TEK DİLLİ DEVLETLER KÜFÜRMÜŞ 'Tek dil demek küfürdür'

BU SAÇMALIĞA İNANMADIM

Ali Hoca.! Dini gerekçelerle hapse girmediği halde,PKK olayından ceza aldığı halde dini konu'dan dolayı hapis yattığını iddia etmektedir. Halbuki dini gerekçe değildir.Dinle alakası yoktur.Devlet ile Hükümet Kavramları ayrı şeylerdir.

Peygamberimizin Medine de kurduğu devlet sistemine bakıyoruz.Tek dilli arap devletiydi,günümüze kadar geldi,ancak devlet içinde arap olmayan,süheyli rumi,salmani farisi,Bilali habeşi gibilerde vardı.onlar dışlanmıyordu.Peki tek dilli devlet küfür devleti olurmu?.O zaman Peygamberimiz hangi katagoride?.Bu melle Alinin saçmalığı geçerlimi?.Dini kullanarak,PKK'ya hizmet etmeleri çok ysnlıştır.

Muş'ta su Nimet'tir

F. Koçali ve V. Sarısözen'in izlenimleri http://www.gunlukgazetesi.com/haber.asp?haberid=70919

Günde iki saat su. İnanılır gibi değil ama sağı solu su, dağları kar olan Muş'ta su, günde sadece iki saat akıyor. İşte Muşlunun da en çok bu ağrına gidiyor. Oysa Başbakan Erdoğan, geçen seçimlerde Muş'a gelmiş ve kefil olmuş: Su sorununu çözeceğiz demiş. Başbakan kefil olmuş ama yok çözülmemiş. Bu kadar da değil. Kanalizasyon, 80 bin nüfuslu Muş'ta ancak 20 bin kişiye yetebilecek düzeyde. Ve kanalizasyon hiçbir arıtma olmadan Muş'a can veren Karasu ve Murat'a akıyor.

Bu kadarı bile AKP'nin 'DTP'ye oy vermeyin, devletten yardım alamaz, Muş'a hizmet veremez' sözlerini çürütüyor. Çünkü Muş'ta Belediye Başkanı AKP'li Necmettin Dede. AKP; eski DYP'li emniyetçiyi, adı Susurluk ve Ergenekon'la anılmasına, bunca başarısızlığına rağmen yine onu aday göstermiş. Dolayısıyla AKP'nin Muş'ta özel bir propagandası yok, doğrusu söyleyecek sözü de yok. Sosyal Yardımlaşma Vakfı yardımları ve valiliğin faaliyetleri AKP'nin seçim faaliyeti olmuş. Bir de DTP'ye yönelik faaliyetleri var. Kendilerini anlatmak yerine, yalan propagandayla seçmenin DTP'ye oy vermemesi için uğraşıyorlar.

Muş'ta Saadet Partisi'nin çalışmaları da fark ediliyor. SP adayı Tahsin Demirel Muş'ta tanınan bir sima.

DTP'nin Muş Belediye Başkan Adayı Nimet Sezgin ise, söyledikleriyle güven veriyor. Bir de tabii, bu bölgede artık hemen herkesin gördüğü, bildiği, DTP'li belediyelerin, özellikle de Diyarbakır'ın başarısı Nimet Sezgin'in en büyük referansı. Seçmen, Nimet Sezgin'in su sorununu çözeceğinden emin. Bu avantajların yanı sıra, DTP'liler bugüne kadar yeterince ilişki kuramadıkları çevrelerle, ailelerle ilişki kurabilmiş. Kısacası, tıpkı Bitlis'te olduğu gibi Muş'ta da en yaygın cümle şu: Bugün seçim olsa DTP kazanır.

Muş'un belli başlı aileleri bugüne kadar genellikle adaylıklara göre belli partilerin etrafında toparlanmışlar. Aileler 'aşiret' olarak değil, 'aile' olarak tanımlanmayı tercih ediyorlar. Zafer Çağlayan Muş'a geldiğinde aşiretleri AKP etrafında birleşmeye çağırdı. DTP Adayı Nimet Sezgin'in çağrısı ise şu: 'Biz bütün Muşluları, Muş'un geleceğinde birleşmeye çağırıyoruz.' Sezgin, 'Herhangi bir ailenin adayı değilim. Bütün ailelerden yoğun bir ilgi görüyorum' diyor.

Bu yoğun ilginin arkasındaki en önemli etken, Muş'un en önemli yarası, su. Suyla ilgili, pek çok hikaye anlatılıyor, bir espri yapılıyor ama en çok da öfke duyuluyor. Muşlu, tıpkı Diyarbakır gibi Muş'un da su sorununun çözülmesini istiyor. Bunun için de Nimet Sezgin'e güveniyor. Durumu iyice anlatabilmek için, yaşlı bir Muşlu kadının sözünü başlığa uygun gördük: Muş'ta su, Nimet'tir.

