Kaos Güçlerinin aldığı biçimler çoktur, değişkendir ve ölümlülerin gözünde çoğu zaman tuhaflığın da ötesindedir. Kaos Güçleri, farklı ırklarla olan etkileşimlerinde farklı şekillere bürünür; bu yüzden görünen çokluğun aslında gerçekten farklı varlıklar mı olduğu, yoksa aynı varlığın çeşitli tezahürleri mi olduğu söylenemez.
Bazıları, Kaos’un sayısız tanrı doğurduğunu ve bu tanrıların sürekli birbirleriyle hâkimiyet mücadelesi verdiğini iddia eder. Diğerleri ise Kaos’un görünüşteki tüm bu farklı tanrılarının, aslında tek bir varlığın farklı yönleri ve yansımaları olduğunu öne sürer: O Büyük İsimsiz, Adı Anılmaması Gereken, Büyük İğrençlik, Kaos’un Efendisi, Konuşulamaz Biçimsiz Yaratık ve daha nice sayısız unvanla anılan varlık.
Kaos’un doğasına dair teoriler üretmeye ve tartışmaya cesaret eden ölümlü bilginler ve mistikler, çoğu zaman Kaos yaratıklarının hastalıklı dikkatini çekerler. Nice bilge insan, diri diri, çığlıklar eşliğinde Kaos’un Cehennemlerindeki mezbahalara taşınmış, orada sonsuz bir tartışmanın içinde alevlerle ve işkence iblisleriyle kıvranmıştır.
Kaos tanrılarının gerçek doğası kavrayışın ötesindedir. Hiçbir ölümlü bu meseleleri gerçekten anlamayı umamaz ve çok azı denemeye cesaret eder. Kaos tanrıları üzerine çok derin düşünmek, onların savaşlarını, rekabetlerini ve çekişmelerini anlamaya çalışmak en iyi ihtimalle boştur, en kötü ihtimalle ölümcüldür. Bilinen Dünya’nın halkının büyük çoğunluğu, anlamaya çalışmaksızın onları nefretle ve korkuyla karşılar — ve bu yaklaşım, hiç de yersiz değildir. Yine de tüm bunlara rağmen, bazı insanlar Kaos tanrılarına tapmayı seçer. Tutarsızlıklarını görmezden gelir, onların üstünlüğünü kabul ederler; sonunda ödüller kazanma umuduyla ve güce giden kestirme bir yol için.
“Ve karanlığın kalbinde, örtülü ve belirsizce, Kaos’un Güçleri durur; nefretle yoğrulmuş bir âşık kucaklaşmasıylaa kilitlenmişlerdir ve zayıfların ruhlarında sonsuz bir ölüm dansına kapılmışlardır. Şimdi biri öne çıkar, sonra diğeri; kötülüğün ağır adımlarla ilerleyen pavanında, insan yüreğinin atışıyla çalınan bir ölçü gibi. Aklını yitirenlerin ve acı çekenlerin çığlıkları bu dansın neşeli ezgisidir. Ve tanrılar hâlâ dans eder, haz dolu böğürtüleri dünyayı sarsar.”
Slaanesh (slaneş), Zevklerin Efendisi’dir; Kaos’un hazcılığın peşinden gitmeye ve her türlü erdemli davranış yasasını yıkmaya adanmış gücüdür. Hiçliğin içinde uzanan, göz alıcı lüksle döşenmiş devasa sarayında hüküm sürer. Sarayın zeminleri, Slaanesh’in gözdesi olan müritlerinin bedenleriyle kaplıdır; hepsi her türlü sapkın, bedenî hazla kendinden geçmiş hâldedir.
Slaanesh, çift cinsiyetli bir insanımsı formda görünür: sol yanı erkek, sağ yanı dişidir; doğaüstü, doğaya aykırı ve neredeyse rahatsız edici bir güzelliğe sahiptir. Dalgalanan altın rengi saçlarının arasından iki çift boynuz yükselir. Kadife püsküllerle bezenmiş zincir zırh giyer. Sağ elinde ise en kıymetli hazinesi olan büyülü yeşim asayı tutar.
