(Şerafettin Sami Salya presents)
Narrator: Remzi Boşboru (L'école de Kauçuk)
Retarder Ormanı'nın ortasından akan Kocamuhtar Nehri, Çomba kırlarını aşıp Mundaroğlu Körfezi'ne dökülüyordu.
İki bin üç yılının sıcak bir haziran sabahında Berkecan Mesnetsiz’e Ratata Dağları’nın eteklerinde bir takım yabancıların dolaştığı haberi ulaştı. Kendisi bu keyfiyet dolayısıyla hiç telaşlanmadı. Sadece adamlarına onları uzaktan izlemelerini salık verdi. Birkaç saat sonra hempalarından bunların üç kişi olduğu havadisi geldi. Feson Milli Parkı’nı geride bırakarak Retarder Ormanı’na girmişler, Kocamuhtar Nehri’ne doğru ilerliyorlardı. Kimdi ki bunlar? Geniş ve verimli toprakların tek mirasçısı Kont Retarder beklemeyi tercih etti. Yıllardır bu araziyi ve içindekileri hakkaniyetle idare eden babası Nimetullah Mesnetsiz, zamanında ona en kritik vaziyetlerde bile daima sabırlı olmasını tavsiye etmişti. Ertesi gün köşkün müştemilatındaki uşaklar büyük bahçeye üç kişinin yaklaşmakta olduğunu bildirdi ve çok geçmeden yabancılar gösterişli yapının cümle kapısında ispat-ı vücut eylediler. İkisinin elinde sedir ağacından yontulmuş uzun birer asa vardı. Kendilerini tanıttılar.
Adları Necati Demir Debdebe (Kimsesizlerin Kimsesi) ve Faruk Fuaye’ydi. Üçüncü kişi nisa taifesindendi ve sırtında ağır bir bohçası mevcuttu. Hizmetçiler ismini sual ettiklerinde Müberra Cümbüş Taparata cevabını aldılar. (Ludwig Stahsler) Seyyahlar uzun bir yol kat ettiklerini, acilen Eyüp Sabri Bey ve Alaattin Özdübel ile görüşmek istediklerini söylediler. Bu lafları sarf ettiklerinde hemen Kont Retarder’e bu arzuları bildirildi. Berkecan Mesnetsiz’den tasdik gelince misafirler üstad-ı azamların huzuruna götürüldü. Aslında köşk sakinleri bu tür ziyaretlere alışıktılar. Fakat bir müddet sonra gotik şatoları andıran mamur ve gösterişli bina tarihi günlerinden birini daha yaşayacak, bu görüşmede ele alınan mevzular uzun bir süre hareketin mensupları tarafından münakaşa edilecek, hatırası gelecek nesillere aktarılmaya çalışılacaktı.
Tommiks ranger birliğine katıldıktan sonra Suzi ile karşılaşır.
Köşke vasıl olan iki misafiri yanında “Yol Gösteren Tapir”le birlikte büyük salonda karşılayan Eyüp Sabri Bey, onların zengin ikramlardan faydalanmasını bekledikten sonra sadede geldi. Onlardan tarafa yüz çevirip otoriter ama müşfik bir tonda şöyle bir sual tevdi etti: “Dostlarım, size tek bir sualim var. Suzi’yi hatırlıyor musunuz?” Misafirler birbirine baktı, fidan boylu bir erkek güzeli olan Faruk Fuaye’nin dolunayı andırır suretine inci gibi dişlerini gösteren geniş bir gülümseme yayıldı. Sonra sözü Necati Demir Debdebe, meşhur Kimsesizlerin Kimsesi aldı: “Kıymetli üstadım, şöhretinizi uzaklardan işitmiştim.Sizden bahis açanlar pek insan-ı kamil bir zat olduğunuzu söylerlerdi. Şimdi o lafları sarf edenlerin haksız olmadığına kaniyim. Hamdü senalar olsun mübarek şahsiyetinize, Suzi’yi elbette hatırlıyoruz.”
Eyüp Sabri Bey bu veciz sözler ve teveccüh karşısında seçkin misafirlerine şöyle seslendi: “Muttali olduğunuzdan emindim. Bana bu günleri gösteren Rabbime şükürler olsun!” Üstad-ı Azamın sesi tiz perdeden ve çok kuvvetli çıkmıştı. Bunun üzerine geniş koltuklarda oturan misafirlerden nisa taifesinden olanı korkuyla irkildi. Pek düşünceli bir insan olan Alaatin Özdübel, namı diğer Yol Gösteren Tapir onu sakinleştirdi: “Korkmayın hanımefendi, ilim muhiti içindeyiz, bizden kimseye zarar gelmez.” Sonra sustu ve Necati Demir’i, yani “Kimsesizlerin Kimsesi” adıyla maruf kutlu şahsiyeti dinlemeye başladı. İki büyük müessis Eyüp Sabri Bey ve Alaattin Özdübel, Necati Demir Debdebe’nin söyleyeceklerine kulak kesilmişti. “such a lovely place, such a lovely face”
Suzi Tommiks ile sarmaş dolaş ama Yüzbaşı onun otoriter babasından çok çekiniyor.
