Yönetişim kavramı, modern toplumlarda karar alma ve uygulama süreçlerinin anlaşılmasında kritik bir rol oynar. Ancak kavram, sıklıkla yalnızca devlet yönetimi veya bürokrasiyle eşleştirilmekte ve dar bir perspektifle ele alınmaktadır. Yönetişimi “ne değildir” üzerinden tanımlamak, kavramın sınırlarını netleştirir ve işlevini doğru şekilde kavramayı sağlar.
Yönetişim, yalnızca hükümet organlarının veya kamu kurumlarının işleyişi değildir. Karar alma süreçlerine sivil toplum, özel sektör ve bireylerin katılımını içeren çok aktörlü bir mekanizmadır. Dolayısıyla yönetişim, devletin tek başına yürüttüğü bir yönetim biçimi değildir.
Yönetişim, klasik hiyerarşi veya bürokrasi ile sınırlı değildir. Katılımcı, şeffaf ve hesap verebilir süreçleri vurgular; farklı aktörlerin ve paydaşların eşit şekilde süreçlere dahil olmasını hedefler.
Yönetişim, sadece politika üretmek veya yasa yapmakla sınırlı bir süreç değildir. Uygulama, denetim ve değerlendirme mekanizmalarını da kapsayan bütüncül bir yaklaşımdır.
Yönetişim, tek bir liderin veya kurumun inisiyatifine bağlı bir süreç değildir. Çok paydaşlı ve çoğulcu yapısı sayesinde farklı görüşlerin, uzmanlıkların ve çıkarların dengelenmesini öngörür.
Yönetişim, yalnızca resmi kurumlar veya devlet organları üzerinden yürütülen bir süreç değildir. Sivil toplum örgütleri, özel sektör temsilcileri ve bireyler, yönetişimin etkinliğinde kritik rol oynar.
Sonuç olarak, yönetişimi “ne değildir” perspektifiyle analiz etmek, kavramın kapsamını ve işlevini daha doğru anlamayı sağlar. Yönetişim, devletin tek başına uyguladığı bir yönetim biçimi değildir; katılımcı, şeffaf ve çok aktörlü bir süreçtir. Bu yaklaşım, modern toplumlarda karar alma mekanizmalarının demokratik ve sürdürülebilir olmasının temelini oluşturur.