ÇOCUĞUN BAŞARISINDA AİLENİN ROLÜ

Arkadaşlar 25 yıllık mesleki tecrübemle yazıyorum. Okulun başarısı derken okul içindeki öğrencilerin başarısından bahsediyorum. Bana çocuğun durumunu soran velilere iyidir ya da kötüdür şeklinde cevap vermiyorum. Çünkü özünde tüm çocuklar iyidir. Çocuğu iyi yapan ya da kötü yapan maruz kaldığı olay, ortam yada davranışlardır. Doğuştan kötü bir çocuk yoktur. Veliye çeşitli sorular soruyorum. Örneğin:

1. Çocuğunuz saat kaçta yatıyor, sabah kaçta kalkıyor.

2. Kahvaltı yapıyor mu? Kahvaltıyı kim hazırlıyor? Kahvaltıda yumurta, peynir, zeytin, ekmek, domates tüketiyor mu? Kahvaltı yapmıyorsa okul için beslenme çantası hazırlanıyor mu?

3. Çocuk okula gelirken mevsim şartlarına uygun giydirilmiş olarak okula geliyor mu? Ör : Kış mevsiminde kabanı ve kışlık ayakkabısı var mı?

4. Çocuk evde televizyon seyrediyor mu? Televizyon seyrediyor ise ne tür içeriklerle televizyon seyrediyor. Aşırı duygusal ya da sürükleyici örnek dizi gibi şeyler seyrediyor mu? Özellikle bu sürükleyici dizilerdeki karakterler çoğu çocuk tarafından direk benimsenmektedir. Çocuk seyretmiyor ancak anne ya da baba kaçırmadan bu tip dizileri seyrediyorsa çocuğa sen seyretme diyemezsiniz. Çünkü çocukların ilk ideali annedir büyük oranda. Sonra babadır. Dolayısıyla anne tarafından eksik bırakılan hizmetler çocuk üzerinde çok önemli oranda etkisini göstermektedir. Bu nedenle çocuğun başarısına yada başarısızlığına anne doğrudan ortaktır.

5. Çocuk evde internette mi? İnternette ise ne tür içeriklere muhatap oluyor ? Sosyal medya hesabı var mı ? Sosyal medya hesapları var ise kimlerle görüşüyor ? İnternette ne amaçla ve ne kadar süre zaman geçiriyor ? Sosyal medya üzerinden gelebilecek tehlikeler hakkında ailenin bilgisi ve denetimi var mı ? Ailenin çocuğa güvenmesi, çocuğun maruz kalacağı tehlikeleri garanti altına almaz. Bu şekildeki güven duygusu çocuğa zarar verdiği gibi farkına varmadan aileninde hata yapmasına neden olur. Bir program olarak bilgisayara kurulmayan fakat çocuğun internette gezindiği sayfaları listeleyen uygulama ve yazılımlarla, gelişmiş ülkelerdeki aileler çocuğa hiç hissettirmeden çocukların denetim ve gözetimini yapmaktadırlar.

6. Okul dışında evden çıkarak arkadaşlarıyla ne kadar süre vakit geçirmektedir. Çocuğun arkadaşlarının karakter ve davranışları nasıl. Bu arkadaşlarla ne tür oyun yada vakit geçirmektedir. "Üzüm üzüme baka baka kararır." atasözü unutulmamalıdır.

7. Çocuk aşırı duygusal içerikli kitaplar okuyor mu? Kitap okutulurken kitaplarda seçiciliğe dikkat ediliyor mu ? İçerisinde korku, gerilim, cinayet, kumar, cinsellik vb. olumsuz örnekler içeren kitaplar okunuyorsa bu da çocuğun psikolojini etkileyerek başarısızlığa neden olabilmektedir. Ayrıca bu tip kitaplardaki kitabın kahramanı örnek alındığı unutulmamalıdır.

8. Çocuğun elinde akıllı tabir edilen telefon var mı? Bu telefon internete bağlı mı? Telefon var ise sadece haberleşme amacıyla mı kullanılmaktadır? Eğer çocuk takip edilmek isteniyor ise sadece haberleşme özelliği olan telefon verilebilir. Ses ve resim kaydı yapan telefon çocuğa verilmemelidir.

