Size nasıl yardım edebiliriz?


SIKIŞMIŞ  VE  TÜKENMİŞ Mİ HİSSEDİYORSUNUZ?


Bir çok şey denediniz ve bir şeylerin eksik olduğunu hissettiniz mi? 

Bir şeylerin ters gittiğini hissediyor musunuz? 

Stres ve kaygı mı hissediyorsunuz ve korkularınız mı var? 

İlişkilerinizde hep aynı döngüleri mi yaşıyorsunuz? 

Sonsuz bir durma ve başlama döngüsünde misiniz? 

O zaman kendinize yapacağınız yolculuğa hazır mısınız? 

Bu yolculukta rehberiniz olarak doğru araçlarla, elbette kendi iyileştirici gücünüzü keşfetmeyi hakediyorsunuz. 


Görüşler kısmında danışanlarımın terapi deneyimlerini inceleyebilirsiniz.  


Size nasıl yardım edebiliriz?

 

PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK  ALANLARIMIZ 

Çocuk , Ergen , Aile Psikolojik Danışmanlık 
Bilişsel Davranışçı Terapi
Yeme Bozuklukları
Duygusal Fitness--> Kilo Verme Psikolojisi
Yetişkin Psikolojik Danışmanlık
Çift / Aile Psikolojik Danışmanlığı
Duygu Odaklı Terapi
ACT Kabul ve Adanmışlık Terapisi
Yeme Bozuklukları Grup Çalışması
EMDR TERAPİ & TRAVMA TERAPİ
Kurumsal Danışmanlık, Endüstri Psikolojisi, İşyeri İlişki Danışmanlığı

 

 

1. AtaşehirÇocukErgenPsikolojisi

Uzman Klinik Psikolog Hülya İlhan öncelikle ilkokul çağından itibaren çocuk, ergenler ve yetişkinlerle çalışır ve danışmanlık hizmetlerinin değerlendirilmesi, teşhisi ve sağlanması konusunda deneyimlidir.

Çocuk, Ergen ve Aile Bölümü, psikolojik sorunların değerlendirilmesi ve çözümüne yönelik olarak, çocuğun ve gencin etkileşim içinde olduğu anne, baba ve öğretmen başta olmak üzere yakın çevresine ve genel olarak konuyla ilgilenen her kesime yönelik çeşitli psikolojik terapi ve eğitim hizmetleri sunmaktadır. Uzman Klinik Psikolog Hülya İlhan  çocuklara, gençlere ve ailelerine psikolojik ve davranışsal danışmanlık sunabilecek kapsamlı deneyimlere sahiptir. Amacımız mutlu, verimli ve yaratıcı bir topluma erişmek için hayatın zorlukları ile baş edebilen, güçlü ve zayıf yönlerinin farkında olan mutlu bir çocukluk ve gençlik deneyimine katkıda bulunmaktır. Tek bir ekol odaklı değil birçok ekolün birlikte kullanılabileceği eklektik bir yaklaşım benimsemiştir. Bu yaklaşım, bireyin problemini bir bütün olarak ele alır.

 

Yeme bozuklukları, stres, anksiyete bozuklukları, Travma sonrası stres bozukluğu, TSSB, Depresyon, ilişkiler, Fobiler, Keder ve Kayıp, Ağrı Yönetimi, Kendine Zarar Verme dahil ancak bunlarla sınırlı olmamak üzere çok çeşitli danışanlarla çalışmaktadır.

 

Motivasyonel Görüşme çerçevesi içinde hizmet sunar ve kanıta dayalı, en iyi uygulamalı terapötik müdahalelerin kullanılmasını sağlar.


Uzman Klinik Psikolog Hülya İlhan, Üsküdar Üniversitesi İngilizce Psikoloji bölümünden mezun olmuştur. Üsküdar Üniversitesi Uygulamalı Psikoloji yüksek lisans programını başarılı ile bitirerek " İşin Anlamlılığının Mental Sağlıkla İlişkisinin İncelenmesi "  tezi çalışması ile uzman olarak psikoloji alanında uzmanlığını almıştır. Sonrasında  psikoloji alanında ikinci yüksek lisansı olan Üsküdar  Üniversitesi Klinik Psikoloji yüksek lisans programından "Ergenlerde Anksiyete Bozukluklarinda Bilişsel Davranişçi Terapi ve Kabul ve Kararlilik Terapisi Uygulamalarinin İncelenmesi" başlıklı çalışması ile Klinik Psikoloji alanında uzmanlığını almıştır. "Gençler için depresyon danışmanı",."Gençler için okul reddi danışmanı" "ortaokul öğrencisi sınav kaygısı danışmanı" "Gençler için sınav kaygısı danışmanı",  "Gençler için EMDR danışmanı" olarak çalışmalarına devam etmektedir.


