MÜSLÜMAN,KAFİRLERİN TÖRENLERİNE KATILABİLİR Mİ?

Katılamazmı?.

Müslüman bir devlet, maslahat gereği bazı kafir devletlerle barış anlaşması yapabilir.

Fakat Müslüman devletin her hangi bir temsilcisi , sebep ne olursa olsun barış anlaşması yapılan kafir devletlerin küfür olan törenlerine katılamaz.

Çünkü bir Müslüman böyle bir törene katıldığında o kafirlerin küfrünü kabul etmiş sayılır ki bu apaçık bir küfürdür.Kafir devletler, ülkelerini ziyaretine gelen kimselerden, kendilerine saygı ifade eden birtakım ameller yapmalarını isteyebilirler.

Mesela ; devletlerinin kurtarıcısı olarak gördükleri kimselerin mezarlarını , mozalelerini ziyaret ettirip onun için fatiha okutturabilir veya onun mezarına çelenk koydurarak saygı duruşunda bulunulmasını isteyerek “Tİ” sesiyle başlayıp Tİ sesiyle biten , rukusuz , secdesiz namaz kıldırarak ibadet ettirebilirler

Kafirlerin putlarına saygı ifade eden her türlü hareket küfürdür.

Kafir devletin kurtarıcısı olarak görülen kişiler için saygı duruşunda bulunmak veya mezarlarına bir şeyler takdim etmek ; Ebu Cehil’ e, Firavun’a , puta secde etmek veya onlar için kurban kesmek gibi küfür olan bir ameldir.

Bu yüzden bir müminin mutlak manada elfaz-ı küfr (küfür sözler–dinden çıkaran kelimeler), ve efal-i küfr (küfür ameller- insanı dinden çıkaran ameller ,hareketler) bilmesi ,anlaması gerekir.

Bunun gibi kafir devletin (dar’ul- harb) simgesi olan bayrağa karşı saygı duruşunda bulunmak da küfürdür . Bütün bunları Müslüman bir şahıs yapamayacağı gibi , Müslüman devletin temsilcisi de yapamaz.

Müslüman bir şahıs , ikrahı mülci ( zorlayıcı baskı ) dışında her ne sebeble olursa olsun bunlardan birini yaparsa kafir olur.

Müslüman bir devlet için ise ikrah söz konusu değildir. İkrah, devletler için değil ancak fertler için söz konusu olur. Müslüman devletin temsilcisi bunlardan birini yaparsa söz konusu bu devlet o kimsenin kendisini temsil etmediğini söylemedikçe, kendi sınırları içinde Allah’ın hükümlerini uygulasa bile kafir olur.

Şayet Müslüman devletin temsilcisi kendisine ikrahı mülci derecesinde bir baskı yapıldığı için bunlardan birini yapacak olsa bile, o zaman bu devletin Müslüman kalabilmesi için, yine o temsilcinin kendisini temsil etmediğini bildirmesi gerekir.

Rasulullah (sa.s.)in kafirlere tebliğ için gönderdiği elçileri , kafir devletlerin küfür olan hiçbir törenine katılmamış , onların saygı duyup taptıkları nesnelere saygıyı ifade eden hiçbir söz veya harekette bulunmamış ve onların küfür olan adetlerine uymamışlardır.

İşte Rasulullah (s.a.s.) in Habeş kralı Necaşi’ye gönderdiği elçisi Amr b. Ümeyye ! O Habeş ülkesine gittiğinde, insanların, Necaşi’nin huzuruna küçük bir kapıdan eğilerek girdiklerini gördü . Kapıya geldiğinde , hemen oradan geri döndü. Bir rivayete göre de kapıdan eğilerek değil, geri geri girdi.

Amr b. Umeyye , bir insanın yanına secde eder gibi eğilerek girmenin küfür olduğunu bildiği için böyle yapmıştı . Müslümanların böyle konularda çok hassas olmaları ve kafirlerin oyunlarına gelmemeleri gerekir. Çünkü bir Müslüman için Allah’tan başkasına tapmak, ateşe girmekten daha ağırdır .