Slaanesh’in sembolü, erkek ve dişi sembollerinin birleşiminden oluşur; ancak bu sembol müritleri tarafından nadiren açıkça taşınır. Onun yerine genellikle erotik motifler içeren mücevherler takarlar. Slaanesh’e tapanlar, ibadetle ilgili birçok ritüelin gereği olarak sağ göğüs kısmı açıkta bırakılan cüppeler giyerler. Pastel ve elektrik tonları başlıca renklerdir; buna ek olarak beyaz da sıklıkla kullanılır. Bu renkler günlük kıyafetlere de yansıtılabilir, ancak genellikle dönemin modasına göre uyarlanır. Ne olursa olsun, tüm Slaanesh müritleri dokunsal açıdan baştan çıkarıcı, yüksek kaliteli giysiler giymeye özen gösterir.
Altı rakamı Slaanesh ile ilişkilidir ve müritleri tarafından büyük-küçük birçok uygulamada bu sayı temel alınır. Örneğin, Slaanesh’in gizli ibadetçileri her zaman altılı gruplar (veya altının katları) hâlinde toplanır. Slaanesh’in Küçük İblisleri olan iblisçikler de genellikle altı kişilik birlikler hâlinde savaşır.
Slaanesh bir savaş tanrısı değildir. Kimileri Kaos’a tapmayı en üst düzey çöküş biçimi olarak görür ve Slaanesh’e kendi adıyla ibadet ederken, kimileri de onu farklı isimler ve yüzler altında tanımadan yüceltir.
Slaanesh’in ibadeti, her türlü günah ve sapkınlığı içeren büyük âlemler hâlinde gerçekleşir. Tarikatlarının en üst düzey üyeleri, evlerinde gizli sunaklar ve tapınaklar bulundurur; kullanılmadığında bu yapılar kolayca sökülüp saklanabilir. Her türlü arzunun ve günahın özgürce yaşanması ilkesi, Slaanesh’i Eski Dünya halkı arasında en popüler Kaos tanrısı hâline getirmiştir. Onun müritlerinin, başka tanrıların kutsal günlerinde bile Zevklerin Efendisi’ne adanmış bir orgi düzenlemeleri olağandır.
Slaanesh’e tapınma insan olmayan ırklar arasında yaygın değildir, ancak bazı elflerin bu Kaos tanrısının izinden gittiği bilinmektedir. Diğer Kaos tanrılarının pek çoğunun aksine, Slaanesh tarikatlarının birbiriyle dostane ilişkileri vardır; bir Slaanesh mümini yeni bir kasabaya geldiğinde diğer müritlerden sıcak bir karşılama göreceğinden her zaman emindir.
Slaanesh, birçok Kaos tanrısına karşı tarafsız bir tutum sergiler ve genellikle kendi hazlarına öylesine kapılmıştır ki, ittifaklar ve iş birlikleriyle ilgilenmez. En büyük düşmanları, acı ve ölümü kutsal gören Khorne’un takipçileridir; çünkü bu anlayış, Slaanesh’in sınırsız haz ilkesiyle tamamen zıttır. Diğer iki Kaos Gücü olan Nurgle ve Tzeentch’in takipçileri ise Slaanesh’in klasik tarafsız tutumunun muhatabıdır.
Slaanesh’in tarikatlarına herkes kabul edilir. Tek gereklilik, haz arayışına sarsılmaz bir adanmışlık ve bu uğurda her türlü günah ve sapkınlığı keşfetmeye istekli olmaktır. Bu, tüm geleneksel ahlak kuralları ve yasalar hiçe sayılarak yapılmalıdır. Bu tanrının hoşnutsuzluğunu kazanmanın tek yolu, içinizde hâlâ bir miktar ahlaki çekince taşımanızdır.
Khorne (korn), Kan Tanrısı’dır; öfkenin ve cinayetin Kaos tanrısı, dört Büyük Güç’ten biridir. Devasa pirinç tahtı, savaşta ölen müritlerinin ve onun adına katlettikleri sayısız kurbanın kemiklerinden oluşan dağ gibi bir yığının üstünde durur. Bu büyüyen kemik yığını, takipçilerinin başarısını yansıtır; Khorne’un yüceliğini besler ama kan ve ölüm susuzluğunu asla dindiremez.
Khorne, Kaos’un bilinçsiz ve mutlak şiddet yönünü temsil eder; ulaştığı her şeyi ve herkesi yok eder, dostla düşmanı ayırmadan öldürür. O, Ruhların Avcısı’dır; Kaos’un büyük ordularını önüne katıp sürer. Kaos Bozkırları’nın derinliklerinden yükselen borusu, takipçilerini yeni avlar bulmaları için daima ileri çağırır. Kanla deliye dönmüş Khorne müritleri, Bilinen Dünya’nın sınırlarının ötesine taşarak, kanla lekelenmiş ayın bozuk ışığı altında katliamdan zevk alırlar. Khorne, kendi adına yaratılan vahşi yıkımı izler ve öfke ve zevk dolu böğürtüleri, dünyalar arasındaki boşlukta yankılanır.