 HASTALIKLAR


Uzman Klinik Psikolog Hülya İlhan Tek bir ekol odaklı değil birçok ekolün birlikte kullanılabileceği eklektik bir yaklaşım benimsemiştir. Bu yaklaşım, bireyin problemini bir bütün olarak ele alır.


Uzman Klinik Psikolog Hülya İlhan, Avrupa akreditasyonlu BDT terapistidir.


Bilişsel Davranışçı TerapiEğitimini EABCT (Avrupa Bilişsel Psikoterapi Derneği)’nden akreditasyon sertifikası alarak tamamlamıştır. Değerli hocam Prof.Dr.Mehmet Sungur tarafından eğitimi verilen modüller ve KDT derneği hocalarının süpervizyonları ve 2. seviye eğitimlerle 450 saat olarak eğitimlerini tamamlamıştır. KDT derneği  tarafından verilen, Sistemik Çift Terapisi ve Cinsel Terapi eğitimini Prof. Dr. Mehmet Sungur tarafından verilen 65 saatlik Sistemik Çift Terapisi ve Cinsel Terapi eğitimini başarıyla tamamlamıştır. Uzman Klinik Psikolog Hülya İlhan Çocuk ve Ergen Psikoterapisti olmak üzere, “Çocuklarda ve Ergenlerde Bilişsel Davranışçı Terapi” eğitimini Ruh Sağlığı derneğinden onaylı sertifika alarak tamamlamıştır.


Uzman Klinik Psikolog Hülya İlhan EMDR II. SEVİYE Terapistidir ” .


EMDR , Türkçe açılımıyla Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme, güçlü bir psikoterapi yaklaşımıdır. EMDR 1. seviye ve EMDR 2. seviye eğitimlerini EMDR derneği, DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü sertifikası alarak tamamlamıştır. EMDR Travma İyileştirme Grubu EMDR derneği üyesi olarak Kahramanmaraş depremi sonrasında Afetzedelerle EMDR terapi çalışmalarını gönüllü olarak devam ettirmektedir.


Uzman Klinik Psikolog Hülya İlhan “ ACT, Kabul ve Kararlılık Terapistidir ” 


ACT, Kabul ve Kararlılık Terapisİ eğitimini İngiltere'nin Amerikan Psikoloji Derneği tarafından tanınan Danışmanlık firması olan Contexual Consulting 'den Dr. Joe Oliver ve Türkiye'de KDT derneğinden Psikiyatrist Dr. İbrahim Bilgen ve Doc. Dr. Çağdaş Öykü 'den alarak tamamlamıştır.  Güncel çalışmalarına ACT Türkiye'de Psikiyatrist Dr. İbrahim Bilgen'in ACT Trükiye çeviri grubunda gönüllü çalışmalarına devam etmektedir. ACT Türkiye ve Üsküdar Üniversitesi psikoloji gruplarında Kanıta Dayalı Terapide Küresel bir lider olan Prof. Dr. Robyn D. Walser dan ACT seminerleri almış ve devam etmektedir.


“İleri Seviye Kabul ve Kararlılık Terapisi” (ACT) eğitimini travma odaklı alanda almıştır. İleri düzey Travma Odaklı Kabul ve Kararlılık Terapisi ACT eğitimini ACT ekolünde küresel bir lider olan Dr. Russ Harris’den almıştır.  Travma Odaklı ACT (TFACT) ; Travma Odaklı Kabul ve Kararlılık Terapisi bu ileri düzey eğitimini aldığı  Dr. Russ Harris dünyaca ünlü en çok satan kitaplardan Mutluluk Tuzağı'nın yazarı, tıp doktoru, psikoterapist ve Dünya Sağlık Örgütü danışmanıdır. Yoğun bir şekilde pratik yapılan bu eğitimle beceri geliştirmeye güçlü bir vurgu yapılmıştır.


Uzman Klinik Psikolog Hülya İlhan, ACBS (Bağlamsal Davranış Bilimi Derneği) ve EMDR Derneği üyesidir.

 

Tek bir ekol odaklı değil birçok ekolün birlikte kullanılabileceği eklektik bir yaklaşım benimsemiştir. Bu yaklaşım, bireyin problemini bir bütün olarak ele alır. Danışanlar ve grup çalışmalarında klinik danışmanlık hizmetleri, Kişilerarası İlişkileri, Aile Danışmanlığı, Oyun terapisi, Klinik Psikoloji Test ve Envanterler uygulanması ve Çözüm Odaklı Terapi, Çift ve Aile Terapisi,  Grup Terapileri, Dinamik Psikoterapi Vaka çalışmaları, kurumsal danışmanlıklar ve eğitimler vb gibi alanlarda eğitimler almış ve seanslarında bu terapi yaklaşımlarını kullanmaktadır. 


