Bu mesele daha net bir şekilde öğrenilsin ve bu konudaki yanlışlar ortadan kalksın diye Seyfuddin El-Muvahhid’in, “Davetçi’nin Tefsiri” kitabındaki Maide: 44, 45 ve 47 ayetleriyle ilgili açıklamalarını naklediyorum.
“Maide 44, 45 ve 47 ayetlerinin nüzul sebebi konusunda değişik görüşler vardır. Bu görüşlerden en önemli ve en sahih olanı şu iki rivayettir:
1) - Bu ayetlerin, zina yapan iki yahudi hakkında indiğini haber veren rivayetler.
Abdullah b. Ömer (r.a) şöyle dedi:
“Yahudiler, Rasulullah (s.a.s)’a gelerek kendilerinden bir kadın ve erkeğin zina yaptığını ona haber verdiler. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s) onlara şöyle sordu:
“Zina hakkında Tevrat’ta ne buluyorsunuz?” Yahudiler şöyle cevap verdiler:
“Onların yaptıklarını herkese yayar ve onlara sopa atarız. Zinanın hükmü Tevrat’ta işte böyledir.” Onların bu sözü üzerine Abdullah b. Selam (r.a) onlara şöyle dedi:
“Sizler yalan söylüyorsunuz. Çünkü zina yapanlar hakkında Tevrat’ta bildirilen hüküm recmdir. Öyleyse Tevrat’ı getirin de bakalım.”
Bunun üzerine Tevrat’ı getirdiler ve onu açarak okumaya başladılar. Tevrat’ı okuyan kimse recm ayetini eliyle kapatarak ondan önceki ve sonraki ayetleri okudu. Böylece recm ayetini atlamış oldu. Abdullah b. Selam o kişiye şöyle dedi:
“Elini kaldır.” O kişi elini kaldırınca recm ayeti gözüktü. Bu durum üzerine yahudiler Rasulullah (s.a.s)’a şöyle dediler:
“Ey Muhammed! Abdullah b. Selam’ın söylediği doğrudur. Tevrat’ta recm ayeti vardır.” Bu cevap üzerine Rasulullah (s.a.s) zina yapan kadın ve erkeğin recm cezasıyla cezalandırılmalarını emretti. Öyle ki ben, kadın ve erkek recmedildikleri sırada, kadına taşlar gelmesin diye erkeğin onu vücuduyla koruduğunu gördüm.” (Buhari, Müslim ve başkaları rivayet ettiler.)
Bera b. Azib (r.a) şöyle demiştir:
“Rasulullah (s.a.s)’ın yanından kendisine tahmim yapılmış (yüzü siyaha boyanmış) ve sopa atılmış bir yahudi geçti. Rasulullah (a.s) onları çağırdı ve şöyle dedi:
“Zina yapanın cezasını kitabınızda böyle mi buluyorsunuz?” Yahudiler:
“Evet” dediler. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s) onların alimlerinden bir adam çağırıp ona dedi ki:
“Musa (a.s)’ya Tevrat’ı indirenin hakkı için söyle, zina yapanın cezasını kitabınızda böyle mi buluyorsunuz?” Alim şöyle dedi:
“Tevrat’ı indirenin hakkı için demeseydin sana gerçeği bildirmezdim. Zinanın cezası kitabımızda taşlayarak öldürmektir. Fakat şereflilerimiz içinde zina çoğalınca ve zina yaparlarken yakalanınca, şerefli oldukları için onlara ceza uygulamayı terkettik. Fakat zina yapan zayıf kimselere zinanın taşlayarak öldürme haddini uyguladık. Bir gün aramızda:
“Zina konusunda hem şereflilerimize hem de zayıflarımıza uygulayacağımız bir tek ceza belirleyelim.” dedik. Böylece taşlayarak öldürme cezası yerine tahmim ve sopa vurma cezasını uygulamaya karar verdik” Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s):
“Ey Allah’ım! Vermiş olduğun emri, ölümünden sonra tekrar ilk canlandıran benim.” dedi ve zina yapan evli kişinin taşlanarak öldürülmesini emretti. Bunun üzerine şu ayet indi:
“Ey Rasul! Kalbleri iman etmediği halde ağızlarıyla “iman ettik” diyenlerin, yahudilerden yalana kulak verenlerin ve sana gelmeyen başka bir kavim (adına casusluk yapmak) için dinleyenlerin küfürde yarışmaları seni üzmesin! Onlar (yerli yerinde söylenmiş) kelimelerin yerlerini sonradan değiştirirler ve “eğer size bu (sopa ve tahmim cezası) verilirse onu kabul edin, eğer bu verilmez (taşlayarak öldürme cezası verilir)se ondan sakının” derler.” (Maide: 41)
Yahudiler dediler ki: “Eğer Muhammed sopa ve tahmim cezası verirse, bunu ondan alın, eğer recm cezası verirse, bunu ondan almayın” Bunun üzerine Allah (c.c) şu ayetleri indirdi:
“Kim Allah’ın indirdikleriyle hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir.” (Maide: 44)
“Kim Allah’ın indirdikleriyle hükmetmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir.” (Maide: 45)
“Kim Allah’ın indirdikleriyle hükmetmezse işte onlar fasıkların ta kendileridir.” (Maide: 47)
Bera b. Azib bunu söyledikten sonra: “Bu ayetlerin hepsi kafirler hakkında inmiştir.” dedi. (Müslim, Ahmed)
Müslim ve başka kitaplarda Bera b. Azib (r.a)’den riva-yet edilen bu hadis Maide: 44, 45 ve 47 ayetlerinin nüzul sebebiyle ilgili sabit ve sahih bir nastır. Bu hadis değişik lafızlarla bir çok yerde rivayet edilmiştir. Bu hadisle ilgili rivayetler Taberi ve İbni Kesir tefsirlerinde zikredilmiştir.