Bakan'ı akrabaları bile karşılamadı

Başbakan'ın bile verdiği sözü tutmaması nedeniyle Muşlular artık verilen sözlere inanmıyor. Nitekim Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan'ın 'Kalkınma hamlesi Muş'tan başlatılacak' sözleri hiç yankı bulmadı. Çağlayan'la aynı günlerde Muş'taydık. Şehre geldiğini hissetmedik bile. Muşlu olan Bakan'a özel bir karşılama töreni örgütlenmesine rağmen ancak 150 kişi karşılamış. 'Akrabaları bile gitmemiş' deniyor. Muş'taki 'yandaş medya' Bakan'ın karşılama töreninden söz etmiyor bile ama onun kahvaltılı basın toplantısında söylediği, daha doğrusu söylemediği sözleri manşetten 'Çağlayan Muş'ta önemli açıklamalarda bulundu' sözleriyle verdi.

DTP ADAYI NİMET SEZGİN:

Ayrımcılık yapmadan hizmet yapacağız

Öğretmen olan ve Eğitim Sen Muş Şubesi Başkanlığı yapan Nimet Sezgin, Muş'a hizmet için görevinden istifa etmiş. Muş'un en geri kalmış 5 ilden biri olduğunu söylüyor. Tarım ve hayvancılık potansiyeline rağmen, her ikisinin de geriletilmiş olmasına dikkat çekiyor. '80 yıldır bize ne verdiler? Halkımızı aç, yoksul bıraktılar. Bugün Türkiye'nin en geri kalmış, en fakir iliysek, bizi yönetenlerin bunda çok büyük günahı vardır?' diyor.

Nimet Sezgin için iki nokta çok önemli. Ayrımcılık yapmamak, hizmet yapmak. 'Çünkü' diyor Nimet Sezgin: 'Bizim için insan esastır.' İnsanı esas aldıkları için de yurttaşların kimliklerine, görüşlerine bakmadan hizmet edeceklerini söylüyor ve ekliyor: 'Hemşerilerimizi ayırmaya çalışanlara, insanlarımızı ötekileştirenlere çok ciddi tepki göstereceğiz. Hiç kimsenin, diğerinden bir üstünlüğü olmayacak. Bize oy verenle vermeyen eşit olacak. Hemşerilerimin hiçbir şeyi unutmayacağını biliyorum. Söylediklerimizle, yaptıklarımızla halkımızın yanında olacağız. Kimse bizim dönemimizde, kendini dışlanmış hissetmeyecek. Herkese eşitlik temelinde yaklaşacak; herkesi kucaklayacağız. DTP ayrımcı değil, birleştirici olacak; tüketen değil, üreten olacak; konuşan değil, iş yapan olacak. Koltuk insanı değil, halkın insanı olacak. Hemşerilerim DTP Belediyesi'nin farkını görecek.'

Sezgin'e halkın su sorununun çözülmesi beklentisini aktarıyoruz: 'Elbette önceliğimiz, su ve kanalizasyon olacak. Belediyelerimizin bu konudaki deneyimleri çok önemli. Bakın İstanbul'da, Ankara'da, Muş'ta yani AKP'nin iktidarda olduğu yerlerde su sorunu var ama Diyarbakır'da yok. Ankara su konusunda otuz gün sonrasının hesabını yapamıyor, Diyarbakır'da ise 30 yılın hesabı çoktan yapılmış. Muşlu hemşehrilerim merak etmesin, 30 Mart'la birlikte halk iktidara gelecek ve halk için çalışacak.'

DTP ilçe ve beldelerde de iddialı

DTP Muş'un ilçelerinde ve beldelerinde de iddialı bir çalışma sürdürüyor. Varto, Malazgirt, Bulanık banko gözüküyor. Korkut'ta da sürpriz yapabileceği söyleniyor. 20 beldenin en az yarısını DTP'nin kazanacağı kesin diyorlar. Muş'un merkezinde genel siyaset pek tartışılmıyor. Ama ilden ilçelere, ilçelerden beldelere, beldelerden köylere gittikçe siyasetin dozu artıyormuş.

Bütün ilçe ve beldeleri gezmemiz mümkün olmadı ama Muş'un tek kadın adayı DTP Varto Belediye Başkan Adayı Gülşen Değer'in çalışmalarını izlemek üzere Varto'ya gittik. Varto'da DTP'li eski Belediye Başkanı Demir Çelik çok seviliyor. Demir Çelik'in çalışma arkadaşı olan Gülşen Değer, aynı zamanda hem belediyecilik bilgisi açısından hem de kadın olması nedeniyle çok ilgi görüyor.

