Süryaniler Türkiye`ye ne getiriyorlar:
Almanya bin kadar Süryani`yi yurt dışı etti. Bu ne anlama geliyor? Kim bu Süryaniler? Neden Türkiye`ye geliyor (ya da gönderiliyorlar) Haber 7 konuyu uzmanına sordu.
Yazı boyutunu büyütmek için Yaşar İliksiz`in röportajı Önceki gün her ne hikmetse bu tür haberlerde rakiplerini hep atlatmayı başaran CNN Türk televizyonuna düşen, daha sonra da diğer haber kanalları ve ajanslara yansıyan ilginç bir haber vardı: Türkiye`den çeşitli nedenlerle Almanya`ya iltica eden 10 bin Süryani için Almanya`dan sınırdışı kararı çıktı. Açıklama Mardin`deki Zaferan Metropoliti Sabiha Özmen`den gelmişti. İşin ilginci bu ay başında piyasaya çıkan 2023 Dergisi`nin kapak konusu; Sözde Ermeni Soykırım`ından sonra geleceğimize döşenen yeni mayınlar: Pontus ve Süryani Soykırım yalanları idi. Prof. Dr. Mehmet Çelik imzalı makale ise; Sözde Süryani Soykırımının Ayak Sesleri, başlığını taşıyordu. Nereden çıktı bu Süryani soykırımı başlıklı yazıyı `Ermeni Soykırımı iddiaları nereden çıktı ise bu da oradan çıktı` diye özetlersek pek abartmış olamayız ama bilimsel bir çalışma ve dökülen tere de ayıp etmiş oluruz. Bu nedenle bu önemli makalenin hamasi kısımları bir yana iyi tetkik edilmesinde yarar var. Aynı dergide, Ali Rıza Bayzan imzalı `Soykırım Teslisi` başlığıyla geniş bir dosya yayınlanıyor ve Ermeniler`den Sonra Rum/Pontus ve Süryani/Nasturi Soykırım Söylemleri sorgulanıyordu. Peki bu iki haber arasında bir bağlantı var mıydı? Ali Rıza Bayzan ile önümüzdeki günlerde son kitabı Türkiye`de Amerikan Misyonerleri(Bir Millet Uyanıyor 10) üzerine söyleşmeyi planlanıyordum. Ama daha önce kendisini uzmanlık alanına giren bu konuyla ilgili rahatsız etmeyi tercih ettim. Yaptığımız söyleşi, Türkiye`yi önümüzdeki günlerde neyin beklediği konusunda sanırım yeterince aydınlatıcı oldu. Olmadıysa da kusurlar bize aittir.. > Sayın Bayzan, Süryani Soykırımı http://www.tumgazeteler.com/?a=2785019 yapıldığı iddia edileceği istihbaratının hemen akabinde Almanya`nın böyle bir karar alması garip değil mi? Bu sizin `komplo teorinizi` havada mı bırakıyor, yoksa edindiğiniz istihbaratların doğruluğunu mu teyit ediyor? > Almanya`da yaşayan Süryanilerin sınır dışı edilmek istemesi, Avrupa Birliği`nin artık bu konuya ısıtmaya niyetli olduğunu göstermektedir. Avrupa Birliği`nin bu bağlamda temel amacının Lozan Barış Antlaşması`nı tartışmaya açmak olduğu söylenebilir. Lozan Barış Antlaşması`nın uluslararası tartışmaya açılması Türkiye`nin kuruluş senedinin sorgulanması demektir. > Türkiye Cumhuriyeti`nin buna seyirci kalacağı iddia edilemez tabi ama bir uzman olarak size göre, bu konuda ne yapılmalı? > Türkiye, gecikmeden proaktif bir biçimde Süryani/Nasturi Meselesi`ni ele almak zorundadır. Öncelikle, Türkiye öncelikle politik oluşumlar ile insani durumlar arasında ayrım yapma konusunda hassas olmalıdır. Bunun için Türk vatandaşı olan Süryanilerin yaşadığı sorunları çözmek için Türkiye, ABD ve AB`den önce harekete geçmelidir. Örneğin Süryanilerin göç ettiği köylerine dönmeleri konusunda devlet gereken kolaylığı sağlamalıdır. Akabinde, Türkiye, Süryanileri dinsel bir toplum olarak düşünen Arami tezini savunan oluşumlar ile Bağımsız Asuri Devleti tezini savunan siyasal oluşumları birbirinden dikkatle ayırt etmelidir. Aksi halde her iki kanadın soykırım söylemi etrafında birleşip Türkiye`nin karşısına uluslar