Allah c.c.Affedicidir,insan oğlunun kişissel günahlarını dilediğinden affeder.Ancak Şirk ve kul hakkını affetmez.
Bu iki şey büyük günahlardan sayılır.
Zaten islamın var olması Allahı tanımak ve Toplum içersindeki huzuru sağlamaktır.Huzurun sağlanabilmesi içinde insanların hakkına özenle riayet etmektir.
ŞİRK:
Dinî anlamda şirk, Allah'a eş ve ortak koşma manasına gelir.
Şirk, aynı kökten gelen kelimelerle birlikte, Kur'an'da yüzelliyi aşkın yerde geçmektedir.
Kur'an-ı Kerim'i incelediğimiz zaman, şirke düşen insanların nefislerine tabi olarak tevhide karşı çıkmalarının neticesinde bu duruma düştüklerini görüyoruz. Bütün müşrik toplumlarda, genellikle ahlaksızlık, nefis duyguları, zulüm, hırs, azgınlık, taşkınlık ve menfaatperestlik hakimdir. Şirkin temeli, insanların Allah'a tam manasıyle inanmamaları, O'nun emir ve yasaklarına gerektiği gibi uymamaları ve ondan sonra yukarıda arzedilen süfli bir duruma düşmelerine dayanır. Bu husus birçok âyette dile getirilmiştir (el-A'raf, 7/80, 81, 85, 86; Yusuf, 12/23, 25, 28, 29, 30, 31, 35; el-Hicr, 15/3 vb).
Kur'an âyetlerinden başka, çeşitli hadislerde ve ilmî eserlerde de şirk konusuna geniş yer verilmiştir. Allah'ın birliğine ortak kabul etmek şirk olduğu gibi, kudret ve tasarrufunda O'na ortak kabul etmek de şirktir. Şirk'in diğer bir çeşidi de, yalnız Allah'tan beklenmesi gereken sonuçları, Allah'tan başka güç ve kişilerden beklemektir.
Yüce Allah Kur'an'da: "Muhakkak ki şirk büyük bir zulümdür" (Lokman, 31/13) diye geçer.
Şirk bütün mahlukatın hukukuna tecavuzdür.
"Allah, kendisine ortak koşulmasını elbette bağışlamaz. O'ndan başka günahları dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa, büsbütün sapıtmıştır" (en-Nisa, 4/116).
Şirkin zıddı Tevhiddir. Kur'an da Tâğut
KUL HAKKI:
Kul hakkı, insanın can, mal ve namus gibi dokunulmazlıklarına yönelik tecavüz ve haksızlıkların ortaya çıkardığı hak. İnsana yönelik tecavüz ve haksızlıklar haram ya da mekruh eylemler içinde yeralır. Bu nedenle günah, dolayısıyla ceza konusudur. Kul hakkından doğan günahların ve cezaların Allah ya da devlet tarafından bağışlanması sözkonusu değildir. Kul hakkı, ancak hak sahibi kulun bağışlaması ile ortadan kalkabilir.
Müfessirler, "Ey kavmimiz dediler, Allah'ın davetçisine uyun ve O'na inanın ki (Allah) günahlarınızdan bir kısmını bağışlasın ve sizi acı bir azabdan korusun" (el-Ahkaf, 46/31) âyetini yorumlarken bağışlanacak günahların Allah hakkını ilgilendirenler olduğu, kul hakkından doğan günahların ise Allah tarafından bağışlanmayacağı sonucuna ulaşırlar. Hz. Peygamber (s.a.s)'den gelen rivayetler de bunu doğrulayacak niteliktedir.
Müslüman Allah'a teslim olmuş kişidir. Allah'ın bir adı da el-Hakk'tır. Hak, ayrıca gerçekliği, doğruluğu ve adaleti, başka bir deyişle her şeyi yerli yerine koymayı, her şeyi yerli yerinde yapmayı da belirtir. Bunun karşısında temelsizlik ve zulüm vardır. Hakk'a teslim olan kişi O'nun gösterdiği biçimde doğruluk ve adalete yönelir, batılın ve zulmün karşısında yeralır. Bu nedenle müslüman Hz. Peygamber (s.a.s)'in yaptığı gibi "diğer müslümanlara eliyle ve diliyle zarar vermeyen" (Buhari, İman, 4,5) eş deyişle hiç kimseye hiç bir şekilde haksızlık etmeyen kişi olarak da tanımlanabilir.
Kul hakkı, İslâm ceza hukukunda cezaların sınıflandırılmasında, karara bağlanmasında ve uygulanmasında temel belirleyicilerden biridir. Buna göre cezalar hak sahibine göre yalnız Allah hakkı olarak, yalnız kul hakkı olarak iki temel sınıfa ayrılır. Bununla birlikte Allah hakkı ile kul hakkının içiçe girdiği haklar ve bunların gerektirdiği cezalar da vardır. Bunlar da Allah hakkı galip olanlar ve kul hakkı galip olanlar biçiminde yine ikiye ayrılır. Tağut'a Tapılmaz