"O'nun rızasını kazanmaya bakın !.. Kalkıp da "Çok meşgulüm" demeyin..."
29 Eylül 2008
Allahümme salli ve sellim ve bârik ala Seyyîdina Muhammedin sallallahu aleyhi ve selim, Seyyîdul-evvelîne vel-ahirîn.
Hz. Şeyh: Es-selamun aleykum.
Müridan: Ve aleykum selam ve rahmetullahi ve berekatuhu.
En yüksek saygınızı Hazret-i Allah'ın En Çok Sevilmiş, Sayılmış ve Şereflendirilmiş kulu olan Hz. Muhammed (s.a.v.)'e gösterin.
Cenab-ı Allah O Habibi (s.a.v.) hürmetine Alemleri yaratıp hediye
eylemiştir. Cenab-ı Allah hiçbirşeyde cimrilik etmez. Yaratır ve verir;
yaratır ve bahşeder. O Allah'tır.Hazret-i Allah (c.c.) Hz.
Muhammed(s.a.v.)’i yaratıp O’na şöyle hitap etti: "Habibim, tüm
Alemleri senin hürmetine yarattım. Eğer seni yaratmış olmasaydım, ne bu
kainatı; ne bu dünyaları ne de gökleri yaratırdım. Hiçbir şeyi
yaratmazdım. Hepsini Senin için yarattım".
Bizler ehl-i sünnet vel-cemaat'tanız. Biz Vehhabi insanlardan
değiliz veya İslam’ın hakikatını bozmaya çalışan başka gruplardan
değiliz. Bizim imanımız Sahabe-i Kiramın, Rasulullah (s.a.v.)'in yol
arkadaşlarının imanı gibidir.
...
Yarın (=Ramazan Bayramı günü )bizim için çok mutlu, mesut ve
huzurlu bir gün olacaktır. Çünkü Cenab-ı Allah (CC) bizlere Ramazan'ın
sonunda, Şevval'in başlangıcında, Bayram gününde öyle şeyler bahşediyor
ki, kimse onu tahmin bile edemez. Cenab-ı Allah (CC) bizlere
lütfeyliyor.
Ey İnsanlar, biri size bir tane elma verse veyahut onun bir
parçasını, yarısını veya azıcık ucundan verse veya sana bir tane hurma
verse, veyahut sana bir tane…
(Hz. Şeyh cebinden bir tane şeker çıkartıp yanındaki müride
uzatıyor… “-Bu şimdi çok mutlu oldu. Çok mutlu.) Kalkar ona "Teşekkür
ederim Efendim" deriz. Çünkü bizler o kadar kibar insanlarız.
...
Bir şekere teşekkür ederler de, Cenab-ı Hakk’ın bu kadar azametli
nimetlerine, efendim, bir şükür secdesi yapmayı çok görür. Bunlar insan
değil, hayvandır. Hayvan da kabul etmez, çünkü hayvanın tesbihi vardır.
Bunların seviyesi hayvandan aşağıdır.
Adamın birine şey verirseler, ne derler? Şeker verildiği zaman sevinip "Teşekkür ederim Efendim" derler…
Kahve ikram edildiği vakit hafifçe eğilip "Memnun kaldım Efendim"
dersin. Sana ziyafet verdikleri vakit.. Şehraz bu şekilde eğilir ve:
"Efendim sizin cömertliğinizle, ikramınızla çok mutlu olduk" diyerek
yere doğru eğilir. Sana birşey verilecek oldu mu elini açar, hazırda
beklersin. Neredeyse secdeye varacaksın, amaan.
La havle vela kuvvete… (illa Billah).
Bu zamanın insanı aldırışsız, cahil, akılsız ve edepsiz insanlardır.
Kendi aranızda ufacık şeyler yapıyorsunuz. Biri gelip sana ufacık
birşey veriyor ve buna karşılık: "Teşekkür ederim Efendim, teşekkür
ederim Efendim" dersiniz.
Cenabı Allah (c.c.) bizleri yaratmıştır.
