Bu değerlendirme çalışması, Toplum Temelli Göç Programları kapsamında, toplulukların COVID-19'a ilişkin bilgi, tutum ve uygulamalarının (KAP) yanı sıra onların bilgi ihtiyaçları hakkında fikir sahibi olmak amacıyla, IFRC desteğiyle, Türk Kızılay tarafından 10 - 26 Kasım 2020 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Bu çalışma Bilgi, Tutum ve Uygulamalar (KAP) değerlendirmesinin ikinci turu olup 20 Temmuz - 12 Ağustos 2020 tarihleri arasında yürütülen ilk turu takip eden bir çalışmadır.
Tutumlar toplulukların bir konuya - bu çalışmada COVID-19 - yönelik sahip olabilecekleri hislerin yanı sıra algıları, inançları veya önyargılarını ifade etmektedir.
Anket katılımcılarının çoğunluğu COVID-19'u "çok tehlikeli" (%81,4) bir hastalık olarak görürken, çok azı "biraz tehlikeli" (%15,6) veya "hiç tehlikeli değil" (%2,4) olarak görmektedir. Önceki KAP çalışmasında elde edilen bulgulara göre ise COVID-19'u çok tehlikeli görenlerin sayısı biraz daha fazla iken (%84,0), hastalığı "biraz" tehlikeli görenlerin sayısı daha azdı (%12,9).
Anket sonuçlarına benzer bir şekilde, OGG katılımlarının büyük çoğunluğu, COVID-19'u ölümcül ve son derece bulaşıcı bir virüs olarak görmekte ve henüz hastalığı tedavi etmek için bir ilaç veya tedavinin bulunmadığını düşünmektedir. Virüsün ilk önce Çin'den çıkarak sonra diğer ülkelere yayıldığını ifade etmişlerdir. Kilis'teki az sayıda kişi hariç olmak üzere çoğu yerdeki katılımcılar COVID-19'un gerçek olduğuna inanmaktadır.
COVID-19'a yakalanan veya yakalandıktan sonra iyileşen kişilerin ayrımcılığa uğrayıp uğramadığı sorulduğunda, yerel toplumun %14.9'u "Evet" cevabını verirken, göçmen katılımcılarda bu rakam %5.3 olmuştur. Bu, COVID-19 damgalamasının göçmen topluma göre ev sahibi toplumda daha yüksek olduğuna işaret etmektedir. Damgalamanın, göçmenlere (%8,7) göre, önceki çalışmada ev sahibi toplumda daha yüksek (%21,7) olduğu da bildirilmiştir; ancak genel olarak, ikinci turda insanların ayrımcılığa uğrayabileceğini söyleyenlerin sayısında bir azalma söz konusudur.
Ayrımcılığın olabileceğini ifade eden kişilere (1.028 kalıtımcı) göre, en çok ayrımcılığa uğradığı düşünülen insan grupları, COVID - 19 virüsüne yakalanmış kişiler (%57,1) ile virüs kapmış olabileceğinden şüphe edilen kişiler (%50,9) şeklindedir. Yine, bu yanıtlar, göçmenlere (sırasıyla, %15,3 ve % 11,7) göre ev sahibi toplumda (sırasıyla %41,5 ve %39,0) önemli düzeyde daha yüksektir. Bulgular, çalışmanın ilk turunda ulaşılan bulgularla paralel olup, ilk turda her iki seçeneğe verilen yanıtlar ev sahibi toplumda az çok az daha düşük (%39,9 ve %38,2) iken, göçmenler arasında daha yüksek cıkmıştır (sırasıyla, %19,9 ve %16,7). Yaşlılar, sağlık çalışanları, Suriyeliler, göçmenler ve yoksul insanlar da dışlanmaya maruz kalan kişiler olarak görülmüştür.
"Diğer" seçeneğinde belirtilen cevaplar: toplumlara göre farklılık göstermektedir, hastanede olanlar, kısıtlamalara/tedbirlere aldırış etmeyenler, gençler, virüs hakkında yeterli bilgiye sahip olmayanlar, virüsten korkanlar, hasta olduklarını gizleyenler, semptom geliştirmiş olanlar. On "Bilgim yok" yanıtı da bildirilmiştir.
