Hülya, yalnızca tatlılar değil; mekânın sıcaklığından, tabakların estetiğine kadar kafenin bütün ruhunu şekillendiriyor.
🍃 “Tatlı yapmak bir teknik değil; doğanın iyiliği, mevsimlerin sadeliği ve bir annenin özeniyle harmanlanan bir sanattır.”
🥐 Şefimiz
Fransız pastacılığının incelikleriyle yoğrulmuş bir ustalık. Her tatlı, onun ellerinde bir sanat eserine dönüşüyor; katman katman zarafet ve lezzetle doluyor.
🎨 Tasarımcımız
Mekândan tabak sunumlarına, menü sayfasından kahve bardaklarına… Her detay Hülya’nın zarif dokunuşunu taşıyor ve bütüncül bir deneyim yaratıyor.
🌱 Beslenme Uzmanımız
Fonksiyonel Wellness Koçu (FWK) unvanıyla, tatlılarımız sadece lezzetli değil; bedeni dengeleyen ve ruhu besleyen birer deneyim. Doğal, dengeli, ilham verici…
🌸 Felsefesi
“Her tatlı bir hikâye, her tarif bir yolculuk… Ve her lezzet, kalpten gelen bir davettir.”
Sole & Mare’nin Kalbindeki Kadın: Hülya
Hülya, kökleri Balkanlar’ın bereketli topraklarına, yüreği ise paylaşmanın kıymetine yaslanmış bir kadın.
Küçücük yaşlarda, mutfakta dökülen unun, ocakta kabaran sütün, fırında kızaran kekin anlamını başka kimse fark etmese de o hep hissederdi.
O zamanlar kimse bilmezdi ama Hülya, tatlı yaparken aslında dünyayı iyileştiriyordu — önce kendi içini, sonra yavaşça etrafındakileri.
Zamanla bu sezgisel bağ bir tutkuya, sonra da bir mesleğe dönüştü.
Fransız pastacılığı eğitimiyle tanıştığında, hassas ölçülerin ve rafine tekniklerin ardında yine o tanıdık hissi buldu:
Özen, sadelik ve derinlik.
Ama onun elinden çıkan her tatlıda hâlâ çocukluğunun kokusu, evin sıcaklığı ve bir sofraya konan dualar vardı.
Yalnızca damaklara değil, ruhlara da dokunmak istedi.
Çünkü bir tatlının sadece “güzel” olması yetmezdi ona göre; birini hatırlatmalı, bir duyguyu uyandırmalı, içe doğru bir kapı aralamalıydı.
Bu yüzden fonksiyonel wellness koçluğu ile bedenin dilini öğrenmeye başladı.
Mindfulness eğitimiyle ise yemeğin aslında nasıl bir farkındalık pratiği olabileceğini keşfetti.
Yavaşlamanın, seçmenin, teşekkür etmenin ne büyük bir şifa olduğunu…
Böyle doğdu Sole & Mare.
Adı çocuklarından, ruhu kalbinden geldi.
Zeytin ağaçlarının altında, taş duvarların arasında kurulan bu kafe, sadece bir işletme değil;
hissederek yaşayanların, bir anlığına dünyadan yavaşça uzaklaşmak isteyenlerin buluşma noktası oldu.
Bugün Hülya hâlâ o küçük kız gibi mutfakta. Ama artık yalnız değil.
Onun kekiyle, çayıyla, kelimeleriyle, susuşlarıyla temas eden herkes, bu hikâyeye ortak oluyor.
Çünkü Hülya, yaşamı bir tarif gibi görmüyor.
O, hayatı pişiriyor.
Yavaş yavaş. Şefkatle. Ve hep kalpten…