Uyku Sersemi

Hazırlayan: Pınar Eren

Bir Şehrin Yıkımı: Uyku Sersemi

Uyku Sersemi, Hakan Bıçakcı tarafından 2017 yılında yazılmış bir romandır. Romanı incelemeye geçmeden önce yazarımız Hakan Bıçakçı'yı tanıyalım ve İstanbul'un değişimini anlamak için geçmiş ve günümüzü karşılaştıran bir İstanbul turuna çıkalım.

Hakan Bıçakcı

“Hakan Bıçakcı 1978’de İstanbul’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini İstanbul’da tamamladıktan sora 1996 yılında üniversite eğitimi için Ankara’ya gitti. 2001’de Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü’nü bitirerek İstanbul’a döndü.” (HAKKINDA, 2021)

“2002 yılında “Romantik Korku” adını vermiş olduğu ilk kitabını çıkartmıştır. 2003 yılında ikinci roman kitabını çıkartan ünlü yazar bu kitabına ise “Rüya Günlüğü” ismini vermiştir. 2005 tarihinde yazmış olduğu roman kitaplarının ardından öykü kitabı çıkartmış ve buna ise “Bir Yaz Gecesi Kabusu” adını vermiştir. Bu öyküden 3 yıl sonra tekrar eoman yazmaya başlamış olan Bıçakçı, 2008 yılında “Apartman Boşluğu” isimli roman kitabını piyasaya sunmuştur. 2015 yılında ilk kez bir derleme kitap çıkartmış ve buna ise “Düşlerin İzinde” ismini vermiştir. En son 2019 tarihinde “Uyku Sersemi” kitabını çıkartan Hakan Bıçakçı, bu zamana kadar roman, öykü, hikaye ve derleme türünde kitaplar yazmıştır. Çeşitli dergi ve gazetelerde edebiyat, sinema, popüler kültür konulu yazıları yayımlandı.” (Biyografi.biz, 2021)

Rüya Günlüğü (roman, 2002), Boş Zaman (roman, 2003), Apartman Boşluğu (roman, 2008), Karanlık Oda (roman, 2010), Ben Tek Siz Hepiniz (öykü, 2011), Doğa Tarihi (roman, 2014), Hikâyede Büyük Boşluklar Var (öykü, 2015), Otel Paranoya (resimli öykü, 2017), Uyku Sersemi (roman, 2017), İki Rüya Dokuz Gerçek (resimli novella, 2019), Normal Nefes Almaya Davam Edin (öykü, 2019). Apartman Boşluğu altı, Karanlık Oda ve Boş Zaman birer yabancı dile çevrildi.” (İstanbul Kültür Sanat Vakfı, 2018) “Normal Nefes Almaya Devam Edin” adlı öyküsü, 2020 yılında “Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü”ne layık görüldü. (HAKKINDA, 2021)

Karşılaştırmalı İstanbul Turu

Taksim meydanı 1940
Taksim meydanı 2021
İstiklal Caddesi 1903
İstiklal Caddesi 2021
Harbiye Açık Hava Tiyatrosu 1903
Harbiye Açık Hava Tiyatrosu 2021
Galatasaray Meşrutiyet Caddesi Girişi 1945
Galatasaray Meşrutiyet Caddesi Girişi 2021
Bozdoğan Kemeri, 1907 Yangını Sonrası Fatih
Bozdoğan Kemeri, Fatih 2021

Bir Yıkım Günlüğü

Hakan Bıçakcı’nın yazdığı Uyku Sersemi, kayıp bir şehrin rehberidir. Bir yıkım günlüğüdür. Uyku Sersemi bir şehrin ve bir adamın yıkımını ele almaktadır. “Roman, İstanbul’u giderek büyük bir şantiyeye dönüşen, her geçen gün hızla değişen bir kent olarak merkezinde konumlandırır ve İstanbul’un maruz kaldığı bu sürecin güçlü bir aidiyet duygusuyla yaşadığı kente bağlı, belleğini ve kimliğini bu kent üzerinden oluşturmuş başkarakterinde açtığı yaralara odaklanır.” (Ayar, 2020)

“Roman, “Mutlu Son” adlı bölüm ile başlar. Ancak bu her zaman yaşanan sonsuza kadar sürecek mutluluk değildir. Bu kitapta mutlu son, kitabın anlatıcısı ve ana karakteri olan Kahraman’ın son kez mutlu olduğu zaman dilimini anlatmaktadır.” (Hakan Bıçakcı ile Uyku Sersemi Üzerine, 2018) Kitap, Kahraman’ın çalıştığı yayınevine gidip bir kitap üzerine anlaşmaları ile başlar. “Kitap, tarihi ve önemli yerlere odaklanan alternatif bir İstanbul rehberi olacaktır.” (sayfa 19) Anlaşmadan sonra Kahraman sevgilisi Elif’in evine gider ve onunla kalır.

