Dövüş sporlarını takip eden insanlar olarak her zaman dövüşçülerin ne kadar havalı, sert insanlar olduklarını aklımızdan geçirmişizdir. Çünkü artık bazılarının hem kafesin içinde hem de dışarıda sert göründüğünün (en azından öyle görünmeye çalıştığının) örneklerini gördük. Hatta dövüş sporlarının öncü organizasyonlarından UFC’nin bunun için bir kemer bile tasarladığına tanıklık ettik. Fakat bunları düşünürken bazı dövüşçülerin kafalarından neler geçtiğini, geçebileceğini hiç düşündük mü? Bu dövüşçülerin sert yanlarını çok kez tartışmışızdır. Bence bunu konuştuğumuz kadar en az ‘’karanlık taraf’’takilerin de nelerden geçtiğini konuşmamız lazım.
Bu yazıyı yazma fikrimi aklıma getiren UFC’nin son etkinliği UFC 244 oldu. Herkes dünyanın en sert adamını (en iyi böyle çevirebildim) belirleyecek Masvidal vs Diaz maçını konuşmuştur. Fakat bu etkinlikte beni en çok etkileyen şey yan ana maçta dövüşen Darren Till’in dövüşün öncesi ve sonrasında dile getirdikleri oldu.
Darren Till, UFC’de adını ilk duyurduğunda ona ‘’Liverpool’ın hırçın çocuğu’’ , ‘’Yeni Conor McGregor’’ gibi birçok ad takıldı. Geçmişi bakımından bu lakaplar ona uygun diyebilirim. Gençliğinde kendini hep mevzuların ortasında bulan, hatta bir keresinde de bir gece kulübünde çıkan kavgada iki yerinden bıçaklanmış birinden bahsediyoruz. Öyle sert çocuk yani kendisi. Fakat kendisi bunların üzerinden gelmeyi başarmış. Koçu dikkatinin çok dağıldığını, bu işi yapmak istiyorsa daha profesyonel olmasını söylemiş ve onu kendi şartlarıyla Brezilya’ya göndermiş. Muay Thai’de uzmanlaşmış olan Darren Till, orada kendini daha geliştirebileceğini düşünmüş ve bu tavsiyeyi uygulamış. Hatta 6 ay kalmayı planlamışken orada yaklaşık 3 yıl geçirmiş ve yepyeni biri olarak ülkesine geri dönmüş. Artık kendinden son derece emin, sakin ve sert bir Darren Till ; birkaç profesyonel maçtan sonra da UFC’den beklediği teklifi almıştı.
UFC’ye gelişi ve yükselişi bir fırtına hızında oldu diyebilirim. Bir beraberlik dışında önüne konan herkesi yendi ve kemer maçına kadar yükseldi. Kemer maçından önce kendisine kimle dövüşmek istediği sorulduğunda bunu pek umursamadığını, herkesle dövüşebileceğini dile getiriyordu.
Bundan sonra olanlar oldu diyebiliriz. Kemer maçını Tyron Woodley’e kaybetmişti. Ama kamuoyu kendisinin üzerine pek gitmiyordu çünkü Darren Till ayakta iyi dövüşen birisiydi ve bu maçı yerde, pes ederek kaybetti. Daha çok genç olduğundan UFC, onun yükselişinden emindi ve ona tekrardan kemere giden yola koyulabilmesi için Londra’da Jorge Masvidal’e karşı bir maç ayarladı. Birçok kişi (Bence UFC de dahil olmak üzere) Darren Till’in bunun üstesinden gelebileceğini düşünüyordu. Çünkü Jorge Masvidal, artık herkesin gözünde yaşı ilerlemiş bir veterandı. Bu maçta Masvidal’in kendisini çok ağır bir şekilde nakavt etmesiyle bütün dengeler değişti diyebiliriz. Masvidal, ‘’ikinci baharında’’ yükselişe geçmişken Darren Till tamamen ortadan kayboldu. Hatta Tenerife’de tatildeyken sarhoş olup otelden kovulması üzerine bir taksi çalıp sonra da tutuklanmasına bile tanıklık ettik. Bunları duyduktan sonra aklından neler geçtiğini düşünebilmek imkansız.
Böyle bir düşüşten sonra bir süre daha kendisinden haber alamadık ama sonra kendisinin bir siklet yukarı çıkacağı ve UFC 244’te Kelvin Gastelum ile karşılaşacağı açıklandı. Siklet değiştirme olayı aslında baya riskli bir karardır. MMA’de bunun çoğunlukta ters teptiğini gördük. Ama bazı durumlarda dövüşçülerin yeni bir başlangıç yaptığını ve başarılı olduğunu da görmüş olduk. Darren Till de bunu amaçlıyordu ama bu haberi duyan birçok kişi bu maçın kötü sonuçlanacağını düşünmüştü. Bunun sebebi yakın geçmişte eski şampiyonlar Luke Rockhold ve Chris Weidman’ın bunu denediği ve onlar için kabus gibi sonuçlandığı olabilirdi.
Dövüş haftasına girerken büyük bir çoğunluk Kelvin Gastelum’un kazanacağını düşünüyordu. Dövüş tarzı olarak da Till’e ters düştüğünden bir dezavantaj olabileceğini düşünüyorlardı. Bu sebeplerden Till için baya riskli bir maçtı. Bunları dile getirmişken bir de Darren Till, vizesinde bir gecikme yaşadı ve New York’a gelişi gecikti. Bir hafta önce gelip burda ayrı bir kamp yapması gerekirken, maçtan sadece 2 gün önce New York’taydı. Maç öncesi basın önünde kendisine birçok soru yöneltildiğinde o eski, kendinden emin Darren Till yoktu ve sakinliğini koruyan biri vardı.