arası bir sorun çıkarma olasılığı söz konusu olabilir. > Peki Türkiye`ye gelirlerse bu Süryani grupta yer alanlar hangi devletin vatandaşı olarak muamele görecekler? Hukuken durum nedir? Bu konuda bir tahmininiz var mı? > O konu hakkında bilgim yok tabi. Bunu doğrudan Alman makamlarına sormak gerekiyor. Ama en azından bir bölümü büyük bölümü Türk vatandaşıdır. Bir kısmı Kuzey Iraklı olabilir tabi.. > Önemli bir ayrıntı da bana göre bu insanların içinde bulunduğu konum ve psikoloji. Bu insanların ruh yapısını da göz önüne alarak sormak istiyorum, onlar büyük bir oyunun kurbanları mı, yoksa aktörleri mi? > Elbette çoğunluk için kader mahkumu denilebilir; ama siyasal oluşumlar ve dinsel önderlerin bir kısmı kesinlikle aktör > Türk halkı bu insanları nasıl karşılamalı? > Eğriyi doğruyu birbirinden ayırt etmek ve buna göre davranmak gerek > Oldukça örtülü bir yanıt verdiniz. Ben şu mesajı verdiğinizi çıkarabilir miyim: `Misyonelere kızıp Rum vatandaşlarımızın emdiği sütü burnundan getiren gösteri ve protestolarda olduğu gibi, bir kaç şüpheli isme kızıp bu insanlara aynı aşırı tepki gösterilmemeli` mi diyorsunuz? > Doğru bir çıkarım yaptınız. Bu aşırı tepki durumunda, ayrılıkçıları haklı çıkarmış oluruz Zaten aslında ayrılıkçıların isteği de bu tarz eylemlerin artması ve protestolara hedef olan kesimlerin de bu tepkilerle daha kolay kullanılabilir kıvama getirilmesi. Yani tıpkı, Misyonerlik sorunda olduğu gibi, eğriyi doğruyu ayırmak, sapla samanı karıytırmamak gerekir. > Sayın Bayzan, Süryaniler`in kimler olduğu konusuna açmakta yarar var diye düşünüyorum. Bizim `Süryanilerimiz` olduğunu hemen herkes bilir ama onları tam olarak nasıl tarif edilebileceğini bilen insan sayısı sanırım fazla değildir. > Yüzyıllardır Türklerle birlikte yaşıyor olmalarına rağmen Süryanilerin Türk kamuoyunda yeterince tanındığı söylenemez. İşin ilginç yanı Süryaniler de kendilerini tanımlama konusunda oldukça sıkıntılıdır. Bir kere Süryaniler bilinen tarih içerisinde Hıristiyanlığın kadim bir mezhebi olarak ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte politik, dinsel, sosyal vs pek çok nedenle birbirinden bağımsız davranan sekiz ayrı parçaya ayrılmışlardır. Süryanilerin kökeni ve nerden geldiklerine dair bilinen iki temel görüş vardır. • Klasik görüş: Bu görüş, Süryanilerin Aramiler`den geldiğini savunan tezdir. Bu tezin dayanağı Süryani halkının Hz İsa`nın dili olan Aramca konuştuğu ve bundan dolayı da kökeninin Aramiler olduğunu iddia etmektedir. Bu görüşe göre Süryaniler Sami ırkından gelmektedir. Bu görüşü savunanlar daha çok inanca dayalı bir toplum modeli içinde yaşamayı arzu etmektedir. • Süryanilerin kökenine dair ikinci görüş ise Süryanilerin Asurlular`dan geldiğini savunan tezdir. Bu görüşe göre Süryaniler, eski Mezopotamya`da imparatorluklar kurmuş olan Asurlular`ın torunlarıdır. Bu görüşü savunanlar, Süryanilerin öncelikle siyasal bir toplum olmasını arzu etmektedir. > Peki son zamanlarda tezgaha sunulduğunu iddia ettiğiniz Süryani Soykırım tezlerinin arkasında da bunlar mı var? > Süryaniler arasında da gözlemlenen Soykırım Söylemi`nde başı çeken kanadın bunlar olduğu söylenebilir. (Bu konuda bkz., Ali Rıza Bayzan, Misyonerin Soykırım Oyunu, İst.