ise Dehşetin Gözü içerisindeki dünyalarda inşa edilir—Kaos’un hizmetkârları tarafından iblis efendilerine adanan kurbanlar olarak yükseltilir. Bu tür gemilerin dış görünüşleri oldukça değişken olabilir, ancak her birinde yozlaşma ve deliliğin izleri barizdir.
Arkın akışı, bir uzay gemisini yalnızca mekânda değil, zamanda da taşıyabilir; böylece birkaç gün süren bir yolculuk, binlerce yılı kapsayabilir. İmparatorluk gemileri bu tür etkileri en aza indirecek şekilde inşa edilmiştir ve mürettebatları ark içindeki girdapları ve ters akıntıları dikkatle aşacak şekilde seyir yapar. Kaos gemileri ise böyle şeyleri umursamaz; zaman ve mekân içinde sürüklenmekten memnundurlar, ta ki şans rüzgârları onları uygun bir hedefe ulaştırana dek.
Bazı gemiler ark içinde sıkışıp kalır ve zaman bozulmasının rahatsız edici etkilerine maruz kalır. Horus’un asıl kuvvetlerinden bazıları bile on bin yıl süren bir yolculuğun ardından aniden yeniden ortaya çıkabilir; davalarının çoktan kaybedildiğinden habersizdirler ve İmparatorluk kuvvetlerine saldırmaya kararlıdırlar.
Bir uzay gemisinin ark içindeki zaman girdaplarına kapılmasıyla oluşan en garip ve aşırı sonuçlardan biri, kaderinde kendi Kahramanca Ölümünü görmek olan Şampiyonların doğuşudur. Tüm canlıların hayatı ve ölümü, arkta bir yansıma olarak var olur. Böyle bir zaman girdabına kapılan biri, kendi ölümünü ya da bir başkasınınkini görebilir; sonu ne kadar destansı ve kahramanca ise, görülme olasılığı da o kadar artar. Bir şampiyonun görkemli kaderi görüldüğünde ve onun şanlı bir ölümle öleceği bilinir hale geldiğinde, ünü galaksiye yayılır. Nasıl öleceği, sayısız Kaos takipçisi tarafından anlatılır ve henüz gerçekleştirmediği kahramanlıklar bile ona efsanevi bir şöhret kazandırır. Ölümü kesinleştiğinden, şampiyon artık başka bir zamanda ölmekten endişe duymaz; böylece can güvenliği gibi küçük korkulara aldırmaksızın yaşar ve yaşamının geri kalanını, kendi görkemli ölümünün hayalini gerçekleştirmeye adar.