ÖNSÖZ

Allah'a hamd olsun. O'na şükreder, O'ndan yardım ister, O'nun bağışlamasını dileriz. Nefislerimizin şerrinden, kötü amellerimizden O'na sığınırız. Allah kime hidayet ederse onu saptıracak kimi de dalalete düşürürse ona hidayet edecek yoktur.

Şehadet ederim ki Allah'tan başka ibadete layık ilah yoktur. Yine şahadet ederim ki hz. Muhammed (s.a.s) O'nun kulu ve rasulüdür.

İnsanın yaratılışından beri şeytan (aleyhil lane) Adem ve oğullarına düşmanlığını göstere gelmiştir. Adem oğullarını dalalete düşürmek için ahdetmiştir. Ancak Allah'ın salih kulları O'nun şerrinden emin bulunmaktadırlar.

Şeytanın bu ahdiyle beraber hak ve batıl mücadelesi başlamıştır. Bir yanda Rahman kabilesinin üyeleri diğer yanda şeytan ve yandaşları.

Allah, şeytanın apaçık bir düşman olduğunu belirtmiş ve insanların bu mel'una tapmaması için müjdeleyici ve uyarıcı rasuller göndererek hakikati göstermiştir.

Gönderilen rasuller Tevhid meşalasini taşıyarak toplumlarını yalnız Allah'a ibadete davet etmiş ve tağutun inkar edilmesini istemişlerdir.' Bu tevhid meşalesi yaratılmışların en hayırlısı hz. Muhammed (a.s)'a ulaşmış ve en mükemmel şekliyle noktalanmıştır. Rasulullah (s.a.s) kendisine ulaşan tevhid meşalesiyle insanların yolunu kıyamete kadar aydınlatmıştır. Rasulullah (s.a.s) ümmetine kıyamete kadar baki kalacak islamı her yönüyle tebliğ ettikten sonra ahirete göç etmiştir.

Ama şeytan ve Ademoğlu arasındaki savaş bitmemiştir. Bu uzun süren bir savaştır.

Bu savaşta şeytan insanoğlunu doğru yoldan saptırmak için çeşitli yöntemlerle ona yaklaşmış ve batılı süslü göstererek insanların büyük bir kısmını dalalete düşürmüştür. Günümüzde ise şeytan ve yandaşları İslam'ı yıkmak için İslam'ı kelime olarak ortadan kaldırmayıp İslam'i kavramların hakiki manalarını ortadan kaldırarak yerine kendilerine zarar vermeyecek Allah'ın istemediği manalar vermişlerdir.

işte bu sebeple günümüzdeki insanların en büyük sorunu iman-küfür sınırlarını bilmemeleri dolayısıyla Müslüman-kafir ayırımını yapmamalarıdır.

Acaba her kendine ben Müslümanım diyen Müslüman mıdır?

Allah'a ibadet ediyorum diyen her kişinin ibadetini Allah acaba kabul eder mi?

Nuh (a.s)'dan Rasulullah (s.a.s)'e kadar insanların çoğu Allah'a inandıklarını ve O'na ibadet ettiklerini iddia etmişlerdir. Fakat Allah onların ne ibadetlerini ne de imanlarını kabul etmiştir. Onların yaptıkları ibadetleri geçersiz saymış ve onlara gerçek imanı ve ibadeti öğretmek için rasuller göndermiştir.

İnsanların Allah katındaki değerleri ibadetlerinin çokluğuyla değil de yaptıkları ibadetlerin Allah'ın razı olduğu ve istediği şekilde olmasıyla ölçülür.

Nitekim Rasulullah (s.a.s) zamanındaki ehli kitap Allah'a çokça ibadet etmelerine ve de O'na iman ettiklerini iddia etmelerine rağmen Allah (c.c) onların ne imanını ne de ibadetini kabul etti. Hatta onları müşrik ve kafir olarak isimlendirdi.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

De ki: "Ey Kitap ehli! Siz Tevratı, İncili ve Rabbinizden size indirileni (Kur'an'ı) uygulamadıkça bir esas üzerinde değilsiniz." (Maide: 68)

Gerek Rasulullah (s.a.s) zamanındaki müşrikler, gerek Rasulullah (s.a.s)1 den önceki müşrikler Allah'ın yaratıcı olduğunu, her şeyi yoktan var ettiğini, rızık verici olduğunu kabul ediyorlardı. Fakat Allah onların müslüman olmadıklarını, bilakis müşrik olduklarını ve sonsuza kadar cehennemde kalacaklarını bildirmiştir.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Ey Muhammed! De ki: Eğer biliyorsanız söyleyin bakalım yeryüzü ve oradakiler kimindir?"