Maça geldiğimizde de izlenirken büyük bir heyecan vardı diyebilirim. Ama bu heyecan farklı yöndeydi. Dövüş olarak maç çok heyecanlı değildi belki ama o kafeste adeta bir psikolojik savaş vardı. Maç boyunca sakinliğini koruyan Darren Till, akıllıca bir plan ortaya koydu ve hakem puanlarıyla maçı kazanmayı başardı.
Asıl ilgi çekici olay maçın sonrasında dile getirdikleri olmuştu. Öncelikle kendisinden şüphe duyanlara selamını iletti (çok hoş şeyler söylemedi). Mağlubiyetlerinden önce kendini yenilmez hissettiğini, bu yüzden sonrasında çok kötü bir duruma düştüğünü, adeta kendi içiyle bir savaş verdiğini dile getirdi. Hatta bu maçtan önce sakatlık bahane edip maçtan çekilmeyi düşündüğünü bile söyledi. Bu açıklamaları herkesi şoke etmişken, dürüstlüğü de gözlerden kaçmadı.
Bu açıklamaları benim bu yazıyı sebebim oldu, fakat dövüşçülerin içini bir süredir gözlemlemeye çalıştığımı söyleyebilirim. Buna ilk sebebiyet veren olay başka bir dövüşçüden gelmişti. UFC kadınlar saman siklet şampiyonu Rose Namajunas, tam olarak formunun zirvesindeyken kemerini Jessica Andrade karşısında korumak için unvan maçına çıkıyordu. Önceki maçları gibi bu maça da ilk roundda çok iyi bir giriş yapmıştı. Fakat ikinci roundda rakip onu yere indirdiğinde şanssız bir şekilde düşüş yaşadığından nakavt oldu ve kemerini kaybetti. Maç sonu mikrofonlar ona doğrultuğunda son ana kadar üstün olduğu, direkt rövanş isteyip istemediği soruluyordu. Bu formdan dolayı cevabının evet olacağını düşündü herkes. Fakat o kimsenin beklemeyeceği şekilde cevapladı soruları. Mağlubiyete çok üzülmediğini, omzundan büyük bir yük kalktığını ve bu rövanşı bir süre düşünmediğini dile getirmişti. Geleceği hakkında da kesin bir yanıt vermiyordu. Formunun zirvesinde olan, rövanş yapılsa alma ihtimali oldukça yüksek olan 26 yaşındaki dövüşçü; adeta emeklilik sinyalleri veriyordu. Bu cevapları duyunca şok olmuştum çünkü üzerinde ‘’sert dövüşçü’’ kimliği olan kişilerden böyle açıklamalar duymaya hiç alışık değildim. Adeta bu kişiler hakkında bütün tabular yıkılmıştı.
Bir başka gözüme çarpan dövüşçü ise Robert Whittaker olmuştu. Whittaker ise şampiyonken ayarlanan maçlarda sakatlık yaşaması üzerine bu durumun onu çok etkilediğini, aile içi sıkıntılar da yaşadığına değinerek bir süre ara vermek istediğini dile getirmişti. Hatta birçok kişi onu Yoel Romero’yla üst üste iki kez karşılaşıp, hatta bu maçlarının ikisinin de beş raund sürmesinin onu oldukça yorduğunu düşünüyordu. UFC bunun kısa bir dönem olduğunu düşünerek araya geçici kemer maçı düzenleyerek kazananın Whittaker’la karşı karşıya geleceğini planladı. Whittaker ringe döndü fakat Adesanya karşısında eski patlayıcı performansını gösteremedi, oldukça açık verdi. Adesanya da pek zorlanmadığı maçı ikinci raundda nakavt ile kazandı ve kemerin tek sahibi olmayı başardı. Maç sonunda Whittaker çok üzgün görünmüyordu, çok centilmence açıklamalarda bulundu ve kesinlikle geri dönmek istediğini dile getirmişti. Belki de onun da Rose gibi omuzlarından bir yük kalkmıştı ve rahattı. Ortada böyle bir düşünce olmadığını ve bunu sadece ben önceki düşüncelerle alakalı olabileceğini düşündüğümü dile getirmem lazım çünkü konuyu yanlış bir düşünceye çekmek istemem, çünkü belki de tamamen yanılıyorumdur. Ama şu an hem Rose’un hem de Whittaker’ın mutlu olduğunu ve geri dönmek istediğini duyuyoruz. Belki de bir süre ara vermek iyi geldi hepsine. Umarım Darren Till de bu galibiyetten sonra eski enerjisine kavuşur. Çünkü onun kafese girerken ‘’Sweet Caroline’’ şarkısıyla herkesi coşturmasına ihtiyacımız var.
Bu örneklerden sonra bu konuya oldukça dikkat etmeye çalışmıştım fakat elimde dile getirebilecek somut bir başlık yoktu. Son olarak Darren Till ve dile getirdikleri sayesinde üstüne yazılabilecek birçok örnek döküldü ortaya. Yani bu yazının ortaya çıkmasında öncelikli olarak Darren Till’e ve dürüstlüğüne teşekkür edebilirim. Neden bu kadar dürüst olduğunu düşündüğümü merak edecek olursanız bu yazıyı ona soruların bir soruyla bitirmek isterim. Darren Till’e kazananın şampiyonla karşılaşması için Yoel Romero’yla bir maç yapmak isteyip istemediği sorulduğunda, ‘’Onunla kesinlikle dövüşmek istemiyorum. O tam bir canavar.’’ şeklinde bir yanıt vermişti. Galiba dövüşçülerin psikolojik sorunlarını Yoel Romero’ya da bağlayabiliriz.
Kerem Akbilek