Yetişkin Danışmanlığı

 

Depresyon, anksiyete, iş doyumsuzluğu, kişilerarası zorluklar ve diğerleri gibi zorluklara yardımcı olabiliyoruz. Yetişkinler için çok çeşitli konularda destekleyici, anlayışlı danışmanlık sunuyoruz.

 

Çocuk ve Ergen Danışmanlığı

 

Gençlerin karşılaşabilecekleri pek çok zorluğun üstesinden gelmelerine yardımcı olmak için çocuklara ve ergenlere yaşa uygun danışmanlık sunulması. Üniversiteye başlangıç, üniversiteye adaptasyon, lise sınav dönemi, ortaokul sınav dönemi,  İlkokuldan ortaokula geçiş, ortaokuldan liseye geçiş, farklı okullar veya yerler arasında geçiş, akranlarla yaşanan zorluklar, zorbalık, beden imajı, yeme bozuklukları, aile parçalanması ve özgüven gibi zorluklarda yardımcı olunması.

 

Aile / Çift/ İşyeri İlişki Danışmanlığı

 

Zaman zaman sevgi dolu ilişkilerde zorluklar yaşanabilir ve taraflardan biri veya her ikisi de artan bir memnuniyetsizlik hissedebilir. Sağlıklı, sevgi dolu bir ilişki geliştirmek için bireyin partneri ile yeniden bağlantı kurmasına yardımcı olacak ilişki danışmanlığı sunulması.


Danışmanlık hizmeti verilen bütün hizmetler “Türk Psikologlar Derneği” tarafından belirlenmiş meslek tanımı, eğitim durumu, görev, yetki ve sorumluluk alanları açısından “Sağlık Meslek Yasası” kapsamına uygun olacak şekilde yapılandırılmış ve sınırlandırılmıştır.

 

https://www.psikolog.org.tr/ozluk-haklari/Tanimlar-Komisyonu-Raporu-2011.pdf

 

danışmanlık hizmeti veren klinik psikologlar, 1219 sayılı kanun ile düzenlenen “Klinik Psikolog” tanımına uygun olarak bu ünvanı kullanmaktadırlar. (Kanun 26 Nisan 2011 tarihinde, 27916 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır) http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2011/04/20110426-1.htm

Merkezimizde “Sağlık Meslek Mensupları ile Sağlık Hizmetlerinde Çalışan Diğer Meslek Mensuplarının İş ve Görev Tanımlarına Dair Yönetmelik”te belirtilen “Klinik Psikolog Görev Ve Sorumlulukları” dahilinde hizmet vermektedir. (Yönetmelik 22 Mayıs 2014 tarihinde, 29007 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır) http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/05/20140522-14-1.pdf

 

Uzman Klinik Psikolog Hülya İlhan geçmişte kurumsal alanında da çalışmalar yapmıştır. İK yöneticileri ve firma yöneticileri ve personeline, destek şirket personelleri, ajanslara eğitimler vermiş, ajans saha ekipleri eğitim, performans yönetimi yapmıştır.  Bugüne kadar Nestle, Frito Lay, Cadbury Kent Kraft, 3M, Barilla, Dydo Drinco ,Sony, De’longhi , gibi bir çok çokuluslu firmada çalışmış, eğitimler vermiştir. Eğitimler sırasında grup workshoplar uygulamıştır. Proje bazlı çalışmalar yapmıştır. İnsan kaynakları işe alım süreçlerine destek olmuştur ve devam etmektedir.




2. Öfke 

Öfke ancak sağlıklı bir şekilde yönetilmediğinde sorun haline gelir. Öfke diğer duygularımız gibi bir duygudur, öfkenin kendisi bir sorun değildir, onunla nasıl başa çıkıldığı , öfke kontrolü önemlidir.  Öfke ifadesinin saldırganlıkla ifade bulmasının bir çok farklı sebebi olabilir. Her zaman yalnızca öfke kontrolünde bir güçlük ile ilişkili olduğunu düşünmek bir yanılgı olabilir.  

