Senizm

İkinci tekil şahıs olan “sen” zamiri, kişinin karşısındakine seslenişi ile ilgili kullanılan bir sözdür. Sen sözcüğü esasen bir hitap veya bir çağırmadır. Kendini “ben” ile ifade eden birey, sosyal çevrede diğerlerinden kendini soyutlar iken; “sen” ile de karşısındaki ile iletişime geçer ve kendi varlığını hem kanıtlar hem de vurgular. Her ne kadar tüm sen ifadesi birbiri ile aynı anlama gelse de sen sözcüğü hem hitap eden ve hem de hitap edilen kişiye göre farklılık gösterir. Bir sesleniş ifadesinden öte sen sözcüğü ile esasen anlatılmak, söylenmek istenen şey oldukça farklıdır. Kişinin muhatabı olan şahsa, diğer bir deyişle sen’e verdiği değeri belirtmek için yeni bir kavram olarak karşımıza senizm çıkmaktadır. Sencillik de diyebileceğimiz bu kavram, bencilliğin tam tersi olarak kişinin kendinden çok karşısındaki insana değer vermesi, onu düşünmesi, onu sevmesi olarak da tanımlanabilir. Esasen senizm uzunca bir aşk yolculuğudur: başlangıcı heyecan, her aşaması mutluluk ve sonu ise huzurdur. Bu yolculukta sadece âşık değil maşuk da aynı heyecanı, mutluluğu ve huzuru yaşar.


Sevginin çok ileri bir mertebesi olarak tanımlanan aşk, sevenin sevdiğine olan derin duyguların bütünleşmiş halidir. Aşkın özünde bilindiği gibi hep sevgi vardır. Sevginin ve aşkın yaşam alanı bulduğu tek yer kalplerdir. Aşk kimi zaman gitse de sevgisini bırakır kalplerde. Aşksız sevgi olabilir ama sevgisiz aşk asla olamaz. Ondan gelen her ne varsa, iyi olsun kötü olsun kabulümdür hissi sevenin gece karanlığındaki ay ışığı gibi yolunu aydınlatandır. Maşuk, aşk yolunda yolculuğunu bu düşünce ile kat eder.


Senizmin özünde bulunan sencilliğin tam tersi olan bir kavram da bencilliktir, egoistliktir. Egoist, kendini düşünen, kendine olan sevgileri ve ilgiyi lütuftan çok hak etmişlik olarak gören kişidir. Onun için sevgi, sadece sözlükteki bir kavramdır. Aşk ise sadece Aslı ile Kerem arasında yaşanmış bir hikâyedir. Ütopya gezegeninden gelen ve açılmamış bir kapsül gibidir sadakat. Sevgi, aşk, sadakat ve sen kavramları Kafdağı gibi uzak, Anka kuşu gibi bilinmezdir. Kâinatın odağında kendi olduğunu düşünen, her şeyin kendine göre şekillenmesini isteyen bencil için, sencil kavramını anlaması şöyle dursun, tahayyülüne bile uğraması düşünülemez. 


Bencil kavramı zihinlerde olumsuz şeyler çağrıştırsa da sencil kavramı onun aksine gayet güzel ve naif şeyleri hatıra getirir. Tıpkı negatif sayıların toplamada tersinin pozitif olması gibi bencilin tersi de sencildir.


Seninleyim, sendeyim, seninim ve son olarak da senim mertebelerinin de üzerindedir senizm. Benimlesin, bendesin, benimsin ve bensin ifadeleri sen yolcusu için güzel anlamlar barındırsa da, bu kişi “ben” ifadesini cümlelerinde kullanmayı pek tercih etmez. Amaç her zaman için sen’dir. Sen derken de kendini işin içine katar. Ama her zaman sen’in var olabilmesi, somut bir keyfiyet kazanması ben’siz mümkün değildir diye düşünür. Kendini sadece bir maya gibi düşündüğü için ben der ve yoğrulması gereken sen’e katıştırılmayı bekler.