-"Allah'ındır" diyecekler. "O halde hiç düşünmez misiniz?" de.

"Yedi göğün Rabbi ve yüce arşın Rabbi kimdir?" de.

"Allah'dır" diyecekler. "O halde hiç sakınmaz mısınız (korkmaz mısınız)?" de.

"Öyleyse her şeyin hakimiyet ve mülkiyeti elinde olan, dilediğini koruyan fakat kendisinden hiçbir şey korunmayan kimdir? Biliyorsanız söyleyin" de.

"Allah'dır" diyecekler. "O halde nasıl aldanıyorsunuz?" de.

"Doğrusu biz onlara hakkı getirdik. Fakat onlar yalancıdırlar."

(Mü'minun: 84-90)

Allah ancak istediği şekilde olan imanı, istediği şekilde olan islamı, istediği şekilde olan ibadeti kabul eder.

O halde Allah'ın istediği şekildeki iman, islam, ibadet nedir ve nasıl olmalıdır? Bunları nereden öğrenebiliriz? Allah bunları bize bildirmemiş midir? Bildirdiyse nerede bildirmiştir?

Bunları ancak Kur'an ve sünnetten öğrenebiliriz.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Katibinizden size indirilene uyun. Ondan başka dostlar edinerek onlara uymayın. Pek az öğüt dinliyorsunuz." (A'raf: 3)

Yani; Allah'ın Rasulullah (s.a.s)'e indirdiği Kur'an ve sünnete uyun, demektir.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"İhtilafa düştüğünüz her meselede hüküm verecek olan Allah'tır."

(Şura: 10)

"Allah ve Rasulü bir şeye hükmettiği zaman inanan erkek ve kadına artık işlerinde başka yolu seçme hakkı yoktur. Allah'a ve Rasulüne başkaldıran şüphesiz apaçık bir şekilde sapmış olur." (Ahzab: 36)

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyuruyor:

"Kim bizim emrimize uymayan bir iş işlerse onun ameli geçersizdir." (Müslim)

Rasulullah (s.a.s) Veda hutbesinde

şöyle buyurdu:

"Size iki şey bırakıyorum. Onlara sarıldığınız müddetçe asla sapıtmazsınız. Bunlar da Allah'ın kitabı (Kur'an) ve benim sünnetimdir." (Buhari-Müslim)

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyuruyor:

"Arzusu benim getirdiğime tabi olmadıkça hiç biriniz iman etmiş olmaz." (Müslim)

O halde Allah'ın kitabı, Rasulullah (s.a.s)'in sünnetine göre iman nedir, küfür nedir, islam nedir, müslüman kimdir, müşrik kimdir, Allah'ın kabul ettiği ibadet nedir? Şimdi bunları inceleyelim:

İslam; Allah'ın emirlerine boyun eğip kayıtsız şartsız itaat etmek, zahiren ve batinen bunlara teslim olmaktır.

Allah (ç.c) şöyle buyuruyor:

"De ki: "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Gafur'dur, Rahim'dir. Allah'a ve rasulüne itaat edin" de. Şayet yüz çevirirlerse şüphesiz ki Allah kafirleri sevmez." (Al-i İmran: 31-32)

Allah (c.c) kabul ettiği İslamı kitabında şöyle açıklıyor:

"Tağutu reddedip Allah'a inanan kimse kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmıştır." (Bakara: 256)

Ayette geçen: "Kopmak bilmeyen sağlam kulp "tan kasıt; Allah'ın razı olduğu İslamın ta kendisidir. Bu ayetten anlaşılıyor ki kişinin kopmak bilmeyen sağlam kulpa sarılabilmesi yani müslüman olabilmesi için sadece Allah'a iman etmesi yeterli değildir. Bundan önce tağutu reddedip inkar etmesi gerekir. Tağutu reddetmeden müslüman olmak mümkün değildir. İslamın Allah katında geçerli olabilmesi için özellikle iki şartın aynı anda tahakkuk etmesinin gerekli olduğunu Allah (c.c) yukarıdaki ayette bizlere apaçık bir şekilde bildiriyor.