-2006, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, aynı yazar, Soykırım Teslisi, 2023 Dergisi, Ağustos 2006) > Yazılarınızdan anladığım kadarıyla bu söylem, ABD ve Avrupa Birliği`nin Süryani Projesi`nin bir parçası... > Özellikle I. Dünya Savaşı zamanlarında Avrupa devletleri ve Rusya Süryanileri`küçük ama önemli bir müttefik olarak` görmüşlerdir. Bu çerçevede başta İngiltere ve Rusya olmak üzere Süryanileri Osmanlı`ya karşı ayaklandırmışlardır. Yedi düvele karşı savaşan Osmanlı içte Ermeni, Rum/Pontus ayaklanmalarının yanı sıra Süryani ayaklanmaları ile de uğraşmıştır. Süryani Patriği`nin İtirafı: İngilizler bizi isyana yöneltti I. Dünya Savaşı esnasında Süryanilerin/Nasturilerin Ermeniler gibi dönemin küresel güçleriyle işbirliği yaparak Osmanlı`ya karşı isyan ettiklerini bizzat Süryani Patriği Afrem Barsauwm yazmaktadır. Patrik Afrem Barsauwm, Süryanilere Asuri adının verilmesinin de bir İngiliz oyunu olduğunu vurgulamaktadır: Patrik Afrem Barsauwm halkımızın kimliği konusunda geniş bir araştırma yaptı ve araştırmasının neticesini `Süryani Halkının Adı` adlı kitabında yayınladı. Sonuç şuydu: `Asuri` adı, İngiliz Protestanlarının M.S. 1900 yılından kalma bir buluşudur. Kötü niyetli politik sebeplerle Musul bölgesindeki Nasturilere M.S. 1919–1920 yıllarında bu isim verilmişti. İngiliz politikacılarının gayeleri, Irak`taki politik planlarını gerçekleştirmek için kendilerine `Asuri` diyen Nasturi gençliğinden bir milis kuvveti oluşturmaktı. Bu plan 1933 yılında başarısızlıkla sonuçlandı. Nasturi mafiryani ve bütün taraftarları memleketten sürgün edildiler. Netice olarak, bütün yakın doğu milletleri, bunlara dönüş müsaadesi vermediler. Netice olarak, Süryanilerin, bu yabancı ismi kendilerine kullanmaya hiçbir surette ilgileri yoktur. Bu isim (Asuri), onlara ırklarını ve yeryüzündeki varlıklarının emsalsiz ve biricik temeli olan dini düzenlerini kaybettirecektir. Anlayışlı hiçbir insan, ırkının, toplumunun ve iki bin sene dayanan kilisesinin ismini kendi isteğiyle değiştirmeğe razı olmaz.` Bizzat Süryani Patriğinin verdiği bu bilgilerinin anlamı açıktır, Süryaniler/Nasturiler`İngiliz oyununa gelerek vatana ihanet etmiştir.` Bu konuda Yonca Anzerlioğlu`nun Nasturiler adlı kitabını öneririm. > Fakat Lozan Barış Antlaşması`nda Süryaniler azınlıklar arasında yer almıyor. O zaman bu oyunlar pek etkili olmamış anlaşılan... > Lozan Barış Antlaşması döneminde Süryaniler azınlık sayılmak istemediklerini bildirmişler ve diğer Hıristiyanlar azınlık kabul edilmesine rağmen Süryaniler azınlık kategorisine görmemiştir. Süryani Meselesi böylece sona ermiş görünürken son çeyrek yüzyılda yoğunlaşan bir program ile Süryaniler Türkiye`ye yabancılaştırılamaya çalışılmaktadır. Bunun ilk aşaması Süryanilerin protestanlaştırılması idi. Ancak bu proje özellikle geleneksel mekanlarında oturan Süryanilerin direnci ile karşılaştı. Bunun üzerine PKK`nın Süryaniler`e terör uygulaması teşvik edildi. Kürtlerin yanı sıra Süryani, Ermeni ve Rumların da himaye ettiğini söyleyen Abdullah Öcalan`ın Almanya ve Amerika`dan uygun mesajlar almadan böyle bir yol izleyeceği düşünülemez. Nihayet PKK`dan çekinen Süryaniler büyükşehirlere, başta Almanya, Fransa ve İsveç olmak üzere Avrupa ülkelerine ve Amerika`ya göç etmeye başladılar. Göç sonrasında özellikle altın piyasasında çok başarılı olan Süryaniler olağanüstü zenginlik kazandılar. Örneğin New York altın piyasasına egemen olan ABD`deki Süryaniler tarihi Ninova Sarayı`nın bir örneğini Chicago`da inşa etmişlerdir. Kentleşen