“Sen mi benim, ben mi senin?” sorusuna ise senizm yolcusu “ben senin” cevabını verir. Seven bilir ki sen zaten benimsin de, acaba ben kendimi sana nasıl adarım diye düşünür. Önemli olanın sen’e dönüşmek, onun olmak, onun gibi olmak, onda olmak olduğunu bilir. “Sevmek mi güzel sevilmek mi?” sorusunun daha da ötesi bir formda olan “âşık olmak mı güzel, âşık olunmak mı?” sorusuna karşın ise, sen yolcusu âşık olmak der. Yine aynı şekilde “benim olman mı güzel, senin olmam mı?” sorusu da aynı eksendedir ki bir yönüyle bu sorulara verilen cevaplar hep senizmi çağrıştırır.


Sevenin sevgisini kendi içinde sınaması, şiddetini ölçmesi ve seviyesini, derinliğini, büyüklüğünü, irtifasını anlaması için bir ölçüt gibidir sen kavramı. “Sen olmadan ben’in ne anlamı vardır, ben ancak sen ile varım, sensiz de bensizim.” der. İlaveten “Ben ancak sen ile varım.” der ve kendini tamamıyla sen’e adar.


Sevgi yolculuğunda sen kavramı, çiçeğin ab-ı hayatı gibidir. Su ile yeşeren, çiçek açan bahçe gibi sevilen de sen ile çiçek açar, güzelleşir.


Diğer bir taraftan kişi evvelce âşık olacağı kişiyi kendi süzgecinden geçirir, yaşam felsefesini inceler, ruh dünyasını tarar. Huyu, boyu, yaşı, mesleği gibi nicel özelliklerinden farklı olarak odaklanacağı niteliklerin bunların dışında bir şeyler olmasını düşler. Zaman içerisinde, farklı anlarda, her nevi durumda maşukunun hallerini irdeler ve kendi kriterlerinden geçirir. Esasen bu irdeleme süreci de ayrı ayrı heyecan ve güzelliklerle doludur. Kişinin bağlanmayı seçtiği sen’i ile ilgili her bir farklı an onu farklı farklı duygu tepelerine taşır. Zamanla ilgili kişi, sevdiğini tanıya tanıya kendi yalnızlığından sıyrılır, sen’in derinliklerine doğru ilerler. Ve artık bir zaman gelir ki yolculuk süresinde sen ve beni aritmetik olarak toplarsan biz ederiz der.


Senizmde, mekândan münezzeh olunabileceği de söylenebilir. Kişinin kendini bulunduğu yerden soyutlaması, boyutlar ötesi iletişime geçmesi, sevdiği ile gönülden bağ kurması da mümkündür. Telepati, senizmi içselleştirmiş kişinin kendi mevcudiyetini sevdiğine hissettirmesi diye de tanımlanabilir elbet. Her ne kadar aynı hisleri paylaşanların karşılıklı gönül bağı kurması neticesinde oluşan özgün bir iletişim türü gibi tanımlansa da Telepati, esasen, senizmde bir aşk enstrümanıdır.


Senizmde aşığına eren ve ona kavuşan kişi, sonrasında sen’sizliğe düşer ise, galakside başıboş dolanan bir asteroit gibi olur. Öylesine dolana durur, ta ki bir yıldız ya da gezegen onu yörüngesine alsın, etrafında döndürsün. Her ne kadar meteor gibi seven, sevdiği gezegenin yörüngesinden pek de çıkmak istemez. Belliki hem o gezegen uydusuz hem de o astroit gezegensizdir. Bu sebepledir ki bu iki varlık birbirini bulmuştur ve tamamlamıştır.


Diğer taraftan sadece bir meteorun bir gezegen etrafında dönmesindense iki gezegenin aynı ayda birbirleri etrafında dönmesi ise apayrı bir güzelliğe sahiptir. İki gezegen, ikisi de aynı anda birbirleri etrafında dönerler sarmal bir şekilde. İşte bu iki gezegenin de senizme ermesidir. Elbette ki birinin diğeri etrafında dönmesindense birbirleri etrafında dönmesi daha güzeldir.