9. Çocuğun hobisi var mı? Müzik, spor, enstrüman, kitap okuma, tasarım vb. Çok önemlidir. Çocuğun ruhsal ve bedensel bakımdan dengeli gelişip yetişmesine yardımcı olur. Bu tip hobilerde çocuğun gelişmesi temel prensiptir. Bu prensip her zaman hatırda tutulmalıdır. Bu tip çalışmalarda veliler görevi kesinlikle kendileri yapmamalıdır. Veli yaptığında yapılan şey daha düzgün olur. Ama çocuk kendisi yapmadığından kendisini geliştiremez. Eğitimde yaparak ve yaşayarak öğrenmenin çok önemli olduğu unutulmamalıdır. Çocuk yapmamıştır fakat yapılan şey çok güzel yapılmıştır. Bunun eğitim açısından bir önemi yoktur. Veli burada sadece yol gösteren durumundan öteye geçmemelidir. Burada güzel yapılırsa yüksek puan alınır düşüncesi vardır. Bu düşünce yanlıştır. Çocuğun yapmadığı bir proje esasında değerlendirilmemelidir. Çocuğa kendisinin yapmadığı, yeterince emek vermediği şeyin ödülünün alınması gibi çok kötü bir şeyi öğretmiş olur. Daha sonra böyle yetişen çocuklar hak etmedikleri şeylere ellerini uzatmakta bazen kendilerini suçlu durumuna getirmektedir. Bu davranışın akademideki adı intihal kavramı içinde değerlendirilmektedir. İntihal yaptığı tespit edilen akademik personelin unvanları sonraki zamanlarda tespit edildiğinde elinden unvanı alınmaktadır.

10. Ebeveynler arası geçimsizlik, kavga, tartışma var mı? Evde psikolojik sorunları olan biri var mı? Evde hasta yatan var mı? Çocuğun ailesinde çocuktan kaynaklanmayan önemli ailevi sorunlar var mı?

11. Ailede eşler arasında saygı ve sevgi ortamı var mı ? Bunu sağlarsak çocuk okulda arkadaşlarına ve öğretmenlerine saygılı olmayı, şikayet etmemeyi ve arkadaşıyla geçinmeyi öğrenir.

12. Çocuk kiminle kalmaktadır. Çocuk nerede kalmaktadır. Önemlidir. Daha ayrıntılı izah gerekir bu konuyu anlatmak için.

13. Çocuğun evde sıcak odası, çalışma masası, ders araç gereci var mı? Önemlidir. Isınmak için ahıra giren öğrenciye niçin elbisen kokuyor, ödevini neden yapmadın sorusu manasız kalmaktadır.

14. Çocuğun tüm istekleri sorgulanmadan karşılanıyor mu? Eğer böyle bir şey yapılıyorsa yanlış yapılmaktadır. Çocuğa olan sevgimiz onların tanrısallaştırılmasına yol açmamalıdır. Yunan mitolojisinde çocuk tanrılar olduğu unutulmamalıdır. Bu soru ayrıca yeni bir başlık altında ele alınacak genişliktedir. Sadece bu soruya yeni bir makale yazılmalıdır.

15. Çocuğun akademik başarısındaki en önemli etken aslında çocuğun beyninde oluşmaktadır. Eğer bir şeyin öğrenilmesi çocuğun beyninde bir ihtiyaç haline gelebilmişse siz engelleseniz bile çocuk o şeyi mutlaka öğrenecek ve öğrendikleri bir zaman sonra kendisine yetmeyerek o konuda araştırmalar yapmaya yönelecektir.İşte aileler ve biz öğretmenler bir şeyin öğrenilmesi ve keşfedilebilmesi için çocuk beyninde bu ihtiyacı hissettirecek davranışlar içinde olmalıyız. İşte çocuklara her istediğini kolayca hemen eline vermenin en önemli zararı bu ihtiyaç hissinin oluşmasını engellemesidir. Bir örnekle açıklayalım. 2. Dünya Savaşı sonrasında 2 milyon insanı sakat, engelli olan Almanya da engellilere yönelik araba, tıbbi alet ve robotik aletlerin en gelişmiş durumda ve ticari sektör olmasının altında yatan en önemli sebep bu ihtiyacın ortaya çıkmasıdır. Arı sürekli çalışıp bal toplamak zorundadır, çünkü kış ve ayaz günleri geldiğinde dışarı çıkamadığından gerekli besin ve enerjiyi depolamak ve neslinin devamını sağlamak zorundadır. Arılar sıradan bir canlı değildir. Arı, termit ve karıncalar sosyal yaşayan canlılardır.Kendi içlerinde bir çok kanunları vardır. Eğitimi tam anlayabilmek için bal arılarının yaşamı okunmalıdır.

Dikkat edilirse başarıyı doğrudan etkileyen yukarıda saydığım özellikler çocuğun başarısında etkili. Bu özelliklerde öğretmen neredeyse yok gibi. Kim var? Aile var tabii ki.

Peki! Çocuk farz edelim ki ailede ihmal ediliyor ve yeterince eğitim almıyor. Ne yapmak gerekiyor o zaman? Yapılması gereken çocuğun evden almadığı bu eğitimin okulda verilmesi lazımdır. Unutmayalım eğitim olmadan öğretimde istenen fayda sağlanması mümkün değildir. Yani öğretimin parçasıdır eğitim. Eğitimi ben veriyorum öğretmen sadece öğretim yapsın deniliyorsa, bu yanlıştır. Öğretmen, eğitimini aileden düzgün alan bir çocuk ile zaten uğraşmaz. Öğretmen yeterince eğitim alamayan çocukları görür ve onlarla ilgilenir. Olması gereken budur. Eğer öğretmen eğitimsiz öğrencileri görmemekte ısrar ediyorsa bu ayrı konudur. Bu ayrıca konuşulup çözüme kavuşturulur. Bu konuyu ayrıca 1739 sayılı Millli Eğitim Temel Kanunu' nda " Genel amaçlar: Madde 2 – Türk Milli Eğitiminin genel amacı,Türk Milletinin bütün fertlerini, Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek; 2. Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek;