davranışçı ekolde A-B-C modeline göre gerçekleşen olay/durum ile öfkenin saldırganlıkla ifadesinin işe yaradığını görmek birey için oldukça pekiştirici olabilir.  Karşı tarafa güç göstermek, sindirmek, üstünlük sağlamak ve bu gibi içinde öfkeli bir görüntü sergilemek veya şiddete başvurmak antisosyal bir edim olmakla birlikte nadir değildir. Öğrenilen öfkenin saldırganlıkla ifade bulması davranışında deneyimlenen sonuçlara göre ödülleri karşı tarafı sindirmek, karşı tarafa üstünlük sağlamak olabilir ve pozitif pekiştireç görevi görebilir. Sindirme ve üstünlük sağlama ödülünü arttırmak için öfkenin ifadesinde seçilen davranış şiddet davranışı olarak pekiştirilerek şiddet sıklığı ve /veya yoğunluğunda artış gösterebilir. Her an ABC’ler yarışır, başka bilemediğimiz pekiştireçler de olabilir, bu davranışın ödülleri karşı tarafı sindirmek, üstünlük sağlayarak öfkenin ifade edilmesi ve sonucu öfkenin saldırganlık ile boşaltılmasıyle bireyin iyi hissetmesi olabilir. 

Ayrıca öfke duygusu kontrol edilemeyen bir saldırganlık ve çevresine verdiği zararla sonuçlandığında çok ciddi sonuçlar ortaya çıkabilmektedir bu durum sadece çevresine ya da başkalarına verdiği zararla kalmayıp yüksek tansiyon kalp damar hastalıkları kolesterol mide ve bağırsak bozuklukları çeşitli ağrılar sigara uyuşturucu madde ve alkol kullanımına neden olabilmektedir. Kişilerle çalışırken eylemin sonuçlarını yönelik farkındalık yaratmak son derece önemlidir.

 

Uzman Klinik Psikolog Hülya İlhan

EABCT Avrupa Akredite BDT Terapisti, Bilişsel Davranışçı Terapi



3. Çocuk ve Ergenlerde Stres, Anksiyete Bozuklukları

Anksiyete bozuklukları, dünya çapında, çocukluk ve ergenlik döneminde en sık görülen psikiyatrik bozukluklar olup yaygınlık oranları %10-20 arasında olduğu ve depresyon ve davranış bozukluklarının üzerinde olduğu belirtilmiştir (Sánchez ve ark, 2020). Literatürde diğer bir kaynakta ise anksiyete bozukluklarının çocukluk ve ergenlik döneminde en sık görülen bozukluklar arasında olduğu ve prevalansının %7 ile %12 arasında olduğunun tahmin edildiği belirtilmektedir (Canals ve ark., 2019; Ghandour ve ark., 2019). Yetişkin anksiyete bozukluklarının %75'inin ise çocuklukta başladığı ve ortalama başlangıç yaşının 8 ile 12 arasında olduğu tahmin edilmektedir (Kessler ve ark., 2005).

Anksiyete bozukluklarının kişisel ve sosyal alanlardaki olumsuz etkisi yüksektir ve ergenlik döneminde özellikle kız çocuklarında ilk on ölüm nedeni arasında yer aldığı Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirtilmiştir (World Health Organization, 2014).

Anksiyete bozukluklarının olumsuz yansımaları arasında, kişilerarası ilişkilerin yoksunluğu, düşük akademik performans ve kişisel zorluklar yer almaktadır. Anksiyetenin, kaygı, stres veya tehlike durumlarında, kişinin kendisini potansiyel olarak zararlı bir ajandan korumasını sağladığı için, normal ve hatta gerekli olabileceği belirtilmiştir. Tepki aşırı ise, patolojik kaygı olarak kabul edilir. Anksiyete bozukluklarının genellikle bu aşamalarda başladığı ve ilerleyici, kalıcı ve kronik veya tekrarlayan bir seyir sunduğu belirtilmiştir (Sánchez ve ark ,2020).

Erken müdahalenin yetişkinlikte diğer psikiyatrik bozukluklar ve işlevsel bozulma riskini önleyebilir veya azaltabilir olacağından dolayı ergen anksiyete bozukluklarının uygun taranması, teşhisi ve tedavisi önemli olduğu belirtilmiştir. Anksiyete bozukluğu olan veya anksiyete bozukluğu geliştirme riski taşıyan ergenleri belirlemek için ruh sağlığı ve birinci basamak sağlık hizmeti sağlayıcıları tarafından rutin olarak tarama yapılmalıdır. Erken tanı ve tedavinin, çocuğun ve ergenin akademik, sosyal ve aile hayatının tüm alanlarındaki etkisini azaltabildiği ve anksiyete bozukluğunun yetişkin yaşamında kalıcı olmasını önleyebildiği belirtilmiştir.( Guerrero ve Ark, 2019, Riordan ve Ark, 2018). 