“Bu konuda epey malumat sahibi olduğunuz belli oluyor,” dedi Eyüp Sabri Bey. Sohbet koyulaştıkça çaylar tazeleniyor, köşkte Mukavva Hareketi’ne dahil olmuş eşhas da merakla büyük salona gelip bu doyumsuz muhabbeti izliyordu. Aslında hepsinin ona (Necati Demir’e) birçok suali vardı ama önce üstatların aydınlanmasını beklemek gerekiyordu. Alaattin Özdübel katiplerin not alıp almadığını kontrol ettikten sonra fikir alışverişine yön vermek maksadıyla sordu: “Binbaşılığa yükseldi mi acaba?” Necati Bey’den önce Faruk Fuaye bu soruya cevap vermişti: “Son sayılarda bir terfi aldığı yolunda işaret var ama bilindiği kadarıyla hep yüzbaşı rütbesinde kaldı.” Ol lahze dinliyenlerden hayret nidaları işitildi. Eyüp Sabri Bey müdahale etmek zorunda kaldı: “Arkadaşlar, lütfen dikkatle dinleyelim ve not alalım. Buyrun beyefendi, devam ediniz.”
Kaptan Kirk muhaberat subayı Uhura ile birlikte kaptan köşkünde görülüyor.
“Fakat tüm bunlardan önce Kaptan Kirk’ü hatırlamak gerekiyor,” dedi Necati Demir. Bu son cümlesiyle salondaki gürültüyü elinde olmadan arttırmıştı. Çünkü birçok insan internetin henüz yeni yeni yaygınlaştığı o yıllarda bu türden spesifik bilgilere açtı ve bir an önce susuzluklarının dindirilmesini istiyordu. Bu kez müdahale sırası Alaattin Özdübel’deydi: “Çok rica edeceğim, suali olanlar sonra sorsun. Ben bu konuşmanın bir hecesini bile kaçırmak istemiyorum.” Topluluk zor da olsa nihayet sessizliğe eriştiği anda Kimsesizlerin Kimsesi tekrar konuşmasına başladı. O konuştukça az bilinenler netleşiyor, seçkin topluluğun önünde yeni ufuklar açılıyordu. Genel Sekreter Rozita Calderon Özdöşemecioğlu’nun emriyle hizmetçiler kocaman tepsilerle çay servisi yapıyor, uşaklar kek ve börek tabaklarıyla kalabalığın arasında dolaşıyordu.
Güzel ve pek sportmen bir kadın olan Müşerref Sarsıntı, yağmurlu bir günde dayanamamış, kendini Kocamuhtar Nehrinin sularına bırakmıştı. (2008)
“Kaptan Kirk,” dedi Necati Bey ellerini iki yana açarak. “O da üstün bir vazife şuuruna malik olmasına rağmen birçok yerde ve zamanda maalesef nefsine yenilmiş ve karşılaştığı avratlara meyl etmiştir.” Kendisi iflah olmaz bir Star Trek fanı olan Kont Retarder, “Fakat benim bir itirazım olacak,” diye atıldı. “Sonuçta Tommiks gibi tıfıl bir delikanlıdan değil sıhhatli bir ademden bahsediyoruz. Üstelik adam bir yıldız gemisinin kumandanı.” Kimsesizlerin Kimsesi Necati Demir, yardımsever bir zat olan Berkecan Mesnetsiz’in şöhretini uzaktan işitmişti. “Çok haklısınız beyefendi, ancak yaşın bu vaziyetle pek alakası yok. Ya Zembla ve Çelik Blek’e ne buyrulur?” diyerek onu cevapladı. Kont Retarder işin bu tarafını hiç aklına getirmemişti. “Doğru ya, lütfen devam edin sözlerinize. Çok cazip mevzulardan bahsediyoruz, bir an kendimi tutamadım.”
Solda Turnabout Intruder bölümünde Kaptan Kirk ve Canis, sağda Çelik Blek bir yerli kadınla mücadele ederken.
First Edit: 16 September 2016 Last Update: 17 Oct 2024