Kahraman kitapta yer alacak mekanlar ile farklı zamanlarda röportaj yaparak kitapta yazacakları ile ilgili bilgi toplar. Ancak görüşme yaptığı mekanlar teker teker kapanmaya başlar. Kapanan mekanlar yerine yenilerini bulmaya çalışan Kahraman bir süre sonra başarısız olur ve yayınevi ile kitabı kapanan yerler hakkında yapmaya karar verirler. Kahraman bu duruma çok üzülür. Bu süreçte annesi ve babası Kahraman’ın başka bir işte çalışması için baskı yapar. Tanıdıklarının çalıştığı bir fabrikada iş ayarlayabileceğini söyler. Ancak Kahraman her seferinde reddeder.

Kitapta yer alacak mekanlar kapandıkça sevgilisi Elif, Kahraman’a yeni mekanlar tavsiye eder. Elif onun dayanağı olur. Kahraman bir gün yaptığı bir röportajda aldığı ses kaydını yazıya geçirirken sesin bir yabancıya ait olduğunu düşünür. Sonrasında Elif, uyurken Kahraman’ın fotoğrafını çeker. Fotoğrafı gören Kahraman fotoğraftaki kişinin başka birisi olduğunu söyler. Elif bu durumdan korkar ve ikisi de bir süre bu olay hiç yaşanmamış gibi davranır. Ancak bu durum Elif’i çok etkilemiştir ve bir süre sonra ayrılmaya karar verirler. Bu durum Kahraman için yıkımın başlangıcıdır.

Çeşitli şikayetleri yüzünden hastaneye giden Kahraman, bir sağlık sorunu olmadığını öğrenince rahatlar. Kahraman’ın babası Almanya’da yaşadığı için babaannesine Kahraman bakmaktadır. Her pazartesi beraber yürüyüşe çıkarlar. Ancak bir gün babaannesinin ölüm haberi gelir. Cenazede annesi, babası ve Elif ile karşılaşır. Kısa bir süre sonra anne ve babası birlikte Almanya’da yaşama kararı alır. Kahraman’ı da Almanya’ya çağırırlar ancak kitap yazacağı için kabul etmez. Bir gün eve döndüğünde kedisi Berna’yı ölü bulur. Onu gömmek için yeşil alan bulmaya çalışır ancak bulamaz. Bir süre sonra pes eder ve bedenini çöpe atar.

Eve ayda bir gelen temizlikçi Serap ile sohbet etmek Kahraman’ın kafasını dağıtır ve sorunlarından uzaklaştırır. Kahraman kendisini başka birisi olarak gördüğü için aynalardan uzak durur. Bir hatıra kitabı olarak bin adet basılan “İstanbul Kitabı”nı bir kitapçıda görür. Yıllarca uğraştığı kitabın son halini görmek onu umutsuzluğa düşürür. Her şeyden uzaklaşmak ister. Bu yüzden deprem riski olan bir siteye taşınmaya karar verir.

Kahraman’ı birkaç aydır görmeyen Elif, onu merak eder. Telefonla ulaşamayınca evine gitmeye karar verir. Eve gidince temizlikçi Serap’ı görür. Kahraman’ı sorar ancak Serap da nerede olduğunu bilmemektedir. Elif, Serap’tan Kahraman’ın annesinin telefonunu alır.

Kahraman yıkılması planlanan sitedeki bir apartmanda yaşar. Kirası ucuz olduğu için bu yeri seçmiştir. Burada tanıdığı kişilerden ve aynalardan uzak bir hayat geçirir. Kendisini bir yabancı olarak gördüğü için onu başka kimsenin görmesini istemez. Kahraman, kendi dairesinin üst atındaki bir daireye sokak köpeklerini toplamış ve onları beslemektedir. Köpeklerle durmayı çok sever. Bir gün birisinin dairesine girdiğini fark eder. Hemen köpeklerin olduğu daireye kaçar. Onu aramaya gelen kişiler Elif ve annesidir. Kendisini iyi hisseden Kahraman geri dönmeye karar verir. Yazdığı kitabını satın alıp kısa bir mektupla anne babasına gönderir. Sonrasında Elif’in evine doğru yola çıkar. Kitap böyle biter.