Khorne genellikle yüzlerce metrelik, kaslı bir insanımsı olarak tasvir edilir; garip ve tuhaf oymalarla süslenmiş devasa bir pirinç tahtta oturur; taht da kanla lekelenmiş kemiklerden oluşan bir dağın tepesindedir. Üzerinde, kafatası motifleriyle işlenmiş, karmaşık desenli ve yabancı tasarımlı bir zırh vardır. Kafasını devasa kanatlı miğferi örter; miğferin altından yalnızca vahşi, hırlayan yüzünün bir kısmı görünür.
Khorne’un sembolü, ölümün simgesi olan bir kafatasıdır. Bu çoğu zaman alt kısmında bir çizgi bulunan, X biçiminde bir afsun olarak işlenir. Takipçileri kırmızı, siyah ve pirinç renklerini tercih eder: kanın, ölümün ve Khorne’un zırhının renkleri.
Sekiz sayısı da Khorne ile ilişkilidir; bu, onun iblis ordularının ve müritlerinin organizasyonuna da yansır. Daha küçük düzeyde de bu sayının etkisi görülür: örneğin, bir iblisin adında sekiz hece olabilir veya sekiz mutasyon özelliği taşıyabilir.
Khorne’a hem korkulan Kaos Savaşçıları hem de onları takip eden iğrenç mankurtlar ibadet eder. Khorne’un gerçek anlamda tapınakları yoktur; çünkü ona ibadet savaş meydanında gerçekleşir. Dahası, takipçileri, ibadet etmek için tapınak inşa ederek zaman harcamayı tanrıyı hoşnutsuz edecek bir vakit kaybı olarak görürler — oysa bu zaman içinde Khorne’un adıyla öldürmek mümkündür.
Khorne’un her müridi tarafından alınan her can, Kan Tanrısı’nın gücünü artırır. Khorne özellikle dostlarını ve müttefiklerini öldürenleri hoşnutlukla izler. Bir yaratığın sebep olduğu yıkım ve ölüm ne kadar büyükse, Khorne’a sunulan kurban olarak o kadar makbuldür. Bir günü, kanlı ellerle gerçekleştirilen bir katliam olmadan geçirmek, Khorne’un büyük gazabını üzerinize çeker.
Khorne’un takipçilerinin dostu yoktur ve uzun süreli tanıdıkları da nadirdir — hepsi eninde sonunda Khorne’a sunulacak kurbanlardır. Bir başka Khorne müridi bile, herhangi bir anda diğerini Kan Tanrısı’na sunmak isteyebilir. Takipçileri kısa süreli müttefikler edinebilirler; ancak diğer tüm akıllı canlıların kendilerinden nefret ettiğini ve onları her fırsatta yok etmeye çalışacağını bilirler.
Khorne’un takipçileri, Slaanesh müritlerine karşı özel bir düşmanlık besler. Bu iki Güç, Kaos’un doğasının tamamen zıt yönlerini temsil eder.
Khorne’un takipçileri yalnızca savaşçılardan oluşur. Onun müritlerinin oluşturduğu çok az organize tarikat vardır. Khorne, yalnızca öldürme eylemiyle yüceltilir ve takipçileri, gerektiğinde ittifakları ve ortak inançları hiçe sayarak bireysel olarak savaşırlar.
Khorne’un yasası basittir: kan ve daha fazla kan. Ölüm ve yıkıma yol açmak için büyü veya benzeri güçlerin kullanılması onun için tiksindiricidir ve bir zamanlar bile büyü kullanmış olanlarla ilgilenmesi pek olası değildir.
Khorne’un gözüne girmenin tek yolu düşmanları ya da dostları öldürmektir; onun gözünde tüm ölüler eşittir. Hoşnutsuzluğunu kazanmanın tek yolu ise öldürmemektir.
Khorne her türlü büyü kullanımına karşıdır ve hiçbir koşulda takipçilerine büyü vermez. Ona adanmış hiçbir büyücü yoktur. Bu büyü karşıtlığı, büyülü silahları kapsamaz; çünkü bu tür silahlar Khorne’un takipçilerine onun iradesini yerine getirmekte yardımcı olur.