Bizi yaratıp, bizlere sayısız ikramıyla cömertlik edip, sayısız nimetlerini bahşetmiştir.
O'nu unutuyor, bir de kalkıp "Tanrı yoktur" diyor. Bu ne saçmalıktır.
Eûzubillah. Tövbe Ya Rabbi. Tövbe Ya Rabbi. Tövbe Estağfirullah.
Şu anda bizler sadece müzekkirleriz. Biz zayıf kullarız. Cenabı
Allah'dan Peygamber (sav) vesilesiyle gelen emir ile burada oturuyoruz.
Ve Peygamberin (sav) takipçileri kendi takipçilerine veya kendilerini
dinlemeye gelenlere şunu söyleyip vasiyet etmişlerdir: "Rabbinizin
hakkını muhafaza edin ve Rabbinize karşı elinden geldiği kadar en üstün
saygıyı göstermeye çalışın."
Ve gün içinde 24 saatin geçer ama başın secdeye varmaz.
"Çalışıyorum, çok yoğunum" diye bahane üretirsin. O insanlar her çeşit
hastalıklar ile hastane kapılarında dolaşıp kendileriyle meşgul
olacaklardır".
Güçlü olduğun vakit sahip olduğun herşeye sevinirsin. Öyle birine
rastlayıp da kendisine "Namaz kılıyor musun?" diye sorduğunda sana
karşılık: "Çok yoğunum, namaz kılmaya vaktim yok" der.
Günde 24 saat var. Utanmıyor musun? : "Rabbime secde edecek vaktim yok" demeye?
Cenabı Allah onu mübtela edip onların meşguliyetlerini, herşeyi
unutturup, sadece kendilerinin sağlıklarıyla meşgul eyleyecektir. Onun
Yaradan’ı, kendisine milyonlarca milyarlarca nimetlerle ikram
eylemiştir , o kalkıp "Benim namaz kılmaya vaktim yoktur" diyor.
Cenabı Allah (CC) ona etrafından değil de, kendi içinden görünmeyen
birtakım varlıkları üzerine salıp cezalandıracaktır. Görünmeyen virus
gönderir. Diğer mikroplar mikroskopun altında görülür.
...
O adamın üzerine görünmeyen varlıklar gönderir.
Hatta en kuvvetli mikroskopların altında bile görünemezler.
Kalkıp Londra'dan Amerika'ya, Amerika'dan Rusya'ya, Rusya'dan
Japonya'ya, Japonya'dan Almanya'lara kaçar. Almanlar çok uyanık
adamlardır.
Ve Almanlar da virüsü bulamadıkları zaman ona: "Bir Guru vardır" derler.
"Guru mu?"
"Evet"
"Peki o Guru nerde kalır?"
"Nepal'da. Nepal'da kalır".
Nepal'ı bilir misiniz?
Müridan: Evet.
"Himalaya Dağları’ndadır. Oraya uçak bile çıkamaz."
Bunun üzerine: "Peki ben o kişiye nasıl ulaşabilirim?"
"Ona gideceksin o da seni iyileştirecektir".
Eğer kişide zaten sağlık varsaydı "Guru" olmazdı.
Tövbe Estağfirullah.
"Eh, Pakistan’da bulabilir miyiz onlardan?"
"Tabii Pakistan’da da Gurular vardır. Bulabilirsiniz."
Pakistan'da Guru yok mu?
“Çok vardır.”
Mürid: Birsah. Pakistan'da bir Guru'ya "Birsah" derler.
Yeşil Şeyh (=Green Sheikh olarak bilinen mürid ) bu Guruların hakkında, onlara gidip birşey, yeni ilimler öğrenmek istiyor.
Ondan buna koşarlar. Teknolojileri tükendi mi Gurular'ın ardından
koşarlar. Akıllarına "Maneviyatı olan insanlara gidip danışalım" diye
akıllarına gelmez.
"Papa'ya gitmeye ne dersin?"
"Papa ne desin ki? Papa doktor değil ki."
Bütün doktorların ardı gelip tükendi.
