ÖZEL DEMOKRASİ

Kişi veya Zümreye Özel Demokrasi:

Demokrasi,Halk yönetimi demektir,Yunanca bir kelimedir.Demo=Halk,Kersi=Yönetim demektir.

Her devletin demokratik anlayış ve uygulayışı ayrıdır.Ama adı demokrasidir.

İngiltere kırallıktır,demokratik olduklarını söylerler.Cumhuriyet olduklarını söylerler.Amerika baskıcı ve zalimdir,demokrasi ile yönetildiğini söylerler.

Fıransa demokratik olduğunu söyler.Bunun yanında Türkiyede demokrasi ile yönetildiğini söyler.

Yani Halk içinden seçilen parlementerler,halkın istekleri doğrultusunda halkı yönetir ve vekaleten temsil ederler.değilmi?.

Peki bu halkın %99'u müslüman.İslamın gereklerini ister,ister ama alamaz,yaşamak ister engel olunur.Bizi yönetenler,TBMM'inde gizlenir ve kendi kafa taslarına göre parmak kaldırarak yasa üretir.ve Türkiye hür demokrasi ile yönetiliyor denir.

Kız çocukları başlarını açmaya zorlanır,okula alınmaz.

Namaz kılanlar dışlanır.

Kuran öğrenimi yasaklanır.Veya sınırlandırılır.

Dini kullanırlari,Din hürriyeti vermezler.

Kısacası islamı dışlarlar.Peki bu insanlar müslüman olarak islamın içinde değilmi?.

Demekki Demokrasi de diğer devlet malları ve varlıkları gibi özelleştirilmiştir.

Hürriyet bir avuç Yahudi ve Hıristiyana vardır.Vatan hainlerine bile hak ve hürriyet tanındı.ama Müslüman Türk halkına yıllardır zulüm yapıldı ve zulüm devam etmektedir.

Adı Laik Demokrasidir.

Şimdi bu zulüm değilmi?.Zulüm ise ben Laik ve Demokrasiyi kabul etmiyorum.

Yunanlılar İzmirde Denize döküldi,

Yunanlılar,Adeta,sizin adınıza Türkiyeyi yönetecağız dediler.Ve öylede oldu.

Böyle demokrasi.Hırsızlara var hainlere var bize yokmu?.Necla Arat-(CHP İst. Vekili) Müslüman Halk'ın Düşmanı) Necla Arat: http://www.haber7.com/haber/20070518/Profesor-Necla-Arat-ne-kadar-hirsiz.php

Bir sözü sakız gibi çiynerler.

Dini siyasete katmayın.derler.

Peki Türbana karşı olup dava açanlar,

Çarşaflıya Rozet takanlar,dini siyasete katmış olmuyormu*.

Örtünmek islamın emridir veya değildir,Buna Din karar vermesi gerekirken,siyasetçi ne hakla karar veriyor.?.

İlker başbuğ kendi görevini ihmal ederek,kötüye kullanarak.Örtünmek,kuranda yoktur.Arap ve İranlıların örfi adetidir diyerek fetva verirken,Dini ve askerliği alet etmiş olmuyormu?.

Nejla Arat,Ezan ve Kurandan rahatsız olurken dini siyasete alet etmiş olmuyormu?.

Müslüman siyasetten uzak olamaz ancak partizanlık yapılması çok çirkindir.Onun içindirki sürekli oylarımı çürütüyorum,zira bütün partiler aynıdır.

Emekli ekmek bulamaz.

Et pahalı,kimse alamaz.

Nutuk atın kimse inanmaz.

Sana ben,inanmadım ki.

Sen konuş oyları çürütecağım.

Ben artık,sokakta dolaşacağım.

Böyle giderse,oy vermiyecağım.

Oy alacaklara inanmadım ki.

Vekil,iki yılda olur,olur emekli.

On kat maaş alır orası besbelli.

Şimdi soyanlara,ne demeli?.

Hep nutuk attılar,inanmadım

Gelen gideni aratır,derler.

Vekiller adil,ahkam keserler.

Oyu almadımı bana küserler.

Nutuk atanlara,inanmadım ki.

Vekiller hata yapmazmış .

Dokunmazlık zırhı varmış.

Halkın çoğu müslümanmış.

Sen nutuk at,inanmadım ki.

Başı örtülü,gezmek,yasak.

Büyük suç,namaz kılmak.

Kur’an bunları çarpacak.

Sen nutuk at,inanmadım ki.

Para yoksa,borç alırlar.

Ben öderim,onlar yerler.

Enkaz almıştık,derler.

Desinler,inanmadım ki.

Hain Yahudiyle dostluk olur.

Hıristiyanlar bize amir olur.

