070909

Edirne 9 Eylül 2007

Edirne'yi daha önce görmemiştim; bence mutlaka görülmesi gereken bir şehir.

8 Eylül akşamı 22:00'de Tunus Caddesinden hareket edecek Saltur aracının kocaman bir otobüs olmasını beklerken karşımda bir Mercedes Sprinter görünce şaşırmadım desem yalan olur. Sol tarafında ikişer, sağ tarafında tek yatar koltukları olan şöför ve rehber hariç toplam 12 yolcu kapasiteli araç 7 yolcu ile otobüsten daha rahat bir yolculuk yapmamızı sağladı. Üç mola verip sabah yedi sonrası Edirne'ye vardık. Otelimize gidip kahvaltı edip odalar henüz hazır olmadığından Edirne gezimize Trakya Üniversitesi Sultan II. Bayazid Külliyesi Sağlık Müzesi ile başladık. 2004 yılı Avrupa Müze Ödülünü alan 1488'de kurulmuş Darüşşifa ilginç ve görülmeye değer bir Sağlık müzesi. Özellikle Doktorların görmesi gerektiğini yazmadan geçmeyeyim. İlk resimde ortada İbni Sina tıbbın kralı pozunda ortada, solunda ise yemini ile meşhur Hipokrat var. Üçüncü resimde hastalıkların tedavisinde musikide hangi makamların hangi hastalıklara iyi geldiği bilgisi de herkes için yararlı olur düşüncesindeyim :) Başhekim dahil, çalışan personelin ücretlerinin ne olduğunda dair bilgiler de kayda değer. Bahçedeki bir çiçek Aysel'in dikkatini çekti, daha önce görmediğimiz değişik bir bitki.

Sağlık müzesinden sonra hemen yanındaki restorasyonu devam etmekte olan ancak hayli bakımsız görünen II. Bayazid Camii'ni de gezdik, sonra Sarayiçi'ndeki Balkan Şehitliğine geçtik.

Şehitliğin yanındaki köprüden Tarihi Kırkpınar Güreşlerinin yapıldığı yere geçtik, ki Kanuni zamanının Yargıtay binasının basit bir kuleden ibaret olması şimdiki devasa Adalet Saraylarına rağmen adaletin neden zamanında tecelli etmediğini düşünmemizi gerektiriyor bence.

10:30 sularında Sarayiçi'nden ayrılıp Edirne'nin merkezinin merkezine; Selimiye Camisine gittik. Mimar Sinan'ın 1569-1575 yıllaı arasında yaptığı başyapıtı görülmesi gereken bir cami. Resimler anlatmaktan çok uzak; her açıdan objektife sığmayacak kadar büyük.

Sonra Üç Şerefeli Camiye gittik. İstanbul alınana kadar Osmanlı Devletinin en muhteşem yapısı ünvanını taşımış olan bu caminin inşaatı 1447'de tamamlanmış. karşısındaki hamam ve Yivli minaresi de ilginç.

Öğleden sonra otelimizde istirahat için verilen arada, biraz dinlendikten sonra otelden bir harita alıp kendi kendimize dolaştık. Yine Mimar Sinan tarafından yapılmış olan Ali Paşa Çarşısı ve Rüstem Paşa Kervansarayını, Eski Camiyi, haritada Saat Kulesi yazmasına rağmen saati 1953'ye deprem sonrası tehlikeli görülerek yıkılmış olan kuleyi, Edirne'ye adını vermiş olan Hadrian'ın yaptırdığı surları ve Evliya Çelebinin Makedonya'da gördüğü bir kuleye benzettiği için Makedon Kulesi de denen sur kapısındaki eski saat kulesini de gezdiren görevli (nedense oralarda hiç resim çekmemişim) "Bu sur kalıntıları ve kule genç yaşta kaybettiğimiz eski sevgili valimiz Fahri Yücel (Sinan'ın amcasının oğlu) sayesinde yok olmaktan kurtuldu, ama onun ölümünden sonra da çalışmalar durdu" dedi. Sonra onun tarifi ile Merkez Bankası Edirne şubesine gittik, emekli de olsam Merkez Bankası'ndan vazgeçemiyorum:

Otele dönüp dinlendikten sonra akşam yemeği için Meriç'i geçip Karaağaç'ta şimdi Trakya Üniversitesi Rektörlüğü olan eski, tarihi garı gördük, yanındaki Lozan anıtını ziyaret edip Karaağaç'ta Meriç kıyısındaki tarihi köprü yakınındaki restoranda yemeğimizi yedik,

ve otelimize dönerek ilk günü tamamladık.