Fakat Papa'nın rütbesi var. O Hrıstiyanların Başı'dır. Eğer o
Hrıstiyanların Başı ise bunun manası: Birtakım maneviyata sahip olması
gerekiyor demektir.
Çünkü bir insan bir dinin mensubu olup onun en üst makamında veya başında geliyorsa elinde manevi gücü olması şarttır.
Ama bizim zamanımızda böyle insanlar kalmadı artık. O eskilerde
olurdu. Öyle kendini Dünya'dan kesip sadece Rabblerinin Rızasını
gözetleyen Ruhbanlar'dan kalmadı artık. Onlarda o güç vardı.
Papa'ya ne demeli? Papa, öylelerinden değildir. O öyle
Ruhbanlar'dan değildir. Papaz sadece üzerine bir kıyafet giyer ve
Katolik Dünyasının Başı olduğuna dair sadece bir ünvanı vardır.
"Peki o zaman Ortodokslar'ın Patriklerine ne dersiniz? Oraya gidip
onlara danışalım? Ona soralım." Patriğe gittiğin vakit sana vereceği
cevap: "Niçin bana geldin? Ben Doğu Kilisesi'nin Başı'yım.
Hrıstiyanlığın Başı'yım. Ben doktor değilim ki. Senin doktora gitmen
gerekiyor bana değil".
Onlar kalkıp "Çok meşgulüm. Yoğunluğum beni kulluk vazifelerimi
yerine getirmemi engelliyor" dediklerinde, Cenabı Allah (c.c.) tedavi
olup kendilerini iyileştirecek adamı arattırmak için onları Doğu'dan
Batı'ya, Kuzey'den Güney'e doğru koşturtturuyor.
Ey insanlar, tedbirinizi alın.
Söylediklerimizden ders alın.
Biz burada insanlara hikaye okumak için oturup konuşmuyoruz. Hayır.
Biz bizim için gerekenleri insanlara anlatıp söylüyoruz.
Bu zamanın insanları akılsızdır. Edepsiz insanlardır. Bu devrin insanında iman yoktur.
Göklerden hiçbir şeyi kabul etmiyorlar. Onlar teknolojilerini ilah
olarak edinmişlerdir. Teknolojinin önüne diz çökerler, fakat “Alemlerin
Rabbi”ne diz çökmezler.
İlk olarak seni sabahları kim uyandırıp kalkmanı sağlıyor? Rabbin
seni kaldırıp uyandırıyor. Bunun için sabahları "Elhamdülillah, beni
uyandırıp ayağa kaldıran Allah'a şükürler olsun. Şu anda O'nun
sayesinde buradayım" demelisin.
Senin Allah'a ilk vazifen nedir? İlk önce kalkıp kendini temizlemen
ve Rabbin için secdeye eğilmendir. Rabbine kulluğunu göstermektir.
İnsanlar bu önemli noktayı unutuyorlar ki, ya aklını yitirmişler ya
da depresyonda olduklarını söylemektedirler. Ya hastanelerde yatarlar
ya da çoğu depresyona girmiştir. Çoğu yanıma gelip: "Kendimi iyi
hissediyorum fakat huzurum yoktur. Hasta olduğumu zannediyorum" der.
Ben de ona: "Nasıl hastalandın?" diye soruyorum…
"Bilmiyorum" diyor.
"Peki namazını kılıyor musun?"
"Niçin kılacakmışım?"
Ben de ona: "Rabbin için" diye karşılık veriyorum.
"Rabbim kimdir?"
"Seni Yaratan.."
"Beni Yaratan kimdir?"
"Kainatı Yaratan…"
"Nerededir?"
"Kainat'ın ötesinde. Kainatlar'ın ötelerinde…"
Bu zamanın insanları cahildirler.
Rabblerini ve Rabblerine kulluklarını unutuyorlar ve baş aşağı düşüyorlar.
Bu zamanın insanı aklını kullanıp düşünemiyor, sadece daha fazla insan öldürmeyi becerirler.