Kafir bir devletin putlarına, maslahat gereği laf atılmayabilir veya imkan olmadığı için onları ortadan kaldırmaya teşebbüs edilmeyebilir .

Fakat onlara saygı göstermek veya bir şey takdim etmek ya da övmek, Allah’tan başka bir varlığa ibadet etmek manasına gelir ki, bu açık bir küfürdür .

Müslümanların, merhale gereği veya güçleri yetmediği için kafirlerin putlarına laf atmamaları veya onları yıkmamaları caizdir.

Fakat, ne merhale icabı, ne müttefiklerini kızdırmama amacıyla , ne de bunların dışında herhangi bir sebeple , onların put olduklarını ve onlara tapanların kafir veya müşrik olduklarını gizlemeleri katiyen caiz değildir.

Rasulullah (s.a.s.) , Kureyş’le Hudeybiye’de barış anlaşması yaptıktan sonra , ertesi sene kaza umresi için Mekke’ye gittiğinde , Ka’be ‘nin içinde ve etrafında pek çok put vardı.

Rasulullah (s.a.s.), o putlara dokunmadan umresini yaptı. Fakat o putlara hiçbir şekilde saygı ifade edecek bir davranışta veya takdimde, tazimde bulunmadı.

Aynı şekilde, o putlara tapmanın caiz olduğunu veya onlara ibadet edenlerin kafir olmadıklarını söylemediği gibi, o putlara ibadet edenlere de Müslüman muamelesi yapmadı .

Müslümanlar böyle küfür amelleri yapmadıkları için , müşrikler barış anlaşmasını bozmaya kalksaydılar bile , ne Rasulullah (s.a.s.) , ne de diğer Müslümanlar böyle bir şey yapacak değillerdi.

Çünkü bunlar , putları kabul veya onlara ibadet etmek kapsamına giren hareketlerdir .

Tarık b. Şihab (r.a.) Rasulullah (s.a.s.) in şöyle buyurduğunu rivayet ediyor :

“Bir sinek yüzünden adamın biri cennete , diğeri de cehenneme girdi “ dedi. Sahabeler :

“Bu nasıl oldu ey Allah’ın Rasulu ?“ dediler. Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu :

“İkisi beraber bir şehre uğradılar. Bu şehir halkının oradan her geçenin mutlaka kurban takdim etmesi gereken bir putu vardı. Birine ;

“Bir kurban takdim et “ dediler . O ‘ da ;

“Takdim edecek hiç bir şeyim yok ki “ dedi. Onlar da ;

“Hiç değilse bir sinek takdim et “ dediler. O da bir sinek takdim etti, yolunu serbest bıraktılar.Allah (c.c) o kişiyi bu amelinden dolayı cehenneme soktu. Diğerine ;

“Sen de takdim et “ dediler. O :

“Allah’tan başka hiç bir varlığa sinek dahi takdim etmem “ dedi. Bunun üzerine boynunu vurdular. O adam da bu amelinden dolayı cennete girdi “ ( Ahmed )

Fakat maslahat icabı laf atılmayan veya dokunulmayan bu putlar , güç yetirildiğinde veya o belde ele geçirildiğinde hemen yerle bir edilmelidir.

Nitekim , Mekke’yi feth ettiği zaman Rasulullah (s.a.s.) in ilk işi , Ka’be ‘deki bütün putları kırmak olmuştur.

Müslüman devlet , kafirlerin küfür törenlerine katılmayacağı , putlarını yüceltemeyeceği gibi, barış anlaşması yapmış olsa bile , İslam şeriatını tatbik etmeyen ülkelerin küfür diyarı olduklarını bildiren İslam’ın açık hükmünü hiçbir şekilde gizleyemez. Çünkü böyle bir hareket İslam akidesinden tavizdir. Böyle bir ülke , kendi içinde şeraiti tatbik etse bile küfür devleti olur .