Genç Werther

8. Bölüm

Genç Werther 

8. Bölüm

Yazan: Ömer Faruk Işık
Yayına Hazırlayan: Mehmet Emin Çakmak

Genç Werther 


“…Sevmenin verdiği çaresizlik nasıl yok edilir? Sevgiyi yok ederek mi? Hayır. Sevginin o karşılıksız halinin verdiği o çaresizlik ancak kendinizi yok etmenizle çözülebilir. O da bu yüzden böyle yaptı.” Nasıl buldun diye sordu Korkut. “Yani güzel bir yazı, akıcı ama içeriği çok da benlik değil. Ben böyle şeylere sebep olan şeye sevgi adını vermiyorum. Benim için sevgi böyle bir son yaşayacak bir şey değil. Galiba kitabı da okumadığım için daha az anlıyorum yazıyı. Karakteri tanıyor olsaydım belki bu yaşadıkları daha anlamlı gelebilirdi ama onun hayatı için anlamlı gelebilirdi sadece. Benim için böyle bir son hiçbir olaydan sonra yaşanmamalı.” dedi ve bir süre sessizlik içinde oturdular. Korkut hiç konuşmadan masadan bardakları aldı ve mutfağa doğru yürüdü. Kahve için tekrardan suyu ısıtmaya başladı ve bu sırada da aklında hangi karakterde olduğu geçiyordu. Werther gibi sevgisinin imkânsızlığı onu yaşamanın imkânsızlığı olan ölüme iter miydi yoksa arkadaşı gibi düşünüp böyle şeyleri gereksiz mi bulurdu. “Hangi kitaptı bu yazıyı yazdığın kitap?” diye seslendi arkadaşı ve Korkut “Masadaki kitap, Genç Werther’in Acıları.” Korkut bu kitabı iki kere okumuştu. Biri yıllar önceydi ve o zamanlardan aklında kalan tek şey kitabın güzel olduğu hissiydi. Bir de kitabın o vurucu cümlesini hatırlıyordu, ölümümün senin elinden olmasını isterdim ve şimdi bu silahları bana sen yolladın gibi bir cümleydi. Suyun ısınmasının verdiği sesle kendine geldi Korkut. Kahveleri yaptı ve bardaklarla içeriye gidip masaya oturdu. Arkadaşı kitabı açmış altı çizili yerleri okuyordu. Kitabın sonuna doğru bir yeri birkaç kez okuyunca Korkut okuduğu yerin kendisinin de en çok etkilendiği ve ilk okuduğu zaman aklında kalan tek yer olduğunu anladı. “Senin için ölecek kadar sevmek anlamsız mı?” diye sordu Korkut. “Sevginin büyüklüğü ile bir sorunum yok benim, benim sorunum bu sevginin sonuçlarıyla. Seven herkes sevilmez bu hayatta. Zaten bu hayatı dinç tutan şeylerden biri de bu. Dengesiz hayat. Bir yerden inişler yaşatırken bir yerden yükselişler verir sana. Sevdiğin insan seni sevmeyebilir ya da şunu düşün sevdin sevildin ve kaybettin, Allah korusun öldü sevdiğin kişi, o zaman ne olacak? Yani bu durum bizi de ölüme mi itmeli? İşte ben bunu anlamlı bulmuyorum. Çok seviyor ol, çok kötü üzülmüş ol ne fark eder ki? Hayattan vazgeçmek ne olursa olsun mantıklı değil. Hayatta kalmak gerek, acıların bizi geliştirme özellikleri de vardır bu yüzden de acılarda hayattan vazgeçmek acıları boşa çekmek demek ama hayata devam ettiğimizde o acılar bizi geliştirecek ve verdikleri acılar yerini bir şekilde faydaya bırakacak. Şu an anladığım kadarıyla Werther’inki de imkânsız bir aşktı. İmkânsızlık kolay değildir ama ne olursa olsun hayattan kopmak bana anlamsız geliyor.” Arkadaşı kitabı kapatıp yerine koydu ve masaya gelerek