Süryanilerin Batılılaştırılıp Protestanlaştırılması kolay olacaktı. Nitekim öyle de oldu. Türkiye`deki Protestan harekette kimi Süryaniler koçbaşı olarak kullanılmaya başlandı. > Peki bu grupların başka güçlerle dirsek teması var mı? Batı eksenli Süryani hareketler, PKK çevreleri ile flört halindedir. Nitekim Batı kontrolündeki kimi Süryaniler, artık işi terör boyutuna taşıma aşamasına getirmiş görünmektedir. `Irak, İran, ve Suriye`nin yanı sıra Türkiye`nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi`nde yaşayan Asuri ve Süryaniler, PKK desteğinde Avrupa`da yasadışı `Beth Nahrin` (Mezopotamya Özgürlük Partisi) adlı örgüt kurdu. > Yani, PKK`dan Sonra Sıra Beth Nahrin`de mi diyorsunuz? > Asuri ve Süryani halkına karşı Türk, Arap ve Farslar tarafından yapılan sözde katliamlarda Kürtlerin de kullanıldığını öne süren örgüt, kültürel haklar yanında toprak talebi için mücadele kararı aldı. PKK kamplarında eğitilen 200 kadar Asuri ve Süryani genç, silahlı mücadele için hazırlığa başladı. Örgütten kaçarak Kuzey Irak`ta Türk askerlerine teslim olan Süryani asıllı Metin Kesenci, Diyarbakır DGM Savcılığı`na örgütle ilgili bilgi verdi.` 23-Ekim 2001 tarihli Özgür Politika Gazetesi`nde yer alan ayrıntılar da ilgi çekici: `Geçen yılın Haziran ayında ilk kongresi yapan MÖP, `Bethnahrin Yurtsever Devrimci Örgütü` olan adını değiştirerek partileşmişti.` Bu tür örgütlenmelerin MGK`nın dikkatini çektiğini de belirtmeliyiz. CNN Türk`ün haberine göre `Bethnahrin Yurtsever Devrimci Örgütü`nün faaliyetleri Milli Siyaset Belgesi`nde yer almaktadır: `Milli Siyaset Belgesi`nde, Türkiye`deki varlıkları Avrupa Birliği tarafından da gündeme getirilen Süryaniler konusunda da ifadeler var. Belgede, ağırlıklı olarak Mardin ve Şırnak bölgesinde oturan Süryanilerin bir kısmının ABD ve Avrupa`ya göç ettiğine dikkat çekiliyor, bu ülkelerdeki örgütlenmeleri anlatılıyor. Belgede, İsveç`te kurulan `Asuristan Kurtuluş Partisi` ve Kuzey Irak`taki `Beth-Nahrin Yurtsever Devrimci Örgütü` yeni adıyla `Mezopotamya Özgürlük Partisi`nin Türk topraklarında bağımsız bir devleti amaçladıkları belirtiliyor.` (Kemal Yurteri/CNN TÜRK/Ankara, 2 Aralık, 2004) Beth–Nahrinli bir yönetici PKK ile işbirliklerini terörü seçmelerinin gerekçesini MED–TV`de şöyle açıklıyordu: `Bizim çıkışımız 2500 yıllık göçe bir cevaptır. Bu dağlara bizim diyebilmek için silahı seçtik.` Söz konusu terörist PKK ile olan işbirliklerini gizleme ihtiyacını duymamakta: `Kimileri bizim için PKK tarafından yönlendiriliyorlar diyor... İlişkilerimiz hür ve enternasyonal temeldedir...` PKK sempatizanı bir gazeteci de bu durumu `Evet, Asuri–Süryani halkının mücadelesi artık `kilise` ve `manastır`a sığmıyor.` diye alkışlıyor. (Mehmet Aktaş, ABD`de Ninova Sarayı, 11.5.1998 tarihli Özgür Politika) > Teşekkür ederim > Ben teşekkür ederim.. Haber7
http://www.tumgazeteler.com/?a=1653962
2006-08-19 Haber7 http://www.haber7.com
Süryaniler Türkiye´ye ne getiriyorlar
19 Ağustos 2006 12:32
Yaşar İliksiz´in röportajı
Önceki gün her ne hikmetse bu tür haberlerde rakiplerini hep atlatmayı başaran CNN Türk televizyonuna düşen, daha sonra da diğer haber kanalları ve ajanslara yansıyan ilginç bir haber vardı: Türkiye´den çeşitli nedenlerle Almanya´ya iltica eden 10 bin Süryani için Almanya´dan sınırdışı kararı çıktı. Açıklama Mardin´deki Zaferan Metropoliti Sabiha Özmen´den gelmişti.