Başta yerel toplum üyeleri olmak üzere OGG katılımcıları, COVID-19 salgınının virüs kapmış olanlar veya hastalıktan kurtulmuş olanlara karşı toplumda bir ayrımcılığı tetiklediğini bildirmiştir. Bu yanıtların çalışmanın ilk turuna göre biraz daha az olmasına rağmen, katılımcılar, virüse yakalanma korkusu sebebiyle hastalıktan kurtulmuş olanlardan uzak duracağını söylemiştir. COVID-19'tan kurtulmuş olan insanlar yine de hastalığın potansiyel taşıyıcıları olarak görülmektedir. Katılımcılar, insanlar toplumdan dışlanma korkusuyla hastalıklarını gizleme eğiliminde olduğunu söylemiştir. Kocaeli'nde yerel katılımcılara göre, göçmenler söz konusu ayrımcılığa daha çok uğramaktadır. Adana, İzmir ve Kayseri'de katılımcılar, virüse yakalanmış kişilere olabildiğince uzaktan destek olmaya çalıştıklarını ifade etmiştir.
Gaziantep'teki katılımcılar “Test sonuçları negatif olsa bile, virüse yakalanmış insanlar ayrımcılığa uğruyor. Sosyal etkinliklere katılmaları hoş karşılanmıyor. İnsanlar, kalabalık bir mekana girdikleri anda onlardan uzaklaşıyorlar." demiştir.
"İnsanlar, toplumsal tepkiden korktuklarından dolayı virüse yakalanmış olsa bile bunu gizlemek isteyebilmektedir."
Kocaeli'nde yerel toplum üyesi bir katılımcı
Anket katılımcıların yaklaşık üçte ikisi (%62,4) ailelerinin COVID-19'a yakalanabileceğinden endişe duymaktadır. Bu, çalışmanın ikinci turuna eklenmiş yeni bir seçenek olup hem göçmenler (%32,4) hem de yerel halk (%29,9) arasında önemli endişe kaynakları arasında yer almıştır. Önceki çalışmada, COVID-19'a yakalanma korkusuna en yaygın verilen cevap (%67,1) olurken, bu turda ikinci sırada (%53,5) gelmiştir. İşini kaybetme (%7,9), işten atılma (%6,9), kira/faturaları ödeyememe (%7,3) veya ailesine bakamama (%4,4) korkuları yerel topluma göre göçmenler arasında biraz daha yüksektir. İşle ilgili endişeler kadınlara göre erkeklerde daha yüksek olmuştur.
"Diğer" kategorisi altındaki yanıtlar: tedbir almayan veya hastalıklarını gizleyen kişilerden korkmak, enfeksiyona yakalanan veya vefat eden insanların sayısının artması, Yoğun Bakım Ünitesi (YBÜ)/ölmekten korkmak, belirsiz gelecek, dışarıya çıkamamak, tedavi/ilaç/aşının bulunmaması, okulların tekrar kapanması, hastalığın çocukların geleceğini etkilemesi, yalan bilgi, "diğer insanların bana ayrımcılık uygulaması", uzun iyileşme süreçleri, endişelerini paylaşmayı istememek.
Bu bulgular, OGG'de verilen yanıtlarla benzerlik taşımakta olup başta daha yaşlılar olmak üzere OGG katılımcıları, en büyük korkularının kendileri veya aile üyelerinin COVID-19'a yakalanmalarından korktuklarını bildirmiştir. Ayrıca, COVID-19 tedavisinden ve bir kez yakalandıklarında virüsten kurtulamamaktan endişe duymuşlardır. Katılımcılar, toplum üyelerinin, hastalığa yakalandıklarında işini kaybetmeden ve COVID-19'den dolayı iş bulamamaktan endişe duyduklarını ifade etmiştir. Az gelirli ve geçim zorluğu çeken haneler, halihazırda aileleri veya çocukları için hijyen malzemeleri veya gıda alamama zorluklarıyla karşı karşıyadır.
"İşyerinde 5 kişi koronavirüse yakalandıktan sonra doktora gitmiş olan bir kişi tanıyorum. Doktor, 14 gün boyunca evinde kendini izole etmesini ve sonra COVID-19 testi yaptırmasını söylemiştir. Bu durumu işyerine söylemiştir. Ancak, işyerindeki yöneticileri, 2 hafta evde kalma talebini kabul etmeyerek işten çıkarmıştır."
A.A. Göçmen (Suriyeli) Erkek - 20, İzmir