Bu iki şart ise; "Tağutu inkar ve Allah'a iman"dır.

Şüphesiz tağutu bilmeyen kişi tağutu reddedemez. Tağutu reddedemediği içindir ki müslüman da olamaz. İmanı da bilmeyen kişi iman edemez. Velev-ki iman ettiğini iddia etse bile. Çünkü imanı bilmediğinden dolayı iman iddiası geçersiz olur.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Sana ve senden öncekilere indirilenlere inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Reddetmeleri emr olunmuşken tağuta muhakeme olmak istiyorlar. Şeytan onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor." (Nisa: 60)

Allah (c.c) bu ayette; müslümanlık iddiasında bulundukları halde müslüman olarak kabul etmediği bazı kimselerden bahsediyor. Onlar bütün rasullere indirilen kitaplara ve Rasulullah (s.a.s)'e indirilen Kur'an'a inandıklarını söyledikleri halde tağuta muhakeme olmak istiyorlar. Halbuki Allah (c.c) tağutu reddetmeden iman ve islam iddiasında bulunan bir kimsenin iddiasının boş ve geçersiz bir iddiadan başka bir şey olmadığını belirtiyor. Aynı kalpte Allah (c.c)'a iman ile tağuta muhakeme olma bir arada bulunamaz. (Tağutu inkar etmekle emrolunmuşlardı.) Fakat şeytan onları; tağuta muhakeme olmak istedikleri hâlde mü'min ve müslüman kalabileceklerine dair vesvese vermek suretiyle .derin bir sapıklığa düşürmek ister. (Şeytân onları derin bir sapıklığa saptırmak ister.)

Allah (c.c) başka bir ayette şöyle buyuruyor:

"Tağuta kulluk etmekten kaçınıp Allah'a yönelenlere müjde vardır." (Zümer: 17)

Bu ayeti kerimede Allah (c.c); müjdelenecek bazı kimseleri bizlere tanıtıyor ve bunların ise; tağuta kulluk etmekten kaçınmak suretiyle sadece Allah'a (c.c) yönelen kişiler olduğunu belirtiyor. Yine bu ayette; insanların kurtuluşa erebilmeleri için tağuta ibadetten kaçınmaları emrediliyor. İslamın Allah katında geçerli olabilmesi için öncelikle tağutun inkar edilmesinin gerekli olduğu şartını yine bu ayette açık bir şekilde görmekteyiz.

Yine Allah (c.c) bize bütün rasullerin çağrısını şöyle bildiriyor:

"Muhakkak ki her topluluğa bir rasul gönderdik. Allah'a ibadet etmelerini tağuta kulluk etmekten kaçınmalarını emrettik." (Nahl: 36)

Bu ayette; bütün rasuller ümmetlerine Allah'a (c.c) yapılan ibadetlerin geçerli olması için tağutu inkar edip ondan kaçınmalarını ve daha sonra Allah'ın (c.c) istediği şekilde Allah'a (c.c) ibadet etmelerini emrediyorlar.

O halde tağutu çok iyi bilmeliyiz ki reddedebilelim. Zira daha önce söylediğimiz gibi tağutu bilmeyen onu reddedemez. Tağutu reddetmeyen kişi ise her ne kadar iman ve İslam iddiasında bulunsa bile Allah o kişinin imanını ve islamını asla kabul etmez. Peki tağut nedir?

Tağut; arapça bir kelimedir. Tağa; haddini aştı, kökünden türemiş bir kelime olup "haddini aşan mahluk" demektir.