Anksiyetenin, kaygının, korkuya eşdeğer olabildiği, korkular ve endişelerin çocuklukta normal olduğu, evrimsel bir karaktere sahip oldukları ve çocuğu tehlike içerebilecek durumlarla yüzleşmenin yanı sıra değişikliklerle yüzleşmeye hazırladığı ifade edilmiştir. Bu korkuların yaşa göre değiştiği, erken yaşta yalnız kalmaktan veya yüksek seslerden korkarken büyüdükçe, ebeveynlerinden ayrılma, karanlık ve yabancılardan korkma korkusu ortaya çıktığı belirtilmiştir. Okul çağında, doğal fenomenler, canavarlar veya hastalıklarla ilgili korkular ortaya çıkarken ve ergenlik döneminde akranlarının önünde alay edilme ve alay konusu olma korkusu, akademik başarısızlık, okul rekabeti ve sağlık sorunlarının baskın olduğu belirtilmiştir.  Anksiyetenin, gerçek veya hayali bir tehlike anında ortaya çıkabileceği, doğada uyarlanabilir ve hayatta kalmak için gerekli olduğu belirtilmiştir. Anksiyetenin yoğunluğu, süresi aşırı olduğunda (genel olarak 6 aydan fazla sürerse) veya orantısız rahatsızlığa veya acıya neden olduğunda, patolojik hale geldiği belirtilmiştir. Tetikleyici, nesnel olarak nötr veya zararsız bir uyaran olduğunda da patolojik olarak kabul edilir. Kaygı, dış veya iç faktörler (anılar, görüntüler, düşünceler, gelecek ile ilgili istekler) tarafından tetiklenebilir. Bedensel, otonomik semptomlar (psikomotor huzursuzluk, taşikardi, piloereksiyon, terleme…), bilişsel (korku, endişe) ve davranışsal semptomlarla kendini gösterir. Ergenlik döneminin, fiziksel değişikliklerin, akademik seçimlerin, stresli olaylar olarak üniversiteye giriş sınavlarının, çalışma hayatının başlamasının, akran grubuna kabul ve bütünleşme ihtiyacının, duygusal çift ilişkilerinin başlamasının, vb. evrimsel değişimlerin ve zorlukların olduğu dönem olduğu belirtilmiştir. Anksiyete bozukluklarında ketleme en tipik tepki olduğu ifade edilmiştir. (Sánchez, 2020). 

Bazen, bu önemli yaşam değişiklikleri, savunmasız ergenlerde kaygıyı hızlandırır ve muhtemel patolojiyi tetikler. Ruhsal bozuklukların tanısal ve istatistiksel el kitabının beşinci baskısında (American Psychiatric Association, DSM-5) sınıflandırılmasının ardından, çocuklukta en yaygın anksiyete bozuklukları sınıflandırılması: ayrılık anksiyetesi bozukluğu (SAD), yaygın anksiyete bozukluğu (GAD), sosyal fobi ve özel fobiler olarak belirtilmiştir. Anksiyete bozukluklarında, özellikle başka bir anksiyete bozukluğu ve depresyonda komorbidite sıktır. Pediatride, somatoform bozukluklar, karın ağrısı, baş ağrıları ve tanımlanabilen fiziksel patolojisi olmayan kronik ağrıların %20'ye varan oranlarda bir anksiyete bozukluğu ile ilişkili olduğu gerçeği önemlidir. 

Korku ve kaygı, psikofizyolojik (avuç içi terlemesi, taşikardi, hiperventilasyon, kas gerginliği vb.), bilişsel (endişe, zarar beklentisi, kişisel başa çıkma becerilerinin olumsuz değerlendirilmesi, algısal çarpıklık vb.) ve motor (titreme, kekemelik, kaçış, kaçınma vb.) potansiyel olarak tehlikeli durumlara verilen tepkilerin bir modelini paylaşır. Korkularda, dış uyaranlar, mevcut durum ve motor tepkiler baskınken, kaygılarda iç uyaranlar, durumun öngörülmesi ve bilişsel tepkiler baskındır. Bu nedenle, korkularda çocuk, örneğin köpek veya fırtına gibi tehdidi kolayca tanımlar ve durumdan kaçarak tepki verir ve kaygıda çocuk, onu kışkırtan kaynağı, örneğin çalışma yeterliliğini tanımayabilir ve endişeyle cevap verir. Belki de korkuda motor tepkilere ve kaygıda bilişsel tepkilere daha fazla ağırlık düştüğü için, spesifik fobi yaygın anksiyete bozukluğundan daha erken yaşlarda ortaya çıkar.

