Bir dersin hedeflerine ulaşmak için belirlenen, yöntem seçimine yön veren genel yaklaşımdır.
Eğitim sürecinde öğrenme kuramlarına dayalı olarak birçok öğretim stratejisi geliştirilmiştir. Ortaya atılan stratejiler öğretimin nasıl olması gerektiği konusundaki araştırma sonuçlarını sistematik bir şekilde bir araya getirmektedir. Oluşturulan öğretim modelleri öğretim sırasında öğrenci ve öğretmenin rollerini ve bu süreçte nelere dikkat etmeleri gerektiğini ortaya koymaktadır.
Strateji dersin hedeflerine ulaşılmasını sağlayan oldukça genel bir yaklaşımdır. Bu anlamda strateji ilgili konunun seçimini, konunun kendi içerisinde analizini ve sentezlenmesini ve konunun öğretiminde psikolojik temele göre hangi öğrenme modelinin uygulanacağının belirlenmesini kapsar. Belirli ölçüde strateji sınıf içi öğretim etkinliklerinin belirlenmesinden değerlendirilmesine kadar dersle ilgili öğretim sürecine yön verir.
Bu anlamda strateji, dersin hedeflerine ulaşılmasını sağlayan ve yöntemin belirlenmesine yön veren genel bir yaklaşımdır. Bu nedenle öğretimin hedeflerine ulaşılabilmesi için öğretmenin uygulaması gereken yöntemin ne olabileceğine benimsemiş olduğu öğretim stratejisi yön vermekte ve metodun belirlenmesini sağlamaktadır.
1. Sunuş yoluyla öğretim (David AUSUBEL)
2. Buluş yoluyla öğretim (Jerome BRUNER)
3. Araştırma-inceleme yoluyla öğretim (John DEWEY)
4. İşbirlikli öğrenme (Lev VYGOTSKY)
5. Tam öğrenme (Benjamin BLOOM)
6. Yapılandırmacı (Lev VYGOTSKY, Jean PİAGET, John DEWEY)
David Ausubel'in oluşturduğu bu kuramın temelinde şu düşünce vardır : "Öğrenmeyi etkileyen en önemli faktör öğrencinin mevcut bilgi birikimidir. Bu ortaya çıkarılıp ona göre öğretim planlanmalıdır".
Ausubel’e göre; öğrenme anlamlı olmalıdır. Sözel öğrenme eğer etkin bir şekilde yapılırsa anlamlı olur fakat buluş yoluyla öğrenme her zaman anlamlı olmayabilir. Ayrıca sözel öğrenme etkin bir şekilde yapıldığında kısa bir sürede birçok bilgi öğrenciye aktarıldığından buluş yoluyla öğrenmeye göre daha avantajlıdır.
Ausubel anlamlı sözel öğrenmenin psikolojik temellerini şöyle oluşturmuştur:
1. Yeni öğrenilecek kavram, bilgi ve ilkeler daha önceki bilgilerle ilişkilendirilmelidir. Aksi taktirde öğrenme anlamlı olmaz.
2. Her bilgi ünitesi kendi içinde bir bütün oluşturduğundan, bu bütün içindeki kavramlar belli bir düzen içinde olmalı ve kavramlar sıralandırılarak öğrencilere verilmelidir.
3. Yeni öğrenilen konu kendi içinde tutarlı değilse veya öğrencinin daha önceki bilgileriyle çelişiyorsa öğrenci konuyu anlamakta zorlanır.
4. Bilişsel içerikli bir konuyu öğrenmede etkili olan zihinsel süreç tümdengelimdir. Öğrenci öğrendiği ilkeyi veya bilgiyi farklı durumlara ve problemlere uygulayabiliyorsa konuyu kavramıştır.
Ausbel bu esaslara dayanarak “sergileyici öğretim” modelini geliştirmiştir. Bu model üç basamaklı olarak gerçekleştirilir.
Bu modelde ön düzenleyiciler kullanmak üç faaliyetin gerçekleşmesini sağlar:
1. Öğrencinin dikkatini yeni konuya çeker.
2. Öğrenilecek konunun ana düşüncelerine ve kavramlar arası ilişkilerine ışık tutar.
3. Öğrencinin yeni konuyla ilgili olan önceki bilgilerini hatırlatır.