Şer'i manası ise; Allah'ın koyduğu ölçüler dışında ölçüler koyan, insanı Allah'a ibadetten alıkoyan, Allah ve Rasulüne tabi olmayı engelleyendir. Bu insi ve cinci şeytan, nefis, hayvan, ağaç, para, taş, kadın, mezar olabileceği gibi Allah'ın hükümleri dışında hükümler koyan zalim bir diktatör, halkın seçtiği seçkin bir zümre, bir meclis veya bir grup bilim adamı da olabilir. Veya Allah'ın (c.c) kitabından kaynaklanmayan adet ve alışkanlık ve de düşünce (ideoloji) de olabilir. '

Allah (c.c) Şöyle buyuruyor:

"Allah hüküm koymada kendisine ortak kabul etmez." (Kehf: 26)

"Hüküm vermek yalnızca Allah'a aittir."(Yusuf: 40)

Tağutu daha iyi anlayabilmek için şöyle örnekler verebiliriz:

Allah (c.c) hırsızlık hakkında:

"Hırsızlık yapan erkek ve kadının Allah'dan bir ceza olmak üzere yaptıklarına karşılık olarak ellerini kesin." (Maide: 38) buyurarak hırsızlık yapanın elinin kesilmesi için emir veriyor. Bir kişi çıkar da: "Hırsızlık yapan kişinin elinin kesilmesi doğru değildir. Hapse atılması gerekir." Veya: "Boynunun kesilmesi lazım" derse bu kişi açık bir şekilde: "Ben Allah'ın koyduğu kanunları kabul etmiyorum, beğenmiyorum" demese bile Allah'ın kanunlarından başka kanunlar çıkardığı için sadece ve sadece Allah'a aid olan hüküm koyma yetkisini kendisine vermiş, ilahlık taslamış ve böylece tağut olmuş olur. Her kim buna itaat ederse, desteklerse veya tekfir etmezse veya buna itaat edip destekleyenleri tekfir etmezse kafir olur. Bu kişi müslüman olduğunu söylese de, namaz kılsa da, oruç tutsa da, hacca

gitse de yine de kafirdir. Çünkü bu kişi Allah katında imanın geçerli olması için gerekli olan tağutu inkar şartını yerine getirmemiştir.

Allah (c.c) faiz hakkında:

"Allah alışverişi helal faizi haram kıldı." (Bakara: 275) buyurarak faizi kesin olarak haram (yasak) kıldığını bildiriyor. Bir kişi çıkar da faizi serbest bırakırsa, faizle çalışan bankaların açılması için kanun koyarsa bu kişi açık bir şekilde: "Faiz helal" demese bile Allah'ın haram kıldığı faizi helalleştirmiş olur. Bu kişi kendisinde bu yetkiyi gördüğü için: "Ben ilahım" demese bile ilahlık taslamış ve tağut olmuş olur. Kim buna itaat ederse, desteklerse veya tekfir etmezse veya buna itaat edip destekleyenleri reddetmeyip tekfir etmezse veya onları tekfir etmeyenleri tekfir etmezse kafir olur. Bu kişinin kafir oluşunun nedeni tağutu inkar etmemesinden dolayıdır. Allah (c.c) başörtüsü hakkında:

"Mü'min kadınlara söyle! Başörtülerini omuzlarına ve göğüslerinin üzerine indirsinler." (Nur: 31) buyurarak mü'min kadınların örtünmeleri için emir veriyor.4 Bir kişi çıkar da: "Bu şekilde giyinmek şart değildir, isteyen istediği gibi giyinebilir" diye bir kanun koyarsa bu kişi Allah'ın koyduğu ölçüler dışında bir ölçü koyduğu ve yalnızca Allah'a aid olan bir sıfatı, yetkiyi kendisine verdiği için ilahlık taslamıştır. Bu kişi açık bir şekilde: "Ben ilahım" demese bile, namaz da kılsa, oruç da tutsa, hacca da gitse, yine de tağut olmuş olur. Kim buna itaat ederse, desteklerse veya tekfir etmezse veya buna itaat edip destekleyenleri reddetmeyip tekfir etmezse veya onları tekfir etmeyenleri tekfir etmezse kafir olur. Bu kişi müslüman olduğunu söylese de, namaz kılsa da, ortaç tutsa da. hacca gitse de yine de kafirdir. Çünkü bu kişi; Allah katında imanın geçerli olması için gerekli olan tağutu inkar şartını yerine getirmemiştir.