Çocuklarda ve gençlerde anksiyete bozuklukları için en sık değerlendirilen psikolojik tedavi Bilişsel Davranış Terapisidir (CBT) ve son yıllarda bu yaklaşımın etkinliğini inceleyen çok sayıda sistematik inceleme ve meta-analiz yapılmıştır (örn. Roberts, Chitsabesan, Fothergill & Harrington, 2004; Compton ve diğerleri, 2004; Davis, May & Whiting, 2011; In-Albon & Schneider, 2007; Ishikawa, Okajima, Matsuoka & Sakano, 2007; James, Soler & Weatherall, 2005 ; James, James, Cowdrey, Soler & Choke, 2013; Silverman, Pina & Viswesvaran, 2008).


4. ​​SINIR KOYMA: Dış veya Fiziksel Dünyada Sınırlar , Sınır Psikolojisi

Dış veya fiziksel dünyada sınırlar , Sınır Psikolojisi

Günlük yaşamda kişi hem işaretlerle hem de sınırlarla karşılaşır. Çevredeki işaretleri ve sınırları tanımayı öğrenmek organizma için önemli bir gelişim görevidir. Gelişmekte olan kişinin, diğerleriyle ilişki içinde kendi kimliğini inşa etmenin bir yolu olarak sınırların dinamiklerini içselleştirmesi beklenir. Bir sınır/işaret bir kez üretildiğinde, diğer insanlarla ve çevreyle ilgilenmek için psikolojik bir araç haline gelir (Valsiner, 1999). Aynı zamanda içselleştirilebilir ve kişinin kendi psikolojik deneyimlerini yönlendirebilir (Vygotsky, 1997).

Farklılaşan ve özdenetim sistemi yaratan bu temel sınır içselleştirme süreci, çocuklukla sınırlı değildir. Ergenlikten yetişkinliğe kadar insan yaşamı boyunca, amaçlılık ve arzunun en yaygın ve güçlü unsurlarından biridir. İnsanlar, sürekli bir “sınır geçişi” sürecinde çok sayıda sınırın üstesinden gelmeye çalışırlar. Sınırlar, anlamlı oldukları sürece var olurlar. Aynı zamanda, bir şeye erişimi sınırlamak onu anlamlı kılar.

Sınırlar, interpsişik faaliyetler olarak yaratılan ve kurulan araçlardır. Daha sonra sınır/gösterge içselleştirilir ve benlikle (bireysel amaca bağlı olarak farklı olası yorumlayıcılara yol açar), başkalarıyla ve çevreyle (dışsallaştırılmış göstergeler aracılığıyla) ilişkide anlam oluşturmayı düzenler. Hem interpsikolojik hem de intrapsikolojik alanda faaliyet gösteren sınırların/işaretlerin sürekli üretimi, bakımı ve yıkımı olarak düşünülebilir.

Dış veya fiziksel dünyada sınırlar, insanların içinde yaşadığı çevreyi ve uzay-zamanı düzenler. İç ruhsal deneyimde sınırlar, duyguları, yakınlık duygusunu ve kimliklerin tanımını/değiştirilmesini/uzlaşmasını düzenler. Sınır tanımlandığı anda kişinin çevre ile ilişkisine aracılık eder, sahada ve olayların akışında bir ayrım yaratır ve davranışı şekillendirir.

İlişki ise asimetriktir çünkü sınırın iki tarafı her kişi veya grup için aynı değere sahip değildir. Değer, bir alt parçanın diğerine kıyasla belirli bir tercih veya değer yükleme derecesini belirleyen aracının yönlülüğüne bağlıdır . İnsanlar sürekli olarak sınır/işaretlerin anlamını yorumlar, yaratır, değiştirir ve onları kurmak ve sürdürmek için hareket eder.

Tarihsel süreçte büyük gruplar arasında nesilden nesile aktarılan bazı ritüeller ve psikolojik ilkeler geliştirilmiştir. Bu bazı davranışlar, ritüeller ve psikolojik ilkeler büyük gruplar arasında denge kurabilmek için gelişmiştir. Bu psikolojik ilkeler ve ritüeller iyi şekilde kullanılmadığı zamanlarda uluslar, etnik gruplar arasındaki dengenin bozulduğu ve savaş ortamının doğabildiği belirtilmiştir. Dünyanın gerçekleri; ekonomik bozukluklar, doğal felaketler (Çemobil'de olan facialar gibi), bir liderin psikopatolojisi gibi durumlar, paylaşılan çaresizlik veya suçluluk, grup içi veya gruplar arası normal süreci bozabilir (Volkan, 2006).

Kimliğin belirli psikolojik terimlerle net bir tanımı olmasa da, öznel bir deneyime atıfta bulunduğu konusunda bir fikir birliği vardır. Böylece, sıklıkla karıştırıldığı diğer ilgili iki kavramdan ayırt edilebilir: karakter ve kişilik.


5. Çocuklarda Travma Odaklı Bilişsel Davranışçı Terapi 

Travma sırasında neler yaşanır?