İranlı'lar: "Biz İsrail'i yok edeceğiz" derler.
İsrail: "Siz harekete geçmeden biz sizin başınıza çöker sizi bitiririz" diyor.
İnsanlık bu mudur?
Allah(c.c.) bizleri birbirimizi kırıp öldürmek için mi yarattı?
Şanı Yüce olan Allah (c.c.) o kadar dehşetli silahları bulabilmek için bir fırsat vermiştir.
Allah (c.c.) onlara o dehşetli silahları üretmek için bir yetki mi verdi?
Öyle silahlar ki bir düğmesine bastığında milyonlarca insanı anında katlediyor.
İşte yirmibirinci asrın medeniyeti budur.
Bitmişlerdir.
İnsanlar o “Büyük Savaş” (=melhame-i kübra) gelip bu boş kafalıları silip ortadan kaldırmadıkça kendilerine gelmezler.
Bu devrin insanları hobilerine, futbola daha çok ehemmiyet
veriyorlar. Tüm dünya sabahtan akşama kadar İngiliz futbolunu, Alman
futbolunu, Rusya futbolunu izliyor. Çin futbolunu hiç duymadım.
(gülüyorlar) Sen duydun mu doktor? Çinli'ler Avrupalılar'dan daha
akıllı insanlardır. Hiç Budist futbol takımına rastladın mı? Ha? Asla
rastlayamazsın. Oysa onlar sayıca daha çoktur.
Tüm Dünya yirmi dört saatini şeytan kutusu ( =TV) ile meşgul
ediyor. Televizyon kutusunun karşısına geçip: "Futbol, Futbol,
Futbol... Şampiyon, Şampiyon, Şampiyon…" diye konuşurlar.
...
Bu bütün Dünya'yı meşgul etmektedir. Başka birşey bilmezler. Birkaç
*****ın eline birşey verip 24 saat boyunca o televizyonun karşısında
oturup kalkmıyorlar.
Geçip karşısında şeytan dolabına bakıp dururlar. Kalkıp "Bizim
oturacak vaktimiz yoktur" diye demezler. Futbol maçlarına bakıp
ömürlerini boşa harcıyorlar.
"Şampiyon olcaz oohh."
Böyle insanlar nasıl güzel sonuçlar elde edebilsin? Bunların sonu nasıl sonuçlanır?
Ey insanlar aklınızı kullanın.
Ve Rabbinizin hakkını daha fazla muhafaza edin veya kulluğunuzu en
güzel şekilde yerine getirin. O'nun rızasını kazanmaya bakın. Kalkıp da
"Çok meşgulum" demeyin.
O zaman öyle birşeyle cezalandırılırsın ki seni tedavi edecek ne bir ilaç ne de bir doktor bulabilirsin.
Bu söylediklerim, ben bunları burada söylüyorum fakat bizim söylediklerimiz Doğu'dan Batı'ya yetişir.
Biri kalkıp da yanıma gelerek: "Ey Şeyh Efendi, yanlışsın…" desin bakayım.
Ona sadece bir tane kelime söylerim. Ona "Öl…" derim. Ve ertesi gün kendini mezarlıkta bulur.
Cenabı Allah bizi afv ü mağfiret eylesin.
Ey insanlar, Mübarek Ay geldi geçti, önümüzde yeni bir ay geliyor.
Ve siz o kulluğunuzu hatırlayıp sadece bu mübarek ay (=Ramazan)’da
yapmakla kalmayın. Oniki Ay boyunca kulluğunuzu hatırlayıp Rabbiniz
olan Cenabı Allah'a kulluk vazifenizi eksiltmeden sürdürmelisiniz.
Allah bizi bağışlasın ve ayaklarımızı sağlam olarak yere basmamızı
sağlayıp, ayağımızı kulluktan kaydırmasın. Şeytan'ın ve Şeytan
askerlerinin ardından koşturmasın.
Huzur-u İlahide “Şereflilerin En Şerefli Kulu” olan Hz. Muhammed (s.a.v.)'in hürmetine.