İşin ilginci bu ay başında piyasaya çıkan 2023 Dergisi´nin kapak konusu; Sözde Ermeni Soykırım´ından sonra geleceğimize döşenen yeni mayınlar: Pontus ve Süryani Soykırım yalanları idi.
Prof. Dr. Mehmet Çelik imzalı makale ise; Sözde Süryânî Soykırımının Ayak Sesleri, başlığını taşıyordu. Nereden çıktı bu Süryânî soykırımı başlıklı yazıyı ´Ermeni Soykırımı iddiaları nereden çıktı ise bu da oradan çıktı´ diye özetlersek pek abartmış olamayız ama bilimsel bir çalışma ve dökülen tere de ayıp etmiş oluruz. Bu nedenle bu önemli makalenin hamasi kısımları bir yana iyi tetkik edilmesinde yarar var.
Aynı dergide, Ali Rıza Bayzan imzalı ´Soykırım Teslisi´ başlığıyla geniş bir dosya yayınlanıyor ve Ermeniler’den Sonra Rum/Pontus ve Süryânî/Nasturî Soykırım Söylemleri sorgulanıyordu.
Peki bu iki haber arasında bir bağlantı var mıydı?
Ali Rıza Bayzan ile önümüzdeki günlerde son kitabı Türkiye’de Amerikan Misyonerleri (Bir Millet Uyanıyor 10) üzerine söyleşmeyi planlanıyordum. Ama daha önce kendisini uzmanlık alanına giren bu konuyla ilgili rahatsız etmeyi tercih ettim. Yaptığımız söyleşi, Türkiye´yi önümüzdeki günlerde neyin beklediği konusunda sanırım yeterince aydınlatıcı oldu. Olmadıysa da kusurlar bize aittir..
> Sayın Bayzan, Süryani Soykırımı yapıldığı iddia edileceği istihbaratının hemen akabinde Almanya´nın böyle bir karar alması garip değil mi? Bu sizin ´komplo teorinizi´ havada mı bırakıyor, yoksa edindiğiniz istihbaratların doğruluğunu mu teyit ediyor?
> Almanya’da yaşayan Süryanilerin sınır dışı edilmek istemesi, Avrupa Birliği’nin artık bu konuya ısıtmaya niyetli olduğunu göstermektedir. Avrupa Birliği’nin bu bağlamda temel amacının Lozan Barış Antlaşması’nı tartışmaya açmak olduğu söylenebilir. Lozan Barış Antlaşması’nın uluslararası tartışmaya açılması Türkiye’nin kuruluş senedinin sorgulanması demektir.
> Türkiye Cumhuriyeti´nin buna seyirci kalacağı iddia edilemez tabi ama bir uzman olarak size göre, bu konuda ne yapılmalı?
> Türkiye, gecikmeden proaktif bir biçimde Süryani/Nasturi Meselesi’ni ele almak zorundadır.
Öncelikle, Türkiye öncelikle politik oluşumlar ile insani durumlar arasında ayrım yapma konusunda hassas olmalıdır. Bunun için Türk vatandaşı olan Süryanilerin yaşadığı sorunları çözmek için Türkiye, ABD ve AB’den önce harekete geçmelidir. Örneğin Süryanilerin göç ettiği köylerine dönmeleri konusunda devlet gereken kolaylığı sağlamalıdır.
Akabinde, Türkiye, Süryanileri dinsel bir toplum olarak düşünen Arami tezini savunan oluşumlar ile Bağımsız Asuri Devleti tezini savunan siyasal oluşumları birbirinden dikkatle ayırt etmelidir. Aksi halde her iki kanadın soykırım söylemi etrafında birleşip Türkiye’nin karşısına uluslar arası bir sorun çıkarma olasılığı söz konusu olabilir.
