Her gün yeni biriyle karşılaşıyorum artık,
Çocukluk arkadaşımı bulmuşum geçen gün
Öğle üstü bir kahve içmişiz
Ne kadar saf ve masumduk cümlesinin içinde tutuşup
Gözyaşlarımızla bezeli geçmişi
Güneşin alnına halı gibi sermişiz
Hafif utangaç, değiştim ben, büyüdüm diyen yanımız bir yana dursun
Değişmeyen o küçük versiyonlarımızı
Birbirimizin gözlerinden cımbızla da olsa çekip bulmuşuz da
Sanki kıkır kıkır gülüşmelerle yoktan var etmişiz
Bu sırada güneş yapmış işini, kurutmuş geçmişin şüphelerini
Yudumlarken kahvelerimizi öylece unutmuşuz anın getirdiklerini,
İçimizde yetişkincilik oynayan çocuklukların kalbi hınzır bir sevinçle dolmuş,
Şakacıktan değil sahiden kahve içebildikleri için.
****
Akşamüstü bir balıkçıda karşılaşmışım sonra,
Şehrin en okumuş, kültürlü beyefendisiyle,
Bir ara, *eski zaman*, rastlaştığımızda
Aklımda yer ayırtmış kendine halihazırda,
Öyle bir havası var ki sormayın,
Teker izi misali asfaltta
Her kitabın bir satırı kalmış beyefendinin hatırında
Beni bir çizgiden diğerine
Zarif elleriyle taşıyor bu zihin yolunda
Kah Japonyadayız kah geçmiş yıllar İstanbulunda
Hem yemesini bilir, hem içmesini
Konuşmayı bildiğinden, dinlediği şarkılara.
İnsanın bir tanecik siyah zeytin olasıgeliyor sırf yeri var diye dudaklarının arasında.
Veya soğuk soğuk dökülen bir içki boğazından, hızla nüfuz eden bedenine, ve damarlarına.
****
Sabahları ise, yaşlı bir dede, her sabah ekmek almaktan dönüşümde,
Kedilere mama verir, bana ise hep gülümser,
Eve dönüşteki yasemin kokulu küçük gri dar sokakta
Ne zaman görsem ben de gülümserim ona
Kedi gibi kovuğuna alsa, saklayabilirmiş gibi hissederim beni dünyanın bütün karanlıklarından
Her sıcak ekmek kokusunda şefkati bulurmuş gibi hissedişim de bundan.
****
Her gün yeni biriyle karşılaşıyorum artık,
Hayatıma dokunan,
Yoluma çıkar,
Yeni tanıştığım, hep bildiğim,
Aşkım olur, arkadaşım olur, belki komşum, veya yoldaşım.
Her gün yeni biriyle karşılaşıyorum artık,
Seni tanıdığım o ilk günden beri.
Şubat 18, 2025.
We'll dire and cry
On fire and dry
But the clouds will drift, just out of reach,
Revealing a fleeting glimpse of the sun—
To remind our bones of love's sneaky warmth
and the tender intimacy nature bestows.
Nov 25, 2024
Denize uzanan yolların birinde
Yürüyorum sana doğru
Rüzgar incitmiyor yüzümü
Boşa harcamıyor gücünü
Herhalde biliyor
Geldiğim gibi yanı başına
Öpüp saracağını beni baştan ayağa
Yanaklarımdan başlayarak
Keşfedilmemiş bir yer kalmayana dek
...
İşte bu bir aşkın zamanda yolculuğudur
Sevginin kanatları öyle geniş açılır ki
Geçmişten sürür adımlarını güne
Büyüte büyüte gücünü, kanatlarını.