Bu konuda da şunu söylemeyi bir vazife biliyorum. Birçok meslektaşım bu şekilde öğrenci sorunları ile ilgilendiğinde yerli yersiz öğretmen seviyesizce ve üslupsuzca sorgulanmakta, hatta rencide edilmektedir. Bunu bazen tecrübesiz ve yeterince iyi tecrübeye sahip olmayan okul idarecileri de yapmakta, velilerde yapmaktadır. Böyle olunca da meslektaşım haklı olarak birçok olayı görmezden gelmektedir. Bu gibi durumlar çoğaldığında yozlaşma, duyarsızlaşma, görmezden gelme gibi tutumlar gelişmektedir. Bunun çözümü şudur. Veli okula gelip öğrencinin durumunu öğretmenle istişare ederek çözmelidir. Bazı veliler öğretmenle görüşmeye tenezzül etmeyip yalan yanlış şeylerle okul idaresine şikayet yoluna başvurmaktadır. Hele bazı idareciler de var evlere şenlik. Hakkınızda şikayet var. Kim şikayett etti ? Söyleyemem. Peki, nedir suçumuz ? Yok onuda söyleyemeyiz. Ama veli sizden memnun değil. Gibi ipe sapa gelmeyen durumlarla da karşılaşmıyor değiliz. Bazı idareciler öğretmen gıyabında öğretmen hakkında ileri geri veliler ile hasbıhal etmektedirler. Bazen hiç öğretmenle konuşmadan saatlerce veliler ile bu hasbıhale giren kifayetsiz yöneticiler de öğretmeni bu davranışlarıyla da rencide etmiş oluyorlar. Doğrudan öğretmeni suçlayıcı ve sorgulayıcı bir üslup ile okula gelen veliler de olmaktadır. Böyle bir durumda öğretmen ne yapsın sizce. Sonuçta öğretmende bir insan onunda bir onuru, gururu var.

Öğretmenin saygınlığına zarar verici her tutum kim tarafından yapılıyorsa bilsin ki bu davranış öğretmenin şahsında esasen çocuğa yapılmış bir kötülük olduğu unutulmamalıdır. Çünkü hırpalanan öğretmen duyarsızlaşır ve bir çok nahoş olayı artık görmezden gelmeye başlar. Sonra, veliler bu durumdan rahatsız olup, yahu bu öğretmen görmüyor mu? Böyle böyle, şöyle şöyle şeyler oluyormuş gibi öğretmen hakkında ileri geri konuşmaya başlarlar. İşte öğretmen saygınlığıyla oynamanın sonuçlarından sadece biri bu.

Öğretmenin saygınlığı korunmalıdır. Öğretmenden kaynaklı meslek hataları vardır ve olabilir, olmaktadır da. Yalnız eğitimde uzman olmayan kişilerce bu durumun sorgulanması ve hatta düzeltilmeye çalışılması faydadan çok zarar verir. Kasap ile cerrahın elinde bıçak vardır. Kasap ben cerrahlık yaparım, cerrahta ben kasaplık yaparım, diyorsa her ikisi de yanlış yapmış olur. Cerrahı cerrah, kasabı kasap, öğretmeni ancak alanında uzman meslektaşı konuşabilir. O da uygun ortam ve mecralarda. Gelişi güzel her yerde ve ortamda değil. Bu ortamların en uygun olanı öğretmenler kuruludur. Ne yazık ki bazı okullarda bu öğretmen toplantıları son derece paydaşları dinlemeden kısa bir monolog şeklinde geçmekte ve sorunlar maalesef bu toplantılarda da çözülememektedir. Bu toplantılara çok önem veren son derece liyakatli tecrübeli idarecilerde vardır. Kimseye haksızlık yapmayalım.

Peki okuldan, sınıf ortamından, idare ve öğretmen tutumundan kaynaklanan sorunlar yok mu? Var.

Okuldan ve öğretmenden kaynaklı şeylerin neler olabileceğini sonraki bir zamanda yazmayı düşünüyorum. Aslında bunu yazmayı da fazla sevmiyorum. Keşke okullarda öğretmenler kendi aralarında bu tip tartışmaları yaparak ortak bir kanaate varsalar daha iyi olur. Şüphesiz bu ortamı sağlayan okullar vardır. Bu ortamların sağlanmasında okul idarecilerinin önemli payı vardır. Yalnız bu konularda okul idarelerinin de velilerce desteklenmesi lazım ki, idarelerde bu tutumları geliştirebilsinler.

Yani özetle iyi bir iletişim, eğitim öğretimde çok önemlidir.

02.12.2018 - Düzce

Ramazan TAŞKÖMÜR

Fen Bilimleri Öğretmeni