Biz Varto'da ilçe binasındayken herkes ilgiyle Roj TV'yi izlemeye başladı. Yurtdışında yaşayan Kürtlerin katıldığı bir programdı bu. Vartolular da konuştu ve hepsi DTP'ye desteğini açıkladı. Varto'daki AKP adayının köylüleri de, adaya adaylıktan çekilme çağrısında bulundu.

Yurtdışında yaşayan çok sayıda Vartolu, Gülşen Değer'e desteğini açıklamış zaten. Değer, belediye başkanı seçildikten sonra, geçmiş dönemde yaptıkları hizmetlere yenilerini ekleyeceğini ve kadınlarla birlikte kadınlara özel projelere de imza atacaklarını söylüyor.

'Susurlukçu ve susuzlukçu' bir aday

AKP'nin batıda hükümet, doğuda devlet oluşunun en iyi kanıtlarından birisi de, AKP'nin Muş Belediye Başkan Adayı Necmettin Dede. Muşlular Dede'den bıkmış, usanmış. Anlatıyorlar: 'Ağar Susurluk/Ergenekon Terör Örgütü davasından yargılanıyor, ama burada Ağar'ın en yakın adamı Necmettin Dede, bir kere daha AKP adına Belediye Başkanlığı koltuğuna oturmaya çalışıyor.'

Necmettin Dede eski DYP'li. Ağar'ın yakını. Hakkında Ergenekon yanlısı olduğuna dair halk arasında yaygın bir söylenti olduğunu saptıyoruz. Bazı AKP'liler, 'Biz bu seçimi, Necmettin Dede yüzünden kaybedeceğiz' diyorlar. Nedenini yaşlı bir Muşluya sorduğumuzda yüzünde şakacı bir ifade beliriyor: 'Bu Dede, hem Susurlukçu, hem de susuzlukçu...' Yana yakıla şikayet ediyor. 'Dede yüzünden iş yapamaz olduk' diyor. Muslukçuymuş. Anlatıyor: 'Muş'ta sular günde iki saat akıyor. Vatandaş musluklarını yalnız bu iki saatte kullanıyor. Su olmayınca musluk da yıpranmıyor. Öyle olunca musluk tamirine de ihtiyaç kalmıyor...' Muşlular da bütün Kürtler gibi her türlü zorluğu alaya almayı başarabiliyor.

AKP Adayı Necmettin Dede'nin karnesi

Sokakta kime sorsanız Necmettin Dede'den şikayetçi. AKP'ye oy vereceğini söyleyenler bile durumdan memnun değil.

Kendisi inançlıymış gibi yapıyor, duyduk, Marmaris'te içkili yer işletiyormuş. Sadece içmiyor, satıyor da.

Kendisinin başka şehirlerde işyerleri var. Muş'a çivi çakmadı. Ailesini bile getirmedi Muş'a.

Burada 84 müteahhidi mahkemeye verdi. Buradaki inşaata çok zarar verdi.

O kendi vatandaşından korkuyor. Kapısının önünde polis var.

Muş ondan bir hayır görmedi.

Ben Dede'ye değil, Erdoğan'a oy vereceğim. Bir kere vatandaşa kaba saba konuşuyor. Belediyede işim olsa bile onun yüzünden gitmiyorum.

Başgardiyan, tutuklular ve Baro Başkanı

DTP seçim bürosundayız. Aydın Yalçın'la tanışıyoruz. 'Emek hareketindenim' diyor. Yargı Sen'liymiş. Günlük Gazetesi'nden söz edince seviniyor.

'Ben Yüksel'i tanıyorum, diyor, Muş Cezaevi'nde kalmıştı...'

'Sen de mi tutukluydun?'

'Hayır, ben cezaevinde gardiyandım. Yükseller, Barış Grubu olarak dağdan indikten sonra tutuklanıp, Muş E Tipi'ne kondular.'

Gözleri dalıyor: 'Onlardan İsmet Baycan ne yazık ki kalpten vefat etti. Şehit sayılır. Neyse ki Yüksel'i sağ salim tahliye ettik...'

Ağzımız bir karış açık kalıyor. Biz şaşkınlıktan Aydın Yalçın'a bakarken, yan tarafta oturan bir genç kadını da işaret ediyor:

'Rojda Kaya'nın da gardiyanıydım.'

Rojda iki kez tutuklanmış, Muş E Tipi Cezaevi'nde kalmış. Dört ayını gazetede Veysi Sarısözen'le aynı 'ortak köşeyi' paylaşan Yüksel Genç'le geçirmiş. Cezaevinin gardiyanı Aydın Yalçın'la şimdi yan yana.

Biz 'vay canına' filan diyemeden Naif Erol da konuşuyor: 'Benim de gardiyanımdı Aydın Yalçın!'