Buluş yoluyla öğretim modeli S. Bruner tarafından geliştirilmiştir. Bu model ilk ortaya atıldığı 1960'lı yılların başından günümüze değin dünyanın pek çok ülkesinde uygulanmıştır. Bu yaklaşım, belli bir problem ve konu alanı ile ilgili verileri toplayıp analiz ederek bütüne ulaşmayı sağlayan, öğrenci etkinliğine dayanan güdüleyici bir öğretim stratejisidir. Bruner'e göre öğrencilere gelişim özelliklerine uygun olarak öğrenmenin sağlanması için yeni bilgilerin eylemselden, semboliğe doğru düzenlenmesi gerekir. Ancak, öğrenci iyi gelişmiş bir sembolik sisteme sahipse ilk iki aşamayı atlamak mümkündür
Bruner'e göre, öğrenciler konunun temel yapısını (kavramları, ilkeleri) tümevarım yoluyla keşfederler. Bu amaçla öğretmen öğrencilere çok fazla örmek sunmalıdır. Öğrenci bu özel örneklerdeki benzerlik ve farklılıkları gözleyerek, inceleyerek genel yapıyı keşfeder. Bruner'e göre sezgisel düşünme öğretim sürecinde ve günlük yaşantımızda önemli bir yer tutmasına rağmen derslerde yeterince önemsenmemektedir.
Buluş yoluyla öğretimde temel yapının öğretilmesinin en iyi yolu, öğrencilerin temel yapıyı kendi kendilerine bulmasının sağlanması olduğunu öne sürülmektedir. Öğrencilerin temel yapıları keşfedebilmeleri için öğrenme sürecine aktif katılmaları gerekir. Bruner'e göre öğrenciyi harekete geçiren en önemli güdü merak, başarılı olma ve birlikte çalışmadır.
Buluş yoluyla öğretim stratejisinin Adımları şunlardır.
1. Öğretmen örneği sunar
2. Öğrenci örneği tanımlar
3. Öğretmen ek örnekler sunar
4. Öğrenci yeni tanımlar ve ilk örnekle bağ kurar
5. Öğretmen ek örnekler ve örnek olmayanları verir.
6. Öğrenci örnekleri karşılaştırır ve örnek olmayanları belirler.
7. Öğrenci örneklerin özelliklerini ve aralarında ki ilişkileri kurar
8. Öğrenci tanımı yapar.
Öğrenciler kendi buldukları bilgileri daha önemli gördükleri için, buluş yoluyla öğretimin kalıcı olması beklenmekle birlikte, bu stratejinin diğer öğretim stratejilerinden daha etkili olduğunu gösteren kesin kanıtlarbulunmamaktadır. Ancak bu strateji, Öğrencilerde problem çözme becerisini geliştirdiği, öğrencileri araştırma yapmaya teşvik ettiği ve öğrencileri güdülediği için bazı durumlarda tercih edilmelidir.
Buluş yoluyla öğretimin en önemli sınırlılığı ise, bu yolla öğrenmenin çok zaman alması, bu yöntemi çok iyi bilen kişiler tarafından yürütülebilmesi ve çok sayıda araç gereç gerektirdiği için, maliyetinin yüksek olmasıdır. Ayrıca her konu buluş yoluyla öğretime uygun değildir.
Bu strateji yoluyla öğretme faaliyetleri öğrencilerin etkinliklerine dayalı konulardaki problemlerin çözümü için uygulanan bir nevi problem çözme yaklaşımıdır. John Dewey'in sistemleştirdiği bu yaklaşımda öğrenci problemi tanımlar ve problemin çözümü için hipotezler (denence-geçici çözüm yolları) kurar, hipotezlerin sınanması için veriler toplar, topladığı verileri değerlendirerek sonuca ulaşır. Öğrenci bu işlemleri yaparken öğretmen ona yol gösterir. Bu strateji ile öğrenciler hayatının tüm evrelerinde karşılaşabilecekleri problemleri çözme becerisi kazanırlar.Bu stratejiye en uygun olan metot problem çözmedir. Bu strateji de problem çözme yönteminde olduğu gibi problemi çözebilmek ve sonuca ulaşabilmek için temel basamak izlenir.