Nurgle (nörgıl), Çürümenin Büyük Efendisi, Veba ve Salgının Ustasıdır; bedeni hastalıklarla ve parazitlerle dolup taşar. Aynı zamanda "Her Şeyin Efendisi" olarak da bilinir; çünkü ne kadar katı ve kalıcı görünürse görünsün, her şey fiziksel yozlaşmaya açıktır. Aslında, inşa ve yaratım süreçlerinin kendisi bile yıkım ve çürümeyi önceden haber verir. Bugünün sarayı yarının harabesidir, sabahın genç kızı gecenin kocamış kadınına dönüşür, bir anlık umut ise sonsuz pişmanlığın temel taşı olabilir.
Peki, yaşayan insanların bu kaçınılmaz ve inkâr edilemez hayatın boşunalığına tepkisi nedir? Yatıp ölümü ve çabalarının hiçliğe karışmasını kabullenmek mi? Hayır! Ölümün kaçınılmazlığıyla karşı karşıya kalan insanoğlunun vereceği tek mantıklı cevap, hayatı durdurulamaz bir hızla yaşamak, her günü umut, kahkaha, gürültü ve hareketle doldurmaktır. İşte bu yüzden mutluluk ve insani çaba, çürüme ve boşunalıkla barışmanın bir sonucu olarak ortaya çıkar. Bu farkındalık, Çürümenin Büyük Efendisi’ni ve ona tapanları anlamanın anahtarıdır.
Kaos Gücü Nurgle’ın neyi temsil ettiğini kavradığımızda, ilk bakışta çelişkili hatta sapkın görünen doğasını anlamak daha kolay hale gelir. Bir yandan, vücudu hastalıklarla kıvranan Çürümenin Efendisi’dir; öte yandan, beklenmedik bir enerjiyle doludur ve düzen kurma, aydınlatma arzusu taşır.
Yaşayanlar öleceklerini bilir ve çoğu, hastalık ya da başka bir ıstırapla yaşayacağını da farkındadır; ancak bu bilgiyi zihnin bir köşesine iter ve onu hayallerle, faaliyetlerle zincirlerler. Nurgle, işte tam olarak bu bilginin ve ona verilen bilinçdışı tepkinin vücut bulmuş halidir: hastalık ve çürümeye dair saklı korkunun ve bu korkunun yarattığı yaşama gücünün ta kendisidir.
Nurgle, Kaos Güçleri’nden Değişimin Efendisi Tzeentch’in ezelî düşmanıdır. Nurgle ve Tzeentch, zıt inançlardan beslenirler. Tzeentch’in enerjisi umut ve değişen talihten gelirken, Nurgle’ınki umutsuzluktan doğan meydan okumadan ve çaresizlikten beslenir. Bu iki Büyük Güç, Kaos Bozkırları’ndaki büyük savaşlardan ölümlü insanlar arasındaki karmaşık siyasi entrikalara kadar her fırsatta birbirlerine karşı ordularını sürerler.
Tzeentch (ziğnç), pek çok unvanla anılır: Yolları Değiştiren, Talihin Efendisi, Büyük Entrikacı ve Kaderin Mimarı. Bu unvanlar, onun kader, tarih, entrika ve komplolar üzerindeki üstün anlayışını yansıtır. Aklında her insanın ve her ulusun planlarını ve umutlarını dinler. Her şeyi gören gözüyle, bu planların tarihe dönüşmesini izler. Ancak Tzeentch, zamanın akışıyla gelen başarı ve hayal kırıklığını yalnızca izlemekle yetinmez. Onun da kendi planları vardır; öylesine karmaşık ve sıkı dokunmuş planlardır ki, yaşayan her varlığın yaşamına —farkında olsalar da olmasalar da— dokunur.
Tzeentch, insan doğasının ayrılmaz bir parçası olan değişim arzusuyla beslenir. Bu arzu, cüce ve elf doğasında da mevcuttur; fakat insanlık çok daha değişken ve hırslı bir türdür. Her insan, zenginlik, özgürlük ve daha iyi bir yarının hayalini kurar. Üstelik bu hayaller sadece yoksullara veya güçsüzlere ait değildir; zenginler de daha fazla servetin, ya da sorumluluklarından kurtulmanın hayalini kurar. Tüm bu düşler, değişim için büyük bir itki yaratır ve ulusların arzuları tarihi değiştirebilecek bir güç doğurur. Tzeentch, işte bu gücün vücut bulmuş halidir.