Şaşkınlık, artık gülüşmelere dönüşüyor. Biz gülerken, bir DTP İl Yöneticisi, 'Bu da eski Baro Başkanı ve arkadaşların avukatı' diyerek bizi Sait Sever'le tanıştırıyor. Sait Sever, 2004 yerel seçimlerinde DTP'den Muş Belediye Başkan Adayı olarak seçimlere katılmış.

Böylece takım tamamlanıyor: Tutuklular, gardiyan, avukat... Ve biz. Yani onların yaşadıklarını haberleştiren gazetenin yazarları...

Bunun üzerine hep birlikte bir 'Cezaevi hatırası' resmi çektiriyoruz. Resim işi bitince Aydın Yalçın bize bir seçim broşürü veriyor. Ne görelim? Meğer eski gardiyan Aydın Yalçın İl Genel Meclis üyeliğine DTP'den aday olmuş. Kampanyasını da aralarında eski tutukluların da bulunduğu arkadaşları yürütüyor.

DTP Muş'ta gerçekten de tam bir çoğulcu parti. 'Tutuklu' ile 'gardiyan'ın aynı partide omuz omuza vermesi Kürt toplumundaki birliğin simgesi haline dönüşüyor. Kürdü Kürde zulüm ettirme dönemi kapanıyor.

'Tek dil demek küfürdür'

AKP'nin Ankaralı, İstanbullu, Konyalı, Kasımpaşalı yöneticileri, Fırat'ın batısında Müslümanlık iddiasında kendilerini 'rakipsiz' saymaya alışmışlar. Ama işler Fırat'ın doğusunda öyle değil. Bölge'de yaptığımız gezi boyunca DTP seçim bürolarında onlarca din alimiyle, meleyle, imamla karşılaşıyoruz.

Muş'ta da Mele Ali Yıldız'la tanıştık. Tanışır tanışmaz da sorduk: 'Batıda Hanefilerde böyle Ali ismine rastlanmaz. Senin adın neden Ali?'

Mele Ali Yıldız, Şafi mezhebinden Müslümanların Hz. Ali'ye izafeten yaygın bir şekilde Ali ismini aldıklarını anlatıyor bize. Sonra şöyle diyor: 'Hz. Ali'nin şehit edilmesinden sonra, Araplar İslamı hukuklaştırdılar. Hz. Muhammed'in zamanındaki Müslümanlığı kaldırdılar.'

Biz, bir gün önce medyada yayınlanan Abdullah Öcalan'ın 'İslam iktidarlaştırıldı' sözünü hatırlatıyoruz. Onaylıyor. Öyle olmuştur diyor. 'Araplar İslamı krallaştırdı, Osmanlı sultanlaştırdı, Kürtler de ağalıktı, şeyhlikti Müslümanlığı ortadan kaldırdı. Hz. Muhammed (SAV) sonrasının has Müslümanlığı iki şahsiyet tarafından yaşatıldı, birisi Selahaddin-i Eyyubi, diğeri ise Abdurrahman İbni Avf...'

Ve Mele Ali Yıldız, Tayyip Erdoğan'a sert eleştirilerde bulunuyor: 'Erdoğan 'ılımlı Müslümanım' diyor. Müslümanlığın 'ılımlısı' olmaz, 'ılımlı Müslümanım' diyen Müslüman değildir.' Bu tezini de Maide Suresi'nin 23. Ayeti'ne dayandırıyor.

Mele Ali Yıldız, bu İslami düşünceleri yüzünden ağır baskılara uğramış. İşkencelerden geçirilmiş. Hapis yatmış. 'Hayvanların, atların bile kimliği var günümüzde. Ama Kürtlerin kimliği yok. Allahtan utansınlar' diyor. O da 'tek dil' demenin küfür olduğunu bildiriyor. Kur'an üzerine menfaat karşılığı yemin ettirenlerin Müslüman olmadığını, zalim olduğunu belirtiyor. Zalimin zoruyla edilen yeminin yemin olmadığını anlatıyor.

-------------------------

TÜRKİYEYİ Mİ SAVUNALIM.

YOKSA BU CAHİLE MELLE DEYİP,PARÇALANIP,KÜRDİSTAN MI KURALIM.

ASLI NEDİR,KİMDİR BİLİRMİSİNİZ?.

https://youtu.be/AsDpO2AI-lQ?t=417

https://youtu.be/AsDpO2AI-lQ

https://www.youtube.com/watch?v=AsDpO2AI-lQ

https://www.youtube.com/results?search_query=MU%C5%9ELU+MELLE+AL%C4%B0+YILDIZ

Mele Ali Yıldız'a uzun ömürler dileyip, yanından ayrılıyoruz.

http://www.gunlukgazetesi.com/haber.asp?haberid=70919