Problem çözme yöntemi aynı zamanda bilimsel araştırmalarda kullanılan yöntemdir. Öğretmen bu stratejiyi kullanırken yol gösterici ve yönlendiren konumundadır. Öğretmen bu stratejiye dayalı olarak ders işleyeceği zaman problemin çözümünde kullanılacak araç-gereçleri ve kaynakları hizmete hazır bulundurmalıdır. Bu yaklaşımda öğrenci gerçekçi yaşantılar geçirmesi ve gerçek problemlerle yüz yüze gelmesi gerekir.Bu yöntemin uygulanmasında öğrenciye çok zaman almasına bakılmaksızın veri toplama sürecinde yeterli zaman verilerek verileri toplayıp problemi çözmesine izin verilmelidir. Bu yaklaşım uygulama, analiz, sentez ve değerlendirme basamaklarının kazandırılmasında etkili olmaktadır. Bilimsel düşünme becerisi kazandıracak öğretim yöntemlerinden problem çözme, labaratuvar, örnek olay ve gözlem yöntemleri kullanılabilir. Bu nedenle öğrencinin karşılaşacağı öğrenme durumu onun merakını sürekli tutacak ve başarma duygusunu doyuracak derecede zor olmalıdır. Öğretmen çocukların çözebilecekleri nitelikte soru, problem ve durumlar yaratabilmelidir. Deneysel araştırmalar, içten merakın dış pekiştireçler olmadan da karşılanmasıyla tatmin duygusunun yaratılabildiğini ortaya koymaktadır.
Okullarda verilen dönem ödevlerinin araştırma-inceleme stratejisi kullanarak çözülecek nitelikte olmasına dikkat edilmelidir. Aynı zamanda öğretmenlerin araştırma boyunca öğrenciye rehberlik için yeterli zamanı ayırması gerekir.
Vygotsky; çocukların öğrenmelerinin sosyal etkileşimden oluşan bir geri besleme olarak görür. Ona göre sosyal etkileşim; öğrenme ve düşünmeyi öğrenmek için ayrıca çocuğun yeni bilgiler edinip anlamasına yardımcı olur.
Piaget’in teorisi Vygotsky’nin “kavram ve becerilerin öğretilmesinde sosyal etkileşimin önemli olduğu konuları” teorisini destekler. Piaget; çocuğu, başkasının bakış açısını alamaz olarak görür. Kendi bakış açısını kaybetmeden başkasının bakış açısını alması ancak devamlı sosyal etkileşim yoluyla aşamalı olarak kazanılan bir şeydir. 5 – 6 yaş grubundaki çocukların “Ben – merkezcilikten” uzaklaşıp, kendilerini başkalarıyla kıyaslayarak baktıklarını ileri sürer. Bu çocuklar işbirliği ve anlaşma gerektiren oyunlar oynayabilirler. Kuralların koyulması için “ işbirliği” , ve kabul edilmesi için de anlaşma gerekir.
En önemli özellikleri; grup amacının olması, düşünce ve malzemelerin paylaşılması, iş bölümü ve grup ödülüdür. Uygulaması sırasında yer alması gereken işlemler şunlardır:
Bloom bir çok araştırma sonucunu inceleyerek, birçok eğitim ve öğretim etkinliğine temel olan okulda öğrenmeye ilişkin bir model geliştirmiştir. Tam öğrenme adı verilen bu model hemen hemen tüm öğrencilerin okulların öğretme amacını güttüğü yeni davranışları öğrenebilecekleri görüşünü temel alır.Bloom’a göre tüm öğrenciler okulda öğretilenleri öğrenebilir. Bloom tam öğrenme modelini şu sözüyle ortaya koymuştur. “İşin başından beri olumlu öğrenme koşulları sağlanmış ise dünyada her hangi birinin öğrenebileceği her şeyi hemen hemen herkes öğrenebilir.”
Okullarda belirlenen hedeflere ulaşmayı birçok faktör etkilemekledir. Bu faktörlerin bir bölümü zekâ, yetenek, öğrencilerin kişilik özellikleri, ailenin sosvo-ekonomik statüsü gibi değişmeye dirençli değişkenlerdir. Diğer bölümü de öğretimin niteliği, öğretmen ve öğrencinin öğrenmede harcadığı zaman, öğrencilerin bilişsel ve duyuşsal giriş özellikleri gibi değiştirilebilir özelliklerdir. Bloom öğrenmeyi etkileyen değiştirilebilir özellikleri etkili kullanarak öğrencilerin yeni davranışları öğrenebileceğini belirtmektedir.