kahvesini içmeye başladı. Korkut arkadaşının haklı olduğunu düşünüyordu. Werther’i çok iyi anlamıştı ama ölmek hayattaki her şeyi bırakmak demekti. Hayatta tek aşk yoktu ki. Hayat birçok şeyin bir araya geldiği bir yerdi ve Werther bu bütün bir parçayı kendisi için yok etmişti. “Goethe bu kitabı yazdığı zaman birçok insan intihar etmiş. Werther kendi intiharı ile birçok insanı etkilemiş. Werther sadece aşkı imkânsız olunca aşkını kaybetmiyor. Bazı insanlar ki Werther de bu insanlara dâhil, bir şeyi değer şeylerle çok bağlarlar. Werther de aşkını her şeye bağlayan bir karakter. Sevdiği kadına kavuşamayacağını anladığında sadece aşkını kaybettiğini düşünmüyor, o zaman yaptığı her şey anlamsızlaşıyor onun için. Sadece bir kişiye duyulan sevgiden ziyade o bir kişiyle bütün bir hayatına yayılmış sevgi söz konusu.” Korkut sözlerini bitirdiğinde kalkıp masadan Goethe’nin kitabını alıp kitaplığa götürdü ve yeni okuyacağı kitabı seçmek için kitaplıkta göz gezdirdi. Suç ve Ceza kitabını aldı eline ve getirip bilgisayarının yanına koydu. Bilgisayarda Werther için yazılan yazı açıktı ve Korkut yazıya bir iki cümle daha ekleyip yazıyı kaydetti. Suç ve Ceza için yeni bir dosya açtı ve dosyanın ilk satırına bugün kitaba başlayacağını düşünerek bu günün tarihini atıp dosyayı kapattı. Evin içindeki sessizliğin sebebi ikisinin de kendi hayatlarında sevgiye verdikleri yeri düşünüyor olmalarıydı. Arkadaşının kalkıp balkona yürüdüğünü gören Korkut, masanın çekmecesinden sigarasını ve kibritini alıp arkadaşının arkasından balkona çıktı. Korkut birden dün gece gördüğü rüyayı hatırladı. Balkonun demirlerine tutunan arkadaşını görünce bütün rüyası çok net bir şekilde canlandı zihninde. Korkut dün gece rüyasından arkadaşını böyle bir yerden düşerken tutamamış ve onu gözlerinin önünde kaybetmişti. Korkut bu rüyayı hatırlamakla birlikte tekrar Werther’i düşündü ve ben de atlardım dayanamazdım dedi. Sonra da arkadaşının sözleri geldi aklına, ben de atlarsam ne o yaşıyor olacak ne de ben, ama ben hayatta kalarak onu da yaşatabilirim diye düşündü. Biten sevgiyi ya da kaybedilen sevgiliyi de anlatmak güzel bir şey diye mırıldandı Korkut. Yaktıkları sigaraların sonuna gelesiye kadar hiç konuşmadılar. Arkadaşını sigarasını söndürdükten sonra “Dün gece” dedi. “Dün gece rüyamda seni gördüm ve ölüyordun. Ben de kendimi öldürüyordum senden sonra. Uyandığımda uzun uzun bu konuyu düşündüm ve o yüzden şu an bu kadar netim. Sensiz yaşayamamak sevgiden farklı bir şey artık, sevgi deyip geçemeyiz. O yüzden Werther yanlış yapıyor.” dedi ve karşısında Korkut’un neden bu kadar şaşırdığını anlamayarak dikkatle ona bakmayı sürdürdü. Korkut “Ben de” dedi, “Bende de sen ölüyordun. Ve ben seni yaşatmaya devam ediyordum.”      

Copyright © 2023 Tüm Hakları Saklıdır. Tanıtım için kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz. 

© 2023, Sanrı Yapım

Yorumlar

Yorum Ekleyebilirsiniz!

Ömer Faruk Işık

Gaita'nın ve Ne İse Ne'nin yazarı.