SoleMare Cafe
Homemade Happiness
Sole & Mare’nin Hikâyesi 🌿
Bir annenin duasından, iki çocuğun adından, bir düşten doğdu…
Bazı hayaller yavaş kurulur.
Bir anda çıkmaz ortaya, acele etmez.
Önce içini ısıtır, sonra adını fısıldar…
İşte Sole & Mare böyle başladı.
Sole…
Güneş gibi ışıldayan, neşesiyle kalbimi aydınlatan kızımın ruhu.
Mare…
Deniz gibi derin, özgür ve dingin oğlumun kalbi.
Onların ismini taşıyan bu yer, aslında bir mekan değil sadece.
Bir yolculuk.
Anne olduktan sonra değişen kalbimin, dönüşen hayatımın yansıması.
Zeytin ağaçlarının arasında, eski bir taş binanın gölgesinde,
hayal ettiğimden çok daha fazlası oldu Sole & Mare.
Burada sadece kahve içilmiyor, sadece tatlı yenmiyor.
Burada zaman yavaşlıyor. Kalp hafifliyor.
Ve her gelen, kendine bir parça buluyor bu sofrada.
Tariflerimi annemden, çocukluğumdan, yolculuklarımdan,
ama en çok da iç sesimden alıyorum.
Çünkü ben artık sadece lezzet sunmak değil,
şefkatli bir alan açmak istiyorum.
Sole & Mare, güneşle denizin buluştuğu yerde doğdu.
Ama en çok da sevgiyle yoğruldu.
Belki bir gün yolu buraya düşen biri,
bir kahvenin yanında kendi hikâyesini de hatırlar diye…
Bu kapı hep açık.
Güzel ruhlara, iyi niyetli varlıklara ve yavaş yaşamaya…
Ve bu hikâyenin kalbindeki sesi biraz daha yakından duymak isterseniz → Hülya’nın Dünyası
SoleMare’nin Tatlı Felsefesi
SoleMare’de her tatlı bir hikâye…
Biz tatlılarımızda sadece lezzet değil, bir ruh taşıyoruz. Katkı maddelerine, yapay aromalara ve aceleye yer yok. Bunun yerine, mevsiminde toplanmış meyveler, en saf haliyle seçilmiş malzemeler ve mutfağımızda sabırla yoğrulan bir özen var.
Her lokma, ustalığın ve sevginin mutfaktan sofranıza uzanan sessiz bir hediyesi.
Çünkü bize göre tatlı, yalnızca bir tat değil; anıların, mutluluğun ve doğallığın bir parçasıdır. Ve o anın zarafetini korumak, bizim için bir tutku.
Kültür ve Lezzet Buluşması
SoleMare Cafe, Türkiye’nin ilk zeytinyağı fabrika-müzesi olan Adatepe Zeytinyağı Müzesi’nin tarihi taş binasında yer alıyor.
Yüzyıllara dayanan zeytin kültürünün kalbinde, geçmiş ile bugünü buluşturan bu özel mekân, bugüne dek on binlerce yerli ve yabancı ziyaretçiyi ağırladı.
Binlerce yıllık zeytin ağacının hikâyesine tanıklık eden eski presler, aletler ve geleneksel üretim teknikleri, burayı yalnızca bir müze değil, yaşayan bir kültür mirası hâline getiriyor. Zeytinyağının dalından sofraya uzanan özenli yolculuğu her detayıyla burada hayat buluyor.
Ve işte bu eşsiz atmosferde, SoleMare Cafe olarak biz de geçmişin ruhunu bugünün tatlarıyla buluşturuyor; misafirlerimize yalnızca lezzet değil, anlam dolu bir deneyim sunuyoruz.
Teşekkürler 💚
Bu yolculukta, hikâyemizin dokusuna can veren, ruhumuza hayat katan ve hayallerimizi kelimelerle, çizgilerle ören tüm dostlarımıza gönülden teşekkür ederiz. Her güzel dokunuş, SoleMare’nin hikâyesinde silinmez bir iz bıraktı; bu izler yolculuğumuzu ışıklandırdı ve anlam kattı.
🌿 Teşekkürler Ülkü!
Logomuzun tasarım sürecinde hayallerimizi kağıda döken ve yolculuğumuza hayat veren sevgili Ülkü’ye kocaman bir teşekkür. Senin emeğinle ortaya çıkan bu logo artık yalnızca bir simge değil; hikayemizin değerli parçalarından biri.
🌿 Teşekkürler Özgür!
SoleMare’nin lezzetlerini ve hikayesini kendi satırlarıyla anlatan Özgür’e gönülden teşekkür ederiz. 📝 “Küçükkuyu’nun Büyük Lezzeti: SoleMare” başlıklı yazısı hâlâ bizi gülümsetiyor. 🔗Özgür’ün yazısına göz at
🌿 Ve Sizlere...
SoleMare ailesinin bir parçası olan, sosyal medyada içten sözleriyle bize ilham veren, desteğini hiç eksik etmeyen dostlarımıza kalpten kalbe uzanan en derin teşekkürlerimizi sunarız. Her güzel yorumunuz, her paylaştığınız sevgi dolu kelime, yolculuğumuzu aydınlatan bir ışık oldu. Sizlerin samimiyeti ve sıcaklığı, SoleMare’nin ruhunu besleyen en değerli hazinedir. Bu yolda birlikte yürümek, SoleMare’yi daha anlamlı ve özel kılıyor.