Öğrenci niteliklerinden değiştirilemez özelliklerin etkisini ortadan kaldırmak için ünite sonunda testler hazırlanarak öğrencinin eksiklerin ortaya çıkarılarak öğrenciye devamlı yardım sağlanmalıdır. Öğrenci derste öğrenemedi diye kendi haline bırakılmamalı ve ek öğrenme fırsatları tanınmalıdır. Öğrencinin eksiklerini tamamlamak amacıyla şu eğitim çalışmaları yapılabilir.
Öğrenmeyi belirleyen değiştirilebilir değişkenleri etkileyerek öğrenmedeki bireysel farklılıkları en aza indirmeye hatta yok etmeye çalışan "tam öğrenme' stratejisinin başarısında rol oynayan üç önemli etken vardır.
Bilişsel Giriş Davranışları: Okuduğunu anlama ve dil kullanma gücü gibi bütün öğrenmelerde gerekli olan giriş davranışlarıdır.
Duyuşsal Giriş Özellikleri: Bloom'un "tam öğrenme" modelinin ana değişkenlerinden olan giriş davranışlarının bir grubu da duyuşsal giriş özellikleri denir. Öğrencinin öğrenme ünitesine karşı ilgisi, tutumu ve akademik benlik kavramını içermektedir.
Bloom'un tam öğrenme modelinin ikinci değişkeni "öğretim hizmetinin niteliği"dir. Öğretim hizmetinin niteliğini, her öğrenciye en uygun öğrenme birimlerinin seçimi, düzenlenmesi, açıklanması olarak tanımlamaktadır.
İpuçları: Öğrenme sürecinde öğrenciye neyi öğrenebileceğini, bunları öğrenirken ne yapacağını anlatmak için kullanılan faaliyetlerin tümü olarak tanımlanmaktadır.
Öğrenci katılımı: katılma öğrencinin istenilen davranışı kazanması için kendisine sağlanan ipuçları ile belli bir düzeyde açık yada da kapalı şekilde etkileşmesi ve bu çabayı davranışı kazanıncaya kadar devam ettirmesidir.
Pekiştirme: Öğretim hizmeti niteliğinin alt değişkenlerinden bir diğeri "pekiştirnıe"dir. Pekiştirme davranışın tekrar edilme sıklığını artırma işidir. Olumlu veya olumsuz olarak pekiştirme yapılabilir.
Geri bildirim ve düzeltme: Geri bildirim öğrenciye kendi öğrenmesiyle ilgili sonuçları geldiği düzeyleri bildirme işidir. Bloom'a göre genel olarak "dönüt, işlemleri. öğrenme ünitelerinin sonunda uygulanarak, o ana kadar öğrencilerin neleri öğrenmiş olduklarını ve tam öğrenme seviyesine erişebilmeleri için ve ünite üzerinde tam öğrenme seviyesine ulaşabilmeleri için daha neleri öğrenmeleri gerektiğini ortaya çıkarma amacını gütmektedir.Öğretmen geri bildirim doğrultusunda öğrenci davranışlarında düzeltmeler yapar.
Tam öğrenme stratejisinde öğrenme ürünleri, öğrencilerin başarısı, öğrenme hızı ve duyuşsal özellikleridir. Tam öğrenme stratejisiyle öğrenen öğrencilerin öğrenme hızında artma beklenmektedir. Ayrıca, öğrenci, tam öğrenme yoluyla daha başarılı olacağından öğrenme ünitesine, derse, okula karşı ilgi, olumlu tutum ve akademik benlik kavramları gelişmektedir.
Yapılandırmacı öğrenme ortamının temel öğesi öğrenendir. Yapılandırmacılık yaklaşımına göre öğrenci bilgiyi temelden kurar ve uygulamaya koyar. Öğrenciler demokratik bir sınıf ortamında günlük yaşam problemlerinin karmaşıklığını çözerek yaşam boyu kullanacakları bilgilerini oluştururlar.