> Peki Türkiye´ye gelirlerse bu Süryani grupta yer alanlar hangi devletin vatandaşı olarak muamele görecekler? Hukuken durum nedir? Bu konuda bir tahmininiz var mı?
> O konu hakkında bilgim yok tabi. Bunu doğrudan Alman makamlarına sormak gerekiyor. Ama en azından bir bölümü büyük bölümü Türk vatandaşıdır. Bir kısmı Kuzey Iraklı olabilir tabi..
> Önemli bir ayrıntı da bana göre bu insanların içinde bulunduğu konum ve psikoloji. Bu insanların ruh yapısını da göz önüne alarak sormak istiyorum, onlar büyük bir oyunun kurbanları mı, yoksa aktörleri mi?
> Elbette çoğunluk için kader mahkumu denilebilir; ama siyasal oluşumlar ve dinsel önderlerin bir kısmı kesinlikle aktör
> Türk halkı bu insanları nasıl karşılamalı?
> Eğriyi doğruyu birbirinden ayırt etmek ve buna göre davranmak gerek
> Oldukça örtülü bir yanıt verdiniz. Ben şu mesajı verdiğinizi çıkarabilir miyim: ´Misyonelere kızıp Rum vatandaşlarımızın emdiği sütü burnundan getiren gösteri ve protestolarda olduğu gibi, bir kaç şüpheli isme kızıp bu insanlara aynı aşırı tepki gösterilmemeli´ mi diyorsunuz?
> Doğru bir çıkarım yaptınız. Bu aşırı tepki durumunda, ayrılıkçıları haklı çıkarmış oluruz Zaten aslında ayrılıkçıların isteği de bu tarz eylemlerin artması ve protestolara hedef olan kesimlerin de bu tepkilerle daha kolay kullanılabilir kıvama getirilmesi. Yani tıpkı, Misyonerlik sorunda olduğu gibi, eğriyi doğruyu ayırmak, sapla samanı karıytırmamak gerekir.
> Sayın Bayzan, Süryaniler´in kimler olduğu konusuna açmakta yarar var diye düşünüyorum. Bizim ´Süryanilerimiz´ olduğunu hemen herkes bilir ama onları tam olarak nasıl tarif edilebileceğini bilen insan sayısı sanırım fazla değildir.
> Yüzyıllardır Türklerle birlikte yaşıyor olmalarına rağmen Süryanilerin Türk kamuoyunda yeterince tanındığı söylenemez. İşin ilginç yanı Süryaniler de kendilerini tanımlama konusunda oldukça sıkıntılıdır. Bir kere Süryaniler bilinen tarih içerisinde Hıristiyanlığın kadim bir mezhebi olarak ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte politik, dinsel, sosyal vs pek çok nedenle birbirinden bağımsız davranan sekiz ayrı parçaya ayrılmışlardır.
Süryanilerin kökeni ve nerden geldiklerine dair bilinen iki temel görüş vardır.
• Klasik görüş: Bu görüş, Süryanilerin Aramiler´den geldiğini savunan tezdir.
Bu tezin dayanağı Süryani halkının Hz İsa’nın dili olan Aramca konuştuğu ve bundan dolayı da kökeninin Aramiler olduğunu iddia etmektedir. Bu görüşe göre Süryaniler Sami ırkından gelmektedir. Bu görüşü savunanlar daha çok inanca dayalı bir toplum modeli içinde yaşamayı arzu etmektedir.
• Süryanilerin kökenine dair ikinci görüş ise Süryanilerin Asurlular´dan geldiğini savunan tezdir. Bu görüşe göre Süryaniler, eski Mezopotamya´da imparatorluklar kurmuş olan Asurlular´ın torunlarıdır. Bu görüşü savunanlar, Süryanilerin öncelikle siyasal bir toplum olmasını arzu etmektedir.
> Peki son zamanlarda tezgaha sunulduğunu iddia ettiğiniz Süryani Soykırım tezlerinin arkasında da bunlar mı var?