O da yetmez, uzatır o kanatları geleceğe, sarar tüm yaraları
süregelen ve olası
Ne yağmur ne rüzgar ne fırtına
Karşı koyamaz ki
Dördüncü boyutuna evrenin
Sevmek dediğin dökülür sular gibi sonsuzluğa
Gelecekten gelir, geçmişe sarılır
Yıkar tüm karanlıkları
Yıkar karanlıkları tümden
Aydınlığa çıksın diye
Gecesini gündüzünü bilmeden
26 Aralık 2023
Güzü giyiyorum üstüme
Bazen ne çok kuru her şey
Bazense hayat kısa ama kuşlar bile uçmuyor
Kıyılardan denize ulaşırım sanıyorum
Yollara dökülür yapraklarım
Dümdüz olabildiğince bütün gece giderim
Ve sabah başka bir yerde doğar güneş
Ama dört saatlik yollar bile denize çıkmıyor
Dört saatte denize gidilemiyorsa ne yapılır diyorum ben de
Denizden uzak ömrün herhangi başka bir şeyine içilir
Kadehimi kaldırıyorum
Bir sabah deniz kıyısında uyanabilme ihtimalime bir gün
Ve biraz daha
Sökülüyor yapraklarım
...
Sırılsıklam yürüyorum sonra
Uyuyorum uyanıyorum
Günler geçiyor
Ben kapılardan geçiyorum
Biraz eski penceleri, gıcır gıcır ruhsuz uzun camlara tercih ediyorum
Ruhu olan pencerelerin tadını çıkarmak bir yana dursun
Ben o vakitlerde
Kendim mahkemesinde yargılanmakla meşgulüm
Hakim tanıdık ve acımasız
Ona neden böyle acımasız olduğunu soruyorum
Kendim kendime yanıt vermeyi reddediyor*um*
Keşke bazen sarılabilsem hakime
Belki iyi gelirdi diyorum
Hem ona hem kendime
Günler geçiyor
Ben kapılardan geçiyorum
Sırıksıklam yürüyorum sonra
Daha da ıslanıyorum
Bazen esiyor
Bir deniz kenarındayım
Sanırım mutluyum
Bazen bir kışın kenarındayım
Esmesin istiyorum
Hal bu ya böyle düşününce
Her şeyin ne kadar göreceli olabildiğine şaşıyorum
Keşke diyorum
Yürüseydi bir kez hakim de
Bir deniz kenarında
Sırıksıklam
Gün batımından yıldızların çıkışına dek uzandığım
Tahta bankın sırtımı acıttığı
Önümde bambaşka bir grup insanın dualar okuyarak sallandığı
Benimse bir saatcik daha diye diye çalışmaya kendimi zorladığım
Şu anda
Eski bir binanın terasında
Ilık Eylül havasını tenimde hissettiğim
Görece sıradan diyebileceğim bir Bloomington akşamındayım
Hayatın bu denli çeşitli oluşuna hayret ediyorken
İçten içe de seviniyorum
Başkalarını başka görmedikçe kendine daha da yaklaşıyor insan
Hayata dair yeni öngörüler kazanıyorum
Denize çıkmayan sokakların ucunda
Batıyor güneş
Dünyanın bir ucunda, tek bir dağın bile olmadığı
Dümdüz tarlalar kocaman gökyüzlerini doğuruyor
Yalnız yıldızlar daha o kadar da dokunulası değil
Deniz gibi yıldızlar
Yıldızlar gibi denize batan gün
Bir hayal
Gözlerimin önünde
Ama hiçbir rotasyonda
Değil tenimin üstünde yolunun
Ortogonal
Işığın içinden seslendim sana
Bir ışık yılının öyle rastgele aklıma yer etmiş bir metrik olmasını dileyerek
Bekledim belki görürsün beni başın yerden, başın duvardan ötede
Yıldızların da bir ömrü var nasılsa diye
O bir ömrü bekledim
Şimdi yüzüm güneşe dönük
Yüzüm sıcak
İçim sıcak
Tutuşuyorum
Düşünüyorum da
Yüzüğünü ilk taktığın günün üstünden 5860 gün batımı geçmiş
Benim semaya ayak uyduruşumun üstünden iki milyon yıl
Bitti ya, beni görmen yakın
Bir gün batımını da seninle tutuşarak görmek için
Yollara düşüyorum
5904.ncü güneşe