DOĞRULUK

DĞRULUK

İslâm ahlâkının merkezî değerlerinden biri olan doğruluk; insanın içi ile dışının, özü ile sözünün bir olması demektir. İnsanın söyledikleriyle yapıp ettikleri arasındaki uyumun adı, kısaca doğruluktur.

Yüce Allah, Hûd sûresinde şöyle buyurur: "Seninle tevbe edenlerle birlikte, emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Aşırı gitmeyin. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızın hepsini görür." (Hûd, 112)

Ahkaf süresindeki âyet de şöyledir: "Rabbimiz Allah'tır deyip sonra da dosdoğru olanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyecektir." (Ahkaf, 13)

Doğruluk; Mevlana'nın ifadesiyle, insanın ya olduğu gibi görünmesi, ya da göründüğü gibi olması halidir. Güzel ahlâk sahibi insanın ayırd edici bir vasfıdır.

Sözleriyle yapıp ettikleri arasında uyum olmayan insanlar, Kur'an'da şu şekilde uyarılırlar: "Ey iman edenler; yapmayacağınız şeyi niçin söylersiniz? Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah katında çok büyük bir günahtır." (Saf, 2-3)

İslâm dini hakkında kendisine doyurucu bir nasihat etmesini isteyen şahsa, Peygamberimizin verdiği cevap son derece anlamlıdır. "Allah'a inandım de, sonra da dosdoğru ol." (Müslim, 1.Kitabu'l-İman, Bab: 13, H.No:38)

Görüldüğü gibi dosdoğru olmak, Allah'a imandan sonra insanın gerçekleştirmesi gereken ilk dinî ve ahlâkî görevi durumundadır.

Doğruluk, insan olmanın gerektirdiği bir yaşantı halidir. İnsan herhangi bir faydası olur diye değil de sırf insan olmanın gereği olduğu için doğru olmalıdır. Ancak sonuçta doğru olan insanların Cennet gibi dinî bir ödülü de vardır. Hadis'de şöyle buyurulur: "Doğruluktan ayrılmayın. Çünkü doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de şüphesiz Cennet'e iletir. İnsan doğru oldukça ve doğruluğu araştırdıkça, Allah katında doğru olarak yazılır..." (Buhari, Edebu'l-Mufred, c.1, s.476, H.No:386)

Her ahlâki fazilet gibi doğruluk da, ancak girilen bir ilişkide ortaya çıkar. Beşeri ilişkilerinde doğru davranmayan insanlar; yalancı, sahtekar veya ikiyüzlü gibi sıfatlarla nitelenirler.