Hans başkan,yardımcı olur.

Özgürlüğüme inanmadım ki.

Hıristiyan,Yahudi değilim ben.

Vatanın asıl sahibi müslüman.

PKK dediğin?,varmıdır bilen?.

Vekillere hiç inanmadım ki.

Dilenmek için geçtik sıraya.

Alışmışız,varlık içinde yokluğa.

Hayır dedik Avrupaya,papaya.

Yalancı vekillere inanmadım.

Bütün vekiller aynı değil,ancak.

Mecliste vicdan yerine,parmak.

Söz sahibi olur,ne konuşsak.

O parmaklara inanmadım ki.

mehmet selim polat

Tescilli Şiirlerim'den:

http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp?sair=59890&siir=869225&order=oto

Siyasiler nutuk attılar,inan ki.

Siyasetçiye,ben inanmadım ki.

Geldiler,gittiler,hep aynı sanki.

Çok konuştular inanmadım ki.

Meclise gitmeden,yol yaptılar.

Peş peşe fabrikalar kurdular.

Çok insanı hayalen işe aldılar.

Çok konuştular,inanmadım ki.

Fabrikayı sattı,işe yaramaz dedi.

Sattığı fabrikayı iki,günde yedi.

Yabancılar alsın,bana ne?,dedi.

Bunlara ben hiç innamadım ki.

Vatanı satmışlar yabancılara.

Para gelecekmiş şimdi onlara.

Düşündüm ne desem bunlara.

Çok anlattılar,inanmadım ki.

Kimi PKK,kimi Türban dedi.

Kimi çay içti,kebap yedi.

Kimi vatan sattı,satın aldı.

Vekillere,inanmadım ki.

Çocuklar öpüldü,şeker alındı.

Şenlik vardı,uçanlar balondu.

Fakir köylüde orada bulundu.

Mazot yalanına,inanmadım ki.

Kömür dağılmış,alamadım ki.

Kart alamadım,aylar oldu sanki.

Düşündüm,dilenciyim,inan ki.

Vekillere hiç inanmadım ki.

Oy vercağım ,zengin olsun.

Gelir,bize nutuk atar,sağolsun.

Vermeye alıştık,al senin olsun.

Geri dönecağına,inanmadım ki.

Türk askeri parasızdır,fakire.

Vekilin çocuğu,gitmez askere.

Ölüm mukadder,vuran,kefere.

Avrupa dediler,inanmadım ki.

Zam geldi,bir şey alamadım.

Eve gittim,gizli gizli ağladım.

Yine kaçak bir sigara yaktım.

Zam yokmuş,inanmadım ki.

Mahsul tarlada ,satamadım ki.

Buğday,ekmek alamadım ki.

Tüpgaz artmış,uçurum san ki.

Zam yokmuş,inanmadım ki.

Demokrasi, tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir. Yunancadimokratia (Yardım·bilgi) (δῆμος, yani dimos, halk zümresi, ahali + κράτος, yani kratia iktidar) sözcüğünden türemiştir. Türkçeye, Fransızca démocratie sözcüğünden geçmiştir. Genellikle devlet yönetim biçimi olarak değerlendirilmesine rağmen, üniversiteler, işçi ve işveren organizasyonları ve bazı diğer sivil kurum ve kuruluşlarda demokrasi ile yönetilebilirler.

Demokrasinin ana yurdu olan Eski Yunan'daki filozoflar Aristo ve Eflatun demokrasiyi eleştirmiş, o zamanlarda halk içinde "ayak takımının yönetimi" gibi aşağılayıcı kavramlar kullanılmıştır. Fakat demokrasi diğer yönetim şekillerinin arasından sıyrılarak günümüzde en yaygın olarak kullanılan devlet sistemi haline gelmiştir. Artık siyaset bilimciler hangi sistemin daha iyi işlediğinden çok hangi demokrasinin daha iyi işlediği tartışmalarına girmişler ve liberal, komünist[1], sosyalist[2], muhafazakar[3], anarşist[4] ve faşist[5] düşünürler kendi demokratik sistemlerinin erdemlerini ön plana çıkarmaya çalışmışlardır. Bu sebeple demokrasinin çok fazla sayıda değişik tanımı oluşmuştur. http://tr.wikipedia.org/wiki/Demokrasi

Örtünmeye karşı olan,İnançsız Komutanlar:

Bu Komutan Yargılanmadıysa,Yargıya Güvenilmez.:

Bir tuğgeneralimiz, Denizli Valiliği`ne yazı göndererek, vatandaşların kılık kıyafet sebepli olarak sorgulanmasını istemiş.. 11. Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Hamit Tekkanat, Denizli Valisi`ne gönderdiği yazıda, şöyle demiş:

