İPEK AKYILDIZ
Önce Çalışan Bağlılığı nedir onun tanımı ile başlayalım isterseniz.
Çalışan Bağlılığı yüksek olan çalışanları, işini tutku ile ve kendi şirketiymiş gibi yapan, iş tanımını kendine sınır olarak koymayan, var olan tüm potansiyelini kullanmayı tercih eden, yaratıcılığını çalıştığı şirketi için kullanan kişiler olarak tanımlayabiliriz. Böyle bir çalışma ortamını gözümüzde canlandırdığımızda, ne büyük bir insan gücü kazanımı, ne büyük bir verimlilik, ne kadar yüksek performanslı bir ekip yaratımı olduğunu görebiliyoruz sanırım.
Tabii ki bu yüksek performansı yaratabilmek ve bu insan gücünü de kazanabilmek için şirketin kültürünün, liderlik anlayışının ve beceri geliştirme alanlarının birleşme noktasında “Verimlilik”, “Sadakat” ve “Mükemmelliğin” psikolojik güvenlik ortamının da çalışanlar tarafından hissedilmesi ve şirket yapısının buna uygun olması gerekli.
Bu noktada yapılan araştırmalar üzerinde Gallup’un istatistiki (2017) verilerine bakalım isterseniz;
İşgücü Bağlı olan şirketlerde ;
% 10 yüksek Müşteri Memnuniyeti,
%17 yüksek Verimlilik ve
%20 yüksek Ciro ve
Toplamda %21 daha Yüksek Karlılık elde edilen bir sonuç ortaya çıkıyor.
Düşük çalışan bağlılığı olan şirketlerde ise;
%41 daha çok Kalite Hatası,
%50 daha çok İş Kazası,
%37 daha çok İşe Gelmeme ve
Toplamda %25 daha yüksek İşten Ayrılma veya İşten Çıkarılmaya sonucu doğuyor.
Tüm bu sonuçlarla birlikte peki ne oldu ki pandemi döneminde çalışanlar iş ortamlarını,işlerini çok daha sorgulamaya başladı, Çalışan Bağlılığı kavramı çok daha önem kazandı?
İsterseniz bunu çalışan olarak önce kendimize soralım, bu durumun yanıtını belki kendimizde arayarak bulmak çok daha gerçekçi olacaktır. Bu noktada hem kendi cevaplarım hem de araştırmalar gösteriyor ki;
bu dönemde sağlığımızın, ailemizin, yakınlarımızın, sosyal çevremizin önemini daha çok anladık ve onlara ulaşma konusunda bize engel olabilecek ve ulaşım dahil günümüzün neredeyse 10 saatini geçirdiğimiz işimizi daha çok sorgular olduk.
Yani kendimize şu soruları daha çok sorar olduk:
Yaptığım iş benim için anlamlı mı?
Çalıştığım işyerinin vizyonu, benim değer katmak istediğim bir vizyon mu?
Şirketin değerleri benimkilerle örtüşüyor mu?
Ben kendimi buraya ait hissediyor muyum?
İşte çalışanlar olarak bu soruları kendimize daha çok sormaya başlayınca ve işimizin maddi kazanımları da bizi çok tatmin etmiyorsa, şirkete bağlılığımız düşüyor ve işinden kendi isteği ile ayrılma oranları da artıyor.
Bunlara ilave olarak, çalışanlar sadece “iş yapan” olarak görülüyor ve insani değerleri, ihtiyaçları, beklentileri şirket kültürü tarafından dikkate alınmıyor ise belki de yıllar boyunca yatırım yapılan çalışanların şirketlerine elveda deme zamanı gelmiş olabilir.
Sonuç olarak, yukarıda belirtilen soruları şirket kültürü içinde dikkate alalım, yöneticiler dahil olmak üzere tüm çalışanlara insan oldukları hissettirelim ve özen gösterelim.
Umarım yazdıklarım sizlerde küçük bir düşünce balonu yaratmayı başarmıştır.
İK Profesyoneli | Engage & Grow Çalışan Bağlılığı Programları Uzmanı
Boğaziçi Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık'91 ve Yetişkin Eğitimi Yüksek Lisans'95 mezunudur.
Uluslararası şirketler ve İnsan Kaynakları (İK) Danışmanlık şirketinde 30 senelik kurumsal İK yönetimi tecrübesine sahiptir. Akyıldız, kurum İK tecrübelerini koçluk becerileri ile birleştirerek şirketlerin ve çalışanların sürdürülebilirliklerini başarı ve mutlulukla devam etmelerine katkı sağlamak üzere İK Danışmanı, Engage&Grow Çalışan Bağlılığı ve Kültürü programlarının lisanslı koçu olarak profesyonel hayatını devam ettirmektedir.
Akyıldız, EMCC Global ve Türkiye dışında Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği (BÜMED), Boğaziçi Üniversitesi Mezunu İş İnsanları Derneği(BRM) ve YenidenBiz üyesidir.