Tıpkı vücudumuz gibi beynimizin de doğuştan gelen bir iyileşme kapasitesi vardır. Ancak travmatik ya da çok stresli bir olay yaşadığımızda, bu olayın anısı sıradan bir anının işlendiği gibi işlenmeyebilir ve 'takılıp kalabilir'.

Burada sistemi açıklamak için duman ile devreye girip çalışan bir yangın alarmını kullanabiliriz. Tehdit altında olduğumuzda, beynimizdeki 'duman alarmı' olan beynimizdeki amigdalamız devreye girer ve bilinçsiz bir savaş, kaç ya da donarak hayatta kalma tepkisi yaşarız.

Beynin genellikle bir anıya 'zaman ve tarih etiketi' koyan kısmı (hipokampus olarak adlandırılır) baskılanabilir.

Sonuç olarak, hafıza "zamanda donabilir" ve sinir sistemimizde sıkışıp kalabilir. O zaman olayı tekrar tekrar yaşıyormuş ve travma anında sahip olduğumuz duygu ve düşünceleri yaşıyormuş gibi hissedebiliriz.

Bu, geçmişe dönüşler, kabuslar ve müdahaleci düşünceler gibi semptomlar olarak ortaya çıkabilir. Sanki vücudumuz hala savaş, kaç ya da donma modundadır ve beynimizdeki (amigdala) 'duman alarmı', travma uzun süre geçmiş ve tehlike yokken bile çalmaya devam eder.

Şimdi anda yaşarken, endişeli veya güvensiz hissetmemize neden oluyor. Kognisyonlarımız, bilişlerimiz, düşüncemiz, travmatik veya stresli yaşam deneyimleriyle de şekillenebilir. Kendimiz (örn. "Yeterince iyi değilim"), diğer insanlar (örn. "Kimseye güvenemem") veya çevremizdeki dünya (örn. "Güvende değilim") hakkında olumsuz inançlar oluşturabiliriz.

beyni 'sıkışmış' travmatik anıları işleyecek ve çözecek şekilde aktive etmek için EMDR göz hareketleri gibi iki taraflı uyarımı kullanan veya BDT yeniden yaşantılama  tekniğini bir tedavi modelidir. Bir bakıma EMDR, beynin doğal iyileşme sürecini 'başlatır' ve tekrar devam ettirir.

Uzman Klinik Psikolog Hülya İlhan

EMDR 2. Seviye Terapisti

6. Ergenlik Döneminde Kaygı

Yaklaşık yarım yüzyıl önce Bowlby (1973), ayrılık kaygısı (sevilen ve özlenen birinden ayrılmanın neden olduğu kaygı) hakkında yazmıştır ve çocukların, annelerinin yokluğunda er ya da geç sıkıntıya girdiklerini, tüm garip ve beklenmedik şeylere tepki verdiklerini fark etmiştir. William James'in (1980) “Bebeklikteki terörün en büyük kaynağı yalnızlıktır” görüşünü takip ederek (Bowlby, idem, 30) ayrılık kaygısını açıklamak için çeşitli girişimler sundu: “sıkıntı ve kaygının diğer terimlere indirgenemeyen ve sadece çocuğun annesine bağlılığının doğası gereği birincil tepkiler olduğu” teorisine  göre Freud'un dönüştürülmüş libido teorisi (1905), Rank'ın doğum- travma teorisi (1924), Freud'un sinyal teorisi (1926), Klein'ın zulüm kaygısı teorisi (1934), Klein'ın depresif anksiyete teorisi (1935), ve Suttie (1935), Hermann (1936), Fairbairn (1943, 1963) ve Winnicott'un (1952). Zihinsel Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı-III (DSM-III) (1980), çocukluk ve ergenlik dönemi anksiyete bozuklukları olarak adlandırılan kategoriyi üç spesifik anksiyete bozukluğu ile tanıtmıştır: ayrılık anksiyetesi bozukluğu, aşırı kaygı bozukluğu ve kaçınma bozukluğu (Weems ve Silverman, 2013). , 513). DSM-IV son iki alt kategoriyi terk ederken, DSM-V aşağıdaki anksiyete bozukluklarını içeriyordu: Kirlilik hakkında tekrarlanan düşünceler, tekrarlanan şüpheler, belirli bir düzende şeylere sahip olmak ve saldırgan veya korkunç dürtüler dahil olmak üzere zaman alıcı, sıkıntılı ve son derece müdahale edici olacak kadar şiddetli yineleyici düşünceler veya davranış kalıpları), panik bozukluğu (ani ve şiddetli anksiyete atakları) ve travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) (yaralanma veya şiddetli psikolojik şokun bir sonucu olarak ortaya çıkan, tipik olarak uyku bozukluğunu ve deneyimin sürekli canlı olarak hatırlanmasını içeren, başkalarına donuk tepkilerle ortaya çıkan kalıcı zihinsel ve duygusal stres ile karakterizedir. ve dış dünyaya) (idem, 515). Weems & Silverman (idem, ibidem) de anksiyete bozukluklarının birbirleriyle yüksek oranda komorbidite gösterdiğine dikkat çekmiştir.

