Merve, annesinin eski kitaplığını karıştırırken, deri ciltli, altın yaldızlı kenarları olan bir kitap buldu. Sayfaları kilitliydi; küçük bir metal tokayla kapatılmış, üzerinde sadece şu yazılıydı:
“Okumaya cesaretin varsa, geçmişi aç.”
Kitapta ne başlık vardı, ne yazar ismi. Annesine sorduğunda sadece şu cevabı aldı:
“Onu ben de hiç açamadım.”
Gece olunca, Merve merakına yenildi. Çekmeceden minik bir tel parçası buldu, kilidi dikkatle kurcaladı. “Çıt!” diye bir sesle açıldı. Kitabın ilk sayfasında eski, soluk bir fotoğraf: Genç bir kadın, arkasında eski bir köy evi. Altında bir tarih: 1978.
Sayfaları çevirdikçe, yazılar ortaya çıktı. Sanki kitap, ancak açıldığında yazılarını göstermeye karar veriyordu. Her sayfa, ailesinden bir kadının geçmişine aitti. Büyükannesi, annesi, hatta tanımadığı uzak akrabalar…
Ama en çarpıcısı, son sayfada yazılıydı:
“Eğer bu satırları okuyorsan, artık senin de hikâyeni yazma zamanın gelmiştir.”
Merve gözlerini kitaptan ayırdı. O an, kendi hayatına uzaktan bakar gibi hissetti. Hep başkalarının hikâyelerinde yaşamış, kendi sesini bastırmıştı.
Kitabı kapatmadı. Arka sayfaya kendi ismini yazdı ve ilk cümlesini attı:
“Ben de vardım bu hikâyede.”
Çünkü bazı kitaplar raflarda değil, yüreklerde yazılır.
Buraya ekibinizin temel değeri hakkında daha fazla bilgi yazabilirsiniz.
Buraya ekibinizin temel değeri hakkında daha fazla bilgi yazabilirsiniz.
Buraya ekibinizin temel değeri hakkında daha fazla bilgi yazabilirsiniz.
Ekip fotoğrafınıza ilişkin açıklama