> Süryaniler arasında da gözlemlenen Soykırım Söylemi’nde başı çeken kanadın bunlar olduğu söylenebilir. (Bu konuda bkz., Ali Rıza Bayzan, Misyonerin Soykırım Oyunu, http://www.haber7.com/haber/20060417/Misyonerin-Soykirim-Oyunu-4T-plani.php İst.-2006, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, aynı yazar, Soykırım Teslisi, 2023 Dergisi, Ağustos 2006)
> Yazılarınızdan anladığım kadarıyla bu söylem, ABD ve Avrupa Birliği’nin Süryani Projesi´nin bir parçası...
> Özellikle I. Dünya Savaşı zamanlarında Avrupa devletleri ve Rusya Süryanileri “küçük ama önemli bir müttefik olarak” görmüşlerdir. Bu çerçevede başta İngiltere ve Rusya olmak üzere Süryanileri Osmanlı’ya karşı ayaklandırmışlardır. Yedi düvele karşı savaşan Osmanlı içte Ermeni, Rum/Pontus ayaklanmalarının yanı sıra Süryani ayaklanmaları ile de uğraşmıştır.
Süryani Patriği’nin İtirafı: İngilizler bizi isyana yöneltti
I. Dünya Savaşı esnasında Süryanilerin/Nasturilerin Ermeniler gibi dönemin küresel güçleriyle işbirliği yaparak Osmanlı’ya karşı isyan ettiklerini bizzat Süryani Patriği Afrem Barsauwm yazmaktadır. Patrik Afrem Barsauwm, Süryanilere Asuri adının verilmesinin de bir İngiliz oyunu olduğunu vurgulamaktadır:
Patrik Afrem Barsauwm halkımızın kimliği konusunda geniş bir araştırma yaptı ve araştırmasının neticesini “Süryani Halkının Adı” adlı kitabında yayınladı. Sonuç şuydu: “Asuri” adı, İngiliz Protestanlarının M.S. 1900 yılından kalma bir buluşudur. Kötü niyetli politik sebeplerle Musul bölgesindeki Nasturilere M.S. 1919–1920 yıllarında bu isim verilmişti. İngiliz politikacılarının gayeleri, Irak’taki politik plânlarını gerçekleştirmek için kendilerine “Asuri” diyen Nasturi gençliğinden bir milis kuvveti oluşturmaktı. Bu plân 1933 yılında başarısızlıkla sonuçlandı. Nasturi mafiryani ve bütün taraftarları memleketten sürgün edildiler. Netice olarak, bütün yakın doğu milletleri, bunlara dönüş müsaadesi vermediler.
Netice olarak, Süryanilerin, bu yabancı ismi kendilerine kullanmaya hiçbir surette ilgileri yoktur. Bu isim (Asuri), onlara ırklarını ve yeryüzündeki varlıklarının emsalsiz ve biricik temeli olan dini düzenlerini kaybettirecektir. Anlayışlı hiçbir insan, ırkının, toplumunun ve iki bin sene dayanan kilisesinin ismini kendi isteğiyle değiştirmeğe razı olmaz.”
Bizzat Süryani Patriğinin verdiği bu bilgilerinin anlamı açıktır, Süryaniler/Nasturiler “İngiliz oyununa gelerek vatana ihanet etmiştir.” Bu konuda Yonca Anzerlioğlu’nun Nasturiler adlı kitabını öneririm.
> Fakat Lozan Barış Antlaşması’nda Süryaniler azınlıklar arasında yer almıyor. O zaman bu oyunlar pek etkili olmamış anlaşılan...
> Lozan Barış Antlaşması döneminde Süryaniler azınlık sayılmak istemediklerini bildirmişler ve diğer Hıristiyanlar azınlık kabul edilmesine rağmen Süryaniler azınlık kategorisine görmemiştir. Süryani Meselesi böylece sona ermiş görünürken son çeyrek yüzyılda yoğunlaşan bir program ile Süryaniler Türkiye’ye yabancılaştırılamaya çalışılmaktadır. Bunun ilk aşaması Süryanilerin protestanlaştırılması idi. Ancak bu proje özellikle geleneksel mekanlarında oturan Süryanilerin direnci ile karşılaştı. Bunun üzerine PKK’nın Süryaniler’e terör uygulaması teşvik edildi. Kürtlerin yanı sıra Süryani, Ermeni ve Rumların da himaye ettiğini söyleyen Abdullah Öcalan’ın Almanya ve Amerika’dan uygun mesajlar almadan böyle bir yol izleyeceği düşünülemez. Nihayet PKK’dan çekinen Süryaniler büyükşehirlere, başta Almanya, Fransa ve İsveç olmak üzere Avrupa ülkelerine ve Amerika’ya göç etmeye başladılar.