2) - Bu ayetlerin diyet konusunda ihtilafa düşmüş iki yahudi kabilesi arasındaki ihtilafı çözmek için indiğini haber veren rivayetler.
Bu iki taife arasındaki ihtilaf şöyleydi:
“Bu iki taifeden biri diğerini savaşta yenmişti. Savaş sonucunda aralarında yaptıkları anlaşmaya göre yenen taraf yenilen taraftan bir kişiyi öldürürse sadece ölüm diyetini ödeyecek, fakat yenilen taraf yenen taraftan bir kişiyi öldürürse ölüm diyetinin iki mislini ödeyecek veya öldürdüğü kişinin karşılığı olarak katil öldürülecektir.”
İbni Abbas (r.a) şöyle dedi:
“Yahudilerden Kureyza ve Nadir kabileleri vardı ve Nadir kabilesi, Kureyza kabilesinden daha şerefli ve daha kuvvetliydi. Bu sebeble şayet Kureyza kabilesinden birisi Nadir kabilesinden birisini öldürürse, öldürdüğü kişiye karşılık ceza olarak öldürülür, fakat Nadir kabilesinden birisi, Kureyza kabilesinden birisini öldürürse, ona karşılık ceza olmak üzere öldürülmez ve sadece hurmadan yüz vesak diyet alınırdı. Rasulullah (s.a.s) Medine’ye geldikten sonra Nadir kabilesinden bir kişi Kureyza kabilesinden bir kişiyi öldürdü. Bu sebeble Kureyza kabilesi Nadir kabilesine şöyle dedi:
“Katili bize teslim edin ki onu öldürelim.” Nadir kabilesi ise onlara şöyle cevap verdi:
“Hayır! Bu meseleyi çözmesi için Muhammed’i aramızda hakem teyin edelim.”
Kendilerine hüküm vermesi için Rasulullah (s.a.s)’a gittiklerinde Allah (c.c):
“Eğer sana gelirlerse aralarında hükmet ya da onlardan yüz çevir! Eğer onlardan yüz çevirirsen sana kesinlikle hiçbir zarar veremezler. Eğer hüküm verirsen onların arasında adaletle hüküm ver! Muhakkak ki Allah adaletli olanı sever.” (Maide: 42) ayetini indirdi. Bu ayetteki adalet ise; nefse karşılık nefistir. Daha sonra Allah Maide: 50 ayetini indirdi.” (Ebu Davud, Nesei sahih senedle)
İbni Abbas (r.a) şöyle dedi:
“Bu ayet, iki yahudi taifesi hakkında indi. Cahiliyye döneminde bu iki taifeden biri diğerini yenmişti. Kuvvetli olan taraf, zayıf tarafı yendiği için aralarında şöyle bir anlaşma yapmışlardı:
“İzzetli ve kuvvetli taife, zelil ve zayıf olan taifeden bir kişiyi öldürürse diyet olarak 50 vesak verecektir. (Vesak; 60 sa’dır, sa ise 2751 gr’dır). Zelil ve zayıf taife, izzetli ve kuvvetli taraftan bir kişiyi öldürürse diyet olarak 100 vesak verecektir.”