`Başından topuğuna kadar kara çarşaflı kadınların, idari ve adli makamlardan hiçbir müdahale görmeksizin halk içinde serbestçe dolaştıkları hayret ve esefle müşahede edilmektedir.` Sorgusu yapılması istenen kıyafet; Kurtuluş Savaşı`nda canını ortaya koyan Kara Fatma`ların, Nine Hatun`ların, Halide Onbaşı`ların ve diğer isimsiz kahramanların kıyafetleri.. `İyi de, kanun yasaklıyorsa, tuğgeneral ne yapsın?` diyeceksiniz. Kanun yasaklasa da, sivil idarenin olduğu bir ülkede bu iş tuğgeneralin işi değildir ama, hadi biz onu bir yana bırakalım.. Resmi yazıda geçen `Çarşaf` ile ilgili nitelemenin kanuni mesnedi olup olmadığına bir bakalım..

Hangi kanunda `çarşaf` yasaklanıyor, hangi kanunda `çarşaf` diye bir kelime geçiyor? Artık internet dönemindeyiz. Basıyorsunuz bir tuşa, aradığınız her şeyi buluyorsunuz. Önceden bilmeme rağmen, ben de tuğgeneralin yazısından sonra, bir daha açtım Türkiye Cumhuriyeti`nin tüm kanunlarını içeren internet sitesini.. Yazdım`çarşaf` kelimesini ve bastım `ara` tuşuna.. Baktım, Türkiye Cumhuriyeti kanun ve yönetmelikleri arasında `çarşaf` diye bir kelime geçiyor mu diye.. Benim bildiğim, kanunlarda `çarşaf` diye bir kelimenin hiç olmadığı idi. Dolayısıyla `çarşafın yasak olduğu iddiasının da doğru olmadığı` idi.

Ama ne göreyim, karşıma çıkan cevap `üç tane çarşaf kelimesi bulundu` şeklinde idi. `Vay canına be, biz uyurken çarşafı da kanuna sokmuşlar` diye hayıflanırken, merakla tekrar aradım, `çarşaf kelimesi hangi kanunlarda geçiyormuş` diye.. Ama o da ne? Çarşaf kelimesi, Gelir Vergisi Kanunu`nun 9/6.

maddesinde geçiyormuş! İşe bakın siz.. Çarşaf ve Gelir Vergisi Kanunu?!.. Yoksa kimse çakmasın diye, `Çarşafı, Gelir Vergisi Kanunu`nda mı yasakladılar?` diyerek, madde metnini arayıp buldum.. Maddede çarşaf, şöyle geçiyor: `oturdukları evlerde imal ettikleri havlu, örtü, çarşaf, çorap, halı, kilim, dokuma mamulleri... ve urganları dükkan açmaksızın satanlardan;`

Hay Allah! Bu çarşafın, Tekkanat`ın söylediği çarşaf ile bir alakası yok. Döndümdiğer metinlere baktım, `çarşaf` kelimesi nasıl geçmiş diye? Onlar da bunun benzeri.. Yok, hiçbir kanunda, Tekkanat`ın kasdettiği `çarşaf` ile ilgili bir düzenleme yok.. Demek ki, `çarşaf yasağı` tuğgeneralimiz tarafından konulmuş! O, her ne kadar `devrim kanunlarında yasaklandığı`nı iddia etse de, işte o kanunların tamamı önümüzde..

Hiçbirinde yok böyle bir madde.. Yataklara serdiğimiz `çarşaf` var da, kadınların giydiği `çarşaf` yok! 2004 yılındayız.. İşin esprisini bir yana bırakıp, artık bu tür `durumdan vazife çıkaran yazışmaları`, `Rutin yazışmalar, kasıt yok` türünden açıklamalarla geçiştirmek mümkün değil..

Yazıları kaleme alanlar, rutin de olsa, rutin dışı da olsa, yazdıklarından dolayı yargı makamlarının önüne çıkarılmalıdır. Ne demek `Başından topuğuna kadar kara çarşaflı kadınlara müdahale edilmesi`nin istenmesi? Hangi kanunda, Anayasa`nın hangi maddesinde yazılı bu kıyafete müdahale edilmesi gerektiği?

Sayın Tekkanat`ın yazısı, hiç evirip çevirmeyelim, kanunsuz işlem yapılmasını isteyen, suç niteliğinde bir yazıdır. Bu ülkede çarşaf suç değildir.. Askeri savcılık, bu yazışmanın sorumlularını hakim önüne çıkarmalıdır.

http://www.tumgazeteler.com/?a=242889

http://www.tumgazeteler.com/?a=3016361