Göç sonrasında özellikle altın piyasasında çok başarılı olan Süryaniler olağanüstü zenginlik kazandılar. Örneğin New York altın piyasasına egemen olan ABD’deki Süryaniler tarihi Ninova Sarayı’nın bir örneğini Chicago’da inşa etmişlerdir.
Kentleşen Süryanilerin Batılılaştırılıp Protestanlaştırılması kolay olacaktı. Nitekim öyle de oldu. Türkiye’deki Protestan harekette kimi Süryaniler koçbaşı olarak kullanılmaya başlandı.
> Peki bu grupların başka güçlerle dirsek teması var mı?
Batı eksenli Süryani hareketler, PKK çevreleri ile flört halindedir. Nitekim Batı kontrolündeki kimi Süryaniler, artık işi terör boyutuna taşıma aşamasına getirmiş görünmektedir. “Irak, İran, ve Suriye’nin yanı sıra Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan Asuri ve Süryaniler, PKK desteğinde Avrupa’da yasadışı “Beth Nahrin” (Mezopotamya Özgürlük Partisi) adlı örgüt kurdu.
> Yani, PKK’dan Sonra Sıra Beth Nahrin’de mi diyorsunuz?
> Asuri ve Süryani halkına karşı Türk, Arap ve Farslar tarafından yapılan sözde katliamlarda Kürtlerin de kullanıldığını öne süren örgüt, kültürel haklar yanında toprak talebi için mücadele kararı aldı.
PKK kamplarında eğitilen 200 kadar Asuri ve Süryani genç, silahlı mücadele için hazırlığa başladı. Örgütten kaçarak Kuzey Irak’ta Türk askerlerine teslim olan Süryani asıllı Metin Kesenci, Diyarbakır DGM Savcılığı’na örgütle ilgili bilgi verdi.”
23-Ekim 2001 tarihli Özgür Politika Gazetesi’nde yer alan ayrıntılar da ilgi çekici: ´Geçen yılın Haziran ayında ilk kongresi yapan MÖP, “Bethnahrin Yurtsever Devrimci Örgütü” olan adını değiştirerek partileşmişti.”
Bu tür örgütlenmelerin MGK’nın dikkatini çektiğini de belirtmeliyiz. CNN Türk’ün haberine göre “Bethnahrin Yurtsever Devrimci Örgütü”nün faaliyetleri Milli Siyaset Belgesi´nde yer almaktadır:
“Milli Siyaset Belgesi´nde, Türkiye´deki varlıkları Avrupa Birliği tarafından da gündeme getirilen Süryaniler konusunda da ifadeler var. Belgede, ağırlıklı olarak Mardin ve Şırnak bölgesinde oturan Süryanilerin bir kısmının ABD ve Avrupa´ya göç ettiğine dikkat çekiliyor, bu ülkelerdeki örgütlenmeleri anlatılıyor.
Belgede, İsveç´te kurulan ´Asuristan Kurtuluş Partisi´ ve Kuzey Irak´taki ´Beth-Nahrin Yurtsever Devrimci Örgütü´ yeni adıyla ´Mezopotamya Özgürlük Partisi´nin Türk topraklarında bağımsız bir devleti amaçladıkları belirtiliyor.” (Kemal Yurteri/CNN TÜRK/Ankara, 2 Aralık, 2004)
Beth–Nahrinli bir yönetici PKK ile işbirliklerini terörü seçmelerinin gerekçesini MED–TV’de şöyle açıklıyordu: “Bizim çıkışımız 2500 yıllık göçe bir cevaptır. Bu dağlara bizim diyebilmek için silahı seçtik.”
Söz konusu terörist PKK ile olan işbirliklerini gizleme ihtiyacını duymamakta:
“Kimileri bizim için PKK tarafından yönlendiriliyorlar diyor... İlişkilerimiz hür ve enternasyonal temeldedir...”
PKK sempatizanı bir gazeteci de bu durumu “Evet, Asuri–Süryani halkının mücadelesi artık “kilise” ve “manastır”a sığmıyor.” diye alkışlıyor. (Mehmet Aktaş, ABD´de Ninova Sarayı, 11.5.1998 tarihli Özgür Politika)
> Teşekkür ederim
> Ben teşekkür ederim..