Elliott ve Smith (2010, 280-281) altı tür kaygı sorununu ayırt eder: anne, baba veya bakıcıdan ayrılma korkusu (6-24 ay); yabancı yetişkinlerden korkma (6-10 ay); tanıdık olmayan akran korkusu (2-3 yıl); hayvanlardan, karanlıktan ve hayali yaratıklardan korkma (2-6 yaş); okul fobisi (3-6 yaş, 10-11 yaş); ve başkaları tarafından değerlendirilme korkusu (13-19 yaş). Başkaları tarafından değerlendirilme korkusunun neredeyse ergenliği tanımladığını ve çoğu gencin başkalarının kendileri hakkında ne düşündüğü konusunda oldukça endişelendiğini iddia ediyor (Elliott ve ark, 2010). Ansiyete bozukluklarının ergenlik ilerledikçe kademeli olarak azalması gerekse de, ergenliğin sonlarına kadar sürmesi nadir değildir. Ayrıca yetişkinlerde ortaya çıkan birkaç anksiyete bozukluğunun çocuklarda seyrek olarak ortaya çıktığına dikkat çekilmiştir: agorafobi (“açık veya kalabalık yerlere girmekten, kendi evini terk etmekten veya evde olmaktan aşırı veya irrasyonel korku”. kaçmanın zor olduğu yerler” , panik bozukluğu ve travma sonrası stres bozukluğu, ancak yalnızca panik bozukluğu geç ergenlikte veya daha sonra ortaya çıkar (Elliott ve ark, 2010).

Uzman klinik Psikolog Hülya İlhan

EABCT Terapist, Bilişsel Davranışçi Terapist, EMDR 2. Seviye Terapisti



7. Stres, Kaygı, Anksiyete Bozuklukları


Herhangi bir anksiyete bozukluğunun ortanca başlangıç ​​yaşı 11'dir (Kessler ve ark., 2005; Rickwood ve Bradford, 2012).

Anksiyete bozukluklarının ortaya çıkışı yaşa göre değişir (James ve ark. 2015). Küçük çocuklar ayırt edilemez endişeler ve korkular ve birden fazla somatik semptom (örneğin kas gerginliği, baş ağrısı veya karın ağrısı) ve bazen davranışsal semptomlar (örneğin öfke patlamaları) ile ortaya çıkabilir.

Çocuk kaygı uyandıran durumlardan kaçınmaya çalıştığından, ikincisi karşıt olma-karşı gelme bozukluğu olarak yanlış teşhis edilebilir.

Sosyal fobi normalde ergenlikten sonra ortaya çıkar. Önceki araştırmalar, kaygısı olan ergenlerin, kaygıları için genellikle yeterli tedavi almayan, özellikle yetersiz hizmet alan bir popülasyon olduğunu (Kendall & Peterman, 2015) ve birçok sosyal fobi vakasının ilk olarak, başlangıcından 20 yıl sonra teşhis edildiğini göstermektedir (James ve ark., 2015). Normal, gelişimsel olarak uygun endişeleri, korkuları ve utangaçlığı anksiyete bozukluklarından ayırt etmek bu yaş grubundaki tanısal zorluklardan biridir. Ergenler genellikle okul performansı, sosyal yeterlilik ve sağlık sorunları ile ilgili endişe ve korkulara sahiptir. Tedavi edilmeyen anksiyete bozukluklarının nispeten kronik bir seyri vardır ve yetişkin çalışmaları, anksiyete bozukluklarının genellikle çocukluk veya ergenlik döneminde başladığını bulmuştur (Wenar ve Kerig, 2008). Anksiyete bozukluğu olan ergenler ayrıca kişilerarası, boş zaman ve akademik işlevsellikte bir dizi ciddi bozulma ile karşı karşıyadır (Kendall ve Peterman, 2015). Biyolojik, bilişsel, duygusal ve sosyal olgunluğun farklı yaş gruplarındaki heterojenliği ve bu noktada bir fikir birliği olmaması nedeniyle, yaş gruplarını işlevsel hale getirmek zor bir iştir.



 

UZMANDAN RANDEVU ALMAK İÇİN AŞAĞIDAKİ GİBİ ULAŞABİLİRSİZ. 
Daha fazla bilgi