İki âşıktan sadece birinin senizm yolunda olması maşuk için elbette ki güzeldir. Fakat, daha güzel olan her ikisinin de aynı yolculukta olması değil midir? Tek taraflı senizmde iki âşıktan biri sencil iken diğeri bencildir; biri aşk yolcusu iken diğeri âşık olunandır; biri seven diğer sevilen, biri âşık diğeri maşuktur. Senizmde esas iki aşığın da maşuk olmasıdır. Bu sebepledir ki bir birleri etrafında dönen âşıklar aşk yolculuğunda birbirlerine katıksız sevgiyi, gerçek mutluluğu ve dupduru huzuru yaşatırlar. İşte karşılıklı olan sencillik büyük bir aşkın alametifarikası değil midir?


Senizmin başka bir boyutu da paylaşılan anıların onsuz olmaması, her bir yaşanılanın daha renkli yaşanacak olanları çağrıştırmasıdır. Senizmde seven sevdiği ile ilgili düşler kurar, mutlu günlerin hayalini yaşar. Sevdiğinin etrafında dört döneceği günlerin özlemini duyar. Hatta yeme içme gibi beşeri ihtiyaçlarda sevdiğini de hesaba katar, kendini de ekleyerek biz’e şunu alayım mı gibi cümleler sarf eder. Uykularını hayallerle besler, hatırından çıkarmaz, uyanınca onu arar. Küçük bir lokmayı bile ikiye böler paylaşır. Sen’e eren kişi, muhatabı ile çoğu zaman aynı şeyi düşünür, aynı şeyi hisseder ve aynı şeyi aynı anda söyler. Öncesinde verdiği küçük hediyeler, paylaşılanlar sonrası için birer işaretti. Çünkü sen’e eren kişi sevdiği gibi olmuştur. Aynı şeyleri aynı anda yapmak aralarındaki sevgiyi perçinler. Her yaşanılan gün belki de on güne denk gelecek evsaftadır. Sanki on gün yaşanmış gibi dopdoludur. Ayrıca sen’e eren kişinin aşığına olan doyumsuzluğu başka bir gerçektir. Aşığı ile tekrar yaşanılanlar bıkkınlığa değil farklı mutluluklara kapı açar.


Ben’den geçerek sen’in zirvelerine ulaşan sen yolcusu sevdiği ile sadece mutlu günlerde bir olmaz. Onun kederi ile kederlenir, hastalığı ile hastalanır. Uzakta da olsa üzüntüsünü hisseder, bir iksir özelliğinde olan ılık ve içten sesi ile derman olur derdine. Yakından veya uzaktan soluk alış verişi ile varlığını hatırlatır. Girift meseleler bu sayede her daim çözüm bulur. 


Kader de ayrıca sen’e eren kişinin yanındadır ve evreni bu iki kişiye hizmetkâr kılar. Sanki tüm kâinat iki ben’in bir biri ile bütünleşmesi için olmazları oldurur. Bu tılsım, sen sevgisinin tezahürüdür. İçten yakarışın kabul olan halidir.


Senizm kişide bir ihtiyaçtan ziyade heyecan, mutluluk ve huzur dolu uzun bir yolculuktur. Sen ile bütünleşen, sevginin derin anlamını hisseden âşık gerçekten yaşadığını fark edecek ve gerçek iç huzura erecektir. Bu sayede kendisi mutlu olmanın yanında aşığını da mutlu edecektir.  Senizm, aşk yolculuğunda maşukun ulaşılması gereken en son mertebe olarak tanımlanması gerektiği düşüncesi tartışmadan çok bir kişisel histir. Sevginin, sevginin ileri bir noktası olan aşkın, hülyalarda gezen ruhun, sevdiğinde yok olması, o olması olarak da özetlenebilen senizm, aşk yolculuğunun varılası nihai zirvesidir. Bunun ötesi ise biz’dir. Zaten sen, biz kavramının ayrılmaz öğesidir. Sen’siz biz asla var olamaz. Elbette ki biz’de de sen, ben’den önce gelir.


Peki sen mi, ben mi, biz mi? İşte, öyle...


2018 yılının Ağustos ayında yazılmış bir deneme ... Bdino?