Rasulullah (s.a.s) Medine’ye gelinceye kadar bu anlaşma üzerinde kaldılar. Rasulullah (s.a.s), Medine’ye geldik-ten sonra zayıf ve zelil olan taife, izzetli ve kuvvetli olan taifeden bir adamı öldürdü. Bu sebeble kuvvetli ve aziz olan taife, zayıf ve zelil olan taifeden öldürülen adamın diyeti olarak 100 vesak istedi. Zayıf ve zelil taife:
“Böyle bir iş olamaz. Dini, nesebi, beldesi bir olan iki taife arasında nasıl olur da diyet konusunda böyle bir farklılık olur? Nasıl olur da birisi diğerinin yarısı veya iki katı olur? Biz, daha önce sizden korktuğumuz ve bize zulmettiğiniz için, sizden öldürdüğümüz kişiye bedel olarak 100 vesak diyet veriyorduk. Fakat artık Muhammed geldi. Bu sebeble istediğinizi size veremeyiz. Aramızda eşitlik olmalıdır.” Bu tartışmadan dolayı aralarında neredeyse savaş çıkacaktı. Bunun üzerine aziz ve şerefli olan taife birbirlerine şöyle dediler:
“Vallahi Muhammed, diyetin iki katını vermez. Bu sebeble bir kişiyi Muhammed’e gizli olarak gönderin ve bu konudaki görüşünü öğrenin. Eğer diyetin iki katını size verirse onu hakem tayin etmeyi kabul edin. Eğer diyetin iki katını vermezse ondan uzak durup onu hakem tayin etmeyin.”
Bunun üzerine münafıklardan bir kaç kişiyi bu meseleyi öğrenmeleri için Rasulullah (s.a.s)’a gönderdiler. Münafıklar Rasulullah’a gelince, Allah (c.c) münafıkların ne niyele geldiklerini ona haber vererek “Maide: 41’den Maide: 47’ye kadar olan ayetleri indirdi...”
İbni Abbas (r.a) sözlerine şöyle devam etti:
“Vallahi bu ayetler bu iki taife hakkında inmiştir ve Allah (c.c)’ın ayetlerde kastettiği kimseler bu iki taifedir.” (Ahmed, Nesei, Ahmed Şakir bu hadis için sahih dedi.)
Maide: 44, 45 ve 47 ayetlerinin, zina yapan iki yahudi hakkında indiğine dair zikredilen rivayetler ile iki yahudi kabilesi arasında çıkan diyet konusundaki ihtilaf hakkında indiğine dair zikredilen rivayetler, bu konuda zikredilen en sabit ve en sahih nasslardır.
İbni Kesir bu konuda şöyle demiştir:
“Bu iki olay aynı zamanda olmuş olsa gerek ki, bunun üzerine bu ayetler inmiştir.”
Bu ayetlerin nüzul sebebiyle ilgili zikredilen başka rivayetler de vardır. Fakat bu rivayetler zayıf rivayetlerdir. Ebu Lübabe ile ilgili olarak indiği söyleyen rivayet gibi... Ebu Lübabe ile ilgili olay şöyledir:
“Müslümanlar Beni Kureyza’yı boşalttıklarında Rasulullah (s.a.s), Ebu Lubabe’yi onlara gönderdi. Yahudiler, Rasulullah (s.a.s)’ın kendilerine ne yapacağını ve haklarında ne hüküm vereceğini Ebu Lubabe’ye sorduklarında o, kesileceklerini ima ederek boğazına işaret etti ve böylece Rasulullah (s.a.s)’a ihanet etmiş oldu. Ebu Lübabe daha sonra bu yaptığından pişman oldu.(Siyeri İbni Hişam, İbni İshak)
Ayetlerin nüzul sebebiyle ilgili olarak zikredilen bu rivayetlerden anlaşılan şudur:
Bu ayetler Allah (c.c)’ın, gerek zina gerekse kısas konusundaki hükmünü değiştiren yahudiler hakkında inmiştir. İşte bu sebeble Allah (c.c) böyle yapan kimselere kafir hükmünü vermiştir. Buna göre;
1 - Hangi zaman ve mekanda olursa olsun her kim yahudilerin yaptığı gibi yaparsa o kimse de onların hükmünü alır.
2 - Halkın, Allah (c.c)’ın şeriatine muhalif olan bir hüküm üzerinde ittifak etmiş olması o hükmün doğru ve geçerli olduğunu göstermez.
Bu ayetler her ne kadar yahudiler hakkında inmişse de hükmü geneldir. Bu yüzden sadece yahudilere haslaştırmak yanlıştır. Ayetlerin hükmü genel olduğu için her kim yahudilerin yaptığı gibi yaparsa aynen onların hükmünü alır.
Yahudiler gibi yapan kimseler hakkında Allah (c.c)’ ın verdiği hükmü vermemek için bu ayetleri yahudilere haslaştıran kimseler böyle yapmakla Kur’an’a, sünnete ve sahabelerin icmasına muhalefet etmişlerdir.