Kitap kentsel dönüşüm üzerine yoğunlaşmıştır. Mekân İstanbul olduğu için anlatıcı sık sık İstanbul’u betimlemiştir. İstanbul’u betimlerken kentsel dönüşümü de anlatmıştır. Yıkılan evler, değişen dükkanlar, yeni yapılan binalar… “Her şey hem normaldir hem de her İstanbullunun bildiği ve alıştığı şekilde, çok anormaldir. İstiklâl Caddesi’ni “patlamak üzere olan bir bomba” olarak betimler. Beyoğlu’nda sokak başlarında TOMA’lar ve polis zinciri arasından geçmek gerekir.” (Büke, 2017) Her İstanbullu gibi kitabın Hakan Bıçakçı da İstanbul’un sorunlarını çok iyi bilmekte ve bize bunları aktarmaktadır. Kitap belirli bir zamanda geçmemektedir. Uzun bir süreci kapsamaktadır. Birkaç yıl sürmektedir.

Roman birinci tekil kişi ağzından yazılmıştır. Kahraman bakış açısıyla yazılmıştır. Anlatıcı, romanın ana karakteri Kahraman’dır. Kitabın bazı yerlerinde tanrısal bakış açısı kullanılmıştır. Kitapta bolca diyaloğa ve betimlemeye yer verilmiştir. Yazar sade ve günlük bir dil kullanmıştır. Yazar, “Esnaf lokantaları kapanıyordu. Tahta sandalyeler, ilaçlama sonrası ortaya çıkıp ters dönen böcekler gibi can çekişiyordu. Tahtakuruları. Masaların üzerinde.” (sayfa 167) gibi ilginç benzetmelere yer vermiştir.

Ana karakterin ismi Kahraman olmasına rağmen kahraman özellikleri taşımamaktadır. Tam tersi şekilde karamsar, hayattan bıkmış bir kişiliğe sahiptir. Kendi kafasındaki düşüncelerin içerisinde yaşamaya devam eder. Her gördüğü rüya önceki günlerde yaşadıklarının korkunç versiyonudur. Bu da hayata kötü baktığını gösterir. Anne babası, Elif, kedisi Berna ve köpekler onu bu hayata bağlayan kişilerdir. Hayattan zevk almayı bilmez. “Karşı dairede çiftler sinir bozucu bir şekilde bir ciddiyetle dans ediyorlardı. Gözümün alışamadığı bu tutkulu manzaraya bakakaldım… Tepki vermeyi güçleştiren bir ustalıkla bıçak sırtında figürlerini sergiliyorlardı. Delilikle ahmaklık arasındaki ince çizgide.” (sayfa 57) Diğer insanların eğlenmek veya rahatlamak için yaptığı normal aktiviteler ona garip gelir. Kahraman sürekli kendisiyle çatışma halinde olmuştur. Kendisini bir yabancı olarak görerek o yabancıyla çatışmıştır. Ancak çatıştığı kişi yine kendisidir.

Uyku sersemi bir şehrin ve bir adamın yıkımını anlatır. Günümüzde İstanbul’da yaşanan sorunlar ilk elden dile getirilmiştir. Her İstanbullunun yaşadığı sorunlar anlatılmıştır. Her yerde bulunan inşaat gürültüsüne, kalabalık sokaklara, kalabalık toplu taşıma araçlarına yer verilmiştir. Bu şehirde yaşayan adam ise hayatın monotonluğunda kaybolmuş, hayattan zevk almayı unutmuştur. Bir süre sonra kendisini bile bir yabancı olarak görmeye başlamıştır. Kendisini kaybetmiştir. Ancak bir süre her şeyden uzaklaşınca kendisini toparlamış ve yeni umutlarla eski hayatına geri dönmüştür. Bazen insan her şeyden uzaklaşarak kendisini yeniden bulmak ister. Biraz zamanla her şey eski haline dönebilir.


Bir incelememizin daha sonuna geldik. Sonraki incelemelerde görüşmek dileğiyle...