Tzeentch, Kaos Güçleri içinde en büyük büyücüdür. Büyü, değişimin en güçlü araçlarından biridir ve onu kullananlar genellikle en hırslı ve güç arzusu taşıyan kimselerdir. Tzeentch’in şampiyonlarının birçoğu aynı zamanda büyücüdür; diğerleri ise efendileri tarafından büyülü güçlerle ya da eserlerle ödüllendirilir.
Tzeentch’in bazı iblisleri tamamen büyüsel enerjiden yaratılmış varlıklardır ve çoğu zaman yarı saydam ya da içsel bir ışıkla parlayan bir biçimde görünürler. Küçük iblisleri, yani ürküler , hareket ettikçe etraflarına büyü saçarlar; Tzeentch’in Alevcileri ise saf büyüden oluşan çok renkli alevler püskürtür. Büyük İblisler, yani değişimağaları , daha maddesel varlıklardır ve düşünceleri başlarının çevresinde dönen çok renkli bir sis olarak görünür. Bu büyüsel özellikler, Tzeentch’in takipçilerine ve iblislerine oldukça özgün ve renkli bir karakter kazandırır.
Tzeentch aynı zamanda Büyük Entrikacı’dır; komploların ve planların ustasıdır. Çünkü ölümlülerin tüm hayal ve planlarının farkındadır, bu sayede geleceğin olası yollarını önceden kestirebilir. Her olayı ve niyeti algılar ve bu bilgiden yola çıkarak her birinin geleceği nasıl etkileyeceğini zihninde hesaplar.
Tzeentch, tarihin sahnesini yalnızca seyretmekle yetinmez. Onun kendi amaçları da vardır — ancak bu amaçların ne olduğunu kesin olarak söylemek imkânsızdır. Niyetleri karmaşıktır, planları son derece incelikli ve inanılmaz derecede uzun vadelidir. Belki de diğer Kaos Güçlerini alt etmek ya da ölümlü diyarlar üzerindeki hâkimiyetini genişletmek istemektedir. Nihai amacı ne olursa olsun, bireylerin hayatlarını yönlendirerek tarihsel süreci değiştirmeye çalışır. Güç ve büyü vaat ederek etkili kişileri kendi safına çeker, böylece aynı anda birçok insanın yaşamını etkileyebilir. Ancak Tzeentch’in planlarının pek azı basittir; birçoğu ilk bakışta diğer planlarla çelişkili ya da Tzeentch’in kendi çıkarlarına aykırı gibi görünebilir. Sadece Tzeentch, olasılıklarla örülü gelecek ipliklerini, zamana doğru uzanan çok renkli ve dolaşık yün yumağı gibi görebilir.
Tzeentch’in derisi sürekli değişen yüzlerle kaplıdır; bu yüzler ona bakanlara sırıtır ve alay eder. Tzeentch konuşurken, bu yüzler bazen söylediklerini tekrar eder ama küçük ama önemli farklarla ya da söylediklerine kuşku düşürecek yorumlarla. Bu da Tzeentch’in ne dediğini tam olarak anlamayı çok zorlaştırır. Bu küçük yüzler hızla belirip kaybolur ama Tzeentch’in asıl başı değişmez. Buruşuk yüzü göğsüne yakın bir yerde yer alır ve boynu yok gibidir; bu da başını gövdesinden ayırmayı zorlaştırır. Kavisli boynuzları kafasından değil de omuzlarından çıkıyormuş gibi görünür. Tzeentch’in etrafındaki gökyüzü büyüyle doludur; bu büyü başının çevresinde sıvı duman gibi kıvrılarak dolaşır ve karmaşık desenler oluşturur. Tzeentch’in zihni kaderleri düşündükçe, bu dumanın içinde yerler ve kişiler belirir.
Her Kaos Gücü'nün bir zıttı vardır; doğası onunkinin antitezini temsil eden başka bir güç. Tzeentch’in ebedî düşmanı Nurgle’dır. Tzeentch’in enerjisi, değişim arzusu, kaderi şekillendirme iradesi, şansını dönüştürme ve güç kazanma isteğinden beslenir. Bu, umutsuzluk karşısındaki meydan okumalardan ve kabullenişten güç alan Nurgle’ın doğasının tam tersidir.