Sahabelerin, bu ayetlerin kimler hakkında indiği konu-sunda ihtilaf ettikleri doğrudur. Fakat bu ayetlerin hükmünün müslümanları kapsamadığını asla söylememişlerdir. Bilakis onlar, bu ayetlerin hükmünü yahudilere haslaştıran ve müslümanları kapsamadığını söyleyen kimselere kız-mışlardır. Çünkü “lafızların umumuna bakılır, nüzul sebebine bakılmaz” kaidesi vardır.
Huzeyfe (r.a)’nin yanında Maide: 44, 45, 47 ayetleri zikredildiğinde bazı kimseler, bu ayetlerin yahudiler hakkında indiğini, müslümanları kapsamadığını söylediler. Huzeyfe (r.a) onlara şöyle cevab verdi:
“Bu ayetlerin yahudiler hakkında indiği doğrudur. (Fakat bu ayetlerin hükmünün sizi kapsamadığını zannetmeyin.) İsrail oğulları size ne güzel kardeş oldu.... Tatlı şeyler oldu mu size, acı şeyler oldu mu onlara, öyle mi? Şüphesiz siz, sizden öncekilerin yolunu adım adım takip edeceksiniz.” (Hakim Müstedrekte rivayet etti, Buhari ve Müslim’in şartlarına göre sahih dedi. Zehebi bu görüşü kabul etti. Taberi.)
İbrahim en Nehai Maide: 44, 45 ve 47 ayetlerini zikrettikten sonra şöyle dedi:
“Evet! Allah (c.c) bu ayetleri İsrail oğulları hakkında indirdi ve hükümlerinin bize uygulanmasından da razı oldu.” (Taberi Tefsiri, Ed Durul Mensur, Abderrezzak Tefsiri.)
Hasan el Basri şöyle dedi:
“Evet! Bu ayetler yahudiler hakkında nazil olmuştur. Fakat hükmü bize de farzdır.” (Taberi, Ed Durul mensur)
Alkame ve Mesruk, İbni Mes’ud (r.a)’a rüşvet hakkında sorduklarında onlara şöyle cevab verdi:
“Rüşvet haramdır.” Onlar dediler ki:
“Hükümde mi rüşvet haramdır?” İbni Mes’ud (r.a) onlara:
“Hükümde rüşvet küfürdür.” dedi ve onlara Maide: 44, 45, 47 ayetlerini okudu.” (Taberi Tefsiri)
Subki:
“Kim Allah’ın indirdikleriyle hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir.” (Maide: 44) ayeti hakkında şöyle dedi:
“Kim Allah (c.c)’ın indirdiğini bilerek terkeder ve zulmederek onunla hükmetmezse o kafirlerden olur.” (Taberi Tefsiri)
İsmail Kadi, bu ayetler hakkında şöyle dedi:
“Allah (c.c)’ın ayetinin zahiri şunu gösterir:
“Her kim yahudilerin yaptığı gibi Allah (c.c)’ın hükmüne ve İslam’a muhalif bir hüküm ortaya çıkarır ve insanlar onu uygulasınlar diye insanları o hükmü kanunlaştırmaya zorlarsa, işte bu kimseye, yahudilere verilen hüküm verilir. Bu kimse, ister bir hakim isterse bir başkası olsun farketmez...” (Fethul Bari c: 13 s: 120 Selefi’nin birinci baskısı.)
Bu ayetlerin hükmünün genel olduğu ve müslümanları da kapsadığı ayetlerin siyakından anlaşılmaktadır. Bunun aksine bir delil ne Kur’an’da, ne sünnette ve ne de selefi salihinin görüşlerinde vardır.
Ayetlerin siyakında da bu ayetlerin hükmünün genel olduğunu gösteren deliller vardır:
1 - Ayetlerde “men” (kim) kelimesi geçmektedir. Bu ise şart edatıdır ve geneli ifade eden en fasih sigadır. Buna göre her kim olursa olsun, Allah (c.c)’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte o kimse “kafir”, “zalim” ve “fasık” kimselerin ta kendisi olur.
2 - Ayetlerin siyakında Rasulullah (s.a.s)’a hitab vardır.
“Şayet sana gelirlerse ister aralarında hükmet istersen onlardan yüz çevir...” (Maide: 42)
“Onların arasında Allah’ın indirdiğiyle hükmet! Sana hak geldikten sonra onların hevalarına uyma!” (Maide: 48)
Bu ayetlerdeki hitab her ne kadar Rasulullah’a yapılmışsa da asıl hitab İslam ümmetinedir. Bu sebeble bu ayetlerin hükmü, bütün müslümanları kapsar.