Allah (c.c) gayb hakkında şöyle bu yürüyor:

"Gaybın anahtarları O'nun katındadır. O'ndan başkası O'nu bilemez.Karada ve denizde olanı yalnız O bilir."(En'am: 59)

Yine bu konuyla ilgili bir başka ayette şöyle buyuruyor:

"Görülmeyeni bilen Allah görülmeyene kimseyi muttali kılmaz. Ancak elçileri (nebi ve resulleri) içinde razı olduğu, seçtiği kimseler müstesna. Çünkü O, bunun önüne ve arkasına izleyiciler (gözetleyiciler) dizer." (Cin: 26-27)

Allah (c.c) bu ayetlerde gaybı ve gayble ilgili tüm gerçekleri sadece kendisinin bildiğine ve bu konuda hiç kimsenin söz sahibi olamayacağına işaret ediyor. Ancak bazı gaybi bilgileri de seçmiş olduğu rasullerine sürekli olmamak suretiyle vahiyle bildirmiştir. Ve onlara inen vahyi de şeytanın etkisinden korumuştur. Yani' rasullere gelen vahiy ve onlara bildirilen bir takım gaybi olayların gerçekliği muhakkaktır. Çünkü o, bizzat Allah tarafından bildirilmedir.

Öyleyse günümüzde her kim kalkıp da gaybi bir takım gerçekleri, örneğin; kalplerden geçeni bilebildiğini veyahut ileride olacak bir takım olayları bilebileceğini öne sürerse işte bu kimse (kendisine vahiy geldiğini iddia etmiş olacağından ) her ne kadar: "Ben ilahım" demese de Allah'a ait olan bir sıfatı kendisinde gördüğü için ilahlık taslamış ve dolayısıyla tağut olmuş olur. Çünkü bu kişi Kur'an'ın vahyin kesildiğine dair haberini yalanlamakla kalmamış aynı zamanda da Allah'a ait olan gaybı bilme yetkisini kendisinde görmek suretiyle Allah'a asi olmuş ve böylece kendisini ilah konumuna getirmek suretiyle tağutlaşmıştır. İşte bu kişiler her ne kadar müslüman olduklarını söyleseler, namaz kılsalar, oruç tutsalar, hacca gitseler, zekat verseler de Allah'a karşı iftira atmak suretiyle tağutlaşmış ve dolayısıyla kafir olmuşlardır. Kim bunlara itaat ederse, desteklerse veya tekfir etmezse veya bunlara itaat edip destekleyenleri reddetmeyip tekfir etmezse veya onları tekfir etmeyenleri tekfir etmezse o da kafir olmuş olur. Bu kişi de Müslüman olduğunu söylese, namaz kılsa, oruç tutsa, hacca gitse yine de kafirdir. Çünkü bu kişi Allah katında imanın geçerli olması için gerekli olan tağutu inkar şartını yerine getirmemiştir.

Allah (c.c) mü'mini bir başka ayette şöyle tarif ediyor:

"Hayır Rabbine andolsun ki aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin etmedikçe ve sonra haklarında verdiğin hükümden dolayı kalplerinde hiç bir sıkıntı bulunmadan teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar."(Nisa: 65)

Allah (c.c) kendi nefsine yemin ederek diyor ki: Bir kişi herhangi bir konuda Rasululah (s.a.s)'in getirdiği hükümlere başvurmazsa hatta başvurduğu halde verilen hükümden dolayı kalbinde bir sıkıntı duyarsa bu kişi mü'min değildir. İnsanın mü'min ve müslüman olabilmesi için insanlar arasında vuku bulan ihtilaflarda Kur'an ve sünnetin hükmüne başvurması ve o hükümlere zahiren ve batınen tam bir teslimiyet göstermesi gerekir.