Yapılandırmacı yaklaşımda sınıf ortamı, öğrenenleri öğrenmeye motive etmek ve öğrenenlerin konuya ilgisini çekmek için öğrenmeye uygun olarak düzenlenir. Bu düzenlemenin nasıl olacağına öğretmen ve öğrenciler birlikte karar veriler.
Yapılandırmacı yaklaşımda eğitim ortamı bilgilerin aktarıldığı bir yer değildir. Öğrenmenin öğrencinin entelektüel etkinlikleriyle sağlandığı, sorgulamaların ve araştırmalarının yapıldığı, düşünme, uslamlama, sorun çözme ve öğrenme becerilerinin geliştirildiği bir yerdir. Öğrencilerin bağımsız düşünme ve problem çözme yeteneklerini geliştirmek amacıyla öğrenme-öğretme sürecinde özel bir iletişim biçimi benimsenir.
Yapılandırmacı eğitim ortamları, bireylerin öğrenme ortamıyla daha fazla etkileşimde bulunmalarına, dolayısıyla zengin öğrenme yaşantıları geçirmelerine olanak sağlayacak şekilde düzenlenmelidir. Böylece bireyler, daha önceki öğrendiklerini sınama, yanlışlarını düzeltme ve hatta önceki bilgilerinden vazgeçerek yerine yenilerini koyma fırsatı elde ederler.
Yapılandırmacı anlayış bilinçli, yaratıcı, araştıran, soruşturan, neyi, nereden ve niçin öğrendiğini bilen, kendi teknolojisini üretebilen öğrenenleri gerektirir. Yapılandırmacılıkta teknoloji etkin öğrenme, amaçlı öğrenme, özgün öğrenme ve işbirlikli öğrenme amacıyla kullanılır.
Yapılandırmacılık yaklaşımında amaç, öğrenenlerin ne yapacaklarını önceden belirlemek değil, bireylere araçlar ve öğrenme materyalleri ile öğrenmeye kendi istekleri doğrultusunda yön vermeleri için fırsat vermektir.
Yapılandırmacı değerlendirmede ürün değil süreç değerlendirilir. Özgün, performans ve tümel değerlendirme gibi değerlendirme teknikleri kullanılır. Yapılandırmacı değerlendirme, öğrenenleri birbirleri ile karşılaştırmak yerine onlara öğrenmelerini paylaşmaları ve daha fazla öğrenmeleri için fırsat verir.
Yapılandırmacı öğretmen; bireye uygun etkinlikler yaratma, öğrenenlerin hem birbirleri ile hem de kendisi ile i!e kurmalarını cesaretlendirme, işbirliğini teşvik etme, öğrenenlerin fikir ve sorularını açıkça ifade edecekleri ortamları oluşturma gibi rolleri yerine getirmek durumundadır.
Öğretmen, öğrenenlerin bireysel farklılıklarına uygun seçenekler sunar, yönergeler verir, her öğrenenin kendi kararını kendisinin oluşturmasına yardımcı olur. Bu noktada öğretmen- yol gösterici ve rehberdir. Öğretmenler,problemi öğrenenler için çözmek yerine öğrencinin çözümlemesi için ortam hazırlarlar.
Öğretmen düşündürücü sorular sorarak öğrenenleri araştırmaya ve problem çözmeye teşvik eder. Öğretmen, öğrenene soru sorar ama neyi ya da nasıl düşüneceğini söylemez. Yapılandırmacı öğretmen kuzey yıldızı gibidir, öğrencinin nereye gideceğini söylemez fakat yolunu bulmasına yardımcı olur.
Yapılandırmacı öğrenme, öğrenenin kendi yetenekleri, güdüleri, inançları, tutumu ve tecrübelerinden edindikleri ile oluşan bir karar verme sürecidir. Birey öğrenme sürecinde seçici, yapıcı ve etkindir. Öğrenmenin kontrolü bireydedir. Öğrenmeye öğretmeniyle birlikte yön verir. Öğrenenlerin önceki yaşantıları, öğrenme stilleri, bakış açıları ve hazır bulunuşluk düzeyleri öğrenmelerine yön veren etmenlerdendir. Öğrenen kendi kararlarını kendi alır.