Günümüzdeki bazı kişiler şöyle diyebilirler: "Bizim yaşadığımız devlette şeriat hakim değildir. Eğer tağutun mahkemesine başvurmazsak hakkımızı alamayız. Hakkımızı almak için tağutun mahkemesine başvurabiliriz."

Bu gibi kişilere şöyle denir: "Birisi sizden hakkınızı alsa ve: "Bana namaz kılmadan hakkınızı alamazsınız" dese ve siz bu hakkınızı almak için ona namaz kılarsanız Allah katında müslüman kalabilir misiniz?" Elbette: "Kalamayız" diyeceksiniz. Çünkü; namaz ibadettir. İbadetler de yalnızca Allah'a yapılır. "Başkasına namaz kıldığımızda onu ilah seviyesine çıkarmış oluruz" dersiniz. O halde düşünmez misiniz ki acaba Allah tağutun mahkemesine başvurulduğunda kafir olunacağına dair niçin hüküm vermiştir?

Tağutun mahkemesine başvurulduğunda sadece Allah (c.c)'a ait olan hüküm verme yetkisinin Allah (c.c)' dan başkasına verilmesi söz konusudur. Çünkü hüküm vermek yalnızca Allah'a aittir. Allah sadece kendi hükmüne itaat edilmesini emretmiştir. Kendi hükmünden başkasına itaat edenlerin kimin hükmüne itaat ediyorlarsa ona ibadet ettiklerini apaçık bir şekilde: "Hüküm vermek yalnız Allah'a aittir. Kendisinden başkasına değil yalnız O'na kulluk etmenizi emretti." buyurarak (Yusuf: 40) ayetinde bildirmiştir. Öyleyse her ne kadar kalben tağutu sevmediğinizi ona düşman olduğunuzu iddia etseniz bile hareketiniz bunu yalanlamaktadır. Zira gerçekten tağuta düşman olmuş olsaydınız ve de onu kalbinizle inkar etmiş olsaydınız ister hakkınız gitsin ister gitmesin tağutun mahkemesine başvurmazdınız. Mesele hak-hukuk meselesi değildir. Mesele yalnız Allah (c.c)'a ait olan hüküm verme yetkisinin Allah'tan başkasına verilmesi meselesidir. Bu ise şirkin ta kendisidir. Allah (c.c) Nisa: 60'da tağuta muhakeme olmayı isteyenlerin iman iddialarının geçersiz olduğunu ve şeytanın bunları: "Tağuta muhakeme olmayı istediğiniz halde müslüman, mü'min kalabilirsiniz" diye vesvese vermek suretiyle derin bir sapıklığa saptırdığını bildiriyor.

Bu söylenilen şeyler şu ayetler iyice okunduğunda anlaşılmış olur:

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Kendilerine doğru yol açıkça belli olduktan sonra mürted olup tekrar küfre dönenlerin yaptıklarını şeytan kendilerine hoş göstermiştir. Çünkü onlar Allah'ın indirdiklerini hoş karşılamayanlara: "Biz size ileride bazı hususlarda itaat edeceğiz" dediler. Halbuki Allah onların gizlediklerini biliyor. Ya melekler yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını alırken halleri nice olacak."

Çünkü onlar Allah'ı gazablandıracak şeylere uydular ve O'nun rızasını hoş karşılamadılar. Bunun üzerine Allah da onların amellerini boşa çıkarıverdi." (Muhammed: 25-28)

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Sana ve senden öncekilere indirilenlere inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Reddetmeleri emrolunmuşken tağuta muhakeme olmak istiyorlar. Şeytan onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor."(Nisa: 60)

İslam'a girmek için birinci şart olan "tağutu red" konusunu net ve açık bir şekilde açıkladık. Şimdi de ikinci şart olan imanın nasıl olacağını açıklamaya çalışalım.İmanın şartları altıdır. Kim bunlardan bir tanesine dahi Allah'ın istediği şekilde iman etmezse kafir olur.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Ey inananlar! Allah'a, rasulüne, rasulüne indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba inanmakta sebat gösterin. Kim Allah'ı meleklerini, kitablarını, rasullerini ve ahiret gününü inkar ederse şüphesiz derin bir sapıklığa sapmıştır." (Nisa: 136)